İşte Osman Atalay'ın kaleme aldığı o yazı;
Balkan ülkeleri, Osmanlı döneminde, barış ve refah içerisinde yaşarken bugün Avrupa, Amerika ve Rusya’nın tahakkümü altında bulunuyor.
Türkiye, son 15 yıldır bölge halkıyla daha yakın olma fırsatını yakaladı.
Balkanlar’da yaşayan dindaş ve soydaşlarımızın Türkiye’den çok ciddi beklentileri var.
TİKA’nın 2. Balkanlar Buluşması çok önemliydi.
Türkiye’nin Balkanlar politikası Yugoslavya’nın dağılması süreciyle birlikte 25 yıldır bölge halklarıyla daha yakın olma fırsatını yakaladı.
Bu süreçte Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nın (TİKA), Stratejik Düşünce Enstitüsü (SDE) ile birlikte geçen hafta Ankara’da 2. Balkan Buluşması gerçekleştirmesi, zamanlama ve içerik olarak çok anlamlıydı.
16 Balkan ve Doğu Avrupa ülkesinden 500 bilim adamı, akademisyen, din adamı, siyasetçi, sivil toplum kuruluşu temsilcisi ve yabancı basın mensuplarının bir araya getirilmesi Türkiye’nin Balkanlar’daki potansiyel etkisini gösteriyordu.
TİKA’nın önemli diplomasi hamlesi olan buluşma, sadece Balkanlar ve Doğu Avrupa ülkeleri değil, Litvanya, Slovenya, Romanya, Hırvatistan, Macaristan, Bulgaristan ve Yunanistan gibi ülkelerden gelen temsilcileri de aynı masa etrafında buluşturdu.
Balkanlar’ın tarihindeki önemli dönüm noktaları ve getirdiği değişikliklerin bugüne miras bırakılan problemlerin çözümü masaya yatırıldı.
Katılımcıların çoğu Balkanlar’ın bugün en temel problemine işaret ettiler.
Özellikle katılımcıların profili çok iyi idi, akademik siyaset ve din adamlarının seçiminde titiz davranılmış.
Katılımcılar iki gün boyunca,
“Çok dinli ve kültürlü olan Balkan toplumu, bir arada barış içinde yaşama kültürüne odaklanmalıdır” cümlesinin özellikle altını çizdiler.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu’nun da programa katılması, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Balkanlar’a verdiği değeri göstermesi açısından çok önemliydi.
Bölgenin sorunlarına yönelik olarak son 20 yıldır yapılan en önemli organizasyonlardan biriydi.
Balkanlar’ın TİKA ile buluşması katılımcılara moral ve ümit verdi.
Hem genel olarak dünya siyasetinde Balkanlar’ın yerinin belirlenmesi hem de Türkiye’nin, Balkanlar politikası için Balkan Stratejik Planı’nın çıkarılabilmesine yönelik düşüncelerin paylaşılıp tartışıldığı buluşmada, 100 yıldır aynı bölgede yaşayan ancak ilk defa aynı masa etrafında bir araya gelen Balkanlıların olması, programın önemini ve bölgeye olan etkisini gösteriyordu.
Programda, konuşmacıların özellikle ortak sorun olarak Balkan toplumunun bir arada yaşama kültürü ile ekonomik istikrar konusuna vurgu yapmaları ve bunların bölgede barışın teminatı olduğunun altını çizmeleri önemliydi.
Bugün ekonomik istikrarsızlık nedeniyle Balkanlar’ın genç ve dinamik nüfusunun göçe zorlanması en büyük problemlerden biridir.
Balkanlar’ın, Türkiye’den beklentisi ise çok fazla, burada bize büyük görevler düşüyor.
Konuşmacıların, Osmanlı’nın Balkanlar’daki barış ve güvene dayalı politikalarından sık sık örnek vermeleri AB sürecinin bölge halklarının sorunlarına hâlâ karşılık veremediğinin somut göstergesiydi.
Bu kapsamda, Macaristan’daki Dunaujvaros Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Falus Orsolya Fruzsina, Osmanlı döneminde Balkanlar’da, Ortodoksların, Katoliklerin ve farklı dinlerdeki insanların bir arada yaşadığını, modern Avrupa’da bu çok kültürlülüğe başka hiçbir yerde rastlanmadığını söyledi.
Bulgar akademisyen ve siyasetçi Stoyan Ivanov Dinkov da İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki sürecin, Bulgaristan’daki Türk ve Müslümanlar için çok acı tecrübelere sahne olduğunu belirtti.
Bulgaristan’daki Türklerin, kimliğini kaybederek tek tipleşmesini, Bulgar, Komünist ve Hristiyan olmasının amaçlandığını anlatan Dinkov, Komünist rejimin, bütüncül politikalarla Müslüman topluluğun ortadan kaldırılmasını hedeflediğini, bölgedeki diğer rejimlerden daha sert ve acımasız olduğunun altını çizdi.
Dinkov, 21. yüzyılda yakalanan barış ortamının devam etmesi için Balkanlar’da ve Türkiye’de istikrarın devam etmesi gerektiğini vurguladı.
Buluşma, Balkanlar’daki sorunların belirlenmesi, çözüm için gerekli adımların neler olduğunun tespit edilmesi ve yeni yol haritası çizilmesini sağladı.
Bu çerçevede TİKA Çalıştayı’nın Türkiye’de, Balkan politikalarımızın hükümetler, kurumlar politikasından ziyade devlet politikası olarak algılanmalı ve çalışmalarımızın bu yönde yapılması fikrini güçlendirmiş oldu.
TİKA Başkanı Dr. Serdar Çam’ın böyle bir toplantıyı üstlenip gerçekleştirmesi takdire şayandır.
Balkanlar Masası Şefi, Dr. Mahmut Çevik ve Balkan Masası uzmanlarının heyecanı ve enerjileri TİKA’nın Balkanlar için ne kadar önemli bir kurum olduğunun ispatıydı.
Bu Önemli Çalıştaya destek veren başta Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkanı Muhammed Savaş Kafkasyalı’ya ve tüm SDE temsilcilerine teşekkürler..
Katılımcıların kahir ekseriyetinin Balkanlar’a hizmette kusursuz çalışma yürüten ve kalıcı etki bırakan TİKA’nın vizyonu, hedefi, projeleri ile doğru yolda olduğunu teyit etmeleri çok önemliydi.