Uluslararası “Yeni Dönem ve Afrika’nın Yükselişi” Kongresi 2. Gün 1. Oturum

Uluslararası “Yeni Dönem ve Afrika’nın Yükselişi” Kongresi’nin 2. gününde ilk oturumun başkanlığını Prof. Dr. Celalettin Yavuz gerçekleştirdi.

  1. Anasayfa /
  2. Tüm Faaliyetler
  3. /
  4. Kongre
SDE Editör | 14 Temmuz 2023
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Uluslararası “Yeni Dönem ve Afrika’nın Yükselişi” Kongresi’nin 2. gününde ilk oturumun başkanlığını Prof. Dr. Celalettin Yavuz gerçekleştirdi.

“Françafrique: “Sorunlu Bir İlişki’nin Dünü ve Bugünü”

Oturumun ilk konuşmacısı Dr. Temel Meri, “Françafrique: “Sorunlu Bir İlişki’nin Dünü ve Bugünü” başlıklı bildirisini sundu. Fransa, Orta ve Batı Afrika’da askeri birliklerinden bahsederek konuşmasına başlayan Meri, Mali ve Orta Afrika Cumhuriyeti ile başlayan sürecin Burkina Faso’da devam ettiğini, darbe sonrası iktidar değişikliği ve askeri hükümetin Rusya ile yakınlaşmasının, Fransız kuvvetlerinin geri çekilişini bir tür Fransa karşıtlığı gösterilerine dönüştürdüğünü ifade etti. 1950’lerin sonundan itibaren hız kazanan dekolonizasyon sürecinin bağımsızlığa ulaşmayı resmen ilan ettiğini, aynı yıllarda ise Fransa’da çalkantılı bir dönemin ardından V. Cumhuriyet’in kurulduğunu ve General Charles de Gaulle’ün devlet başkanlığı döneminin başladığını ifade etti. Bağımsızlık sonrası Fransa-Afrika ilişkilerini tanımlayan Meri, françafrique kavramının bu dönemin ürünü olarak ortaya çıktığını söyledi. Meri, kavramın, hem yeni Fransa’nın eski kolonileri ile bağlarını koruma hem de bazı Afrikalı liderlerin, ülkelerinin bağımsızlığını kazanmasından sonra Fransa ile ayrıcalıklı ve yakın ilişkileri sürdürme arzusunu nitelendirmek için kullanıldığını fakat tarihsel süreçte ekonomik, siyasi ve askeri yöntemlerin kullanılması ve sorunlu vesayet ilişkisinin devam etmesi nedeniyle françafrique’in zamanla aşağılayıcı bir anlamı ifade etmeye başladığına da değindi. Özellikle 1990’lardan sonra bu terimin, Fransa'nın eski Afrika sömürgelerinde ve kıtanın diğer bazı ülkelerinde neo-kolonyal dış politikasını kınama anlamında kullanıldığını da sözlerine ekledi.

Antik Mısır’da Renkler ve Psikososyolojik Etkileri

Oturumun ikinci konuşmacısı Abdullah Ünal, sunumunda “Antik Mısır’da Renkler ve Psikososyolojik Etkileri” konusunu ele aldı. Antik Mısır’ın medeniyetin bel kemiği olduğunu, Mısırın kendi döneminde teknolojiyi dünyanın geri kalanına göre çok ileride kullandığını söylerken sadece mavi renk özelinde bile, lapis lazuli taşının yeryüzünde az bulunması ve lojistik maliyetleri sebeplerinden dolayı, bu rengi kendilerinin çeşitli elementlerle oluşturmaya kalkıştıklarını ve dünyanın ilk sentetik boyasını üretmeyi başardıklarını ifade etti. Bu rengin daha sonra Mısır Mavisi olarak anıldığını, en özel duvar süslemelerinde, hükümdarların başlıklarında ve rönesans tablolarının içinde bile kullanılmaya başlandığını söyleyen Ünal, bu bağlamda ağır bir kültürel mirası beraberinde getiren Antik Mısır medeniyetinin renkleri buluş ve kullanım biçiminden yola çıkarak, temsil ettiği ifadelerin günümüze ulaşan etkilerini, hâkim olduğu coğrafyayı göz önünde bulundurarak inceledi. Ünal konuşmasında, bu renklerin günümüzde kullanım alanları örneklerine de yer verdi.

Akdeniz’i Kızıldeniz’e Bağlamak: Süveyş Kanalı Fikrinin Antik Dönem Kökenleri

Oturumun üçüncü konuşmacısı Semanur Özdemir “Akdeniz’i Kızıldeniz’e Bağlamak: Süveyş Kanalı Fikrinin Antik Dönem Kökenleri” başlıklı sunumuna, Süveyş Kanalı ve Akdeniz ile Kızıldeniz’in jeopolottik açıdan önemini anlatarak başladı. Bu bölgede bir kanal açma fikrini ortaya atan ilk Avrupalı olan Napolyon’un, bölgedeki antik dönemlerden kalmış kanal kalıntıları keşfederek bu fikre sahip olduğunu söyleyen Özdemir, kanalın II. Ramses döneminde yapıldığını en azından kalan parçalarından benzer bir kanal açıldığının da düşünüldüğünü ifade etti. Özdemir, Firavunlar kanalı olarak tarihe geçen bu kanalın Bubastis’ten (Tell Basta) çıkıp Timsah Gölüne oradan da Serapeum üzerinden Büyük Acı Göl’e bağlandığını dile getirirken kanal açılırken 120 bin işçinin ölmesine rağmen kanal projesinin yarıda bırakıldığını, muhtemelen Mısırlıların Kızıldeniz'in Nil'den daha yüksek olduğunu düşünmelerinden dolayı, denizin tuzlu suyunun Nil’in sularına karışacağı korkusundan yarıda bırakıldığını ifade etti. Özdemir sözlerini Akdeniz ile Kızıldeniz’i birbirine bağlama ve böylece ulaşımda kolaylık sağlama fikrinin yani Süveyş Kanalı Projesi’nin bizlere Eski Çağlardan miras kalan bir düşünce olduğunu göstermeyi amaçladığını belirterek bitirdi.

Etiyopya'nın Baraj İnşası ve Aşağı Akıştaki Mısır ve Sudan İçin Ekonomik Enerji Sorunları

Sultonov Saidsamadkhon Saidkamolkhonovich ise ikinci günün ilk oturumunda “Etiyopya'nın Baraj İnşası ve Aşağı Akıştaki Mısır ve Sudan İçin Ekonomik Enerji Sorunları” başlıklı bildirisini sundu. Saidkamolkhonovich, Afrika’nın, yeraltı zenginlikleriyle tanınmasına rağmen birçok bölgede su stresi yaşadığını dile getirirken hızlı demografik değişim ve yaklaşık 1,2 milyar nüfusla kıtanın, sınır aşan sulardan kaynaklı yönetişim konularında henüz bölgesel iş birliği ve uzlaşmaya sahip olmadığını belirtti. 2011'de başlayan Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nın (BERB) inşasıyla ortaya çıkan etkilere de değinen Saidkamolkhonovich, Etiyopya'nın Nil Nehri'nde yeni bir rol üstlenme hedefi, Sudan ve Mısır'ın tepkileri ve BERB projesinin barışçıl iş birliği veya çatışma potansiyeli konularını ele alırken BERB ve Nil Nehri çevresinde şekillenen jeopolitik konusunda da değerlendirmelerde bulundu.

Afrikalı Diplomatlara Türkçe Öğretimi Kapsamında Katip Projesi Üzerine Bir Değerlendirme

Oturumun son konuşmacısı Kübra Merve Taş, “Afrikalı Diplomatlara Türkçe Öğretimi Kapsamında Katip Projesi Üzerine Bir Değerlendirme” adlı bildirisini dinleyicilerle paylaştı. Yabancı uyruklu kamu görevlisi, akademisyen ve araştırmacıların Türkçe öğrenmesine ve ülkeler arası ilişkileri kuvvetlendirmesine etki eden Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB), "Kamu Görevlisi ve Akademisyenlere Yönelik Türkçe İletişim Programı" (KATİP) Projesi’nin özellikle Afrika’da görev yapan üst düzey diplomat ve diplomat adaylarının dikkatini çektiğini ve dünyayla ilişki kurmada ve kültürleri tanımada en önemli etken dil olduğunu anlatan Taş, dışişlerinde çalışan bireylerin farklı dil ve kültürlere aşina olması gerektiğini söyledi. YTB’nin yürütmüş olduğu misyona bakıldığında Afrika ülkelerinin gelişimini desteklediğini söyledi.

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA