Bülent ERANDAÇ

Tüm Yazıları

Yeni Türkiye’nin Pergel Stratejisi’nde Libya ve Bosna

08 Temmuz 2019
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Hz. Mevlana, meşhur pergel metaforu yardımı ile çok önemli bir konuyu anlatır. "Pergelin iğneli ayağı sabittir benim dinimde, ama diğer ayağıyla yetmiş iki milleti dolaşırım". Yani eğer iğneli ucu bir yere sabit olmazsa kişinin adeta serseri mayın gibi rastgele dolaşacağını, diğer taraftan iki ayağı da sabit olursa âlemdeki güzellikleri seyre çıkamayacağını ifade etmek ister."

Mevlana'nın deyişi ile pergeli Ankara'ya koyup alemi şöyle bir dolaştığınızda, 5 bin kilometrelik alan içinde 23 ülke giriyor. Türkiye için, Filistin neyse Kerkük odur, Kıbrıs odur, Kerkük neyse Bosna odur, Bosna neyse Çeçenya odur, Selanik odur. Selanik neyse Gazze odur, Filistin odur.

Libya,Kıbrıs, Filistin, Gazze, Irak,(Musul, Kerkük)İran, Azerbaycan, Gürcistan, Çeçenya, Kırım, Romanya, Bulgaristan, Bosna Hersek, Makedonya, Manastır, Selanik, Arnavutluk pergelin dolaşan ayağı içindedir.

Türkiye bölgesel güç olarak, pergelin dolaşan ayağı içine giren her yerde olmak zorundadır.Bu amaçla, çağımızda "diplomatik istihbarat" hayati bir konu olarak gündemimize giriyor.

MİT Başkanı Hakan Fidan, MİT'in internet sitesinde Diplomatik İstihbat üzerine dikkati çeken bir sunuş yazısı kaleme aldı:

Fidan yazısında, "Sürekli değişim ve gelişim ilkesiyle hareket eden teşkilatımız, mevcut uluslararası sistemin işleyişine ve ihtiyaçlara göre çalışmalarını şekillendirmekte, tehditler karşısında öngörülebilirliği artırmayı, hızlı hareket etmeyi ve doğru bilgiyi zamanında ilgili mercilere ulaştırmayı hedeflemektedir" ifadelerini kullandı.

MİT Başkanı Fidan, içeriden ve dışarıdan gelen tehditlerle mücadele, milli çıkarlar doğrultusunda Türkiye'nin bölgesel ve uluslararası görünürlüğüyle etkinliğini artırma amaçlı klasik istihbari faaliyetlerin yanı sıra istihbarat diplomasisi çalışmalarının da teşkilat tarafından hassasiyetle yürütüldüğünü vurguladı.

Artan sorumluluklar ve yeni görevlerin aynı zamanda nitelikli personel, yeni donanım ve kapasiteyi zaruri kıldığına dikkati çeken Fidan, şunları kaydetti:

"Teşkilatımız, tüm bu çalışmalarını 2018 yılında da bütüncül ve kapsayıcı yaklaşımla, bünyesinde yeni birimler oluşturma, farklı yetenek ve disiplinleri beraber kullanma, kadrosunu, çalışma yöntemlerini, fiziki ve teknik donanımını güncele uyarlama, yeni kabiliyetler geliştirme, kurumlararası koordinasyonu titizlikle sürdürme gayretiyle yerine getirmiştir."

Bu bağlamda güncel 2 konuyu masaya yatırmak istiyorum.

CUMHURBAŞKANIMIZ ERDOĞAN’IN BİR KOLU BOSNA,DİĞER KOLU LİBYA’DA

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Zirve Toplantısı'na katılmak amacıyla(8-9 Temmuz 2019) , dönem başkanı Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'yı ziyaret ediyor. Türkiye, Balkanlarda barış, istikrar ve refaha atfettiği önem çerçevesinde Balkan ülkelerinin tamamını kapsayan tek bölgesel işbirliği platformu olan Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci'ne kuruluşundan bu yana etkin bir şekilde katkıda bulunuyor. Bosna toplantısı kapsamında ekonomi, ticaret, ulaştırma, altyapı ve yatırım alanları başta olmak üzere Balkanlarda işbirliğinin geliştirilmesine yönelik adımlar ele alınıyor.

