"Türk Mukavemet Teşkilatı, KKTC'nin Kuvayı Milliye'sidir"
Bakan Çavuşoğlu, TRT Haber canlı yayınında dış politikaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Çavuşoğlu, Türk Mukavemet Teşkilatına (TMT) yönelik bir televizyon programında son derece üzüntü verici bir söylem gördüklerini belirterek "Türk Mukavemet Teşkilatı, KKTC’nin Kuvayımilliye'sidir ve Kıbrıs'ta Türklerin direnişinin sembolüdür." diye konuştu.
TMT'nin mafya ve illegal faaliyet ya da cinayetlerle birlikte anılmasının herkesi üzeceğini kaydeden Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
"Kıbrıs bir milli mesele politikasıdır, başka konularda görüş ayrılığımız olabilir, Kıbrıs davası hepimizin davasıdır. Kıbrıs, Kıbrıs Türklerinin, Türkiye'nin ve Türk milletinin davasıdır. O yüzden dün akşam böyle bir söylemi görünce ben önce inanamadım, sonra bir daha dinledim. Açıkça bir hanımefendinin bir televizyon programında bu söylem içinde olduğunu gördüm, çok da üzüldüm. İnşallah bir düzeltici açıklama da yaparlar çünkü gördüğüm kadarıyla dün hem KKTC‘de hem de Türkiye’de infial yarattı bu açıklama. Dikkatli olmak lazım."
Çavuşoğlu, Kıbrıs meselesinin iki boyutundan bir tanesinin hidrokarbon konusunda gelir paylaşımı olduğunu söyledi.
"Kıbrıs'ta kalıcı bir siyasi çözüm ne kadar olur bilmiyoruz, ama gelir paylaşım konusunda aslında Rumlar evet dese samimi olsa Avrupa Birliği de bunlara biraz baskı yapsa ya da ikna etse çok kolay. İki taraf arasında iki taraftan şirketler üzerinden Avrupa Birliği ya da BM mekanizması üzerinden bu hakça gelir paylaşımı düzenlenebilir." değerlendirmesinde bulunan Çavuşoğlu, Kıbrıs Türk tarafının çok yapıcı tekliflerde bulunmasına rağmen Rum tarafının paylaşım konusunu reddettiğini vurguladı.
"Yunanistan bundan (adaların silahlandırılmasından) vazgeçmezse bu adaların egemenliği tartışılır"
Türkiye'nin, Yunanistan'ın Ege'de silahsızlandırılmış adaların statüsünü ihlal ettiği için Birleşmiş Milletler'e (BM) iki mektup gönderdiğini hatırlatan Çavuşoğlu, bu işin takipçisi olacaklarını belirtti.
Çavuşoğlu, bu adaların Lozan ve Paris Barış Anlaşmalarıyla Yunanistan'a silahsızlandırılma şartıyla verildiğini vurgulayarak Yunanistan'ın 1960'lı yıllarda bunu ihlal etmeye başladığının altını çizdi.
Türkiye'nin BM'ye yazdığı mektuplarda bu adaların Yunanistan'a şartlı verildiğini ancak Yunanistan'ın bu anlaşmaları ihlal ettiğini belirttiğini aktaran Çavuşoğlu, "Yunanistan bundan (adaların silahlandırılmasından) vazgeçmezse bu adaların egemenliği tartışılır." dedi.
BM'den Türkiye'nin mektubuna herhangi bir yanıt gelmemesi ve Yunanistan'ın ihlale devam etmesi halinde Türkiye'nin adaların egemenliğini tartışmaya açıp açmayacağına ilişkin soru üzerine Çavuşoğlu, "Elbette başlatacağız. Bu anlaşmaların tarafları var. Lozan Anlaşması, Paris Barış Anlaşması... Uluslararası platformda bu tartışmayı tabii ki başlatacağız." diye konuştu.
Ukrayna ve Rusya arasındaki krizle ilgili, Türkiye'nin her iki ülkeyle de ilişkileri iyi olan taraf olarak gerginliğin azaltılması yönünde adımlar attıklarını vurgulayan Çavuşoğlu, "Temaslarımız devam diyor. Bunların bazıları görünür temaslar, bazıları da perde arkasında yürüttüğümüz diplomatik çalışmalar. Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın liderliğinde samimi şekilde her iki tarafla da çalışmalarımız devam ediyor. Ukrayna ziyaretimizde de bu konudaki tutumuzu en üst düzeyde Sayın Cumhurbaşkanımız açıklamıştır." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, önemli olanın, sorunun çözülmesi olduğuna işaret ederek şöyle devam etti:
"Sorunun kökten çözülmesi belli bir zaman alabilir ama güven artırıcı adımların atılması lazım. Elbette her çaba değerlidir ama bazıları 'ben de bu işin içinde varım' demek için atılan adımlar. Bazıları da iyilik yapacağım diye gerginliği de artırıyor. Bazıları da megafon diplomasisini tercih ediyor. Megafon diplomasisi yeri geldiği zaman faydalı olabilir ama genelde bir faydası yok. O nedenle gereksiz açıklamalardan kaçınılması lazım."
Rusya'nın Ukrayna'yı her an işgal edeceği şeklinde oluşturulan söylemlerin, Ukrayna cephesinde huzursuzluğa neden olduğunun altını çizen Çavuşoğlu, bu şekildeki açıklamaların Ukrayna'da paniğe sebep olduğunu ve Ukrayna milli parasının düşüşe neden olup ekonomik açıdan ülkeye zarar verdiğini dile getirdi.
Çavuşoğlu, Ukrayna ve Rusya krizindeki gerçek tabloda gerginliğin, kırılganlığın, tedirginliğin ve çatışma olasılığın mevcut olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
"Ancak bunu bazı Batı ülkelerinin söylediği gibi megafon diplomasi şeklinde söylemenin bir faydası da yok ayrıca çok da abartıldığını düşünüyoruz. Şimdi gerek NATO gerek AGİT düzeyinde uluslararası platformlarda da Türkiye olarak biz bu çabalara katkı sağlıyoruz, ikili ve üçlü düzeyde de elimizden geleni yapıyoruz. Türkiye'nin her iki ülkeyle arası iyi olduğu için bu çabalarımız da herkes tarafından görülüyor ve takdirle karşılanıyor.
Geçen gün ABD Dışişleri Bakanı Blinken, telefon görüşmemizde de bunun önemine vurgu yaptı. Diğer müttefiklerimiz ya da muhataplarımız da aynı şekilde. İki ülke arasında bir ara buluculuk fikri ortaya çıktı. Ukrayna tarafı bunu istiyor, hazır. Rusya tarafı kapıyı kapatmış değil ama daha onlarla da temaslarımız olacak."
"Herkesin herkesle dengeli bir politika izlemesi lazım"
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Yüksek Düzeyli Stratejik Devlet Mekanizması seviyesinde yapılacak toplantı kapsamında Türkiye'ye geleceğini bildiren Çavuşoğlu, görüşme trafiğiyle ilgili şunları kaydetti:
"Biz burada çok iddialı davranmıyoruz ara buluculuk eş başkanlığını biz BM'de, AGİT'de, İslam İşbirliği Teşkilatında farklı ülkelerle başta Finlandiya olmak üzere yürütüyoruz. Dolayısıyla buradaki sorumluluklarımızı biliyoruz. Burada çok iddialı olmadan elimizden gelen çabayı biraz da düşük profille çabayı göstermemiz lazım. Bu konuda iki tarafın belli bir noktaya gelmesi lazım. Biraz da burada bölgede denge politikasının önemi ön plana ortaya çıkmaya başladı. Yani ne Türkiye ne Ukrayna ne de başka bir ülke tamamen tüm ilişkilerini bir tarafa angaje etmesi gerçekçi bir yaklaşım değil. Bölgede barış, huzur, iş birliği ve ekonomik kalkınma istiyorsak herkesin herkesle dengeli bir politika izlemesi lazım."
Türkiye'nin bu süreçte ne kadar sağlam bir NATO müttefiki olduğunu gösterdiğinin altını çizen Çavuşoğlu, son dönemde görece ilişkilerinin iyi olmadığı ülkelere karşı da atılan adımların bunları gösterdiğini söyledi.
Çavuşoğlu, "Batı medyasında çıktığı kadar ya da Batı'daki bazı siyasetçilerin yaptığı açıklamalar kadar karamsar değilim işin doğrusu ama naif de değiliz, ciddi bir kriz var. Bu krizin üstesinden gelmek için herkesin elinden gelen samimi çabayı göstermesi lazım. Burada sadece NATO ile Rusya değil ABD ile Rusya arasındaki görüşmelerin de önemli bir kilit derecede rolün olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.
Dış politikada ilkesel bir tutum sergilediklerini vurgulayan Çavuşoğlu, yanlış gördükleri noktaları açıkça söylediklerini, başka ülkelerle görüş ayrılığı içinde bulunmalarının o ülkelerle çalışmamak anlamına gelmediğini, farklı taraflarla angajmanda olmanın bazen avantajları olduğunu söyledi.
Çavuşoğlu, "Karşı taraf da sizin samimiyetinizi, ilkesel tutumunuzu görüyor. İlkesel tutumunuzu sürdürdüğünüz sürece bu memnuniyetle karşılanmasa bile saygıyla karşılanıyor." dedi.
"İsrail'le ilişkileri normalleştirmek Filistin davasından vazgeçmek değil"
İsrail'de yeni hükümetle yeni bir diyaloğun başladığına değinen Çavuşoğlu, hükümetin Mecliste en çok sandalyeye sahip partisinin de başkanı olan yeni Dışişleri Bakanı'nın da iki devletli çözüme inandığını söylediğini belirtti.
Çavuşoğlu, İsrail'le başlayan yeni diyalog sürecine ilişkin, bu konuda atılan adımların "Filistin davasından vazgeçmek" anlamına gelmediğinin altını çizdi.
"İsrail'le ilişkilerimizi normalleştirmek demek, Kudüs davası, Filistin davası, Mescid-i Aksa gibi temel konulardan vazgeçmek anlamına gelmez." diyen Çavuşoğlu, şunları söyledi:
"Filistin davası pahasına ilişkilerimizi normalleştirmeyiz. Bunu İsrail de çok iyi biliyor. Biz şimdi orada Filistinlilerin evinin işgal edilmesine ve yıkılmasına 'evet' diyebilir miyiz? Hayır, bu konudaki politikamız gayet açık, net ama iki devletli çözüm yolunda her iki tarafla teması olan bir ülke olarak geçmişte olduğu gibi katkı sağlayabiliriz."
Kıbrıs'ta müzakerelerin başarısız olmasının arkasında Rum tarafının tutumu var
Çavuşoğlu, Güney Kıbrıs Rum yönetimiyle Kıbrıs'ta siyasi bir çözüm ve federasyon için 54 sene müzakere yürütülen müzakerelerin başarıya ulaşılamadığını ve başarısızlığın arkasında Kıbrıs Rum kesiminin tutumunun rol oynadığını belirterek "Neden Kıbrıs Rum kesimi bu tutum içinde olmuştur? Çünkü 1960 Antlaşması'nı bozan da onlar. İşte EOKA. Biraz önce TMT'den bahsettik. TMT niye kuruldu? Bu mezalime karşı Kıbrıs Türk halkını korumak için kuruldu." dedi.
Kıbrıs'ta 54 sene sonunda bir tarafın ödüllendirilip diğer tarafın cezalandırıldığını belirten Çavuşoğlu, "(Crans-Montana'da) Artık egemen eşitlik üzerinde biz samimi çaba sarf ettik ama şunu da söyledik; artık bir daha federasyon için müzakere yapmayacağız. 'Bu, son şansımız, bunu iyi değerlendirmemiz gerekir' dedik." ifadelerini kullandı.
Çavuşoğlu, Rum tarafının bu çabalara rağmen eski KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı döneminde yapılan anlaşmalardan geri adım attığını belirterek şöyle devam etti:
"Sonuçta federasyon için 100 sene daha müzakere etsek bir yere varamayız. Artık egemen eşitlik temelinde Kıbrıs Türklerinin 1960 anayasasında verilen haklarının tanınmasıyla bir müzakereye girmemiz gerekiyor. Bu konuda tutumunuzu hem KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar Bey hem de biz garantör ülke olarak Cenevre'de 5+1 gayriresmi toplantıda söyledik. Tüm dünyaya da söylüyoruz."
BM Güvenlik Konseyi'nin Kıbrıs kararlarının herhangi bir netice getirmediğini belirten Çavuşoğlu, Kıbrıs'ta iki tarafın çözüm istemesi durumunda ilgili kararların gayet basit bir şekilde değişebileceğini vurguladı.
Türkiye, kıta sahanlığını korumakta kararlı
Çavuşoğlu, Türkiye’nin Doğu Akdeniz konusunda tutumuna ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak "Biz, kıta sahanlığımızın batı sınırlarını belirledik. BM'ye kaydını yaptırdık. Buradan taviz vermemiz söz konusu değildir. Bu sınırlar çerçevesinde de de biliyorsunuz deniz yetki alanları anlaşması imzaladık. Onu da BM’ye gönderdik." diye konuştu.
Son 1 yılda Rum tarafı ve Yunanistan'ın 9 defa kıta sahanlığını ihlal etmek istediğini, 3. ülke bayraklı gemileri Türkiye'nin kıta sahanlığına sokmak istediğini belirten Çavuşoğlu, şu ifadeleri kullandı:
"Biz bazılarını diplomatik yollardan engelledik. O üçüncü ülkelerle diplomatik girişimlerimizi yaptık. Bazılarına da sahada tabii ki Deniz Kuvvetleri'miz gerekli tedbirleri alıyor. Burada gemilerimiz gerekli uyarıları yaparak bu bölgemize, kıta sahanlığımıza hem güneyde hem de batıda bu (üçüncü ülke bayrakları) gemileri sokmadık. Bundan sonra da kararlılığımız açık ve nettir. Burada ancak Türkiye ile iş birliğini yaparsanız, olabilir. Bilimsel araştırma mı? Bizden izin alacaksınız. Son zamanlarda ülkelerin doğrudan bizden almaya başlaması da önemli. Çünkü bu, bizim kıta sahanlığımızı tanımaları anlamına geliyor. Bu bakımdan önemli."
Çavuşoğlu, Yunanistan'ın ve Rum kesiminin bu gemileri Türkiye'nin kıta sahanlığını ihlal etmek için yönlendirdiği ilgili gemilerin ait olduğu tarafların buna alet olmamaları gerektiği uyarısında bulunarak Türkiye’nin kıta sahanlığını koruyacak kararlılıkta olduğunu ifade etti.
Ege adalarının silahsızlandırılmasına da değinen Çavuşoğlu, "Yunanistan, Uluslararası Adalet Divanı'na taraf fakat mahkemenin 3 konuda yetkisini tanımıyor, rezerv koymuş. Bir tanesi; bu silahsızlandırılmış adaların statüsü, bir tanesi hava sahası, bir tanesi de deniz yetki alanları yani bizimle ihtilaf olan tüm konularda." dedi.
Çavuşoğlu, Yunanistan'ın bu konularda suçlu olduğunu, taleplerinin haksız ve maksimalist olduğunu bildiğini aktararak bu durumun birçok ülke ya da uluslararası örgütün raporlarında da yer aldığını söyledi.
AB erozyona uğradı
Yunanistan'ın geri ittiği göçmenlerle ilgili Batılı ülkelerden mevkidaşlarının tutumuna yönelik ise Çavuşoğlu, "Kapalı kapılar ardında bundan duydukları üzüntüyü söylüyorlar ama insan hakları konusunda en hassas olduğunu göstermeye çalışan ülkelerin bile bir gerekçe bulduğunu görüyoruz. Bunu biliyorlar ama 'Avrupa Birliği içinde olan Avrupa Birliği içinde kalır' anlayışı var. Yunanistan'da da karartma var. Hatta bu konuyu gündeme getirenleri Türk ajanı diye suçluyorlar." değerlendirmesini yaptı.
Türkiye'nin, yaklaşık 2 yılda botları şişlenerek ya da silahla delinerek geri itilen 34 bin kişiyi ölümden kurtardığını vurgulayan Çavuşoğlu, bu konuda Türkiye’nin, İçişleri Bakanlığının elindeki bilgileri AB ile paylaştığını söyledi.
Çavuşoğlu, şunları kaydetti:
"Sonuçta Yunanistan inkar ediyor. 'Bizim elimizde bilgi yok. Biz de çok rahatsızız cevap veremiyoruz bunlara' diyorlarmış. (Göçmenlerin geri itilmesi) Temel bir insan hakkından bahsediyoruz. İnsani bir sorundan bahsediyoruz. Bu, siyasi bir sorun değil. Kadınların, çocukların soyulmasından, dövülmesinden, ölüme terk edilmesinden, ölüme itilmesinden bahsediyoruz. Nerede kaldı insanlık? Hani Avrupa Birliği'nin ekonomik çıkar için kurulan teşkilatın siyasi bir birliğe dönüşmesi sırasında 'insan hakları en temel değerimizdir' söylemi nerede kaldı? Avrupa Birliği, çifte standart ve iki yüzlülük altında erozyona uğradı."