Engizisyon 2019
*Köksal Çiftçi
Yüzde 9’lara yakın işsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizliğe bağlı olarak gelişen toplumsal kırılmalar, aşırı sağ ve sol siyasi hareketlerin yükselişi gibi bir yığın sorun duruyorken; Fransa sizce ne tartışıyor: Başörtülü kadınların okul gezilerine refakatçi olarak katılmaları yasaklanmalı mı?
Bu akıl almaz tartışmanın birçok boyutu vardır elbet. Bilinçaltına verilen mesajı şöyle okumak mümkündür: Müslüman kadınlar, kendilerine çocuklar teslim edilemeyecek kadar, tehlikelidirler.
Şu garabete bakar mısınız:
- Hem başörtüsünü bir “bez parçası” olarak ifade edeceksiniz hem de o “bez parçasına” büyük ve tehlikeli “güç” atfedeceksiniz…
- Facianın bir başka boyutu ise bu konunun, sübyancılığın ve çocuk istismarının (pedofili) en yoğun ve yaygın yaşandığı, bir ülkede tartışılması.
- Ayrıca, kiliselerde çocuklara tecavüz için ayrılan zamanın ibadete ayrılan zamanı aştığını herkes kabul ediyor...
Haydi, kabul edelim ki Fransa laikliğin beşiği olduğu için, bu prensibe çok bağlı bir ülke olarak, özellikle eğitimle ilgili konularda, özel bir hassasiyet taşıyor. Zira bu tartışmayı Milli Eğitim Bakanı Jean Michel Blanquer’in başlattığı biliniyor. Eğer ki bu tartışma medeni üslup ile mantıklı ve rasyonel argümanlara dayanarak yürütülmüş olsa idi ne ala. Fakat hiç öyle olmadı.
Ortaçağın en karanlık dönemine ait CADI AVI söylemleri
Bu mesele gündeme gelir gelmez, Fransız Parlamentosunun üst kandı Senato’da, konuyla ilgili bir yasa teklifi gündeme geldi.
29 Ekim günü, 114 hayır oyuna karşın 163 evet ile kabul edilen teklif, böylece çoğunluğu sağ partilerden oluşan Senato’dan geçmiş olsa da bu haliyle Ulusal Meclis’ten (Parlamentonun alt kanadı) geçerek yasalaşması pek mümkün görünmüyor.
Ancak Senatodaki bu tartışmalar sırasında, Fransa adına, o kadar utanç verici bir olay yaşandı ki değinmeden geçilmez!
Louis Masson isimli “saygın (!) bir senatör” yasa teklifini destekleyen bir konuşma yapmak üzere kürsüye çıktı.
Ama ne çıkış.
Bir kere bu “tarihi” konuşmayı izleyen ve dinleyen hemen herkes bir konuda hemfikir idi:
Louis Bey alkollüydü.
Bu hükme varmak için aslında konuşmanın şekli yeterliydi.
Birde o konuşmanın içeriği var ki, tam bir facia.
İşte Louis Bey’in ifadelerinden alıntı:
“Çocukları neyle olsa geziye gönderebilirsiniz. Hatta Halloween da yapabilirsiniz, neden olmasın?! Halloween Cadılarını da kabul edebilirsiniz refakatçi olarak.”
Adam açıkça Müslüman kadınlarına “cadı” benzetmesi yapabiliyor.
Ve bunu bir kahve köşesinde değil Senato kürsüsünden yapıyor.
Olayın ürkütücü tarafı Fransa’nın karanlık tarihinde saklı. Ortaçağ zihniyetine göre hor görünen “bazı kadınlar” önce cadı olarak tanımlanır daha sonra diri diri yakılırdı.
Senatör ’ün, utanç verici bu benzetmesi, bilinçli midir değil midir net olarak söylemek zor.
Kaldı ki Müslümanlar ile ilgili zihin altında yatan kabulü, onlara karşı beslenen kin ve nefreti, dışa vurma bakımından hiç şaşırtıcı olmamıştır.
Yirmi birinci yüzyılın Fransız aydın profili böylesi enteresan.
