Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

CHP Kabuk Değiştirebilecek mi?

Bu yazı 05/07/2023 tarihinde yayınlanmıştır.

*Prof. Dr.Tefik Erdem/ SDE İç Politika ve Hukuk Koordinatörü 

 

CHP’nin kendini tanımlama biçimi ve rakiplerini eleştirmek için kullandığı koz nihayetinde bumerang gibi döndü kendisini vurdu ve daha da vuracak.

Parti geleneksel CHP imajını yıkmak yani kabuk değiştirmek için çok uğraştı çabaladı, özür seansları başlattı, Ortodoks CHP’lileri rahatsız edecek birçok ismi partiye dâhil etti ama kabuğunu da bir türlü değiştiremedi tam değiştirecek derken tekrar başa dönüldü.

CHP üzerine yazı yazmak aynı zamanda Türkiye’deki demokrasinin kalitesine dair de bir şeyler yazmak anlamına geliyor zira demokrasi muhalefetin kalitesi ile de ilgili. İktidarın alanını daraltan ya da onu demokrasinin dışına çıktığı zaman zorlayan ve tekrar demokrasi ve insan hakları alanına sokan muhalefet (yani muhalefetin görevi bu olmalı).

14 Mayıs 2023 seçimleri ve 2. turdaki (28 Mayıs) seçim sonuçlarından sonra kamuoyunda beklenen gerçekleşmedi ve ana muhalefet lideri tüm eleştirilere rağmen bulunduğu pozisyonu terk etmedi.

Bu değişime karşı direnç Türkiye’nin her konuda ama öncelikle değişime direnme konusunda en muhafazakâr partisinin CHP olduğunu bir kere daha ortaya koydu. Ancak tartışma bu kez CHP’nin kendi içinde patladı.

Bu tartışma CHP’nin kimlik-kabuk değişiminin de (eğer olacaksa) nasıl olacağının işareti olacak.

Kendisini Atatürkçü, Atatürk milliyetçisi gibi sıfatlarla tanımlayan ve bu nitelikleri siyaset yapmanın önemli bir malzemesi yapanlar bu partiden ya ayrıldı (Muharrem İnce gibi) ya da ayrılmak zorunda kaldı (ya da ihraç edilmek üzere işlem başlatıldı Bolu Belediye başkanı gibi).

Muharrem İnce ve Bolu Belediye Başkanı CHP içindeki bir kliği temsil ederken, CHP’deki baskın güç Kemal Kılıçdaroğlu ve Canan Kaftancıoğlu ile kamusal görünürlüğe sahip daha sol-sosyal demokrat daha kapsayıcı ve Atatürkçülüğe militarizmle ilişkilendirildiği için çok da referans yapmak istemeyen bir görünümle ortaya çıktılar. Elbette ki “partimizin kurucusu” vb. gibi söylemlerle kendi kamuoylarını ikna ve memnun edecek açıklamaları zaman zaman yapmak zorunda kaldılar. Ama bu bir zorunluluğun ötesine geçmedi.

Zorunda kaldılar diyorum çünkü Türkiye’de siyaset yapmak, Atatürkçülük ve Atatürk ilkeleri üzerinden yürütülmek zorunda olan bir faaliyet gibi görünüyor.

Türkiye’de siyaset 12 Eylül sonrası Milli Güvenlik Dersleri’nin izdüşümü kadar sivil. Ülkenin solcusu Atatürkçü solcu, milliyetçisi Atatürk milliyetçisi, Ak Partilisi, Atatürkçü olduğunu ve Atatürk’le derdi olanın alnını karışlayacağını söylüyor. Siyasetin yürütülme biçimi Atatürkçülük üzerinden yürütüldüğü için herkes ötekini Atatürkçülük üzerinden terbiye etmek istiyor. Sonuçta da siyaset dön baba dönelim oyununa dönüyor. Oysa Atatürk’ün istediği de, siyasetin kendi adı ekseninde değil çağın gereklerine ve ülkenin-milletin menfaatlerine göre dizayn edilmesiydi.

Bu noktada CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun yapmaya çalıştığı soldaki kulvarı genişleterek (samimiyet düzeyini bir kenara bırakıyorum) ilkesel bir cephe oluşturmaktı. Bu noktada Kılıçdaroğlu farklı siyasi kimliklere sahip partileri bir araya getirerek geniş bir muhalefet cephesi oluşturmaya çalıştı. Ancak bu cephe içinde yer alan partilerin bir kısmının ideolojik bagajları sebebiyle Atatürkçülükten uzaklaşmakla suçlandı. Atatürk’ün kurduğu bir partinin ne hale geldiğine, kimlerle işbirliği yaptığına kadar birçok eleştiri aldı. Eleştirilerin hepsi de Atatürkçülük üzerinden yapıldı. Yani CHP’nin bu zamana kadar kullandığı koçbaşı şimdi kendi kalesini vurmaya başladı. Buna CHP’den daha önceden ayrılan ve Atatürkçü kimlikleri ön plana çıkanların eleştirileri de eklenince CHP tekrar kuruluş ayarlarına dönmek için içgüdüsel bir tepki vermeye başladı. Zaten Mayıs 2023 seçimlerindeki yenilginin de bu kabuk değiştirme ile ilişkilendirilmesi kuruluş ayarlarına dönüşü ve bu konuda direnen muhalifleri daha da cesaretlendirdi. Tarihin cilvesi CHP Atatürkçülük üzerinden eleştirildi ama bu eleştiriyi yapanların ne yaparlarsa yapsınlar Atatürkçülük, çağdaşlık ve laiklik üzerinden eleştiriye uğramaları mukadder olmasına rağmen aynı eksen üzerinden CHP’ye yüklenmeleri de ayrı bir vizyonsuzluk ve fırsatçılık.