Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr
Aksa Tufanı ve İsrail Sorunu
Halit El Uveysi
28 Aralık 2023 16:58
A-
A+

Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde 14 Ekim 2023 tarihinde düzenlenen, Doç. Dr. Halid El Uveysi’nin konuşmacı olduğu “Aksa Tufanı ve İsrail Sorunu’’ başlıklı konferansa ait tam metin aşağıda yer almaktadır.

 

Bugün konumuz Aksa Tufanı ve İsrail sorunu, baktığımız zaman bu meselenin bir arka planını çizmek gerekiyor. Bu mesele yeni bir mesele de değil. Bu mesele 1948’de başlamadı. Bu mesele daha eski bir mesele. Aslında konuşmacı arkadaşın dediği gibi bu mesele Batı’nın bir projesidir. İsrail batının Orta Doğu’daki bir parçasıdır.

1840 İngiliz arşivinden belgelere bakarken Yahudileri Filistin’e gönderirken iki sebepleri vardı.

Birinci sebep; bu bölgeye hakim olmak için burada bir tampon devlet inşa etmek istiyorlar. Duydunuz, Joe Biden açık bir şekilde, İsrail bu bölgede olmasaydı biz koyacaktık. Açık bir şekilde birçok sefer aynı sözleri tekrar etmiştir.

Aslında burada ticaret yolları bu bölgenin hakimiyeti altında tampon bir devlet bölgeye yabancı ama batıya dost olarak, açık bir şekilde birkaç defa Netanyahu ‘’Biz batıyı temsil ediyoruz bu bölgede’ ’dedi. Onlar da iyi bir şekilde bizim aklımızda. Bilmek gerekiyor.

İkinci sebep; dini bir sebeptir. Yani bu savaş sadece siyasi ya da ekonomik değil, dini bir sebep. 1820’de İngiltere’de büyük bir çalışma vardı. Yahudileri Filistin’e gönderme sebepleri Hz. İsa’nın ikinci gelişini hızlandırmaktı. Şimdi Amerika’da, Hristiyan Siyonistler aslında Yahudi Siyonistlerden daha fazladır. Bugün bazı Yahudiler İsrail’e karşı. Bugün New York’ta büyük bir miting oldu. Çoğunluğu Yahudi Amerikan. İsrail’e karşı bir eylem başlattılar. Amerika’da özellikle bir destek sağcı tarafta. Evangelistler Yahudilere sonsuz destek veriyorlar.

Hz. İsa’nın gelmesini hızlandırmak için Yahudilerin Filistin’e gönderilmesi gerekiyordu. Bir proje vardı. Önceden Yahudileri Hristiyanlaştırmak. Ama bu proje şimdi başarısız olduğu için Yahudileri şimdi oraya gönderelim. Hz. İsa gelince o zaman onlar Hristiyanlaşacak.

İkinci olarak; Yahudileri Filistin’e gönderdiler. Orada bir devlet kurmak gerekiyor. 1917 Balfour Deklarasyonu sadece İngiltere vermedi. Onun arkasında Amerika, İtalya, Fransa bu deklerasyona açık bir şekilde destek verdiler.

Üçüncü olarak; orada, 30 sene 1937-1948 arasında bu devletin temellerini İngiltere sağladı. Ve gerçekten orada silahları, polisleri, bütün şeyler bir şekilde inşa edildi. 1948’de İsrail Devleti kuruldu. Dünya onu tanıyor. 19.yy’ da Yahudiler oraya gitmek için bir propaganda kullanıyordu. ‘’Filistin toprakları boş, hiç kimse orada yok’’.

1917’de Balfour Deklarasyonu ile ilgili İngiltere hükümetinin içinde bir bakan şöyle dedi. ’’Bu Balfour Deklarasyonu aslında Antisemitik. Yahudileri neden buradan göndermek istiyorsunuz? Burada biz İngiltere’ye hizmet ediyoruz. Gitmek istemiyoruz’’. Bu Yahudilere karşı bir şeydi. Ama İngiltere böyle bir deklarasyon verdi. Yahudilere, ‘’Oraya gitmek için toprak sizi bekliyor.’’ dendi. Bu ulus devletin fikri. ‘Herkesin devleti var. Biz Yahudiler içinde bir devlet olsun’ diye Yahudiler oraya (Filistin’e) gönderildi.

1948’de Yahudiler ikinci bir propaganda yaptı. Bugün Türkiye içinde de bir kısım medya ‘’Filistinliler toprak sattı.’’ diyor. Bu Yahudilerin, Siyonistlerin propagandası. Herkes sokakta Filistin meselesini konuştuğu zaman ilk olarak bu şey (toprak sattı) geliyor. Keşke satmasaydılar. Dün Cuma hutbesinde bu mesele anlatılırken bazı insanlar hutbe esnasında da söylüyordu. Siyonistlerin propagandası gerçekten Müslümanların aklında iyi bir şekilde oturmuş.

Bu konuyla ilgili Türkiye’de çok güzel bir doktora çalışması var. Bu mesele İngiliz arşivinden Osmanlı arşivinden ve İsrail arşivinden ispatlandı. Filistinliler gerçekte toprakları satmadı. 1947-1949 arasında, Yahudiler Filistin topraklarının % 78’ini silahla aldı. Yani şehirlere girip, Hayfa’daki gibi insanları öldürüp ondan sonra onların evlerini aldılar ve artık evler onların eline geçti.

1967 savaşında bütün Filistin onların eline geçti. Bazı Filistinliler sattı mı? satmadı mı?

 Onlar sayıları baksak % 0.002 oluyor. Yani bu ne demek? İngiltere gelmeden evvel Filistin’de Yahudiler vardı. Nüfus açısından % 6 ‘lık toprak tapuları onların elinde, % 1 Filistin’de. İngiltere 30 sene işgal etti. Yahudiler 300 bin dönüm hibe etti. 200 bin dönüm toprağı az kirayla verdi. Onlar 30 sene içerisinde % 6 bile çıkmadı. Yahudilerin Filistin’deki yani diğerleri nasıl aldılar hepsi silahla. Hacı Emin el-Hüseynî, Netenyahu sürekli ondan bahsediyor. Holokost ondan dolayı oldu iddiasıyla, belki 2-3 hafta önce dinlediniz. Hacı Emin el-Hüseynî Filistin Kudüs müftüsü bir fetva çıkarttı. ‘’Kim toprakları Yahudilere satarsa kafirdir.’’ ‘’Müslüman aynı mezarlarda defnedilmez.’’ Bazı olaylar böyle oldu. O Müslümanlar hain olarak görülüyordu ve onlara öldürün diyordu. Bu mesele kamu açısından çok önemli meseleler. Bugün Yahudiler onlara Siyonistleri yeniden kullanmaya çalışıyorlar.

1948 savaşında İsrail, Filistin topraklarının üzerinde % 78’i üzerinden inşa edildi. Ve bu devlet artık bir gerçek. Bölgede gerçek olduğunu görüyoruz. Bundan önce Yahudi Hristiyan yani Osmanlı döneminden önce Haçlı Seferleri hariç Yahudi Hristiyanlar ve Müslümanlar beraber yaşıyorlardı. Bütün Osmanlı Devleti’nde, İstanbul’da Yahudiler vardı. Ankara’da Yahudiler vardı. Hristiyanlar vardı. İslam çatısı altında herkes özgürdü.

Aynı dönemde, 1800‘lerde, İngiltere’de Yahudilerin seçimlerde oy kullanma hakkı tartışılıyordu. ‘’Yahudilerin burada hakkı yoktur’’ gibi. Ondan önce biliyorsunuz İspanya’dan, Avrupa’dan Yahudiler çıkartılmış, Osmanlı Devleti çatısı altında İslam himayesine alınmıştı.

Yahudilerin böyle bir görüşü yoktu ama bu görüş ne zaman başladı?

Aslında Filistin’de Yahudi bir devlet inşa etme fikri Yahudilerden gelmedi. Hristiyan Siyonistlerden geldi. Ve onların dini bir amacı vardı. Hz. Mesih’in yeniden gelmesi için böyle bir şey istiyorlardı. Yahudiler ne zaman bu projeyi kabul etti? 1. Siyonist Kongreyle beraber, 19.yy’ın sonunda böyle bir fikir Yahudiler arasında başladı. Ama çoğu Yahudi ona karşı çıktı. Bunu bilmek gerekiyor.

Yahudiler ne zaman bu projenin bir parçası oldu?

İsrail kurulduktan sonra. İngiltere’deki Yahudiler, aslında İsrail’in kurulmasına karşıydı ama kurulduktan sonra artık ‘bizim’ ülkemiz oldu. Yahudilerin oraya gitmesi gerekiyordu. 1948’den sonraki süreçte biliyorsunuz, 1967 savaşında İsrail sadece Batı Şeria değil, Gazze’de de değil o zaman da Kudüs (Doğu Kudüs) ve bütün Batı Şeria ve Gazze hatta Golan bölgesi ve Sina Yarımadası onların eline geçiyor.

İsrail bir demokrasi olarak, Orta Doğu’daki tek demokrasi olarak kendisini tanıtmaya çalışıyor. O dönemde Hamas yok, o dönemde direniş farklı aslında, o dönemde direniş daha seküler. El-Fetih o dönemlerde sosyalist, komünist bir yapı. Onlara Güney Amerika’dan destekçiler geliyordu ve bir sene içerisinde direniş devam etti. Bu direnişin şekli sürekli değişiyor. 1917-1920’de İngilizlere karşı bir direniş başlatıldı. Burak ayaklanması. 1929’da artmış. 1936’da büyük Filistin direnişi devam ediyor.

El Kassam öldükten(1935) sonra İsrail’e karşı 1948 savaşında Mısır’dan gelen mücahitler İsrail’i durdurdular aslında. Onların sayesinde böyle bir durum oldu. Bu konuyla ilgili Arap Ordusu’nun 1948 savaşında generali kim biliyor musunuz? Bir İngiliz komutan (Glubb Paşa). Arapların bütün orduları onun altında. İngiliz komutanları savaşırken İngilizler burada bir devlet kurulacak. Hatta İsrail arşivinden belgeler çıkartıldı. Ürdün Kralı o zaman, Golda Meir (Eski İsrail Başbakanı) ile bir anlaşma yapmış. ‘Bizim elimizde şu kadar kalacak. Diğerlerini İsrail alabilir’ şeklinde.

Burası için daha büyük bir proje vardı. 1948 savaşında bunu sağlamak için Arap Orduları bile İngiltere’nin elindeydi. Bir oyun gibi, Mısır’a saldırıp bir taraftan Ürdün, Suriye ve diğer bölgelerin tamamı kaybedildi. Dünya açısından uluslararası hukuk açısından 1948’de alınan topraklar İsrail’in. Dünya, Türkiye dahil bunu kabul ediyor. Ama 1967 savaşında İsrail’in Filistin’den aldığı topraklar(%22) İsrail değil işgal edilmiş topraklar. Yani bugün İsrail’in, Kudüs’teki varlığı, Batı Şeria’daki, Gazze’deki, Golan’daki, Güney Lübnan’daki bunların hepsi uluslararası hukuk açısından işgal edilmiş topraklar.

BM 242 Sayılı Karar doğrultusunda, İsrail’in o bölgeden geri çekilmesi gerekiyor. Onlara bırakması gerekiyor. Yani ondan dolayı birçok ülkedeki sürekli bu iki devlet muhabbeti ondan dolayı geriliyor. Uluslararası hukuk açısından İsrail’in, Gazze’de Batı Şeria’da hiçbir hakkı yoktur ve oradan ayrılması gerekiyordu. İsrail hiçbir zaman uluslararası hukuku tanımıyor. 1967’den sonra İsrail bu topraklardan geri çekilmedi. Hala bu topraklar İsrail’in elinde. Bir istisna vardır ona da birazdan değineceğim.

Sina’da bir taraftan geri çektiler, Camp David antlaşmasından sonra. Ama orada Mısır’ın bir şartı vardır. Mısır ordusu bu bölgeye girmeyecek. Burayı farklı bölge olarak aldılar. Yani orası bir tampon bölge. Hiçbir zarar o taraftan İsrail’e gelmeyecektir.

Önceki direnişlerin İslami bir boyutu yok. Hepsi sadece burada bir ulusal Filistin Devleti kurmak istedi. El-Fetih birçok komünist, sosyalist Filistinli partileri onlar bu dönemde devam ettirdiler.

1987’de 1. İntifada başlıyor. 1. İntifada’da Batı Şeria’daki, Gazze’deki o balon artık patladı. İnsanlar tahammül edemiyor, oradaki İslami hareketler o dönemde başladı. Camilerden, ‘’Bizim topraklarımız burası, sadece ulusal bir değeri yok. Burası İslam’ın toprağıdır. Burası, Peygamber Efendimizin ilk kıblesi. Burası İslam’ın kimliği bir toprak’’.

Hadisler üzerinden bir İslami hareket kuruldu. Bu direniş nasıl devam etti? Biliyorsunuz taşla… 1. İntifada’da insanlar tank karşısında taşla bu direnişi devam ettirdiler. İsrail onu bitirmek için eski direniş hareketi El-Fetih ile bir araya gelip bu Filistin meselesini çözmek istediler. Bir Filistin sorunu vardır gibi. Aslında bu bir Filistin sorunu değildi. İsrail sorunu var. Bu bölgeye onlar geldiler. Sorun olan burada Filistinli değil İsrail, bu Siyonist devlet ile sorunumuz vardır.