Louis Masson siyaset dünyasından sadece bir örnek.
Bu tiplere, yani Türk’e ve İslam’a hastalık derecesinde düşmanlık besleyenlere, toplumun her kesiminde rastlamak mümkündür.
Sarı Yıldız’dan sonra Yeşil Hilal felaketine doğru hızla ilerleyen bir süreç.
Siyasetten sonra en yoğun enfekte olmuş meslek grubu ise şüphesiz medyadır.
Bu iddiamızı yine çarpıcı bir vaka ile güçlendirebiliriz.
Yves Thréard, “Le Figaro” [1] gazetesinin Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı, yukarıda bahsi geçen tartışmalar sürerken, katıldığı bir televizyon programında şu görüşleri dillendirmiştir:
“İslam dininden nefret ediyorum.. Ben daha önce, Fransa’da bir halk otobüsünden veya vapurdan, örtülü kadın bindiği için, oradan indiğim olmuştur.”
Yves Thréard beyefendiye sormak isteriz, istediği Fransa şöyle mi olmalı:
_“Müslüman Olanların Binmesi Yasaktır” levhalı toplu taşıtlar
_“Müslümanlar ve köpekler giremez” afişli dükkân ve kamu binaları... vs.
Bu nefret dili daha önce Avrupa ve Fransa’da hoyratça kullanıldı.
Söylem kısa sürede eyleme dönüştü.
Boykot, ayrımlar derken Yahudilerin kollarına Sarı Yıldız takıldıktan kısa süre sonra toplandılar, taşındılar ve yakıldılar.
Yeri gelmiş iken, Müslüman kadınların giyimlerini Nazi Ordusunun SS (özel birlik) kıyafetlerine benzeten Olivier Galzi [2] gibi Musevilerin dikkatini çekmek isteriz:
Bugün köpek sürüsüyle havlamak kolaydır ama hatırlayın ki, belki ananız belki babanız, bu zehirli zihniyetin kurbanları olmuşlardır.
Peki, bu patolojik, şizofrenik tartışmalar sokağa nasıl yansıyor diye soracak olursanız, hemen söyleyelim.
28 Ekim 2019, yanı utanç yasasının Senatodaki oylamasından bir gün evvel, ülkenin Güney’inde bulunan Bayonnes kentinde bir camiye saldırı oldu.
84 yaşındaki ırkçı ve İslam düşmanı bir emekli cami önünde bulunan iki Müslümanı, silahlı saldırı neticesinde, ağır yaraladı.
Aklıselim bazı insanlar, sert geçen başörtü tartışmalarına atıfta bulunarak, bu film başka türlü bitmezdi yorumda bulundular.
Bize göre Bayonnes’daki cami saldırısı olsa olsa bir korku filminin açılış sahnesi olabilir.
[1] Fransa önde gelen ve “saygın” sağ görüşlü bir gazete
[2] Olivier Galzi LCİ haber kanalında sabah kuşağında program sunucusudur.
Kelime Ara
Konular
- Uluslararası İlişkiler
- Savunma-Güvenlik
- Teknoloji-Siber Güvenlik
- Enerji
- Ekonomi
- İklim-Çevre
- Sağlık
- Toplum
- İnsan Hakları
- Çatışma
Bölgeler
- Asya
- Afrika
- Avrupa
- Amerika
- Okyanusya
- Orta Doğu ve Mağrib
- Türkiye
- Rusya
- Körfez Ülkeleri
- Avustralya
- Kuzey Amerika
- Batı Afrika
- Batı Avrupa
- Kafkasya
- Merkez Asya
- Doğu Avrupa
- Doğu Afrika
- Latin Amerika ve Karayipler
- Yeni Zelanda
- Levant Bölgesi
- Kuzey Afrika (Mağrib)
- Diğer Okyanusya Ülkeleri
- Orta Afrika
- Balkanlar
- Doğu Asya
- Güney Afrika
- Çin
- Güney Asya
- İskandinav-Baltık Ülkeleri
- Güney Doğu Asya