Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

“Fransa: Hazır Ol !!!!”

*Köksal Çiftçi

Fransa’da ilginç gelişmelerin ardı arkası kesilmiyor.

İşte bu konuda en son ve çarpıcı örnek.

Haftalık “Le Point” dergisi, internet sitesinde 27 Mart 2019 günü, bir özel haber yayınladı.

Haberin başlığı etkili. Görenin dikkatini esir alacak türden:

“Yeni terör saldırıları durumunda her iki Fransız’dan biri, ülkenin başına bir askerin geçmesinden yana olurmuş...”

Liberal sosyal iddiasıyla çıkan dergi haberini Odoxa araştırma şirketinin bir çalışmasına dayandırıyor.

Şubat ayında yayınlanan ve Fransa toplumunu temsilen 1002 yetişkin insanın sorulara verdikleri cevaplar gerçekten düşündürücü.

İşte o anketin çarpıcı sonuçları:

• Terör riskine karşı Fransızların yüzde 55 “özgürlükleri kısıtlayıcı yeni olağan üstü tedbirlere” olumlu bakıyormuş.

Tabi soruların ne kadar objektif ne kadar yönlendirici olduğunu bilmiyoruz.

Ancak şu bir gerçek: Batı’da terör denince İslam, terörist denince Müslüman akla geliyor.

Dolayısıyla “özgürlükleri kısıtlayıcı, olağanüstü yeni tedbirlerin” öncelikli hedef kitlesi belli.

Merak edilen ise, bu muhtemel uygulamalara “evet” diyenlerin bu bilinçle hareket edip etmedikleri.

• Her 10 kişiden altısının Fransa’ın teröre karşı “bir savaşın içerisinde” olduğunu düşünüyor

Tabi “savaş” tabiri hukuki anlamda kullanılıyor.

Hatırlayalım 16 kasım 2015 tarihinde, Fransa’yı sarsan o büyük eylemlerden üç gün sonra, dönemin Cumhurbaşkanı Françoiş Hollande Kongreyi toplamış (Ulusal Meclis artı Senato) ve “Fransa savaş halindedir” demişti.

Dolayısıyla “savaş halinde” ülkede “savaş hukukuna” başvurula bilirdi.

Nitekim, olağanüstü hal kararları ve hatta Hollande’in bizzat itiraf ettiği “fiziki anlamda ortadan kaldırmaya yönelik gizli istihbarat operasyonları” bu çerçevede alındı.

Peki bu savaş dili Batı ülkelerinde nasıl bir yankı buluyor?

-İşte Yeni Zelanda, işte Christ Church ( “Isanın Kilisesi” isimli bir kent) ve işte fanatik bir “hristiyan savaşçının” müslümanlara karşı yürüttüğü “savaş”,

- İşte her yerde yükselerek Avrupa Birliğini kurum olarak tehdit eden ırkçı popülist partiler

- İşte artan militarist ve otoriter eğilimler karşısındaLiberal Demokrasilerin Demokrasilerin düştükleri içler acısı haller.

Dönelim şu garip anketimize.

• Sorgulanan insanların yüzde 54’ne göre bu savaşta en güvenilir kurum Ordu olarak belirtilirken, Polis ve Yargıya güven yüzde 20’lerde kalıyor.
• Sadece yüzde 7’lik bir kesim Hükümet’e bu konuda güven duyuyor
• Siyasi eğimlere göre detaylandırmak gerekirse:

- Beklentilere uygun olarak aşırı sağcı Ulusal Birlik Partiler (Rassemblement National, Marine Le Pen) yüzde 71 oranında, asker kökenli “güçlü adama” fikrine net destek veriyor

- Söylemlerini gittikçe sertleştiren muhafazakar sağ Cumhuriyetçiler Partili (Les Républicains, Laurent Vauquiez) seçmenlerin desteği yüzde 58

- Askeri yönetim seçeneği diğer partilere göre Macron’un “Cumhuriyet Yürüyüşü Hareketinde” yüzde 25’e düşse bile bu oran, partinin sosyolojik tabanını göz önünde bulundurursak, yüksek sayılmalıdır.

Araştırmayı değerlendirmesi için “Le Point” dergisi Gazeteci Yazar Henri Vernet’in görüşlerine başvurmuş.

Fransa’nın en çok satan gazetesi “Le Parisien’in” Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı olan Vernet ilginç tespitlerde bulunuyor.

Siyasilerin savaş söyleminin halk tarafından kabullendiğini belirten Vernet insanların şöyle düşündüğünü vurguluyor: “..Madem savaştayız bu savaşı bir askerin yönetmesi daha mantıklı olacaktır.”

“Gelecek nesillerden çok gelecek seçimleri düşünen siyasetçi” marifeti desek yeridir.

“Generalim Ne Zaman El Koyacaksanız?”

Henri Vernet aynı zamanda “36. Madde” isimli bir kitabın yazarı.

Ayrıca ve dikkatle üzerinde durulması gerek kurgunun özeti şöyle:

2020 Ocak ayında, yeni bir terör dalgasından sonra, Fransız banliyölerinde isyanlar koparken bir taraftanda aşırı sağ gruplar çatışmalara dahil olurlar.

Çaresiz kalan Cumhurbaşkanı Anayasının 36. Maddesini yürürlüğe koyar ve kudretli bir generale tüm yetkileri verir.

Kitabın çok “tuhaf” bir yönü ise kudretli general karakterinin, daha önce burada bahse ettiğimiz, Emmanuel Macron’un görevden aldığı (Eski Genel Kurmay Başkanı) General De Villiers’ye bire bir benzerliği.

Tarif edilen kişinin General Pierre De Villiers olduğunu vurgulayan yazar bunun bir tesadüf olmadığını söylüyor.

Generalin kitaplarının “imza günlerinde” oluşan uzunca kuyruklara dikkat çeken gazeteci yazar Vernet şunları ekliyor:

“Çok sefer, “generalim ne zaman el koyacaksınız yönetime?” benzer cümlelere, şahit oluyorum. Asker, olağanüstü bir popülariteye sahip.”

Bu General De Villiers neyin nesidir diyesi geliyor insanın.

- Bir bakıyorsun Sarı Yeleklilerin talepleri arasında onun ismi çıkıyor.

- Bir bakıyorsun değişik romanlarda birinci karakter, dergilerde kapak, gazetelerde makale, proğramlarda konuk...
- Birde bakıyorsun üste üste kitaplar çıkarmış, imzalar, konferanslar ve yurt gezileri düzenliyor.

Zira bir askerin bu kadar ön plana çıkması ya Üçüncü Dünya Ülkelerinde yada Üçüncü Dünyadan paçayı kurtarmış ama henüz Birinci Dünya’ya ulaşmamış ülkelerde rastlanır.

Üstelik Fransa gibi askere yüksekten bakan bir kültürel alt yapısı olan bir memlekette.

Komedyen Pierre Desproges şöyle ifade ediyordu bu yaklaşımı:

“Aptal insanlar için çok ümitsiz olmaya gerek yok: kısa bir beden eğitimiyle onları asker yapabiliriz.”

Yoksa bu emekli arkadaşın en güzel ve verimli yılları daha önünde midir?

Görünen o ki Pierre De Villiers’nin omuzlarına göre en sert kumaştan bir elbise biçiliyor derin odalarda, usta ellerce.

Nasıl olur demeyin.

Yukarıdaki anket halkın otoriter bir rejimi kabullenmeye hazır olduğunu gösteriyor.

Geriye kalıyor “Allah vergisi” bir iki tane DEAŞ menşeli saldırı.

Arkasında düzgün bir medyatik operasyon ve buyrun size “elverişli bir ortam.”

“Yakılan yıkılan Fransa Edebiyatı”, beklentilerin odağına, De Gaulle veya Napolyon mitolojisini andıran bir “Kurtarıcı Kahraman” figürünü koyacaktır.

O vakit “haydi Generalim, iktidara ne zaman el koyacaksınız” çağrılarını duyma vakti olacaktır.

Durduk yerde çıkan bu tür anket, araştırma, roman..vs insanın şüpheci nöronlarını ister istemez harakete geçiriyor.

Kaçınılmaz olarak bin yıllık “yumurta mı tavuktan, tavuk mu yumurtadan” suali kafayı kurcalıyor.

Daha net ifadeyle:

Terör eylemlerinden dolayı mı Ordu, yoksa Ordu için mi terör eylemleri?