Stratejik Düşünce Enstitüsü'nde "Yeni Dönem ve Afrika'nın Yükselişi" adlı uluslararası kongre gerçekleştirildi.
Dünyanın birçok ülkesinden diplomatların, akademisyenlerin ve uluslararası öğrencilerin katıldığı kongrenin ilk günü açılış ve protokol konuşmaları ile başladı.
Kongrenin açılış konuşmasını gerçekleştiren SDE Başkanı Doç. Dr. Güray Alpar, yaptığı konuşmada 8 bin yıl önce bir zamanlar sulak bir alan olan Sahra bölgesinin çöl haline dönüşmesinin Afrika kıtasında bir kopmanın başlangıcı olduğunu, bu kopmanın kıtanın diğer bölgelerinde de başka nedenlerle kendini hissettirdiğini bunun sonucunun ise zamanla bu ülkenin kaynaklarına el konulması ve bu çıkarlar adına hakkının yenmesi olduğunu, bugün baktığımızda dünyanın en fakir ülkelerinin bu kıtada yer almasının da büyük oranda bu yüzden olduğunu söylerken bakıldığı zaman Afrika’nın büyüklük yönünden dünyada Asya’dan sonra ikinci sırada olduğunun görüleceğini ifade etti. Alpar, Afrika'nın nüfus yönünden ikinci sırada olduğunu dile getirirken dünyanın en genç nüfusunun bu bölgede olduğunu, Afrika’nın kaynaklarının geleceğe yönelik bu avantajları destekleyecek nitelikte olduğunu yani sorunun kaynak eksikliği değil hak ettiği kaynakların kullandırılmaması sorunu olduğunu da sözlerine ekledi.
Kongrenin protokol konuşmaları bölümünde ise ilk konuşmacı olan ASBÜ Afrika Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Mürsel Bayram konu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde düzenlenen bu kongrenin Afrika'ya dair pozitif gündemin parçası olduğunu dile getiren Bayram, şimdiye kadar Afrika'nın olumsuzluklarına dair daha çok sorunlar gündeme getirildiğini halbuki Afrika'da var olan etnik sorunlar, egemenlik sorunları vb. gibi sorunların Afrika'ya has sorunlar olmadığını, Asya'da da örneğin Arakan sorunu, Keşmir sorunu gibi asırlık sorunların olduğunu, Latin Amerika'da da narko terör gibi sorunların olduğunu, İran BASK bölgesinde ETA gibi sorunlar olduğunu, Balkanlar'da, Avrupa'nın güneydoğusunda keza etnik sorunlarla çatışmalarla karşılaşılabildiğini yani Afrika'nın sorunlarının sanki Afrika'ya has sorunlar. gibi değil dünyanın sorunları gibi algılanması gerektiğini ifade etti.
Konferansın bir diğer konuşmacısı ise YTB Başkan Yardımcısı Murat Kazancı’ydı. 21. yüzyılda Afrika’nın büyük değişimler yaşadığını ifade eden Yıldırım, Afrika yüzyılı ile Afrika ülkeleri ile ilişkilerin geliştirildiğini, gerek insani yardımlarla gerekse eğitim programları aracılığıyla bu çalışmaların devam ettiğini, YTB Başkanlığı’na Afrika’dan yıllık ortalama 43 bin başvuru yapıldığını, her yıl 1000 öğrencinin burslandırıldığını, şuan itibariyle 15 bin öğrenciye burs sağlandığını ifade eden Kazancı, Türkiye’de eğitim alan Afrika ülkelerinden öğrenci sayısının ise 50 bin olduğunu ifade etti. Türkiye Bursları dışında Katip Programı, Afrika medya eğitimi, Afrika Yıllığı gibi programların da icra edildiğini ve medya eğitimi ile 50 Afrikalı medya temsilcisinin yetiştirildiğini sözlerine ekledi.
Kongrenin diğer bir konuşmacısı emekli büyükelçi Numan Hazar’dı. Konuşmasında Türkiye-Afrika ilişkilerinin tarihsel sürecinden bahseden Hazar, Osmanlı İmparatorluğu’nun aynı zamanda bir Afrika devleti olduğunu, Osmanlı Devleti’nin, Kuzey Afrika'nın sömürgeleştirilmesini engellediği gibi, o dönemde Cezayir, Tunus, Libya gibi çeşitli ülkelere Kuzey Afrika'daki ulusal kimliklerini verdiğini, Osmanlı Devleti’nin de Doğu Afrika'da sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı mücadele ettiğini ifade etti. Türkiye’nin her zaman Afrika devletlerinin özgürlüğünü desteklediğini dile getiren Hazar, süreç içerisinde ilişkilerin geliştirildiğini ifade ederek, Afrika'nın parlak bir geleceğe sahip olduğu hissine sahip olduğunu söylerek “Muazzam zengin doğal kaynaklar ve insan kaynakları ile Afrika kıtası için gerçekten çok iyi bir gelecek, parlak bir gelecek var.” dedi.
Diğer bir konuşmacı ise TİKA Başkan Yardımcısı Rahman Nurdun’du. Nurdun, konuşmasında Afrika’ya yönelik eşit ortaklık anlayışı ile uzun vadeli ve ortak gelecek inşa etmeyi hedefleyen Türkiye’nin ülkelerin kalkınma ihtiyaçlarını önceleyen, sürdürülebilir iş birliğine dayalı insan odaklı bir yaklaşım ortaya koyduğunu, bu kapsamda TİKA tarafından “Afrika sorunlarına Afrika çözümleri” prensibi ile hareket ederek kıtanın beşeri ve tabii kaynaklarına dayanan potansiyelinin gerçekleştirilmesine imkan sunan bir anlayışla sürdürülebilir kalkınmasına yönelik proje ve faaliyetler hayata geçirildiğini dile getirip Afrika’daki ilk ofisini 2005’te Etiyopya’da açan TİKA’nın, 15 yılda aktif ofis sayısını 21’e yükselterek kıtadaki faaliyet alanını genişlettiğini de sözlerine ekledi.
Diğer bir konuşmacı ise Zimbabwe Ankara Büyükelçisi Alfred Mutiwazuka’ydı. Büyükelçi Mutiwazuka, Afrika Kıta’sının her zaman yükselişte olduğunu, ancak şimdi hesaba katılması gereken bir güç olarak ortaya çıktığına inandığını, iddiasını ise kıtanın tarihi gerçeğine, son yarım asırda yaşadıklarına dayandırdığını ifade etti. Büyükelçi Mutiwazuka, konuşmasında Zimbabwe”yi “sömürgeciliğin boyunduruğundan çıkmakta olan ama iç işlerine hiç bitmeyen yabancı müdahalesiyle boğulmakta olan bir ülke” olarak tanımlayıp konu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Sömürgecilikten önce Afrika’nın, bir arada var olan ulus-devletler olduğunu, Kıtanın kültür, örf, adet, inanç, gelenek, yaşam biçimi, dil ve yönetişim açısından hiçbir dış etki olmaksızın kendi hızında büyüdüğünü, gelişen ve insanların ticaret yapmasına ve yaşamasına olanak tanıyan, iyi yönetilen toplulukların zengin bir geçmişine sahip olduğunu dile getirdi. Tüm olumsuzluklara rağmen, Afrika'nın kendisini bu sömürgeci esaretten kurtarmayı başardığını, dünyadaki kaderinin değiştiğini, dostlarını seçme ve ülkelerini yönetme şekillerine yapılan müdahalelere rağmen yükselmeye devam ettiğini belirtti.
Diğer bir konuşmacı ise Zambiya Ankara Büyükelçisi William Maıpambe Sıkazwe idi. Büyükelçi Sıkazwe konuşmasında, Afrika’nın yükselişinden bahsedildiğini ancak Afrika'nın neden daha önce değil de şimdi yükseldiği konusunu değerlendirdi. Sıkazwe, Afrika’nın birçok doğal kaynağı olduğunu ve Afrika’nın her şeyden önce sanayileşme yoluyla gelişmek zorunda olduğunu, bu yüzden Afrika’nın Türkiye gibi ülkelerle ortaklıklar için acele ettiğini çünkü Afrika'dan Türkiye'ye gelip Afrika'da sanayileşmeye yardımcı olan ve doğal kaynaklara değer katan endüstrilerin olmadığını ifade etti. Türkiye’nin Afrika’ya değer kattığını dile getiren Sıkazwe, Türkiye ile birlikte çalışıp, gelişmek istediklerini söyleyerek, konferansı organize edenlere de teşekkürlerini sundu.
Nijerya Federal Cumhuriyeti Ankara Büyükelçisi İsmail Yusuf Abba ise Libya, Sudan, Mali, Gine ve Burkina Faso'daki krizlere rağmen Afrika kıtasının, dünya için önemli bir merkezi olmaya devam ettiğini ifade ederek, Afrika kıtasına ABD, Çin, Fransa, Almanya ve hatta Türkiye’nin yoğun ilgi gösterdiğini ifade etti. Abba, küresel jeopolitikteki dinamik değişimler beklentisiyle, Afrika'nın muazzam potansiyellerinin dünyanın geri kalanı için büyük bir cazibe merkezi olmaya devam edeceğini belirtirken, Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün ise, Afrika'daki olumlu gelişmeleri belirlemek ve politika yapıcıların, araştırmacıların ve halk için entelektüel tavsiyeler sağlamak amacıyla ilgili tüm güncel değişkenleri incelemeye ve sorgulamaya devam edeceğine inandığını ifade etti.
Diğer İçerikler