Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr
SD DEĞERLENDİRME - Kazakistan –Türkiye İlişkilerinde 27 Yıl: Kadim Dostluktan Parlak Geleceğe
Doç. Dr. Ainur Nogayeva
06 Mart 2019 12:59
A-
A+

2 Mart’ta Kazakıstan –Türkiye diplomatik İlişkilerinin kurulmasınnın 27. Yıldönümü idi.  SSCB’nin dağılmasıyla bağımsız olan Kazakistan'ı ilk tanıyan ülke olan Türkiye Cumhuriyeti, Kazakistan yönetimince “en önemli bölgesel ortak” olarak tanımlanmaktadır.

Diplomatik ilişkilerin kurulmasına ilişkin protokol ve her iki ülkenin vatandaşları için vizesiz rejim anlaşması Mart 1992'de Almatı'da imzalanmış, böylece egemen Kazakistan tarihindeki ilk diplomatik törenle diplomatik teşkilatın oluşumu başlatılmıştı. Sadece bir hafta sonra da Türkiye Başbakanı Süleyman Demirel, T.C.nin büyükelçiliğinin açılışı için Kazakistan'a gelmiş, Nisan 1993’te Turgut Özal ülkeyi ziyaret etmiş ve Türkiye’nin Kazakistan’a elinden gelen yardımı sağlayacağını dile getirmiş, zira soydaş bir ulusun gelişmesi, her iki ülkenin birlikte her alanda kalkınması anlamına geldiğine vurgu yapmıştı.

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in Ekim 1994’te Türkiye’ye ilk resmi ziyareti ikili ilişkileri daha yüksek seviyelere getirdi. Ülkenin yeni lideri - Süleyman Demirel ve Başbakan Tansu Çiller ile yapılan görüşmeler sonucunda, Dostluk ve İşbirliği Antlaşması imzalandı. Nazarbayev, “Bagımsızlık Dönemi (Era Nezavisimosti)” adlı kitabında ilk ve en zorlu bağımsızlık yıllarında Türkiye’nin, Kazakistan'a ciddi dış politika desteği sağladığını yazmıştır. Düzenli Kazak-Türk zirveleri bir gelenek haline geldiği bu dönemde yakın siyasi bağlar, ekonomik ve kültürel işbirliğinin derinleşmesinde etkili olmuştu. 1995’in ortalarına gelindiğinde, Kazakistan’da 150’den fazla Türk firması tescil edilmiş ve doğrudan uçuşlar sağlanmış idi. Türkiye'de her yıl yüzlerce genç Kazakistanlı, Kazakistan üniversitelerinde ise Türk öğrenciler yetiştirildi. Eylül 1996’da ise imzalanan Anlaşma iki ülke arasında daha sıkı askeri işbirliği için temel oluşturmuş olup, Kazakistan’nın savunma kapasitesinin güçlendirilmesine  katkı sağlamıştı.[i]

Sonraki 10-yıllık süreçte iki ülke ilişkileri daha da gelişti. Mayıs 2000'de seçilen Türkiye Cumhurbaşkanı A. Sezer, Ekim ayında Astana'yı ziyaret etmiş, Terörle Mücadelede İşbirliği Ortak Bildirgesi imzalanmıştı. Mayıs 2003’te, Nazarbayev iadei ziyareti sırasında Türkiye cumhurbaşkanı ile yapılan görüşmede ikili ilişkilerimizi yeni bir seviyeye çıkarmanın zamanının geldiğini dile getirmiş ve ulaştırma altyapısının geliştirilmesinin önemine dikkat çekmiştir. Nazarbayev’in özellikle, Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattı projesinde Kazak petrolünün de dikkate alınması gerektiğini belirtmesi üzerine Başbakan R. Erdoğan geliştirilen ulaştırma sistemine Aktau - Bakü - Tiflis - Ceyhan adını kullanılmasını önermiştir. Kazakistan tarafı o dönemde, BTC boru hattının son hedefi olan Ceyhan limanına bir petrol rafinerisi inşa etmeye ilgi göstermişti, ancak 2009’ta ekonomik nedenlerden dolayı bu projeden vazgeçti. Yine de o dönemde Aktau- Kurik hattıyla BTC’ye dahil olan Kazakistan boru hattını ticari verimlilik çerçevesinde kullanmaya devam etmektedir.

Ekim 2009’da Cumhurbaşkanı Gül ve Cumhurbaşkanı Nazarbayev tarafından imzalanan “Stratejik Ortaklık Anlaşması” ile iki ülke arasındaki ilişkiler yeni düzeye çıkarılmıştır.

Nazarbayev’in Türkiye ziyareti sırasında Türk şirketlerin aktif rol üstleneceğini öngören “Yeni Sinerji” adlı ekonomik program çerçevesinde 2012-2015 Eylem Planı kabul edilmiştir. İki ve çok taraflı formatta yapılan ülke lidelerin görüşmeleri (R.T.Erdoğan’ın 15-17 Nisan 2015 tarihlerinde Kazakistan ziyareti ile Nazarbayev’in 2016 yılının Nisan ayında OIC zirvesi sırasında ve Agustos ayındaki resmi ziyareti de) bu ilişkileri geliştirmişti.

Ülkelerimizin ikili işbirliğinin gelişme dinamikleri, zengin içerik ve her düzeyde diyalogun arttırılmasından kaynaklanmaktadır. Bu ilişkiler politika, ekonomi, savunma, kültür, insani ve teknik işbirliği, eğitim, çevre, bilgi ve sağlık alanlarında ortak ve koordineli projelerin uygulanmasını amaçlamaktadır. Uluslararası alanda işbirliği ve karşılıklı destek, iki ülkenin dış politikasının önemli yönlerinden biridir. Kazakistan ile Türkiye arasındaki bu diyalog, BM, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO), İslam İşbirliği Teşkilatı (OIC), AGİT ve diğer örgütler çerçevesinde devam etmektedir.[ii]

Nazarbayev’in Ekim 1992’de Asya’da güvenlik ve işbirliği çağrısıyla başlatılan “Asya’da İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı’nda (AİGK/ CICA), Türkiye’nin Batı Avrupa bölgesinden aday olduğu 2009-2010 BM Güvenlik Konseyi (BMGK) geçici üyeliğinde olduğu gibi iki ülke bir birinin dış politika inisiyatiflerini de destek vermektedir.

İki ülke aynı zamanda Türk dünyası entegrasyonunun lokomotif güçlerindendir. Ta geçmiş yüzyılın 30’lu yıllarında Atatürk’ün SSCB bir gün çökebileceğinden Türkiye’nin de yeni bağımsız ülkelerinin meydana geleceğine hazırlıklı olması gerektiğine dair düşüncesi günümüzde de Türk devletlerin yöneticilerince hayata geçirilmektedir. 3 Ekim 2009’da Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkiye arasında Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Keneşi (Türk Keneşi) adı altında uluslararası örgüt kurulmuş olup Sekreterya İstanbul şehrinde bulunmaktadır. Ayrıca Tarih, kültür ve dil ortaklığına dayanarak ulusal yasamaların yakınlaştırılmasına bir boyut daha eklenmiştir: parlamentolar arası işbirliği. [iii] Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) devletler arasında politik diyalogun daha da geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla kurulmuş olup siyasi görüşleri yakınlaştırmak, Türk dili konuşan ülkeler için ortak önem taşıyan değerlerin korunması ve gelecek nesillere devredilmesine yönelmiş yasamaların yakınlaştırılması üzere tavsiyeler vermeyi hedeflemektedir. TÜRKPA Sekretaryası’nın sürekli Bakü şehrinde yerleşik olması kararlaştırılmıştır.[iv]

Yukarıda bahsi geçen resmi faaliyetlerin yanı sıra Kazakistan ve Türkiye arasında gayri resmi diplomatik ilşikileri de mevcuttur. Bu bağlar siyasi sorunların çözümünde de ustaca kullanılabilmiştir. 24 Kasım 2015’te bir Rus SU-24 uçağının Türk F-16’ları tarafından Suriye sınırını ihlal etmesinin ardından kötüleşen Türk-Rus ilişkileri, hem ülkeler içinde sorun olmuş, hem de ülkeler arası ilişkileri olumsuz etkilemişti. Dünya’nın en uzun kara sınırına ve ortak geçmiş ile ekonomik bağlara sahip Rusya ve kardeş Türkiye arasında yaşanan uçak krizinde kendini adeta iki ateş arasında kalmış gibi hisseden Kazakistan yönetimi bu krizin çözümü için kolları sıvadı ve ucak krizinde başarılı olacak olan arabulucu rolünü üstlenmişti.

2017’den - günümüze kadar devam eden Astana süreci de Kazakistan- Türkiye diplomatik ilişkilerinde önemli bir sayfadır. Komşu Suriye’deki iç savaş sonrasında yaşanan gelişmelerde aktif rol oynayan Türkiye, Rusya ve İran’la birlikte Kazakistan Başkenti Astana’da çözüm arayış sürecinde bölgedeki tansiyonu düşürmede kendisini göstermiş oldu. Ocak 2017’de başlayan ve en son Şubat 2019’de üç devlet başkanlarını bir araya getiren toplantıda Cumurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin Ceneva sürecinin tamamlayıcı işlevi gören ve BM tarafından kabul edilen Astana sürecine tam destek verdiğini bir kez daha dile getirmiştir. [v]

Özetlemek gerekirse, iki ülke ilişkileri, hem siyasi, hem ekonomik, hem de kültürel alanda aşamalı olarak gelişmiş olup stratejik ortaklık çerçevesinde gelişmeye devam etmektedir. Bu ilişkilerin pekiştirilmesi adına atılacak adımlar söyle özetlenebilir:

Stratejik ortaklığının önemli halkasını oluşturan ticari-ekonomik alanda daha fazla çaba sarfedilmelidir. İki ülke lideleri de mevcut rakamların ülkelerin potansiyelini yansıtmadığını dile getirmektedir. Bu bağlamda Kazakistan’ın üye olduğu Avrasya Ekonomik Birliği’ne Türkiye’yi de dahil olabileceğine dair yorumlar da iki ülkenin çok yönlülük politika bakımından değerlendirilebilir. Bununla birlikte Kazakistan da, Türkiye de Pekin’den Londra’ya uzanan İpek Yolu projesine dahil olan ülkeler olup transit imkanlarını da iyi değerlendirmelidirler. Kazak liderin belirttiği üzere iki ülkenin hükümetleri bu doğrultuda çalışacak. Erdoğan'ın Astana’ya resmi ziyareti çerçevesinde 2017-2020 yıllarına yönelik eylem planı imzalanmış olup bu program çerçevesinde toplam hacmi 800 milyon dolar olan 24 yatırım projesi gerçekleştirilmektedir. Bu çerçevede askeri, tarım, turizm, kültür, bilim, teknoloji alanlarındaki işbirliği de henüz yeterli seviyede ulaşmadı. Halbuki bu işbirliğimizi geliştirmek için iki ülke de her alanda iyi bir potansiyele sahiptir. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı’nın ‘Doing Business 2016 Raporu’na göre iş yapabilirlik sıralamasında dünyanın ilk 10 ülkesi arasına giren Kazakistan aldığı kararlar sayesinde ülke 11 yılda 212 milyar dolar olarak yabancı yatırım çekmiş olup, bunların 2 milyar doları Türkiye’den gelmiştir. Buna karşın Kazakistan’ın Türkiye’deki yatırım tutarı ise yaklaşık 900 milyon dolar.

Türkmenistan hariç Orta Asya ülkelerindeki gençleri hedef alan Ebert Fonu inisiyatifiyle Kamuoyu Enstitüsü (Kazakistan) tarafından 2014-2015’te yapılan kapsamlı bir araştırma çeşitli alanlardaki soruların yanı sıra gençlerin siyasi görüşlerini ve dış politika önceliklerini ortaya koymaktadır. Kültürel ilişkiler ve ortak değerler açısından önemli olan araştırma neticesinde Türkiye’nin ise henüz bu listelerin başına oladığını görüyoruz.[vi] Dolayısıyla Türk dünya ile ilişkilerimizi pekiştirmek ve geliştirmek için geniş alanlarda işbirliği yapılmalıdır. Ancak en önemlisi eğitim, bilim ve kültürel (kültürel turizm dahil) alanlarındaki çalışmalardır. Türk devletlerin politikaları - Türk bilincinin pekiştirilmesi- bu yönde olmalıdır. Bölge ülkelerindeki okullarda başlatılan Ortak Türk tarihi dersi ve Türk halkların tarihi, kültürünün araştırlması ve popülerleştirilmesi projelerine imza atan Türk akademisi, Türksoy, TİKA, Yunus Emre Vakfı gibi kurumların önemi büyüktür. Belirli peryodlarla yapılan “Türkbarometr” sosyolojik araştırma da, ülkelerin ilişkilerin ve toplumun özellikle de gençlerin nabzını tutmaya yardımcı oluyor. Bu tarz çalışmalar, Türk özünün bilincinde olmamıza, bunun farkına varmamıza, anlamayıp tedbirini şimdiden almamıza neden olmaktadır. Bu bağlamda geçmişten beri kadim dostluk ve kardeşliğe dayanan Kazakistan- Türkiye ilişkilerini parlak geleceğe taşımamız ise bugünlere bağlıdır.

 

Kaynaklar:

[i] Nazarbayev, Era Nezavisimosti (Bağımsızlık Dönemi), ss. 94-95, 174

[ii] Qazaqstan Respublikasy men Turіk Respublikasy Arasyndagy Qatynastar (Kazakistan Cumhuriyeti ve Türkiye Cumhuriyeti Arasındaki İlişkiler), http://mfa.gov.kz/kz/content-view/sotrudnichestvo-respubliki-kazakhstan-s-turetskoj-respublikoj

[iii] Qazaqstan Respublikasynyn Syrtqy Sayasaty. Oqulyk.(Kazakistan Cumhuriyeti Dış Politikası. Ders Kitabı).T.Suleimenov vd. (eds.), Almatı: Ekonomika, 2012, ss.318-323.

[iv] TÜRKPA resmi sitesi, https://turk-pa.org/tr/content/about_turkpa

[v] Astaninskij process (Astana Süreci), https://kazembassy.ru/rus/mnogostoronnee_sotrudnichestvo/astaninskii_process/

[vi] Rakisheva, Botagoz, Molodezh' Central'noj Azii: Sravnitel''nyj Obzor: Na Osnove Sociologicheskogo Oprosa. Almaty, 2017.