Uluslararası “Yeni Dönem ve Afrika’nın Yükselişi” Kongresi 1. Gün 3. Oturum

Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde düzenlenen Uluslararası “Yeni Dönem ve Afrika’nın Yükselişi” başlıklı kongrenin ilk gününde 3.oturumun başkanlığını Doç. Dr. Emin Serin gerçekleştirdi.

Afrika’da De Facto Devletler: Mali Azavad Devleti

Oturumun ilk konuşmacısı Dr. Hande Sapmaz, “Afrika’da De Facto Devletler: Mali Azavad Devleti” başlıklı bildirisini dinleyicilerle paylaştı. Sapmaz, 2012- 2013 yılları arasında bağımsızlık ilanında bulunmasına rağmen literatürde kıtadaki de facto devletler olarak sıralanan Eritre, Somaliland, Puntland, Sahravi Arap Cumhuriyeti kadar anılmayan Azavad Devleti’ni ele aldı. Literatürde uluslararası aktörlerin bağımsızlığın söz konusu olduğu zamanlar dâhil olmak üzere daha zayıf uluslar pahasına stratejiler geliştirdiğini ve bu stratejilerin ilgili ülke ve/veya bölgenin çıkarlarını desteklemeyen tutarsız sonuçlara yol açtığının iddia edildiğini belirtti. Saymaz, çalışmasında de facto devletlerin değişen derecelerde hayatta kalma kapasitesini açıklamada hami devletlerin varlığının tek başına yeterli olamayacağı kabulünden hareketle Mali- Azavad vakasını hem iç dinamikler hem dış faktörler ile inceledi.

Etiyopya-Türkiye İlişkileri : Fırsatlar ve İşbirliği Alanları

“Etiyopya-Türkiye İlişkileri : Fırsatlar ve İşbirliği Alanları” başlıklı bildirisini sunan oturumun ikinci konuşmacısı Shemshedin Mohamed Ali, Etiyopya ve Türkiye’nin son dönemde aralarında diplomasi, ekonomi ve siyasetin de bulunduğu çeşitli alanlarda üst düzey ziyaretler ve imzalanan iş birliği anlaşmalarıyla ilişkilerini güçlendirdiğini, iki ülkenin Osmanlı döneminden beri köklü ilişkilere sahip olduğunu ve Türkiye’nin Sahra-altı Afrika'daki ilk büyükelçiliğini 1926'da Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'da açtığını ifade ederek. Etiyopya’nın doğal kaynaklar açısından zengin bir ülke olduğunu ve iki ülke arasında imzalanan anlaşmaların askeri işbirliği, enerji, madencilik, hidrokarbon ve su gibi farklı alanları kapsadığını dile getirdi. Anlaşmaların iki ülke arasındaki ticareti daha fazla kolaylaştırmayı, devam eden ikili i şbirliğini geliştirmeyi ve Etiyopya kurumlarının beceri setlerini yükseltmeyi amaçladığını iki ülke arasındaki tarihi ilişkinin ve çeşitli sektörlerde işbirliğine yönelik imzalanan anlaşmaların, iki ülke arasında çeşitli sektörlerde stratejik yatırım ve işbirliği fırsatlarını güçlendirmesinin beklendiğini aktardı.

Orta Afrika’da İslam’ın Modern Zamanlardaki Yayılışı: Güncel Bir Analiz

Oturumun 3. konuşmacısı Sümeyye Ayşenur Akmal, “Orta Afrika’da İslam’ın Modern Zamanlardaki Yayılışı: Güncel Bir Analiz” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Orta Afrika’da İslam’ın yayılışının güncel bir analizini sunmayı önceleyen çalışmasında ayrıca, İslam'ın Orta Afrika'da modern zamanlarda büyümesini kolaylaştıran ana etkenleri ve faktörleri belirlemek, İslam'ın yayılmasının sosyal ve kültürel açıdan topluma olan etkisini, geleneksel inanç sistemlerini, uygulamalar ve yerel kimlikler üzerindeki etkilerini de inceleyen Akmal, eğitim, İslami kurumlar, İslami inanç ve uygulamaların Orta Afrika'da yayılmasındaki rolüne de dikkat çekti. Çalışmasında bölgedeki İslam ile varlığını sürdüren diğer dinler arasındaki etkileşimleri de inceleyen Akmal, İslam'ın Orta Afrika'daki büyümesinin potansiyel sonuçları, bölgesel istikrar ve çatışmalar üzerindeki etkileri üzerinde de değerlendirmelerde bulundu.

Afrika’nın Tarih ve Kültürünün Objektif Bir Bakış Açısıyla Ele Alınması

Oturumun bir diğer konuşmacısı “Afrika’nın Tarih ve Kültürünün Objektif Bir Bakış Açısıyla Ele Alınması” başlıklı sunumu ile Gizem Yoldaş’dı. Yoldaş, Afrika toplumunun yazılı kaynaklarının yeterince olmayışı ile uzunca bir süre ötekileştirildiğini, ancak Afrika’nın; kültürel ve coğrafik olarak tek bir tanımlamayla ifade edilemeyecek uzun tarihi, süregelen önyargılara sığmayacak kadar geniş alanı, yüzlerce farklı dili içerisinde barındırması, yedi iklimi ve rengarenk kültürüyle ilgi çeken bir hazine olduğunu ifade etti. Afrika’nın köklü gelenekleri, animist kültürü ve inançları, kolektif yaşam stilleriyle müstakil bir çalışma alanı olduğunu söyleyen Yoldaş, Afrika kıtasının tarih ve kültürüyle objektif bir birim olarak uluslararası kaynaklarla birlikte kendi sözlü yazılı kaynakları da dahil edilerek incelenmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Debunking The Misconceptıons and Stereotypes in Analyzing Anything Africa(Afrika ile İlgili Herhangi Bir Şeyi Analiz Ederken Yanlış Kavramları ve Klişeleri Çözmek)

Oturumun son konuşmacısı Massaoud Hamani, “Debunking The Misconceptıons and Stereotypes in Analyzing Anything African(Afrika ile İlgili Herhangi Bir Şeyi Analiz Ederken Yanlış Kavramları ve Klişeleri Çözmek)” başlıklı bildirisini dinleyicilerle paylaştı. Hamani, kıtanın korkunç, barbarca ve insanlık dışı şeylerle karşı karşıya kaldığı bir gerçek olsa da, her Afrikalının kölelikle karşı karşıya kalmadığını belirtmenin önemli olduğunu, dahası, kıtanın sadece birkaç bölgesinin köleliği gerçekten deneyimlediğini, birçoğunun Afrika kıtasını tek bir ülke veya en iyi ihtimalle homojen bir varlık olarak görme eğiliminde olduğunu dile getirerek bazı insanların (bazen araştırmacılar ve hatta analistler) deneyimlerini bir Afrika ülkesinde genelleme hatasını sıklıkla yaptıklarını ifade etti. Medya ve üzgün, yetersiz beslenmiş çocukları yalvaran gözlerle gösteren iyi niyetli (ama zarar verici) yardım reklamları sayesinde, Batı'da hâlâ Afrika'nın fakir, çaresiz ve ‘birinin’ üstün yardımına muhtaç olduğu algısısının olduğunu belirten Hamani, dünyayı olumlu bir şekilde etkilemeyi istemek harika olsa da, bazen oraya gitmenin ve hayır işi yaparak Afrika'yı 'düzeltmenin' gerektiği şeklindeki bu görüşün aslında döngüyü devam ettirdiğini, Afrika ülkelerinin ihtiyacı olan yardım değil ticaret olduğunu aktardı.