O dönemde Yaser Arafat, İsrail ile oturup Oslo antlaşması ile Gazze ve Eriha’yı teslim edecekti. Ama egemen bir devlet kurulmayacak. Yani burası bir devlet ama polis ve asker olmayacak. İsrail onu bu şekilde tasarladı. Yaser Arafat Filistin’e döndü. Orada artık bir Filistin hükümeti kuruldu. Ve bu hükümete bu İslami hareketler hepsi onun dışında hiç kimse girmek istemedi. Çünkü burası genellikle bir ihanet olarak görüldü, Filistin’i sadece % 20 kabul etmeyi Filistinliler istemedi. Büyük bir Filistin’imiz var. Ona dönmek istiyoruz. Böyle bir karışıklık oldu.

Yaser Arafat İsrail’i devlet olarak kabul etti. Yani o zamana kadar İsrail’i kabul etmiyoruz. İsrail burada işgalci. Bizim bütün topraklarımızı geri almamız gerekiyordu. Bu ulusal hareketin altyapısı bu şekilde. Ama artık şehirlerimizde her şeyi değiştirdik ve artık tamam İsrail’i kabul ediyoruz. Biz Filistin’den sadece % 22 istiyoruz. Yani Batı Şeria ve Gazze onun dışında İsrail’de olsun bizim böyle bir derdimiz yok.

Hatta Mahmut Abbas ona açık açık söyledi. Mahmut Abbas aslında İsrail’in içinde Safad bölgesinde o diyor ki ben sadece Safad’ı ziyaret etmek isterim ama o Yahudilere, İsrail’e ait kabul ediyorum, artık o seviyeye geldi.

Şimdi Yaser Arafat’ı biliyorsunuz İsrail ile bir noktaya geldi. Kudüs kime ait soruları ortaya çıktı. İsrail diyor Kudüs İsrail’in nokta. Yaser Arafat diyor mümkün değil. Ben onu yaparsam intihar olur, kendi halkım beni öldürecek. Mümkün değil Kudüs’ten vazgeçmeyeceğiz.

Onlarda Camp David’de bir anlaşma hazırlıyordu. Hatta Mescid-i Aksa ile ilgili İsrail böyle bir şey dedi. Mescid-i Aksa’nın üst tarafı Müslümanlara, alt tarafı Yahudilere ait olacak. Bu şekilde Yaser Arafat oradan çıktı ve dedi ki mümkün değil. O zaman İsrail onu düşman olarak gördü. Yaser Arafat’ın öldürülmesi gerekiyordu. Yaser Arafat’ın bir başbakan seçmek gerekiyordu. Mahmut Abbas’ı İsrail seçti. Yaser Arafat seçmedi. Filistinliler seçmedi. Çünkü onlara biraz daha yakın. Sonra Mahmut Abbas sürekli şikâyet ediyordu. Yaser Arafat her şeye müdahale ediyor.  Yaser Arafat’ın zehirlenmesi meselesinde ise hala kim zehirledi bilinmiyor, birçok şey oldu. Ama sonuç, evet Mahmut Abbas’ın elinde vardır. Birçok kanıt onun üzerinde. Fetih içindeki kişiler bu konuda açık bir şekilde söylemiştir.

Şimdi Yaser Arafat çıktıktan sonra Mahmut Abbas Filistin’in sadece Başbakanı değil artık Devlet Başkanı oldu. Burada söylenmesi gereken çok önemli bir nokta var. Ortada bir Filistin devleti yok. Mahmut Abbas ne zaman Ramallah’tan başka bir yere gitmek istiyorsa İsrail hükümetine değil ordusuna dilekçe yazıyor. Açık açık bir Cumhurbaşkanı düşünün. Türkiye’nin Cumhurbaşkanı Ankara’dan İstanbul’a gitmek için Amerika’dan izin almak zorunda. Bu şekilde ortada artık Filistin otoritesi yok ve İsrail polislik yapıyor.

Batı Şeria’nın içinde 2005’te bir seçim oldu. Hamas o seçimi kazandı. Bütün dünya demokrasi istiyor değil mi? Ama Hamas kazanınca ‘yanlış kişiyi seçtiniz onu kabul etmeyeceğiz’.

2007’de Hamas artık Gazze’ye geçti. Batı Şeria Filistin El-Fetih’in elinde devam etti.

Şimdi direniş Gazze’de. İlk önce roketleri kendisi yapıyor. İki km gidiyordu. Roketleri şimdi 250 km gidebilir. Çok büyük bir direniş ve sonucunu Aksa Tufanı’nda net bir şekilde gördük. Şimdi Batı Şeria’da direniş var mı, yok mu? Direniş var ama ellerinde hiçbir şey yok. Malzeme de yok. Ve sürekli onların üstünde İsrail değil Mahmut Abbas’ın hükümeti yani Cenin’de taraf. Nablus’ta efendim Tulkarim’de İsrail ordusu girmeden evvel Mahmut Abbas haber veriyor. Onun adamları çekiyorlar. İsrail girip Cenin’de oradaki direnişçileri öldürüyor. O şekilde bir seviyeye geldi. Çok karışık bir durumda ama direniş Batı Şeria’da devam ediyor ama Gazze gibi değil. Gazze’de bu Aksa Tufanı’ndan önce İsrail Batı Şeria’da birçok şehre saldırdı.

İsrail’de ortada bir sağcı hükümeti vardır. Onlar Filistinlilerin kanlarını istiyor. Bir şekilde biz Filistinlileri öldürmek istiyoruz. Bu sağcı kısmın açık bir şekilde derdi var. Mescid-i Aksa’nın Yahudilerin eline geçmesi gerekiyor. Yahudiler burada en kutsalı söylüyorlar. Biz burada ibadet yapacağız.

Şimdi son sene içerisinde gerçekten büyük değişiklikler oldu. İlk adım aslında geçen sene de değil. Trump’ın 100 yıl Antlaşması ile beraber İsrail’in istediklerinin hepsi bu antlaşmanın içinde yazılı. Orada ne yazıyor? Filistin Devleti kurulacak ama gördüğünüz haritada her şehir ayrı bir şey olacak. Filistin askerleri olmayacak. Filistin direnişini Gazze’de tamamen bitirmek gerekiyor. Filistinlilerin bir de Sina’ya gönderilmesi vardır.

Jared Kushner kim? Trump’ın damadı. O da Yahudi ve Siyonist. Böyle bir şey hazırlamışlar. İsrail’e göre böyle bir planlama hazır. Mahmut Abbas bile bu antlaşmayı reddetmiş. Kabul etmek mümkün değil. Onların yerinde Filistin’i kabul etsin etmesin önemli değil. Biz Araplara kabul ettireceğiz. Kim kabul etti? BAE, Bahreyn, Fas, Sudan.

Sudan halkı % 99 Filistin’in yanında ama hükümeti… Orada karışıklık var.

Fas içinde de genellikle Filistin davasını çok savunuyorlar. Ama orada biliyorsunuz o Sahra bölgesinde bir oyun yapıldı. Trump döneminde diğer ülkelere çok baskı yapıldı. Suudi Arabistan’da, Endonezya’da ve bu baskı Donald Trump’tan sonra Joe Biden döneminde birçok diplomattan direkt duydum. Yüz kat daha, yani özellikle Endonezya, Suudi Arabistan normalleşme sürecine gireceksiniz. Oradaki Abraham anlaşmalarını da imzalamışlar. Onun içinde Mescid-i Aksa ile ilgili ne diyor? Mescid-i Aksa Yahudiler için ibadet özgürlüğü sağlayacak. Yahudilerin dini bayramları sadece Yahudilere ait olacaktır.

Şimdi onlar neden patladı? Gördünüz Mescid-i Aksa 28 Ramazan saldırılarında mescidin içinde başka kutsal bir yerde böyle bir saldırı olsaydı bütün dünya ona karşı çıkacaktı. Mescidin içinde katliam oluyordu. Oradaki Müslümanlara saldırıp orada mescitten çıkartmaya çalıştılar. Oradaki direniş nasıl oluyordu? Taşla, sandalyeyle, havai fişekle oradaki askerlere karşı gençler kullanıyordu. Ama bu meselede gördük. 28 Ramazan’da Mescid-i Aksa’daki saldırıda insanlar Mahmut Abbas’tan değil Arap ülkelerinden değil iki yerden yardım istediler. Gazze’den ve ikincisi Türkiye’den.

Mescid-i Aksa’da 28 Ramazan’da atılan sloganlarda Türkiye’den, Kassam’dan-Hamas’tan yardım istendi. O zaman Hamas bu meseleye girdi. Burası bizim kutsallarımız burada en kutsal aylarımıza saldırdınız. Ve o mesele dengeyi değiştirdi. Yahudiler Mescid-i Aksa’ya girecekti. Onbinlerce kişi büyük bir eylem hazırlamışlar. füze geldikten sonra bütün yürüyüş tamamen iptal edildi. Ve o denge değişti. Ama bu sağcı hükümete artık taviz vermeyeceğiz biz orada yatacağız. Geçen ay Mescid-i Aksa’da birçok Yahudi bayramı oldu. Mescid içinde sabahtan ikindiye kadar Yahudilere tahsis edildi. Yahudiler dolaşıyorlar. Yahudiler ibadet yapıyorlar mescidin içinde yani düşünün burası Müslümanların en kutsal yeri. Ve burada Yahudiler Donald Trump’ın 100 Yıl Anlaşması’nda dediği gibi onu artık uygulamaya başladı.

Şimdi geçen hafta gördünüz. Orada Yahudiler Mescid-i Aksa’nın kapısında Filistinlilere saldırdı. Ve Hamas da o zamandan beri aslında bir operasyon hazırlıyor. Ama ne zaman olacak belli değil. Şimdi aynı zamanda Nablus’ta bir saldırı oldu. Yahudiler, oraya Nablus’a girdiler. Cenin’de, Tulkarim’de her gün istisnasız bir saldırı.

Bu olaydan önce birkaç defa İsrail saldırdı Gazze’ye. Ama neden bekliyorsunuz, neden cevap vermiyorsunuz? Orada bir strateji çizildi. Ve bu Mısır’ın 1973’te zaferi 6 Ekim’de (Cuma günü) oldu. Ama cumartesi olması gerekiyor. Çünkü bu sağcı hükümette birçok kişi çok dindar. Cumartesi günü hiçbir şey yapamazlar. Yani o günde (07 Ekim) hiç ortaya çıkmadı. Çünkü o gün kutsal bir gündü. Çalışmak bile, kapı açmak ya da yemek yapmak ya da bir şey yapması caiz değil Yahudi dinine göre. Böyle sağcı, dindar bir hükümet o şekilde kullandı.

En önemli nokta hiçbir zaman İsrail’in saldırıları durmadı. Onu iyi bilmek gerekiyor. Hamas neden karşı çıktı neden habersiz böyle bir şey oldu. Görmediniz mi? Önceki hafta, önceki ay, önceki senenin saldırıları her gün Filistin’de şehitler oluyor. Hiçbir gün, özellikle son iki ay saldırılar hiçbir zaman durmadı.

İlk defa Filistin’in tarihinde, İsrail’in tarihinde böyle bir olay oldu. Ve Filistinliler onu büyük bir zafer olarak görüyorlar. Yani sürekli İsrail bize vuruyor vuruyor bizim de normalde tepkimiz az oluyordu. Yani İsrail büyük orduyla saldırıyor, bizim tepkilerimiz o kadar. Yani onların elinden o kadar gelebilirdi.

Bu ilk defa aslında bu iki ay içerisinde de değil uzun süre bir hazırlık yapılıyordu. Direniş sadece Hamas’ta değil çünkü direniş Gazze’de birçok farklı gruplar vardır. En büyüğü Hamas’tır. Sonra İslami Cihat. Sonra Filistin’in içinde daha farklı gruplar var. İlk defa İsrail bu kadar kayıp veriyor. Sivil değil askeri kayıp.

Şimdi o gün cumartesi sabahı 06.30‘da operasyon başlıyor. Askeri karakollara saldırıp oradaki bütün askerleri katlediyor. Ya da onları esir alıyor. O kadar esir alması o da ilk defa o kadar esir eline geçiyor. Şimdi Yahudiler ve İsrail özellikle bu konuyla ilgili Yahudiler değil çünkü az önce dediğimiz gibi Yahudiler Siyonist’tir. Ama İsrail’deki Yahudiler ve Siyonistler bu konuyu iyi bir şekilde kullandılar. Önce ne oldu bilmiyorlar ama ondan sonra dedikodu üzerinden bir propaganda Hamas 40 çocuk kellesi kesti. Joe Biden bile onu söyledi. İngiltere’nin bakanları da söylüyor. Bütün Batı’da o yalanı herkes tekrar ediyor.