Erdoğan’un bu ziyareti,Avrupa’nın Balkanlara uzandığı bir süreçin hemen akabinde gerçekleşiyor. Polonya’da 10 AB üyesiyle altı Balkan ülkesinin katılımıyla düzenlenen liderler zirvesinde AB'nin Batı Balkanlara genişleme süreci önceki günlerde masaya yatırılmıştı.

Poznan kentindeki zirvede Almanya ve Polonya liderleri, Batı Balkan ülkelerinin AB üyelik müzakereleri sürecinde ilerleme kaydedilmesi için çağrıda bulundu.

Zirvenin sonunda Almanya Başbakanı Angela Merkel, AB'nin yeni üye kabul etmeden önce kendi sorunlarını çözmesi gerektiğini savunan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile tam olarak aynı görüşte olmadığını ortaya koymuştu.

Zirveye ev sahipliği yapan Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya ile üyelik müzakerelerini geciktirdikleri gerekçesiyle diğer AB ülkelerine tepki gösterdi.

Hahn'dan Türkiye uyarısı.Bu toplantı da,Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn,Balkan ülkeleriyle üyelik müzakerelerini sonlandırmanın doğru bir karar olmayacağını söyledikten sonra,tuhaf bir vurgulama yaparak,"Tereddütlü davranarak bu bölgede rakiplerimiz Rusya, Türkiye,Rusya ve Çin tarafından bizim çıkarlarımız doğrultusunda kullanılmayacağı aşikâr olan bir boşluk yaratmamalıyız" dedi.

Avrupa,Balkanlarda Yeni Türkiye’yi rakip görüyor.

BALKANLARLA TARİHSEL BAĞLARIMIZ

Balkanlar tarihsel olarak Osmanlı İmparatorluğu'nun GÖNÜL COĞRAFYASINDA HAYATİ BİR BÖLGEYDİ.Osmanlı bir Asya veya Orta Doğu İmparatorluğundan çok, bir Balkan İmparatorluğu görünümündeydi.Böylece yaklaşık 600 yıla yaklaşan Osmanlı egemenliği bölgenin dinsel, etnik, ekonomik ve kültürel yapısını etkileyerek günümüze dek ulaşan gelişmeler üzerinde değişik düzeylerde ve yoğunluklarda belirleyici oldu.

Balkanlar coğrafyasında yaklaşık rakamlarla 1 milyon 70 bin Türk ve 8,2 milyon (Balkanlı Türkler dahil) Müslüman nüfus yaşamaktadır. Balkanlar'ı Türkiye için önemli kılan ve bölge ile olan ilişkilerini yakından etkileyen bir faktörde bölgenin jeopolitik konumudur. Türkiye'nin Balkanlar'da bulunan tek toprak parçası olan Doğu Trakya bölgesi İstanbul ve Boğazların savunması açısından büyük önem taşımaktadır. Balkanlar üzerinden gelebilecek bir saldırı için Doğu Trakya bölgesinde yeterli "ülke derinliği" bulunmamakta ve bu nedenle burası "stratejik savunma bölgesi" diye değerlendirilmektedir. Balkanlar, Türkiye'nin Avrupa'ya açılan yoludur. Türkiye'nin ekonomik ve siyasal ilişkilerinin en yoğun olduğu Avrupa ülkeleriyle arasındaki bağlantı yolları bu bölgeden geçer. Dolayısıyla Balkanlar'ın istikrar ve barış içinde bulunması, hem Türkiye'nin güvenliği için hem de bu bağlantı yollarının kesilmemesi ve aksamaması açısından büyük önem taşıyor.

BALKANLAR GİBİ LİBYA DA BEKA HATTIMIZDA

Türkiye'ye savaş ilan edercesine bir tutum açıklayan Mısır, Fransa, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) piyonu General Hafter, 6 Türk vatandaşını alıkoymuştu. Türkiye ,Haydut Hafter ‘e t 72 saat süre verdi. Hava harekatına hazırlanırken,haydut hafter,tanınan süre dolmadan Türkleri bıraktı.

Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan, "Libyalı kardeşlerimizin yanında dimdik duracağız" çıkışı eşliğinde Türkiye ve Katar BM’nin tanıdığı Trablus hükümetininLibya'ya hâkim olması için tüm ağırlığını koymuş durumda. Türkiye Aralık 2015'te Fas'ta varılan 'Libya Siyasi Anlaşması' belgesine göre kurulduktan sonra BM tarafından muhatap alınan Sarraj hükümetinin meşruiyetini öne çıkarıyor. 

Fransa'nın haydut Hafter -Tobruk kanadına yatırım yapmasına parelel Avrupa Birliği'ndeki genel hava Hafter'den yana. Mısır , Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Hafter’in yanında. LİBYA’DA BE OLUYOR?

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki varlığından rahatsız olan Fransa ve Yunanistan başta olmak üzere bazı Batı ülkeleri ile onlara eşlik eden Suudi Arabistan,,Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır’ın Türkiye karşıtlığında Haydut Hafter pıyonluk yapmaktadır.Onlar adına Türkiye’ye karşı bir vekâlet savaşını yürütmektedir.

Doğu Akdeniz'deki yeni enerji savaşında münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı sınırlarının belirlenmesinde Libya, Türkiye için kritik önem arz ediyor. Mısır, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs Rum Yönetimi doğalgaz kaynaklarının paylaşımında Türkiye'ye karşı ortak TEZGÂHLAR içine girerken Türkiye de Libya ile buna karşı koyma kartını elinde tutuyor.

Yunanistan, Libya'daki karmaşayı fırsat bilip oldubittiyle kıta sahanlığını genişletmek isterken, Türkiye bu oyunu kesinlikle bozma kararındadır. Ayrıca,Diplomatik sahada Türkiye’nin kullandığı argümanlarda hak ve hukuk üzerine oturmaktadır.Türkiye’nin Trablus hükümetine desteği sürerken kullandığı argüman birkaç unsur içeriyor: "Suudi-Emirlikler-Mısır üçlüsü Türkiye'nin çıkarlarına karşı savaş açıyor. Türkiye çıkarlarını korumak için Ankara'yı müttefik olarak gören Trablus kanadını desteklemek durumunda.Türkiye sonuçta BM'nin tanıdığı hükümetle çalışıyor."

LİBYA İLE TARİHSEL BAĞLARIMIZ

Libya dün ve bugün olduğu gibi yarın da Türkiye’nin Kuzey Afrika’da tarihi derinliğini temsil ediyor. 1551 yılında Osmanlı idaresine giren bugünkü Libya toprakları 1912 yılına kadar Trablusgarp adıyla bir Osmanlı eyaleti olarak kaldı.

19 UNCU yüzyılın son çeyreğinde Afrika’nın parçalanması çerçevesinde burası üzerinde de daima sömürge kurmak isteyen Avrupa devletleri aralarında görüşmeler yapmaktaydılar. 20 INCİ yüzyılın başında Trablusgarp İtalya’nın payına düşürüldü. Ancak burayı ele geçirmeleri o kadar kolay olmadı.Osmanlı Devleti Libya’nın savunması için onbinlerce subay ve astsubayını bu ülkeye sevk etti. Bu ülke topraklarında en zor zamanında tam iki yıl savaşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti 1912 yılında dünyadaki savaş ortamının çok şiddetlendiği bir zamanda buranın idaresini İtalya’ya devretmeyi kabul etmek zorunda bırakıldı.

Fakat askerlerinin büyük bir kısmı Libya’da kalmaya devam etti. Öyleki Balkan Harbi ve ardından Anadolu’nun farklı bölgelerinin işgal edilmesine rağmen binlerce Osmanlı askeri Libyalılarla birlikte Afrika Grupları Komutanlığı adı altında İtalyanlar’a karşı çarpışmayı sürdürdüler.

Emperyalist Avrupalılar ,30 Ekim 1918 tarihinde imzalanan Mondros Mütarekesi’nde Libya’da bulunan askeri birliklerle Osmanlı Devleti’nin irtibatını kesmesi karara bağladılar. O döneme kadar hep birlikte Libya’yı savunan güçler artık Anadolu’nun düşman işgalinden kurtarılması için mücadele etmeye başladılar. Libyalılar’ı temsilen Ahmet Şerif Senûsî Anadolu’yu karış karış gezerek halkı Millî Mücadele’ye katılmaları için teşvik eden konuşmalar yaptı.

