Enerji Krizi ve Avrupalı Liderlerin Çaresizliği
Bu yazı 09/09/2022 tarihinde yayınlamıştır.
*SDE Başkanı Doç. Dr. Güray ALPAR
Rusya’nın 24 Şubat 2022 tarihinde Ukrayna’ya saldırının ardından, Batılı Devletler doğru düzgün bir analiz yapmadan, yaratılan coşkulu algı yöntemleriyle, birbiri ardından bu ülkeye karşı adeta birbirleriyle yarışırcasına yaptırımlar uygulamaya başladı. Oysa bundan 3 ay kadar önce 12 Haziran 2022 tarihli “Yaptırımlar ve Güvenlik” isimli yazımızda da belirttiğimiz şekilde, bu konudaki geçmiş örneklerden de hareketle, yaptırımların sonuçları ve gerçekte kime zarar vereceğinin iyice incelenmesi gerekiyordu. Nitekim de öyle oldu ve Enerji Krizini atlatmaya yönelik, Avrupa’dan birçok ülkeden birbiri ardına gülünç tedbirler gelmeye başladı. Bunlar açıkça bir öngörüsüzlük ve daha da önemlisi ortaya dökülmüş bir çaresizliğin emareleriydi ve bu krize bir de bu yıl Avrupa’da yaşanan kuraklık eklenince, sorunlar pandemi sürecinin etkilerini üstünden atmaya çalışan Avrupa ülkeleri için daha da karmaşık hale geldi.
Nitekim Avrupa’da bu yıl yaşanan kuraklıklar; İspanya ve Fransa’dan başlayarak, Almanya ve İtalya gibi ülkeleri kasıp kavururken, suların çekilmesi sonucu düzenli sularda ucuz ulaşım yapılan on binlerce taşıma aracı karaya oturmuş, ağır nakliye trafiği durma, ortaya çıkan daha önceki yüzyıllara ait kayalar üzerindeki yazılar ise okunur hale gelmiştir. Kuraklıklar açlık ve ölümleri de beraberinde getirdiği için bu kayalar Ortaçağ’dan beri “Açlık Kayaları” olarak isimlendirilmektedir. Çekya’da, Decin kentinden geçen Elbe Nehrinde, bu yıl yeniden ortaya çıkan bir kaya üzerindeki “Beni görürsen ağla” yazısı ise Avrupa’nın içine düştüğü acı durumu yansıtması açısından oldukça ilginçti.
Kıtayı etkisi altına alan sıcaklıklar, hidroelektrik üretiminde düşüşe neden oldu. Kuraklık nedeniyle hidroelektrik santrallerden elektrik üretimi neredeyse yüzde 30 civarında azaldı. Almanya’da ise kömür santrallerinin üretim gücü önemli ölçüde düştü. Bu yıl sıcaklıklar nedeniyle, rüzgarların da azalması ilave sorunları ortaya çıkardı.
Avrupa’nın bir krizin içine girdiği artık bir söylem olmaktan ziyade, gözle görülür bir gerçek. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde durgunluk (resesyon) kelimesi açıkça kullanılmaya başlandı. Şunu açıkça belirtmek gerekir ki, Avrupa’da gaz fiyatları Asya ülkelerine göre 2, ABD’ye göre 10 kat daha fazla. Yine elektrik fiyatları birçok Avrupa ülkesinde çok yüksek düzeyde.
Avrupa, Ukrayna saldırısı öncesi gazın %40’ını, petrolün ise üçte birini Rusya’dan alıyordu. Yaptırım uygulanan Rusya ve İran, en üst düzeyde yaptığı açıklamalarla, bu yıl enerji kaynaklı gelirlerinin önemli miktarda arttığından bahsederken, Avrupa’da insanların enerji harcamalarının olağanüstü boyutta arttığı görülüyor. Enerjiyi kontrol eden Rusya, Avrupa’yı da kontrol ediyor. Enerji sıkıntısı Avrupa için ilk gündem maddesi haline geldi.
Avrupa ülkeleri enerji kaynaklarını çeşitlendireceklerini açıkladılar. Daha önce planladıkları yeşil enerji planlarından vazgeçerek, geçici olarak eskiye döneceklerini ifade ettiler ancak bunların kısa dönemde dönüşümü ne yazık ki mümkün gözükmüyor. Almanya kömüre dönmeye çalışırken, kapatılan kömür yakıtlı termik santrale acil durum izni verildi. Fransa’da nükleer enerji santrallerinin bir kısmının arızalar ve bakım sebebiyle devre dışı kalması, sıkıntılara neden oluyor. Oysa bu ülkeler daha kısa bir süre öncesine kadar, sivil toplum kuruluşları aracılığı ile diğer ülkelerdeki enerji elde etme yöntemleriyle mücadele ediyordu. Ancak, söz konusu kendileri ihtiyaçları olunca, savundukları ilkelerden anında geri dönüş yapma becerisini de gösterdiler.
Tabi bu durumda alternatif ülkelerden enerji temini mümkün. Fakat sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) maliyeti, Rusya’dan temin edilen gazdan birkaç kat daha fazla. Elektrik fiyatları ise zaten artmış durumda. Yeterli miktarda gazın temin edilememesi ise bu alandaki maliyetleri daha da artıracak.
İşin bu noktaya geleceği hesap edilmemişti. Zaten uzun bir dönemdir öngörüler de yüzeyseldi. Fransa Cumhurbaşkanı Makron, daha 2019 yılı sonlarında yaptığı açıklamalarda “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” ve “Rusya artık düşmanımız değildir” derken, belki de bu yılın başlarında Rus Lider Putin ile yaptığı görüşmede, oldukça uzun bir masanın bir kenarına konulunca, fevri bir davranışla tekrar Rusya’yı düşman ilan ediyor ve AB’den bağımsız ilave yaptırımlarla bugünkü sıkıntıları da bir derece başlatmış oluyordu. Oysa bu seviyedeki liderlerin, fevri ve duygusal hareket etmekten ziyade, daha mantıklı ve hesaplı hareket etmesi beklenir.
Belçika Enerji Bakanı, AB gaz fiyatlarını kontrol altına alamazsa önümüzdeki 5 ila 10 kışın korkunç geçeceğini açıkladı. Avrupa insanı buna uzun bir süre dayanamaz. Avrupalı liderler çaresizlik içinde. Yapacak başka bir şey de bulunamıyor. Birbiri ardına bir kısmı gülünç tedbirler uygulamaya sokuluyor. Bu arada dev fabrikalar kepenk kapatıyor, şirketler iflas ediyor. Fransa’da tren seferleri bile azaltıldı. İtalya’da restoranlar mum ışığına döndü. Yürüyen merdivenler, asansörler durduruluyor, aydınlatmalar kapatılıyor, belli bir derecenin üstünde ısınmak yasaklanıyor. Yaptırımlarda başı çeken İsviçre, hapis cezalarını bile gündeme getirirken, Almanya’dan “Duş almayın. Bezle silinin.” önerisi bile geldi. Kısacası dünya dönüyor, Avrupa ise eskiye dönüyor.
Enerji fiyatlarındaki artış nedeniyle oluşan pahalılık, zaten sıkışık durumda olan Avrupa ülkelerinin insanlarını fazlasıyla etkiliyor. Fiyatlardaki artış yavaş yavaş halkın tepkisine neden olmaya başladı. Ancak bu tepkilerin giderek yükseldiği de bir gerçek. Prag’da yaptırımlara yönelik kitlesel hareketler de öfke vardı. İngiltere’de artan enerji fiyatları nedeniyle düzenlenen “faturanı ödeme” kampanyasına katılanların oranı giderek artıyor. Norveç'te 12 kentte sokağa inen halk, artan elektrik fiyatlarına tepki gösterdi. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı nedeniyle; İngiltere, Almanya, İspanya ve Hollanda gibi ekonomisi güçlü ülkelerde bile çeşitli sektör çalışanları art arda greve gidiyor. Bakalım insanlar ne kadar süre ile bezle yıkanmaya dayanacak. Belki de alışacak! Sorunlar, okulların açılması ve kış aylarında daha da artacak. Kısacası Avrupa bundan sonra toplumsal olaylarla da mücadele edecek gibi. Diğer yandan durum Avrupalı Liderleri oldukça zorlayacak ve öngörüsüzlüğün hesabını vermek zorunda kalacaklar.
Trump, Rusya’nın Avrupa’ya ucuz gaz satışına karşıydı ve onun yerine Avrupa’nın kendisinden gaz almasını istiyordu. Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi öncesinde ise ABD Başkanı Biden ve yönetimi defalarca “Ukrayna’ya asker gönderme niyetleri olmadığını” açıkça ifade etmişti. Şimdi ise ABD, savaş tehlikesinden uzakta elindeki enerji kaynakları ile gerçekleştirdiği silah satışlarından elde ettiği gelirin keyfini çıkarırken, sonunu iyice ölçüp biçmeden derhal yaptırımların üzerine atlayan Avrupalı Liderler, kara kara bir anda kıyılarında hissettikleri savaş kadar, göç başta olmak üzere yarattığı sorunları ve zorlu geçecek önümüzdeki kara kışı düşünüyorlar.
Kelime Ara
Konular
- Uluslararası İlişkiler
- Savunma-Güvenlik
- Teknoloji-Siber Güvenlik
- Enerji
- Ekonomi
- İklim-Çevre
- Sağlık
- Toplum
- İnsan Hakları
- Çatışma
Bölgeler
- Asya
- Afrika
- Avrupa
- Amerika
- Okyanusya
- Orta Doğu ve Mağrib
- Türkiye
- Rusya
- Körfez Ülkeleri
- Avustralya
- Kuzey Amerika
- Batı Afrika
- Batı Avrupa
- Kafkasya
- Merkez Asya
- Doğu Avrupa
- Doğu Afrika
- Latin Amerika ve Karayipler
- Yeni Zelanda
- Levant Bölgesi
- Kuzey Afrika (Mağrib)
- Diğer Okyanusya Ülkeleri
- Orta Afrika
- Balkanlar
- Doğu Asya
- Güney Afrika
- Çin
- Güney Asya
- İskandinav-Baltık Ülkeleri
- Güney Doğu Asya