Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Depremin Maliyeti

Bu yazı 24/02/2023 tarihinde yayınlanmıştır.

*Prof.Dr. Abuzer PINAR/ SDE Ekonomi ve Finans Koordinatörü

 

Deprem felaketini çok boyutlu olarak ele almak gerekiyor. Şüphesiz bu felaketin en büyük maliyeti insani olanıdır. İnsanlar hayatını kaybetti. Ebeveynlerini kaybeden çocuklar, çocuklarını kaybeden ebeveynler, yakınlarını kaybeden insanların katlandıkları insani maliyeti ölçmek mümkün değil. Etkisi uzun zaman devam edecek. Ayrıca depremin hayatta kalanlar üzerinde yarattığı travmayı ancak yaşayan bilir. Bunu da ölçmek mümkün değil. Buna rağmen toplumsal dayanışma ve psikolojik destek, felakete maruz kalanların hayata yeniden adaptasyonu için hayati önemde. Sadece moral vermekle de sorunlar çözülemez elbette. Zira maliyetin ölçülebilir bir tarafı da var.

İnsanlar evini, işyerini, yılların birikimi olan servetlerini kaybettiler. Bu insanların yeniden barınacakları bir ev sahibi olmaları, iş hayatına dönecek sermaye ve ortamı bulmaları, geleceğe yeniden umutla bakmaları sadece maddi bir mesele değil. Psikolojik desteğin de önemli bir boyutu. Hele de çocukların ve gençlerin psikolojik destek yanında yeniden eğitim hayatına dönmeleri belki de en önemli toparlanma adımları olacaktır.

Geçmişte ne yapıldı, ne yapılmadı? Bu tartışma devam edecek. Ancak bir gerçek var ki zamanında küçük maliyetlerden kaçınma davranışı bir gün bu tür büyük maliyetler çıkarıyor. Yıkılması gereken inşaatlar yıkılmadığında bir gün deprem yıkıveriyor ve zamanında belki daha az maddi maliyetle üstesinden gelinebilecek bir sorun ötelendiği zaman daha büyük bir maddi maliyet ile beraber karşımıza hazin manevi bedeller de çıkarıyor. Bunu düşünerek hareket etmek herkesin hayrına.

Yapılan açıklamalara bakılırsa deprem bölgesindeki yaklaşık 140 bin binada 450 bin civarında yıkılmış, acil yıkılması gereken veya ağır hasarlı bağımsız bölüm bulunuyor. Bu da kabaca 450 bin civarında konut inşa edilmesi demek. Elbette her konutun maliyeti farklı. Yapı yüksekliği ve metrekare büyüklüğüne göre bu maliyet değişir. Bir fikir vermesi açısından şöyle bir hesap yapabiliriz. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının açıklamalarına göre ortalama 100 metrekarelik bir konutun inşaat maliyeti 700 bin TL. civarında. Buna göre 450 bin konutun maliyeti 315 milyar TL olur. Bu da ABD doları cinsinden yaklaşık 17 milyar tutuyor.

İnşaat maliyetine ek olarak bir de altyapı maliyetleri olacak. Zemine, nüfus yoğunluğuna ve tercih edilen sosyal donatılara göre değişmekle beraber bu maliyetlerin genellikle inşaat maliyetinin %30-50’si kadar olduğu tahmin ediliyor. Maksimum hesaptan bakılırsa toplam maliyet 25 milyar dolar civarına çıkacaktır. Bazı uluslararası kuruluşların tahminleri de bu civarda. Nihayet tahminler bu çerçevede yapılıyor.

Bu maliyetler devletin ve finansal kuruluşların altından çıkamayacağı düzeyde değil. Yurtiçi borçlanma ve uluslararası yardım ve kredilerle rahatlıkla finanse edilebilir. Diğer yandan bütün bu işler yapılırken ekonomiye yaygın etkisi dikkate alındığında finansmanı daha da kolaylaşacaktır. Nihayet çalışanlar, malzeme tedarikçileri, finans kuruluşları para kazanacak ve vergi ödeyecekler.

Maliyetin bir boyutu ise iş kaybı ile ilgili. Depremden çok ağır etkilenen Adıyaman, Kahramanmaraş ve Hatay başta olmak üzere bölgede işyerleri kapandı. Sermayenin bir kısmı kaybedildi. İnsanlar işsiz kaldı. Kamu çalışanları bir ölçüde mevcut gelirlerini sürdürebilecek. Ancak özel sektör için bu zor. İşyerini kaybeden bir işverenin ücret ödemesi mümkün değil. İşsizlik sigortası ödemeleri elbette bunu bir ölçüde telafi edecektir. Ancak çok daha kapsamlı bir destek gerekecektir. Canlandırılan bölgelerde insanların yeniden işine dönmesi için bu noktada hibe ve kredi destekleri süreci kolaylaştıracaktır. Ülkemiz ekonomisi bu yükü kaldırabilecek güçtedir. Yeter ki doğru bir süreç yönetimi ile yapılsın.

Depremin maliyetine ilişkin diğer konu ise mevcut yaklaşımın normal zamanlarda ve daha sakin bir şekilde devam ettirilmesidir. Deprem ülkemizin gerçeğidir. Bilimsel bulgular, zamanını verememekle beraber, büyüklüğü ve olma ihtimaline ilişkin gayet gerçekçi sonuçlar vermektedir. Dolayısıyla deprem bölgelerindeki dayanıksız yapılara ilişkin aktif adımlar atılması elzemdir. Deprem yıkmadan bir miktar maliyete katlanıp harekete geçmek zorundayız. Devlet ve vatandaşın bölüşeceği bir maliyet çıkacaktır. Ama sonuçta insan hayatı korunacak ve sosyal travmalar hafifletilmiş olacaktır.

Devlette ve vatandaşta yeterince tecrübe biriktiği kanaatindeyim. Neyi nasıl yapacağımız gayet açık.