İtalyanlar , Libya’yı ancak 1930’ların başında tam manasıyla işgal ettiyse de 20 yıl gibi kısa bir sürede bu topraklardan çekilmek zorunda kaldılar. 1951 yılında bağımsızlığını elde eden Libya’nın başına bu ülke topraklarında XIX. yüzyılın ortalarında manevi bir nüfuz kuran Cezayir asıllı Muhammed Senûsi’nin torunlarından İdris Senûsi Birinci İdris adıyla kral olarak geçti.

1969 yılına kadar dünyanın en fakir ülkeleri arasında yer alan Libya’nın modern bir devlet yapısına kavuşmasında Türkiye Cumhuriyeti, bilhassa kralın da isteği doğrultusunda, büyük destek verdi. Çok sayıda Libyalı öğrenci de Türkiye’ye getirilerek okutuldu ve bunlar daha sonraki yıllarda Libya’da önemli makamlara tayin edildiler. Türkiye tarihten gelen kardeşlik duygularını daima yaşatmak için her türlü imkanını kullanıyordu.

1 Eylül 1969’da Libya’da Kaddafi idareye el koyunca Türkiye ile münasebetler yeni bir döneme girdi. Çünkü,ülke topraklarındaki zengin petrol ve diğer kaynakların kullanımı dünyanın gözünü buraya çevirmeye yetmişti.

1974 Kıbrıs harekatında ABD ve Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye her türlü ambargoyu uyguladıkları bir dönemde en büyük destek Libya’dan geldi. Uçaklara yakıt verdiği gibi askeri mühimmat temininde de yardımcı oldu.

Kıbrıs harekatı sonrası iki ülke arasındaki ilişkiler sadece siyasi ve askeri boyutla sınırlı kalmadı. Libya devletinin daveti üzerine Türk inşaat şirketleri bu ülkede büyük ihaleler almaya başladılar. 150.000 civarında işçimiz Libya’da çalışıyor, o dönemde 20 milyar dolarlık bir iş hacmini yakalıyordu.

Türkiye-Libya ilişkilerinin 1970’li yıllardan 2000’li yılların başına kadar büyük gelişme göstermesinde başta Libya devlet başkanı Muammer Kaddafi’nin olmak üzere pek çok devlet adamının emeği geçmiştir.

Aç gözlü ,emperyalist Batı,Kaddafiyi katletti.Önceki gün Rusya lideri Putin çok anlamlı bir açıklama yaptı:"Libya’daki olayların nasıl başladığı, bu ülkenin devlet sistemini kimin yıktığını hatırlamakta yarar var. Libya’daki devlet sisteminin yokluğundan Nato sorumludur. Avrupa uçakları Libya’yı bombaladı. Sonucu ortada, Libya’nın devlet sistemi yok edildi"

EMPERYALİST SARKOZY UNUTULMAYACAK

TARİH:19 MART 2011. ABD, AB ve Arap Birliği üyesi ülkeler, Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi'ye karşı yapılacak askeri müdahaleyi görüşmek için Fransa’nın başkenti Paris’te toplandı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy zirveden önce ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İngiltere Başbakanı David Cameron ve Kanada Başbakanı Stephen Harper'la görüştü.

Bu görüşmenin ardından Elysee Sarayı’nde gerçekleştirilen zirveye 22 lider katıldı. Almanya Başbakanı Angela Merkel, İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero, Katar Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Şeyh Hamad bin Casim bin Cabir El Tani, Irak, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri dışişleri bakanları hazır bulundu.

SONUÇ

Kaddafi, "Libyalılar ülkeleri için ölmeye hazır.Libya'ya müdahaleden pişman olursunuz. Libya sizin değil, Libyalılarındır" derken, daha müdahale kararı alınmadan Fransız Cumhurbaşkanı Sarkozy’in savaş makınası Müslüman Şibya’yı bombalamaya başladı.

Evet.Emperyalistşer,dün olduğu gibi bugün ve yarın da acımasızdır.Gözlerini kan bürümüştür.Müslüman dünyada bugün kan ve gözyaşı varsa,tarihten ders alınmamış demektir.Müslüman ülkeler birliği olmadıkça,ne yazık ki kan ve gözyaşı devam edecektir.

ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM

 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA