Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Fas’ın Rüşvet Karşılığı İsrail ile Normalleştirilmesi

Bu yazı 14.12.2020 tarihinde yayınlanmıştır

Sinan TAVUKCU


Fas Krallığı’nın İsrail ile normalleşme anlaşması yaptığının ABD tarafından 10 Aralık’ta açıklanması gündeme bomba gibi düştü. Başta Filistin tarafı olmak üzere, pek çok İslam ülkesi resmi ağızlarından ve sivil toplum kuruluşlarından yapılan açıklamalarda bu anlaşmanın Filistin davasına ihanet olduğu vurgulandı.

Bilindiği üzere, İç ya da bölgesel problemlerini ya kaşıyıp-kanatıp çaresiz bırakarak ya da çözüme kavuşturma vaadi ile hedef ülkeyi kendi küresel menfaatlerine hizmet etmek üzere bir anlaşmaya razı etmek ABD’nin sıklıkla kullandığı bir yöntemdir.

Fas’ın İsrail ile normalleşme anlaşması bu yöntemin tipik bir örneğidir. ABD başkanı Donald Trump’ın ilan ettiği Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak ilan edildiği iddialı “Yüzyılın Anlaşması” projesi İslam dünyasında ciddi bir karşılık bulmamış yalnızca Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Sudan İsrail ile normalleşme anlaşması imzalamıştır. Trump, söz konusu projeye desteği artırmak üzere nasıl ki İsrail ile normalleşmeyi kabul etmesi karşılığında Sudan’ı Ekim ayında terörü destekleyen ülkeler listesinden çıkardıysa, bu defa Batı Sahrâ üzerinde Fas'ın hakimiyetini tanıyarak İsrail ile normalleşen dördüncü Arap ülkesi olmasını sağlamıştır.

Batı Sahrâ ihtilafını Fas lehine çözme vaadi, kendi halkı ve bütün bir İslam dünyası nezdinde ihanet suçlamasına maruz kalmayı göze alan Fas yönetimini İsrail ile normalleşme anlaşması yapmaya teşvik etmiştir.

ABD’nin normalleşme anlaşması açıklaması

ABD Başkanı Donald Trump, 10 Aralık günü twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Batı Sahrâ üzerinde Fas'ın hakimiyetini tanıdığımız bir bildiri imzaladım. Fas'ın ciddi, güvenilir ve gerçekçi özerklik teklifi, kalıcı barış ve refah için tek kalıcı çözümdür." ifadesini kullandı. Fas'ın 1777'de ABD'yi tanıdığını hatırlatan Trump, bu nedenle kendilerinin de Batı Sahrâ üzerinde Fas'ın hakimiyetini tanıdıklarını kaydetti.

Trump, twitter hesabından yaptığı açıklamada “Bugün tarihi bir dönüm noktasını daha geride bıraktık. İki büyük dostumuz İsrail ve Fas Krallığı tam diplomatik ilişkilerin kurulmasına yönelik uzlaşma sağladı. Bu, Ortadoğu’da barışın sağlanması için önemli bir adım” dedi.

Donald Trump ve Jared Kushner

Trump, Fas Kralı 6. Muhammed ile gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde de Batı Sahrâ üzerinde Fas'ın hakimiyetini tanıdığını bildirdi. Kral 6. Muhammed ile İsrail ve Fas arasında diplomatik ilişkilerin sürdürülmesi ve bölgesel istikrarın geliştirilmesi için ekonomik ve kültürel iş birliğinin genişletilmesi konusunda mutabık kaldı.

Beyaz Saray, ABD’nin Batı Sahrâ üzerinde Fas’ın egemenliğini tanıdığına dair bir bildiri metni yayınladı. Bildiride “ABD, Batı Sahrâ bölgesi de dahil olmak üzere Fas ile ekonomik ve sosyal kalkınmayı teşvik edecek ve Fas için ekonomik ve ticari fırsatları artırmak amacıyla Batı Sahrâ bölgesinde bulunan ed-Dahle’de bir ABD konsolosluğu açacak.” İfadeleri yer aldı. (https://turkish.aawsat.com/home/article/2677176/fas-da-i%CC%87srail-ile-normalle%C5%9Fiyor)

ABD Başkanı Donald Trump'ın Başdanışmanı Jared Kushner’de gazetecilerle yaptığı telekonferansta, "Fas ve İsrail, büyükelçilik açma niyetiyle bir an önce Rabat ve Tel Aviv'de irtibat ofisi kuracak." açıklamasında bulundu.

Fas, İsrail ile normalleşmeyi nasıl izah ediyor?

Kudüs Komitesi Başkanı da olan Fas Kralı 6. Muhammed, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'la yaptığı telefon görüşmesinde, Donald Trump ile gerçekleştirdiği telefon konuşmasının içeriğine ilişkin bilgi vererek, Filistin meselesini meşguliyetlerinin ön sıralarına koyan Fas’ın Filistin halkının meşru haklarını savunmadaki rolünden asla vazgeçmeyeceğini,  Filistin meselesinin kendileri için her zaman Batı Sahrâ meselesiyle aynı seviyede yer aldığını, ülkesinin iki devletli çözümü desteklediğini ve Filistin-İsrail müzakerelerinin nihai, kalıcı ve kapsamlı bir çözüme ulaşmanın tek yolu olduğunu söyledi. (https://www.aa.com.tr/tr/dunya/fas-krali-fas-filistin-halkinin-haklarini-savunmadaki-rolunden-asla-vazgecmeyecek/2073099)

Fas Kralı 6. Muhammed

Başkent Rabat'ta Adalet ve Kalkınma Partisi (PJD) genel merkezinde düzenlenen bir panelde konuşan Fas Başbakanı Sadeddin el-Osmani’de "Fas'ın genel olarak aldığı pozisyon Filistin davasını sürekli desteklemektir" diye açıklamada bulundu ve sözde yüzyılın anlaşması ve özellikle Kudüs'ün Yahudileştirilmesi çabalarına karşı olduklarını, daima reddettiklerini dile getirdi. (https://www.aa.com.tr/tr/dunya/fas-filistin-davasina-destegini-surdurecegini-duyurdu/2074321)

Ancak, İsrail ile normalleşmeye giden sürecin bir evveliyatı olduğu, Fas Dışişleri Bakanı Nasır Burita’nın Batı Sahrâ’nın Fas’a ait olduğunun kabulü karşılığında İsrail ile normalleşmenin alt yapısını oluşturduğu konusunda kanaatler oluşmuş durumda. ABD’li yetkililer ile yaptığı birtakım görüşmeler ile 2018 Eylül ayında Arjantin’de düzenlenen G20 Liderler Zirvesi’nde Netanyahu ile yaptığı gizli görüşmenin normalleşme aşamasına gelinmesinde önemli rolü olduğu iddia ediliyor.

Fas Dışişleri Bakanı Nasır Burita

Fas Dışişleri Bakanı Nasır Burita, Parlamentonun üst kanadı Danışmanlar Meclisinde Dışişleri, Sınırlar, Ulusal Savunma ve İşgal Altındaki Bölgeler Komisyonu'nda 2020 Şubat ayında yaptığı konuşmada, Amerikan yönetiminin ilk defa iki devletli bir çözüm önerisi sunduğuna değinerek barış için sarf edilen gayreti takdirle karşıladıklarını belirtmiş, açıklamalarına gelen eleştirilere ise “Filistinlilerden çok Filistinli olmaya gerek yok. Fas’ın öncelikli meselesi Sahrâ meselesidir” şeklinde cevap vermişti.

Yine, İsrail’de yayın yapan Kanal 13’e atfedilen bir habere göre İsrail, uzunca bir süredir ABD nezdinde bir takım lobi faaliyetlerinde bulunmaktaydı. Bu faaliyetlerin amacı, ABD'nin Batı Sahrâ’da bir konsolosluk açarak Fas’ın Sahradaki otoritesini tanımasını sağlaması ve bunun karşılığında Fas-İsrail ilişkilerinde normalleşme sürecine girilmesiydi. (https://www.aa.com.tr/tr/analiz/trumpin-sozde-baris-plani-ve-fasin-tutumu/1761997) Gelişmeler aylar öncesinde öne sürülen bu iddiaları doğrulamış durumda.

Rabat ve Tel Aviv arasındaki düşük düzeyli ilişkiler, 1993'te (Filistinliler ile İsrail arasında) imzalanan Oslo Anlaşması'nın ardından başlamış ancak 2.İntifada'nın başladığı 2002 yılında Fas İsrail ile ilişkilerini durdurmuştu.

Batı Sahrâ ve Polisario Cephesi

Batı Sahrâ, kuzeyinde Fas, kuzeydoğusunda Cezayir, doğu ve güneyinde Moritanya ve batısında Atlas Okyanusu’nun yer aldığı, 266.000 km2 yüzölçümlü, 2013 tahminine göre 570.866 nüfusun yaşadığı bir bölgedir. Batı Sahrâ halkı, çoğunluğu Sahrâvi olarak adlandırılan yerli halk ile Berberîler ve Araplardan oluşmaktadır.

https://islamansiklopedisi.org.tr/bati-Sahrâ

Batı Sahrâ, XVII. Yüzyılda Fas yönetimi altına girdi. XIX’uncu yüzyıl başlarından itibaren Fransa ve İspanya maden zengini Batı Sahrâ’ya ilgi duymaya başladı.

1900 yılında Fransızlar Batı Sahrâ’nın önemli merkezlerinden Aynisâlih’i işgal ettiler ve direnenlerden ileri gelenleri öldürdüler. Aynı yıl Tuvat’ı da işgal ederek Batı Sahrâ’yı idarî bakımdan üç bölgeye ayırıp Cezayir’deki Fransız generaline bağladılar. 1901 ve 1902 yılında Fas ve Fransa arasında yapılan protokollerle bölgede Fransız nüfuzu kabul edildi. Bu bölgeye İspanyollarda ilgi duyuyordu ancak İspanyolların gelişine karşı halkın ciddi mukavemeti oldu. Bölgenin Fransız kontrolüne geçmesinden sonra 1934’te Fransa ile İspanya arasında bir antlaşma imzalandı ve İspanya Moritanya’yı Fransa’ya, Fransa da Batı Sahrâ’yı İspanya’ya bıraktı.

İspanya Batı Sahrâ’da el-Uyûn şehrini kurup buradaki fosfat madenlerini işletmeye başladı, bölgede Avrupalı nüfusu arttırarak yerli halkı Fas’a doğru göçe zorladı. 1970’te el-Uyûn’da yapılan bir katliamla yerli nüfus eritilmeye çalışıldı ve halkın bir kısmı baskı karşısında bölgeyi terketti.

İspanyol idaresine yönelik ayaklanmalar başladı. İspanyol işgaline karşı mücadele vermek ve Batı Sahrâ’nın bağımsızlığını elde etmek amacıyla, 1970 yılında kısa adı Polisario Cephesi (Frente Popular para la Liberacion de Sakiet el-Hamray Rio de Oro) olan bir teşkilât kuruldu.

Fas’ın talebi üzerine 1975 yılında toplanan Uluslararası Adalet Divanı, Batı Sahrâ halkının "kendi kaderini tayin etme hakkı" olduğunu ilan etti. İspanya, Uluslararası Adalet Divanı kararına uygun olarak bölgede referandum yapmayı teklif etti ve çıkacak sonuca bağlı kalacağını taahhüt etti. Fas’ın o dönemki Kralı 2'nci Hasan'ın çağrısı üzerine 6 Kasım 1975'te 350 bin civarında Faslı, Batı Sahrâ'ya "Yeşil Yürüyüş" adında bir yürüyüş düzenleyerek bölgeye girdi. Bunun üzerine İspanya referandumdan vazgeçti.

14 Kasım 1975'te Madrid'de yapılan anlaşma ile İspanya Batı Sahrâ’dan çekilirken bölgeyi Fas ile Moritanya’ya bırakmayı kabul etti. Ancak Cezayir, bu antlaşmaya karşı çıkarak Batı Sahrâ’nın bağımsızlığı için çalışan Polisario Cephesi’ni destekleyeceğini ve askerî müdahalede bulunacağını açıkladı. Bu durum karşısında Fas birlikleri 1975 Aralık ayında bölgeyi işgal ederek el-Uyûn şehrine yerleştiler.

Polisario, 27 Şubat 1976'da Cezayir’de Sahrâ Arap Demokratik Cumhuriyeti (Sahara Arab Democratic Républic- SADC) adıyla sürgünde bir hükümet kurdu.

14 Nisan 1976’da imzalanan antlaşma ile Batı Sahrâ, Fas ve Moritanya arasında taksim edildi. Bölgenin kuzey kesimleri ve fosfat madenleri Fas’a, güney kesimi Moritanya’ya kaldı. Polisario Cephesi ile iki ülke arasında çatışmalar patlak verdi. Polisario gerillaları karşısında başarılı olamaması üzerine Moritanya 1978 yılında Batı Sahrâ’daki haklarından Polisario lehine vazgeçti. Bunun üzerine Fas Batı Sahrâ’nın tamamının kontrolünü üstlendi ve1980 yılında Batı Sahrâ'nın fosfat bakımından zengin güney topraklarını korumak için 1200 kilometre uzunluğunda bir güvenlik duvarı inşa etti.

Polisario Cephesi'ne bağlı silahlı milisler

1981’de Sahrâ Arap Demokratik Cumhuriyeti kırk beş ülke tarafından tanındı; ardından da Afrika Birliği Teşkilâtı’na kabul edildi, ancak Fas buna karşı çıktı.1983’te Adisababa’da yapılan Afrika Birliği toplantısında Batı Sahrâ’da referandum yapılması kararı alındıysa da uygulanmadı. Fas, Polisario Örgütü'nün "Batı Sahrâ Cumhuriyeti" olarak Afrika Birliği'ne üye olmasından sonra 1984 yılında birlikten çekilme kararı aldı. (2017’de tekrar üye oldu.)

1987’de Fas kuvvetleriyle Polisario kuvvetleri arasında yeniden çatışmalar başladı.

1988 yılı Fas’ın Batı Sahrâ konusunda diyaloğa daha açık olduğu bir yıl oldu. Cezayir’le kestiği diplomatik ilişkiler 16 Mayıs 1988 tarihinde yeniden kuruldu, iki taraf meselenin halk oyu ile çözümlenmesi konusunda anlaşmaya vardı. Ağustos 1988’de Fas ve Polisario ateşkes, mahkumların değişimi, mültecilerin idaresi, Fas güçlerinin çekilmesi, self determinasyon referandumunu içeren bir Birleşmiş Milletler önerisini kabul etti. BM, İspanyolların gidişinden itibaren Batı Sahrâ’yı “idaresi olmayan ülke” olarak kabul etmektedir.

29 Nisan 1991’de BMGK tarafından kabul edilen 690 sayılı karar gereğince, Batı Sahrâ’da 1992 yılında referandumu gerçekleştirmek üzere, BM Referandum Misyonu (MINURSO) kuruldu. BMGK kararı bölgedeki 16 yıllık iç savaşı sona erdirdi. Ancak, Fas’ın erteleme taktikleri ve BMGK üyelerinin statükoyu devam ettirmeyi menfaatlerine uygun bulmaları dolayısıyla bölgede bir türlü referandum gerçekleştirilemedi. Bu yüzden SADC’ın BM’ye üye olarak kabul edilmesini engellendi.

2007’de Fas ve Polisario Cephesi BM gözetiminde doğrudan görüşmelere başladı. Fas, BM'ye Fas egemenliği altında Batı Sahrâ'da "genişletilmiş özerklik" olması şeklinde bir öneride bulundu ancak referandum yapılmasını savunan Polisario Cephesi bu teklifi kabul etmedi.

BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, 2016 yılında Cezayir'in güneybatısında yer alan Tinduf bölgesindeki Batı Sahrâlı mültecileri ziyareti sırasında "İşgal altında bulunan topraklardaki Batı Sahrâ halkının kendi kaderini tayin hakkı için referandum düzenlenmesine çalıştığını" ifade etti ve Fas’ın tutumunu eleştirdi. Fas bu açıklamaya tepki olarak, BM’nin bölgedeki birimi MINURSO’nun sivil personelini sınır dışı etti ve askerî irtibat bürosunu kapattı.

Avrupa Birliği Adalet Divanı 21 Aralık 2016 tarihinde, Avrupa Birliği’nin Fas ile yaptığı ticaret anlaşma hükümlerinin Batı Sahrâ’ya uygulanamayacağı yönünde karar aldı. Bu karar AB bakımından “Batı Sahrâ’nın Fas’ın parçası olmadığının ilanı” şeklinde yorumlanmıştır.

Halen Batı Sahrâ’nın yaklaşık yüzde 75’i Fas’ın kalan kısmı SADC’ın kontrolü altındadır. SADC’ın resmî başkenti El-Ayun’un Fas’ın kontrol ettiği bölgede olması sebebiyle Tifariti şehri 2008’den bu yana SADC’ın geçici başkenti olarak kullanılmaktadır. SADC bölgesine göç edenlerle birlikte yaklaşık 100 bin Batı Sahrâlı, Fas tarafında ise yaklaşık 500 bin Batı Sahrâlı yaşıyor.

Sahrâ Arap Demokratik Cumhuriyeti bugüne kadar 85 ülke tarafından tanınmıştır. Bunlardan 40’ı ilişkileri geri çekmiş veya dondurmuştur. Toplamda 40 ülke ile SADC’nin ilişkisi olup, SADC’nin 18 ülkede büyükelçiliği bulunmaktadır.

Polisario Cephesi tarafından 21 Ekim 2020’de Batı Sahrâ-Moritanya sınırındaki Kerkerat sınır kapısının geçişlere kapatılması üzerine Fas askerleri 13 Kasım günü bu kapıyı ele geçirdiler. Polisario Cephesi Genel Sekreteri İbrahim Gali tarafından yapılan açıklamada Fas ile 1991 yılında varılan ateşkes anlaşmasının resmen iptal edildiği, bunun sonucunda halkın meşru haklarını savunmak için savaş eylemlerinin yeniden devrede olacağı açıklandı.

Sonuç

Batı Sahrâ meselesi, Modern Uluslararası Sistemin bütün boyalarının döküldüğü bir sorundur. BM Güvenlik Konseyi’nde Batı Sahrâ’nın kaderini belirlemek üzere referandum yapılmasına ilişkin 1991’de karar alınmasına rağmen BM Güvenlik Konseyinin daimi üyelerinin hegemonik menfaatlerini önceleyerek, bu karara destek vermemeleri ve çatışmalı statükonun devamından yana tavır almaları yüzünden referandum bugüne kadar yapılamamış, mesele sürüncemede bırakılmıştır.

BM kararı doğrultusunda Batı Sahrâ’nın kaderini tayin için referandum yapılması için çabaların gösterildiği, Fas’ın Batı Sahrâ’daki varlığının işgal olarak görüldüğü bir ortamda, ABD başkanı Trump’ın Fas’ın Batı Sahrâ üzerinde hakimiyetini tanıdığını ilan etmesi uluslararası hukukun açık ihlalidir. Birleşmiş Milletlerin kararını tek taraflı olarak tanımamadır.

ABD’nin İsrail ile normalleşme karşılığında tek taraflı olarak Batı Sahrâ üzerinde Fas'ın hakimiyetini tanıması, ölü doğan ve hiçbir geçerliliği olmayan ABD’nin Yüzyılın Anlaşması projesine güç vermeyeceği gibi, bölgede kaosun daha da derinleşmesine yol açacaktır. Bir yandan Polisario Cephesinin 29 yıllık ateşkesi sona erdirmesi, diğer taraftan Cezayir Başbakanı Abdelaziz Cerad’ın bu anlaşmanın ülkesini istikrarsızlaştırmayı amaçladığını söyleyerek siyonist varlığın sınırlarına dayanma teşebbüsü olarak değerlendirmesi bölgeyi istikrarsızlaştırma endişesini güçlendirmektedir.


Yararlanılan kaynaklar:

Batı Sahrâ maddesi, https://islamansiklopedisi.org.tr/bati-Sahrâ

Bayram, Mürsel, (2020) “Sahrâ Arap Demokratik Cumhuriyeti’nin Diplomatik Ontolojisi”, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1143753

Kavas, Ahmet, (2018) “Batı Sahrâ sorunu ve Afrika'nın güvenliği”, https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/bati-Sahrâ-sorunu-ve-afrikanin-guvenligi/1147826

Şemşit, Sühal, (2016) “Batı Sahrâ Sorunu ve Avrupa Birliği”, https://www.researchgate.net/publication/308765617_Bati_Sahrâ_Sorunu_ve_Avrupa_Birligi_Western_Sahara_

Conflict_and_the_European_Union