Papa Birlik Çağrısı Yaptı Hristiyan Birliği Mümkün mü?

Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde “Papa Birlik Çağrısı Yaptı Hristiyan Birliği Mümkün mü?” başlıklı konferans düzenlendi.

  1. Anasayfa /
  2. Tüm Faaliyetler
  3. /
  4. Konferans & Panel
SDE Editör | 22 Aralık 2022
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Stratejik Düşünce Enstitüsü'nde SDAV Başkanı Sinan Tavukcu’nun konuşmacı olarak yer aldığı “Papa Birlik Çağrısı Yaptı Hristiyan Birliği Mümkün mü?” başlıklı konferans gerçekleştirildi. Hristiyan dünyasının birleşme olasılığını tarihsel arka plana dayandırarak ele alan Tavukcu, çok önemli açıklamalarda bulundu.

Tavukcu, Papa Franciscus’un, Bahreyn Krallığı'na yaptığı gezi sırasında, Kutsal Ruh'un rehberliğiyle Hristiyan birliğinin yeniden sağlanması hakkındaki çağrısı üzerine, Vatikan’ın son yıllarda hız verdiği “Doğu ve Batı kiliseleri arasındaki birliğin yeniden sağlanması” faaliyetlerinin Papa Franciscus’un çabalarıyla daha da yoğunlaştığını söyledi. Tavukcu, kiliseler arası birleşmenin mümkün olup olmadığı hususunda bir kanaate varmak için aynı zamanda tarihi seyir içinde kiliselerin bölünme sebeplerinin de iyi bilinmesinin gerekli olduğunu vurguladı. Bu bakımdan, birleşme çalışmalarını değerlendirmeden önce, kısaca Hristiyan kiliselerinin tarihini açıkladı.

300 yıl Hristiyanlara zulüm ve işkence yapan pagan Roma, Hristiyanları yok etme mücadelesini başaramaması ve bu sırada Barbar istilaları karşısında güçsüz düşmesi neticesinde İmparator Konstantin tarafından 313 yılında yayınlanan Milano Fermanı’yla Hristiyanlara imparatorluk dâhilinde inanç özgürlüğü ve ibadet serbestisi tanındığını açıkladı. Bu 300 yıllık süreç içerisinde kiliseler arasındaki birliğin koptuğunu belirten Tavukcu, temel imânî (credo) konularda farklı yorumlar ortaya çıktığını, en büyük tartışmanın Hz. İsa’nın tabiatı hakkında olduğunu ve Hristiyanların birliğinin sağlanmasının en acil konu olarak durduğunu söyledi. Bu hususta Hristiyan birliğini sağlamayı hedefleyen ekümenik konsillerin gerçekleştiğine de değindi. İlk yedi konsilin hem Katolik hem Ortodokslar tarafından ekümenik kabul edildiğini belirterek konsilleri şu şekilde;  

-  İznik Konsili (325) -  Birinci İstanbul Konsili (381)

-  Birinci Efes Konsili (431) -  Kadıköy Konsil (451)

-  İkinci İstanbul Konsili (553)-  Üçüncü İstanbul Konsili (680)

-  İkinci İznik Konsili (787) sıraladı.

Tavukcu, bunların haricinde de gerçekleşen konsillerin kararlarının kilise tarihi ve Hristiyanlık içinde ciddi sonuçlar doğurduğunu ama ne var ki, Hristiyanlar arası birliği sağlamak için toplanan pek çok konsilin beklenen birleşmeyi sağlamak yerine her defasında yeni kopuşlara sebebiyet verdiğini belirtti. 395’te Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla Doğu ve Batı olarak ilk ayrılığın gerçekleştiğini anlatan Tavukcu, 451 Kadıköy Konsili’nde de kiliseler arasında ruhun geldiği nokta konusunda ilk itikadi ayrılığın yaşandığını vurguladı. 476’da da Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasıyla birlikte kendi devletini kurmaya yürüyen Batı (Katolik) kilisesi ile Doğu (Ortodoks) kilisesi arasında ciddi îtikâdi, yönetim, ibadet dili ve siyaset tercihleri bakımından ayrışmalar ortaya çıktığını ve Ortodoks Rus kilisesi ile Katoliklikten ayrılan Protestan reform kiliselerinin, Hristiyanlar arasında nefret ve düşmanlığına varacak parçalanmalarına yol açtığını ekledi.

