Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Ekrem Nereye Koşuyor?

Bu yazı 18/08/2023 tarihinde yayınlanmıştır.

*Prof.Dr.Tevfik ERDEM/SDE İç Politika ve Hukuk Koordinatörü

 

14 Mayıs 2023 Milletvekili genel seçimleri sonrasında CHP’den iki farklı yorum geldi. Bir taraf seçimi kaybettiğini düşünürken (Ekrem İmamoğlu cephesi ve medyada CHP’yi destekleyenler) diğer taraf ısrarla seçimi kazandığını düşündü. Seçimi sayısal olarak kaybetmişlerdi ama Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimi ilk turda kazanamamış ona bir yenilgi tattırılmıştı(!) seçimin ikinci tura kalması ilk kez yaşana bir şeydi. Meclis çoğunluğunu da kazanmışlardı ama olsun artık eskisi kadar güçlü değillerdi mecliste de.

CHP içerisinde seçimi kayıp olarak okuyanlar mevcut durumdan çok memnun olmadıkları için bir “değişim” süreci başlatmak istediler. Burada da başı çeken Ekrem İmamoğlu (Eİ) oldu. Gizli zoom toplantılarının deşifre olması, gazetecilerin sert eleştirileri bir yandan kurultay sürecinde Kemal Kılıçdaroğlu’nun (KK) gücünün hissedilmesi diğer yandan değişimi bir devrim değil evrime dönüştürdü.

İmamoğlu, değişim felsefesini Gazete Oksijen’de yazdığı “Türkiye İçin Yeniden[1]”  başlıklı yazısında formüle etmeye çalışıyor. Yazının onun tarafından yazılıp yazılmadığından (yani akademik destek aldığı tartışmasından) bağımsız olarak yazıdaki düşüncelerin onun muradını dile getirdiği değişimi içermesi açısından anlamlı olduğu açık. Yazıda İmamoğlu dört önemli hususun altını çiziyor:

-Ulusal ve yerel iktidar eşit derecede önemlidir. Ulusal iktidar yerel iktidara müdahale edip vesayeti altına almamalı yani kayyum atamaları olmamalıdır.

İmamoğlu’nun yerel demokrasiye önem vermesi bir yana burada kayyum karşıtlığı ile hem İBB ve hem de Cumhurbaşkanlığı seçimi için HDP (YSP) seçmeninin destek rüzgarını yelkenine doldurma niyetinde olduğu görünüyor.

-İmamoğlu yeni bir siyasal örgütlenme mimarisi önerdiğini belirtiyor. Bunun gerekçesini ise şöyle açıklıyor: “Siyasal partilerin günümüzdeki örgütlenme modelinin Türkiye’nin ihtiyaçlarına cevap vermediği ortadadır. Siyasi Partiler Kanunu üzerine yıllardır yoğun tartışmalar olur ama maalesef parti elitleri örgütlenme modelini değiştirmez. Bugün partiler topluma kapalı, liderin şahsi tercihlerinin ve etraflarındaki dar çevrelerin etkili olduğu, dışlayıcı yapılara dönüşmüşlerdir. Siyasal partiler küçülmektedir. Başta gençler ve kadınlar, tüm toplumun partilere olan ilgisi günden güne azalmaktadır.” İmamoğlu’nun buradaki eleştirisini daha önce Murat Karayalçın CHP içinde oligarşik bir yapıdan şikayet ettiği açıklamasında dile getirmişti[2]. Karayalçın’ın rahatsız olduğu husus, CHP’de siyaseti parti örgütünü değil oligarşik bir yapının belirlemesidir.

-Üçüncü sorun toplumsal kutuplaşmanın artması ve kimlik siyasetidir. Eİ’na göre “Partiler muhayyel sosyolojilere ve kimlik siyasetine sıkışmışlardır. Bir yandan Siyasi Partiler Kanunu’nun demokratikleştirilmesi, diğer yandan da parti içi demokrasi kanallarının açılmasıyla kimlik siyasetinin aşılması bir zorunluluktur.” Kimlik siyasetinin terk edilmesi ile HDP’nin yürüttüğü Kürt kimliği üzerinden siyaset yapmak olduğu şeklinde yorumlanabilir. Hem kimlik siyaseti hem de Atatürkçü, İslamcı, Kürtçü, Türkçü vb. gibi kimlikler üzerinden siyaset yapmak Eİ’nun oluşturmak istediği İstanbul koalisyonunu mümkün kılmayan engeller olduğu için bunların tasfiye olması istenmektedir.

-Değişim için gerekli olan dördüncü husus ‘güçlü liderlik’ başlığı altında sunuluyor. Bu başlık adeta KK’na hasredilmiş gibi. “…mücadele, ortak akıl ve katılım kadar güçlü liderliği de zorunlu kılıyor… Demokratik liderin ülkesine, belediyesine ya da liderliğini yaptığı partiye kendi mülkü olarak bakma hakkı yoktur. Demokratik lider toplumla imzaladığı mukavele uyarınca ona verilen yetkiyi belli bir süre kullanır, ona verilen misyonu yerine getiremediğinde ve toplumsal beklentilerin gerisinde kaldığında görevi bırakmayı bilir.” Bu bölüm KK’na görevi bırakması gerektiğini adeta haykıran bir bölüm.

Bu küçük çaplı meydan okuma sonrasında Eİ’nun hangi yöne doğru koşacağına dair hiçbir net işaret görünmedi çünkü bu yazıdaki gibi renk vermeme tarzı devam etti. Ancak Mustafa Sarıgül’ün sürekli ön plana çıkan açıklamaları ve KK’na Sarıgül’ün verdiği şartsız destek belki de onun ismini İBB adayı olarak ön plana çıkaracaktı bilinmez. Kulis söylentileri eğer Eİ İBB için aday olduğunu açıklamazsa KK’nun bir aday ismi açıklayacağı söylentisi sonrasında 15 Ağustos tarihinde Eİ İBB adaylığı için yola çıkacağını açıklayan uzun bir konuşma yaptı[3] ve basın mensuplarının sorularını cevapladı.

Konuşmasına ekonomik krizin Türkiye üzerindeki ağır etkisi üzerinden başlayan Eİ, rakamlarla krizin etkisini anlatırken bir büyükşehir belediye başkanı gibi değil de ana muhalefet lideri gibi açıklamalar yapıyordu. Ancak bu kez yaptığı açıklamalarla geçici bir konaklama yeri olarak İBB’nı kendine uygun gördüğü açıkça belli oluyordu. Aday olduğunu değil ama “yola çıktığını” ilan ediyordu. Buradaki kastının da kendisini partisinin aday olarak göstermesini beklediğiydi.

Eİ, İBB adayı olarak 2019’daki zaferini tekrarlayacağını ve farklı siyasi partilere-görüşlere mensup insanları tek potada birleştirdiğini iddia ettiği İstanbul ittifakını tekrar kuracağını ilan ediyordu. “2019’da olduğu gibi… farklı partilere gönül veren İstanbullularla, kentine sahip çıkan, oyuna sahip çıkan İstanbul gönüllüleriyle tekrar İstanbul ittifakını kurmaya geliyorum."

İstanbul ittifakını kuran Eİ konuşmasında, 31 Mart 2024 mahalli seçimlerini kazanacağını iddia eder. “İstanbul'u kazanan Türkiye'yi kazanır. Ben bu sözü çok önemsiyorum. Yerel seçimlerde İstanbul'u kazanmak büyük siyasi başarıdır. İstanbul'u kazanan belediye başkanı dünyanın en önemli şehrine hizmet etme onuruna ulaşır. O kişi milletin takdirini kazanırsa bu başarı onu ulusal ve uluslararası siyasette önemli yere ulaştırır.”  Eİ bu ifade ile eğer İstanbul BBB’nı kazanırsa kendisine cumhurbaşkanlığı yolunun açılacağını zımnen söylüyor. Bunu aslında konuşmasının devam eden kısmında da dile getiriyor. Mesela, İstanbul ve Türkiye’nin kaderi mühürlüdür. Ben de kendimi İstanbul’un kaderi ile mühürlü görüyorum sözlerinden basit Aristocu mantıkla akıl yürütürsek, kaderim İstanbul ile mühürlü, İstanbul’un kaderi Türkiye’nin kaderi ile mühürlü. Öyleyse eğer İstanbul’u kazanırsam Türkiye’yi de (yani cumhurbaşkanlığına giden yolu da) kazanmış oluyorum, kıyaslaması çıkarılabilir.

Konuşmasında daha önce yazdığı ve yukarıda sıralanan yeni siyaset mimarisinden bahseden Eİ, yeni yönetim anlayışı ve liderlikten söz eder. Bu yeni yönetim anlayışı ve liderliğin ilk işaretlerinden birini de bu konuşmasında seçim yenilgisinden dolayı seçmeninden özür dileyerek verir. Çünkü seçim sonrası yenilginin sorumluluğunu üstlenme ve gerçekle yüzleşme konusunda gerekli duyarlılık mevcut yönetim tarafından gösterilmemiştir. “Değerli yol arkadaşlarım Mayıs 2023 seçiminde yaşadığımız hayal kırıklığı beni çok derinden üzmüştür. Ben bunu birçok vesile ile dile getirdim. Halkımızdan bu seçim mağlubiyetinden dolayı özür diliyorum.”

Fakat tüm bunlara rağmen yılgınlığa gerek yoktur çünkü tüm sorunları geçmişte olduğu gibi farklı toplumsal kesimleri bir araya getirerek sorunları çözen ve seçimi kazanan Eİ tekrar tüm sorunları çözecektir. Öyle iddialı bir şekilde konuşmakta ve koşmaktadır ki Eİ, onun rakibi ne İBB adayları ne KK’dur doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı Erdoğan’dır. Konuşmasına başlarken kullandığı cümlelerden birinde, “Ben Büyükşehir Belediye başkanı olduğumda tüm halkımıza bu mukaddes şehrin en başarılı belediye başkanı olacağıma söz verdim. Bu sözü tutmaya devam edeceğim" derken gelmiş geçmiş başkanları bir kenarda bıraktığını belirten bir mütevazılıkla konuşur. Belediyede başarılı olduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı geçtiğini iddia eden bu konuşmasının arkasında Erdoğan’a bir meydan okuma vardır. Bu yüzden uzun süreli bir koşuya çıktığı izlenimi verir bu konuşmasında lâkin onun nefesinin ne zaman tükeneceğini belirleyen de CHP teşkilatı olacaktır. ‘Gel bakalım Muharrem’ muamelesine maruz kalan bir İmamoğlu başta teşkilatın çalışmaması ve başka nedenlerle seçimi kaybettiğinde, KK iki kere (hem Eİ’ndan kurtulmuş hem de Cumhurbaşkanlığı adaylığını) kazanmış olacak; Eİ ise iki kere (hem İBB hem de Cumhurbaşkanlığını) kaybetmiş olacaktır. Bu sonuçtan muhtemelen Eİ ile yolları tekrar kesişmekte olan İyi Partililer merkez sağda yeni bir lider elde etmiş olarak kazançlı çıkacağını düşünebilirler.

 

 

 

[1] https://gazeteoksijen.com/turkiye/ibb-baskani-ekrem-imamoglu-yazdi-turkiye-icin-yeniden-184755

[2] https://www.gazeteduvar.com.tr/murat-karayalcin-chpde-siyaseti-orgut-degil-oligarsik-bir-yapi-belirliyor-haber-1625313

[3] https://www.youtube.com/watch?v=X6KridesO10