Dün Hamas bir video çıkarttı. Çocuklara nasıl davranıyordu gördünüz. Orada Hamas’ın sözcüsü Al Jazeera televizyonunda açık açık dedi. Bizim bütün hedeflerimizin hepsi askeri. Canlı yayında bir Yahudi kadın anlatıyor:

‘’Benim evime iki defa iki kişi Hamas’tan baskın yaptı. Direkt dedim benim iki çocuğum var’’ diye. Hamas dedi ki ‘’biz Müslümanız size zarar vermeyeceğiz.’’ Canlı yayında bu İsrail’li kadın söylemişti. Ve dedi ‘’İki saat oturdular’’ Sonra meyve istemişler. Bir tane muz istemişler. Müsaade bile istemişler. Ve ayrıldılar bize hiçbir zarar vermeden.

Şimdi Batı medyasında, maalesef ilk günlerde Türkiye’nin medyasında da bu propagandalar çok yaygın oldu. Hamas sivilleri öldürdü. Sivilleri yaktı. Siviller öldü. Sebebi, Hamas sözcüsünün Al Jazeera’de söylediği gibi biz duvarı patlattık. Sonra Gazze’nin halkı için ilk defa sınır açık. Herkes kalktı nereye bizim eski topraklarımıza.

Gazze’nin halkının %70’i bugün hala mülteci kamplarında yaşıyor. Onların toprakları görebilirler. Aşkelon’dan geldiler. Siderot’tan geldiler. Bu onların toprakları. Tapuları onların elinde. Bu topraklar bizim topraklarımız. İlk defa hayatında bu duvarlar yıkıldı. Oradan geçtiler kendi topraklarından. O dönemde sivil esir aldı. Ve orada yaşlı bir kadın gördünüz televizyonda. Onu aldılar ve hoş geldin diyorlar. Ve onlara evinde yemek veriyorlar. Çok ilginç şeyler oldu.

Ama burası halkın yani düşünün sizin bir araziniz var. Onun üzerinde güzel bir eviniz var. Ve bir kişi gelip sizi evinizden çıkartıyor. Sizin kendi topraklarınız bir parça, bir kenara çadır kurdunuz ve orada yaşıyorsunuz.

İngiltere’nin televizyonunda Mavi Marmara olayından bahsedeceğim. Benim kardeşim Mavi Marmara’da ‘’Gazi’’ oldu. O zaman televizyonda muhabire söyledim. Düşünün siz evinizde oturuyorsunuz. Bir kişi sizi evinizden alıyor zorla ve silahla alıyor. Siz bir çadırda, kenarda yaşıyorsunuz. Sonra siz ne zaman ‘Bu benim evim, ben yaptım,’ içinde bir zorluk, bu kahır gördüğünüz zaman kendi pencerenizden taş atıyorsunuz ve oradaki bütün şeyler gelip sizi imha etmeye çalışıyor. Onun arkasında bütün dünya.

Filistin meselesi aslında baktığınız zaman böyle bir olay olduğunda bütün dünya önünde net bir şekilde görebiliriz. Kamuoyu açısından baktığımız zaman maalesef çok net bir şekilde bütün Batı bu projeden vazgeçmeyecekler. Amerika, İngiltere, farklı Avrupa ülkeleri ‘Biz İsrail’in yanındayız. İsrail ne yaparsa yapsın biz İsrail’in yanındayız.’ Dediler. Burada uluslararası hukuk nerede, savaş hukuku nerede? Onlar sadece sözde.

Evet, Biden, Netanyahu dedi ‘’savaş hukuku uygulamak gerekiyor’’. Ama gördük. İsrail ne zaman Gazze’ye saldırıyorsa sivillere saldırıyor. Açık seçik bir şekilde İsrail utanmadan, onları gördünüz dün ya da önceki gün Türkiye’nin televizyonunda bir İsrailli akademisyen açık bir şekilde ‘’Onlar bizim çocuklarımızı kesiyor, biz de gül atalım mı, yok biz de onları keseceğiz.’’ Bu kibirle, bu özgüven İsrail’e nereden geliyor? Batıdan. Batı İsrail’e istediği desteği veriyor. Sadece 1-2 gün değil. Bu savaşta da değil. Önceki savaşlarda da aynı durumda. Çünkü bu Batının projesi.

İsrail bu bölgenin normal bir Türkiye gibi ya da diğer ülkeler gibi oradaki vatandaşların istediği bir ulus devlet değil. Dışarıdan getirilen kişiler de burada. Batı’nın doğudaki karakolu olarak inşa edilmiş, ondan dolayı, gördünüz.

İngiltere’de şimdi Filistin bayrağı yükseltmeyi yasaklayacaklar. Oradaki Bakanı duydunuz. Onun eşi de Siyonist ve Yahudi. Filistin, Hamas’a kim sözde destek veriyorsa, para topluyorsa ağır hapis cezaları görecekler. Artık Hamas, İngiltere’de özellikle son muhafazakâr hükümetin içinde kaç sene İsrail’i bile bir suç seviyesine getirmeye çalışıyor.

Fransa’da dünyanın özgürlük ve demokrasinin nerede olduğu? Kim Hamas’a, kim Filistin’e destek veriyorsa beş sene hapis olacak ya da yabancı ise hemen deport edilecekler.

Almanya’da onlar evet, onların hepsi bu Batı ülkeleri sadece İsrail askerine manevi destek ve maddi destek açık açık yapılıyor.

Bu konuyla ilgili baktığımız zaman Filistin’in arkasında kim var? Türkiye, açık açık söyleyeyim. Bütün Arap ülkelerinden ümit kesildi çoktan. Yeni değil çoktan kesildi. Onlar Amerika’dan izin bekliyorlar. Amerika asla, bizim projemize karşı, mümkün değil. Bu meselede net bir şekilde görebiliriz.

Türkiye’nin dışında Müslüman coğrafyasından, ülkelerden hiçbir umut yok. Şimdi Türkiye ne yapabilir bu konuda. Türkiye’nin elleri de bu konuda çok serbest değil. Çünkü biz Amerika’yla çok yakınız. Bizim ekonomik bir krizimiz var. Burası açık bir şekilde Hamas’a silah desteği verecek bir Türkiye bu konuda onun bedelini öder. Yani İsrail’i düşman almak ne demek. Aslında onu da belirtmek gerekiyor. Sadece İsrail değil bunların hepsi Türkiye düşsün diye istiyorlar.

Filistinliler bu konuda biliyorlar ve Türkiye’den beklentiler silah gönderin ya da askerler gönderin. İnsanlar içinde Gazze’deki kardeşlerimiz onlar bekliyor. Yani gönülden Türkiye ordulara nasıl Karabağ’da destek verdi? Bize aynı desteği verirse vallahi denge değişiyor. Oradaki halk onu söylüyor. Ukrayna’ya da silah gönderdik. Ama Filistin’e silah göndermek mümkün değil. Neden mümkün değil? Çünkü bütün sınırlar İsrail’in elinde.

Mavi Marmara olayını biliyorsunuz. Mavi Marmara sadece yardım götürüyordu. Ve İsrail oradaki 10 Türk vatandaşını şehit etti o gemilerde. Ama Mavi Marmara’nın olduğu sonraki hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan o dönemde Başbakandı yanlış değilsem. Dedi gelecek sefer Türkiye’nin bu yardımı yanında Türkiye’nin donanması, gemileri de onunla beraber göndereceğiz.

Şimdi Türkiye, haberiniz var mı? Üç gün önce Akdeniz’e gemiler gönderiyor. Biliyorsunuz Rusya orada. Amerika’da gönderiyor. İngiltere’nin oradaki amacını siz daha iyi bilirsiniz. Amerika açıkladı. Sadece denge tutmak için gönderiyoruz. Türkiye bu konuda bir adım attı. Dün Türkiye ilk yardımı Mısır üzerinden göndermeye başladı. Bir uçak havaalanına indi. Dışişleri bakanı Hakan Fidan orada.

Ama İsrail diyor ‘’Kim Gazze’nin sınırlarına yaklaşırsa onu bombalayacağız.’’ Şimdi İsrail yardım getirenleri tehdit ediyor. Elektriği kesti biliyorsunuz. Her şey bölgede kesildi.

Dün Gazze’de ki arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, akrabalarımız ile konuşuyorduk. Durumları gerçekten çok kötü. Ama oradaki herkesin morali çok yüksek. Fakat inanılmaz bombalanıyorlar. Yani gördünüz televizyonda, bombalandı. Çocukların hepsini kaybettik. Açık bir şekilde baba ne dedi? “Aksa’ya feda olsun. Mescid-i Aksa için her şeyi feda edeceğiz.’’

Burada bir kişi 40 senede bir ev hazırlamış. İsrail onu yok etti. Filistin’e feda olsun. Oradaki kardeşlerimiz bu bedeli vermeye hazırlar. Mescid-i Aksa Filistin özgür olsun diye her bedeli ödemeye hazır. Ama bu Mescid-i Aksa bir Filistin meselesi değil. Gördünüz açık bir şekilde Amerika’nın Dışişleri Bakanı(Blinken) İsrail’e geliyor diyor ki ‘’Ben buraya Amerika’nın Dışişleri Bakanı değil, Yahudi olarak geliyorum.’’ Onu bir Müslüman söylerse bütün dünya karşı çıkacak. Burası bütün Müslümanların Mescid-i Aksa’sı. Ondan dolayı burada dini boyut çok önemli. Batı’da dini boyutu çok iyi kullanıyorlar. İsrail’e destek dini bir görev. Evangelist Hristiyan Siyonistler onu o şekilde görüyorlar. Şimdi Müslümanlara onu söylemeye bile müsaade etmiyorlar. Düşünün aynı şey Allah muhafaza Kabe’de olsaydı, bütün Müslümanlar burası ‘bizim Kabe’miz bizim kıblemiz’ diyecekti çünkü tüm Müslümanlar için kutsal bir yerdir. Ondan dolayı vazgeçilmeyecekti. Mescid-i Aksa’da aynı durumda. Mescid-i Aksa bütün Müslümanların ilk kıblesi.

Kudüs’te, Hristiyanların da kutsal yerleri var. Ve İsrail orada Hristiyanlara saldırıyor. Filistin’de çok ünlü bir papaz dün direnişe çok güzel bir video çıkarttı dedi ki “Biz bu direnişin arkasındayız. Bütün Filistin özgürlüğüne kavuşana kadar.’’ Filistin’deki topluluk olarak Hristiyan olsun, Yahudi olsun maalesef Nablus dışında bir Filistinli Yahudi topluluğu kalmadı. Çünkü onların hepsi İsrail tarafına geçti. Ama Nablus’ta bazı Yahudi Filistinliler var. Onlar, biz İsrail vatandaşı değiliz. Biz Filistinliyiz diyor. Filistin Yahudi topluluğu ve Hristiyan bir topluluk var. Onlar genellikle ‘biz bütün Filistin’i özgür görmek istiyoruz ve bu İsrail sorununu çözmek gerekiyor’ diye düşünüyor. Bu İsrail Siyonist projesidir. Bundan dolayı onu bir şekilde çözmek gerekiyor.

Şimdi bütün dünyanın yani burada Batı dünyasını kastediyorum. Sonsuza kadar Yahudiler’e İsrailli Siyonistlere desteği açık. Hiçbir şey sormadan İsrail serbest, istediğini gibi yapabilir. Bugün İsrail’deki Yahudiler açık bir şekilde Gazze’yi tamamen imha etmek istiyor. Gazze çok küçük bir yer. Ben 1988’de ziyaret ettim. Orada insan nasıl yaşıyor bilemiyorum. O dönemde tatlı su bir saat geliyordu günde. Bugün, su bile hiç yok. Elektrik de yok. Durumları gerçekten çok zor. Ama oradaki insanlar ben birkaç farklı kişiyle orada konuştum. Diyorlar ki ‘’Moralimiz çok yüksek. İlk defa İsrail izin verdi. İlk defa biz de güç gösterdik. Yani burada 1000 kişi Hamas’tan, İsrail’in içine girdi. Havadan, denizden ve topraktan. Böyle bir operasyon Hamas o kadar kolay beklemiyordu.’’

Hamas’ın sözcüsü dedi “Biz en az 12-24 saat içerisinde onu yapacak sanıyorduk, sadece üç saatte bizim operasyon bitti. İstediğimizi aldık. Askerleri de esirleri de aldık. Oradaki askerleri öldürdük. Ve operasyonumuzu 3 saat içerisinde bitirdik.’’

Bu neyi gösteriyor? İsrail, MOSSAD. Az önce arkadaşlarımız dediler. MOSSAD her şeyi biliyor. İlahlaştırdık bile. İsrail ordusu bu bölgenin en güçlü ordusu olarak herkes onu tanıyor. Bugün onun tam tersini gördük. Bir hafta önce oradaki korkak askerler nasıl kaçıyorlar. Herkes gördü. Ama İsrail propagandasını iyi kullandı. Burası sivil, parti yani konserle ilgili orada bir saldırı olmadı. İnsanlar, bu 40 çocuk öldürülmesi, ortada böyle bir şey yok. Anadolu Ajansı açık bir şekilde sordu. İsrail’in asker sözcüsü dedi “Böyle bir delilimiz yok.’’ Onların hepsini dünya kamuoyunda, Batı dünyasında görüyoruz. Filistin’in değil tam tersine İsrail’in yanında.

Bugün görüyoruz ki Londra’da, Manchester’da, bütün Amerika’da bile insanlar sokaklarda Filistin’i destekliyor. Hükümetler hiçbir zaman İsrail’den vazgeçmeyecek. Uzun süre İngiltere’de yaşadım. Oradaki halkın Filistin’e desteği sonsuz. Yani orada Filistin’in yanındayız ama hükümet açısından hiçbir zaman Filistin’in yanında olmayacak. Net bir şekilde söylemek gerekiyor.

Sonuç olarak; burası Filistin tarihinde bir dönüm noktası diyebiliriz. İlk defa İsrail kaybediyor, büyük bir kayıp. Burada bölgenin dengeleri değişecek. Bir şekilde gördük. Filistinliler bedel ödemeye hazır. Onlar aslında her gün böyle yaşıyorlar. Belki şimdi bir senenin içindeki zulmü, bir gün içerisinde gördüler. Ama biliyorlar bu en büyük sıkıntımız. Burada işgalden kurtulmadan hiçbir zaman bu mesele çözülmez. Ondan dolayı şimdi bir sene boyunca yaşadığımız zulmü, bir gün içerisinde yaşasak bile insanlar orada.

Dün Gazze’de insanlar Cuma namazını kıldıktan sonra sokaklarda ‘’Direnişin yanındayız’’ şeklinde sloganlar atıyordu. Oradaki Filistinliler vazgeçmiyorlar. 1-2 gün değil, 1-2 ay değil burası 75 sene İsrail zulmünün altında yaşayan bir halk ve aslında bu 100 senelik bir proje. 100 seneyi bile aştık. Bu çerçeve içerisinde burada Batı’yı temsil eden bir güç vardı. Filistin’de ve sadece Filistinlileri tehdit etmiyor, bölgedeki insanları tehdit ediyor. Teşekkür ederim.

SORU CEVAP BÖLÜMÜ

Gazze’li Kursiyer Saja Alakhras:

Ben Filistinliyim. Gazze’den geldim. Hacı Bayramı Veli Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi okuyorum. Gazze’de şu anda ne oluyor açıklayacağım.

Gazze’de şu anda soykırım operasyonu yapılıyor. Binlerce kadın, çocuk öldürülüyor ve çok sayıda Filistinli İsrail işgali nedeniyle evlerinden sürülüyor.

İsrail işgali Gazze’de silahsız sivilleri hedef alıyor. Onları uluslararası alanda yasaklanan bombalar, yasaklanan roketler, fosfor bombalarıyla bombalıyorlar. Şu anda Gazze’de yaşananlar açık bir insan hakları ihlalidir. Uluslararası Ceza Mahkemesi bu savaş suçlarına bir an önce son vermelidir.

Şimdi Gazze’de su, elektrik, internet yok, yemek yok. İnsanlar için gerekli olan bir şey yok. Ben ailem ile konuşamıyorum, ulaşamıyorum. Bir de akrabalarımdan şehit olmuş yani her aileden 1-2 kişiden fazlası şehit olmuş. Gazze’de tanklar toplar ve uçaklarla yapılan yoğun ve sürekli bombardımanlar evleri, okulları, hastaneleri ve sivilleri hedef alıyor.

Bütün bu katliamlara rağmen hala uluslararası hükümetler sessiz kalmayı tercih etti. Ancak İsrail barıştan bahsediyor. Barıştan bahsetme cüretini gösteriyor. Hangi barış? Barıştan bahsediyor bir de çocukları, kadınları, evleri, hastaneleri bombalıyor. İsrail ve Amerika işgalcisiniz, barbarsınız, korkaksınız. Biz Filistin’de son nefese kadar pes etmeyeceğiz, Filistin’i terk etmeyeceğiz. Filistin bizim ruhumuzdur. Filistin’i desteklemek için Filistinli olmaya gerek yok, insan olmanız yeterli.

SDE Başkan Yardımcısı Alper Tan:

Halid Hocam Filistinliler İsrailli sivilleri öldürüyor diye bir şey var. İsrail yasalarına göre Filistin de sivil kim, asker kim onu açıklarsanız sevinirim. Çünkü askerlik sisteminiz Türkiye’deki veya başka ülkelerdeki gibi değil.

Doç.Dr. Halid El Uveysi:

İlk önce Allah şehitlerimize rahmet eylesin. Gerçekten Gazze’de dediğiniz gibi bir şey kalmadı. Üniversitelere bile İsrail saldırdı. Her şey meşru. Bu Siyonistlerin bakış açısından burasını iyi bir şekilde anlamak gerekiyor.

Filistin’de ve İsrail’de çoğu Filistinliler askeri bir eğitim alıp ya da askeri hayata ait hiçbir şey yok. Filistin halkının % 99’u sivil. Onun dışında Filistin’de sadece direniş hareketlerinde askeri eğitim alanlar, onlar % 1 bile değil. Gazze’deki Filistin halkının çoğunluğu sivil.

Diğer tarafta İsrail içinde halkın %70’i askeri eğitim almış ve ordunun içinde bir parça. Onun da tamamen farklı bir zorluğu var. Askeri eğitimi iki sene yapmak gerekiyor. Erkek-kadın bir fark yok. Türkiye’de sadece erkekler ve şimdi de daha profesyonel bir ordu var. İsrail içinde her zaman bir askeri hazırlık vardı. İsrail bugün 300 bin asker toplamış. Onların hepsi rezerv-yedek olarak İsrail istediği bir zamanda bütün kişiler bu askeri eğitimi önceden aldı. Ve onlar hepsi savaş için böyle bir yapı içerisinde. Neden, çünkü İsrail biliyor. Biz burada, bu bölgenin doğal bir tohumu değiliz. Burada yabani bir yapı var. Ondan dolayı Filistin içinde bu İsrail’in projesi bitti.

Çok sayıda Yahudi akademisyen söylüyor. 1948 savaşında kurulan İsrail vizyonu artık bitti. İki İsrail Devleti kurmak gerekiyor. Biri dindarlar için, sağcılar için. Bir tane de sekülerler için. İsrail içinde büyük bir sıkıntı var. Sivil açıdan İsrail’in %70’i asker, Filistin’de %99’u sivil. İsrail ne zaman Gazze’de bir saldırı yapacaksa bir doktor, ya da bir mühendis. Filistin bütün alanlarda çok eğitim alan bir millet. Onların saldırılarına maruz kalıyorlar. Filistin’deki bu son ‘’Aksa Tufanı Saldırısı’’, İsrail onu açıklamak istemiyor. Ama bütün direnişin gittiği yerlerde hepsi askeri hedef olarak askeri karakollar, askeri depolar, askeri yerler. Gazze’den çıkan sivil halka Yahudiler saldırdığı zaman orada bir karışıklık olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz.

SDE Başkan Yardımcısı Alper Tan:

Arkadaşlar, İsrail’de askerlik 18 yaşında başlıyor. Erkekler 2.5 sene askerlik yapıyor, kadınlar iki sene askerlik yapıyor. Kadın-erkek hepsi için askerlik yapmak şart. Ayrıca 2 – 2.5 yıl yapılan askerlik bittikten sonra bütün herkes olmak üzere, erkekler 39 yaşına kadar, kadınlar ise 34 yaşına kadar, her sene 40 gün askerlik eğitimi alıyor aralıksız. Dolayısıyla bunların hepsi asker. Bunu belirtmekte fayda var. Çünkü yanlış biliniyor. Her yıl 40 gün askerlik yapıyor kadınlar ve erkekler.

Doç. Dr. Halid El Uveysi:

Bu mesele çok önemli. Çünkü İsrail tam tersi bir şeyi yansıtmaya çalışıyor. Bugün görüyoruz ki İsrail sivil saldırıyla ilgili maalesef kamuoyu açısından gerçekten daha başarılı bir operasyon yaptı. Filistinliler sivillerimize saldırıyor ya da 40 bebek öldürülmesi yalan. İsrail tam tersine 500 çocuk öldürdü. İngiltere televizyonunda Batı televizyonunda onu savunuyorlar.

Diyorlar ki Türkiye’nin televizyonunda onlar bizim çocuklarımızı öldürdüler. Biz de onların çocuklarını öldüreceğiz. Maalesef tam tersine özellikle sosyal medya üzerinden bu olumsuz bir algı Filistin’e karşı. Hatta Türkiye içinde de son günlerde maalesef çok olumsuz bir şekilde ‘Filistinliler İsrail’e saldırdı.’ algısı var.

Neye dayanarak Filistin’de barış sürecinde hükümete girdi Yaser Arafat, sonra Mahmud Abbas? Her gün katliamları daha fazla oluyor. Yani Fethin (El-Fetih) içinde birçok kişi, bu barış şeyleri bizleri hiçbir yere getirmedi. Durumumuzun daha kötü olduğunu görüyorlar. Ondan dolayı son noktaya kadar Filistinliler geldi o şey patladı onlar bu meseleden vazgeçmeyecekler, net bir şekilde söyledik.

İsrail’i gördünüz, binalarda içinde çocuk, kadın demeden onların tamamını yok ediyorlar. Fosfor bombası uluslararası hukuk açısından kullanılması yasak. İsrail her seferinde neden dünyadan korkmuyor? Yani Mavi Marmara olayı olduğu zaman da bütün dünya bizim yanımızda, bütün dünya İsrail’e karşı. Çünkü ilk defa Filistinli olmayanlara böyle bir şey yaptı. Bütün dünya ona karşı çıktı. Ama uluslararası mahkemelerde İsrail için yapılması gerekenler yapılmadı.

Bütün İsrail vatandaşlarına zorunlu bir askerlik hizmeti vardır. Şimdi Yahudiler hala bütün dünyadan yani Ukrayna savaşı başladığı zaman Yahudiler İsrail’e gelip orada ilk yapılan şey askeri eğitim. Çünkü ileride bize lazım olacaksınız, bu şekilde oluyor. Şimdi sadece Ukrayna’daki değil. Önce Fransa’da 6-7 sene önce Sinagog bir saldırısı oldu. Netanyahu Fransa’ya gitti dedi ‘’Bütün Yahudilerin Fransa’yı terk edip İsrail’e geri dönmeleri gerekiyor.’’ Sürekli bütün dünyadan Yahudileri çağırıyorlar. Gittikleri zaman ilk yapılan şey askeri eğitim alacaksınız.

Türkiye’de böyle bir zorunluluk yok. Hatta bugün parayla askerlik yaparak sadece 21 gün eğitime gidebilirsiniz. Ama orada bu eğitim çok önemli.

Mescid-i Aksa’nın girişinde resim çekiliyor. Bir asker geldi, ‘’Resim çekmek yasak. Nereden geldiniz?’’ dedi. İngiltere’den geldim dedim. Dedi “Orada ırkçılık var mı?’’ Neden böyle soruyorsunuz dedim. Açık açık konuştu. “Komutan gittikten sonra istediğiniz resmi çekebilirsiniz.” Baktım onlar dışlanmışlar, oradaki askerler Beyaz Avrupa’dan gelen askerler ekibi. Diğer askerler çok kötü bir şekilde ikinci sınıf. Hatta Hamas birkaç Afrika asıllı elinde asker vardır. İsrail o konuyla ilgili hiç ilgilenmiyor. Hatta birinin annesi ortaya çıktı. Dedi “ Bizim çocuklarımız beyaz olmadığı için böyle davranıyorsunuz.’’ İsrail’de ırkçılık bu seviyelerde net bir şekilde vardır.

Yahudiler’de farklı seviyeler vardır. Yani Avrupa’dan yüksek bir mertebede olmayı onlarda görüyorsunuz. Yahudiler karşısında Dürziler vardı. Dürziler ikinci sınıf olarak kullanılıyor. Araplar da üçüncü sınıf olarak. Yani İsrail vatandaşı içinde böyle çok aşırı bir şey var.

Bir istisna var askerlikle ilgili. Dindar Yahudiler askere gelmiyorlar. Bu konuyla ilgili kendi inançlarına göre farklı şeyler yapmaları gerekiyor. Aslında Türk Yahudilerle ilgili bana bir şeyler hatırlattınız. Bazı Türk vatandaşı Yahudiler çifte vatandaş. Savaş zamanında İsrail’e gidiyor. İsrail’in yanında savaşıyorlar ve tekrar ülkeye dönüyorlar. Mavi Marmara’dan sonra İsrail’de bir savaş oldu. İHH gibi kurumların tespiti yapıldı. Türkiye’den yüzlerce Yahudi Türk vatandaşları İsrail’in Gazze saldırısında saldırıyordu.

Bu konuyla ilgili, Hamas’ın elinde birçok esir aslında çifte vatandaş. Amerikalı, Fransız, İngiliz. Önceki gün Hamas’ın sözcüsü dedi. ‘’Biz İsrail askeri aldık. Şimdi İngiliz vatandaşı ortaya çıktı.’’ Bana ne yani siz benim topraklarıma geldiniz ve burada İsrail askeri olarak muamele edeceğim. İngiltere diyor yok bizim askerlerimiz değil geri verin. Bu mesele devam ediyor.

Katılımınız için teşekkür ederim…