Filistin Ankara Büyükelçisi H.E. DR. FAED MUSTAFA, Strateji Düşünce Enstitüsü’nde Diplomasi Okulu Öğrencileriyle buluştu.
Büyükelçi, geçmişten günümüze süregelen süreçte Filistin meselesini “Filistin Davası” başlığı altında anlattı. Filistin’de yaşananları tarihsel bir zulüm olarak nitelendiren büyükelçi, bugün yaşananları değerlendirebilmek için geçmişte yaşananlara hâkim olmak gerektiğini belirtti. Bölge halkının 400 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu altında huzur içinde yaşadığını fakat 1917’de İngiltere tarafından toprakları Siyonistlere vadeden Balfour Deklarasyonu ile Filistin Davası’nın başladığını söyledi.
“Balfour Deklarasyonu, İngiliz siyasetinin sonraki yıllardaki politikasına ışık tutacak bir Deklarasyondur. %6’lık nüfusa sahip olan bir azınlığın bir ülkenin tamamına yakınını ele geçirilmesinin kabul edilebilir tarafı yoktu. İngilizler işte bunun için Yahudi göçüne yönelik kapıların tamamını açtı. O dönemden bu yana Yahudiler yoğun bir şekilde Filistin'e göç ettirildi. 1920 yılından itibaren öyle bir noktaya gelmişti ki Mescid-i Aksa’nın, Burak Mescidinin kendilerine ait olduğunu iddia etmeye başladılar. Buna rağmen demografik üstünlük sağlayamadılar. Bu demografik dengeyi bozmak üzere çok ciddi katliamlara başladılar. Bu durum Filistin nüfusunun en az yarısının göç etmesine neden oldu.”
Yahudiler kendi devletlerini kurabilecek bir yapıya kavuştuktan sonra İngiltere’nin 1948 yılında manda yönetimini sona erdirdiğini aktaran DR. Faed Mustafa, İlerleyen süreçte İsrail adı verilen varlığın oluşmasının ardından Filistin halkının da kendi saflarını oluşturmaya başladığını ve Fetih Hareketi’nin kurulduğunu söyledi. Filistin Sorunu’nun ortaya çıkmasından ise uluslararası toplumu sorumlu tuttu.
“BM fiili olarak sorumludur bu durumun ortaya çıkmış olmasından, alınan taksim kararının uygulanmasından ya da benzer diğer sözlerden doğrudan sorumludur. Uluslararası toplum, iki devlet kurulacağı vaadinde bulunmuştu. Bir Yahudi devleti ve bir Filistin-Arap devleti kurulacağı yönünde. Birinci devlet kuruldu ama ikinci devlet kurulmadı. Birleşmiş Milletler kendi ahlaki sorumluluğunu üstlenerek bu kararın uygulanması yönünde gereken adımı atması lazımdı.”
Filistin sorununun diplomatik sürecine de değinen Faed Mustafa, Filistin haklının barışsever bir halk olduğunu fakat maruz kaldığı zulümlere karşı direnmek zorunda kaldığını belirtirken Yaser Arafat’ın, “ben buraya bir elimde zeytin dalı diğer elimde tüfekle geldim. Elimdeki bu yeşil zeytin dalı hiçbir zaman düşmeyecektir” sözünü hatırlattı.
1993 yılında imzalanan Oslo Anlaşmasına da değinen Faed, şöyle söyledi:
“Beş yılın sonunda meselenin kesin bir çözüme ulaştırılması ve bağımsız bir Filistin Devleti’nin kurulması yönünde adımlar atılması kararlaştırılmıştı. Oslo Anlaşması sürekli bir anlaşma veya bir barış anlaşması değildi. Sadece bir ön mutabakat gereğiydi. Beş sene geçerli olacak şekilde hazırlanmıştı ve bu süreçte Filistin Toprakları üzerinde bir Filistin Devleti kurulması yönünde çabalar harcanacağı ifade edilmişti. Fakat anlaşmayı imzalayan İzak Rabin’in fanatik bir Yahudi tarafından suikasta uğraması ve beraberinde İsrail’de aşırı sağ Yahudi guruplarının yükselişi barış sürecinin de fitilini hazırlamıştı.”
Filistin Büyükelçisi Faed Mustafa, Uluslararası toplumun bugün Rusya’ya karşı koyduğu tavrı İsrail’e karşı uygulamamasını bir çifte standart olarak nitelendirdi ve:
“Uluslararası toplum, Rusya'ya karşı alması gereken tavrı nasıl gösterdiyse ve bunu bir işgal olarak tanımladıysa aynısını Filistin’de de yapmalıydı. Filistin halkı aynı zulümleri on yıllardır yaşıyor ama maalesef ne Avrupa ülkelerinden ne Amerika'dan, Ukrayna'yı savunan seslerin benzerini hiç duyamadık. Ne İsrail'e yaptırım uygulandı ne işgalci olarak tanımlandı ne de zulümlerine karşı bir engelleme yoluna gidildi. Aksine desteklendi ve teşvik edildi. Rusya'ya yapılanlara hiçbir şekilde benzer bir uygulama yapılmadı. Bu da batı ülkelerinin çifte standart uyguladıklarının apaçık bir alameti.” Dedi.
Konuşmasının sonunda geçirdikleri zor süreçlere rağmen Filistin halkının kararlı duruşunu devam ettireceğini şu sözlerle belirtti.
“Bizler, Filistinliler olarak asla vazgeçmeyeceğiz. Hiç kuşkusuz kendi bayrağımızı kaldıracağımız günlerin olduğunu biliyoruz. Geçen on yıllar boyunca hiçbir şekilde halkımız teslim olmadı. Halkımız mücadelesini sürdürecek. Çabalamaya devam edecek. Haklarını elde edinceye kadar devam edecek. Topraklarımızda huzurlu ve istikrarlı bir şekilde Yaşayacağımız günlerin özlemi içerisindeyiz.”
Büyükelçinin konuşma metninin tamamaına ulaşmak için tıklayınız
Diğer İçerikler