Ayrılmalara tarihsel olaylar bağlamında ışık tutan Tavukcu, 800 yılında Frank Kralı Sharman’ın Papa tarafından Kutsal Roma Germen İmparatoru ve Roma varisi ilan edilmesiyle 1204’teki 4. Haçlı Seferi’nde İstanbul’un 57 yıl işgal altında kalmasının Ortodokslar tarafından bunun hiçbir zaman affedilmemesinin en büyük siyasi ayrılığın yaşanmasına sebep olduğunu belirtti. Tavukcu, yönetimsel ayrılığın da 1054’te kiliselerin birbirini aforoz etmesi ile gerçekleştiğini ve Katolikler ile Protestanlar arasındaki ayrılığın da 1517’de ortaya çıktığını ekledi. 1964’de toplanan II’inci Vatikan Konsili’nden sonra birleşme çalışmalarının hız kazandığını belirten Tavukcu, Papa’nın yaptığı çağrı doğrultusunda birleşmelerinin olasılığını değerlendirdi ve bu hususta: “Protestan Kiliselerinin, ortaya çıktıkları tarihten itibaren Vatikan’ın üstünlüğünü ve otoritesini reddettikleri ve derin itikadi ayrılıkları içinde oldukları bilindiğinden, Papa’nın birlik çağrısının muhatabı olmadıkları kabul edilebilir” dedi ve çağrının muhatabının Ortodoks kiliseleri olduğunu ekledi.

Tavukcu, günümüzde Ortodoks kiliselerinin, Fener Patrikliği ve Moskova Patrikliğinin patronajı altında ikiye bölünmüş durumda olduğunu ve ayrılıklarının asıl olarak itikadi değil siyasi olduğunu ifade etti. Bu hususta Soğuk Savaş döneminde, ABD ve Vatikan’ın müşterek politikaları ile iki Ortodoks kilise Doğu-Batı bloku arasında bölündüğünü belirten Tavukcu, Fener patrikliği ve kontrolündeki kiliselerin Batı blokunda yer alırken Moskova ve kontrolündeki kiliselerin de Doğu blokunda yer aldığını bildirdi.

 

Soğuk savaş sonrası ABD dış politikasının izlediği çizgi göz önünde bulundurulduğunda, hem Fener patrikhanesi ve kontrol ettiği kiliselerin hem de Vatikan’ın ABD tarafından yönlendirildiği görülmektedir. Bununla birlikte II. Vatikan Konsili’nin belgelerine ve politikalarına yansıyan ruhun protestan ruhu olduğunu vurguladı. 1948’de Kuzey-Güney Amerika patriği Athenogras’ı Fener’e patrik olarak seçtiren ABD’nin, 1950’li yılların sonunda Vatikan’ı da yaklaşık 2000 yıllık kimliğini ve kurallarını terk etmeye zorladığını ve toplanan II. Vatikan Konsili’nde iki kiliseyi barıştırıp Rusya’ya karşı birleşmeye sevk ettiğini söyleyen Tavukcu, gerek Fener gerekse Moskova Ortodokslarının tamamına liderlik etmekten uzak olduklarını ve birleşmeleri mümkün görünmediğini vurguladı.

Tavukcu, Batı tarafından desteklenen Fener Patrikliği’nin, Moskova’nın karşısına dini bir kimlikle çıkarıldığını, Rusya-Batı çatışmasında Rusya’yı zayıflatan bir aparat haline getirildiğini ekledi. ABD’nin, Rus Patrikhanesi’nden ayrılan Baltık ülkeleri kiliseleri ile Ukrayna ve Gürcistan kiliselerini Fener üzerinden Rusya’ya karşı siyaseten kullanmaya çalıştığını da belirtti. Tavukcu sözlerini şu şekilde sonlandırdı; “Her ne kadar Katolik ve Ortodoks dünyanın liderleri bir araya geldiklerinde birlikten bahsetseler de; gerek Katolik ve Ortodokslar arasındaki itikadi farklılıklar gerek geride kalan bin küsur yıllık kanlı tarih gerekse Rusya-ABD/AB arasında devam etmekte olan savaşta Moskova ve Fener patrikhanelerinin düşman eksenlerde yer alması, Papanın davet ettiği bir birleşmenin umudunu vermemektedir”.

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA