Gökberk DURMAZ

Gökberk DURMAZ

Tüm Yazıları

Latin Amerika, Türkiye ve Gelişen İlişkiler

30 Mart 2021, Sal
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Türkiye’nin Latin Amerika ile diplomatik ilişkilerinden bahsetmek için, 19.yüzyıl Osmanlı dönemine uzanmamız gerekir (1860’dan I. Dünya Savaşı sonuna kadar); Türk Dışişleri’nin resmi notlarına göre adı geçen dönemde, Osmanlı İmparatorluk coğrafyasından Latin Amerika’ya pek çok göç dalgası yaşanmıştır. Dolayısıyla, Osmanlı Devleti ve Latin Amerika arasındaki diplomatik ve konsolosluk temasları o dönemlerden başlamıştır.

Devamında, 1923 yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasından üç yıl sonra 1926’da Şili genç cumhuriyeti tanıyan ilk Latin Amerika ülkesi olmuştur.  Bu tanımadan hemen dört yıl sonra Türk Devleti Şili’nin başkenti Santiago’da ilk büyükelçiliğini açmıştır.

Ancak diplomatik ilişkiler 1990’lara kadar durağan bir seyir izlemiştir. 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Latin Amerika’ya en üst düzeyde resmi ziyaret gerçekleştiren ilk cumhurbaşkanı olmuştur. 1995 yılında gerçekleşen bu ziyaret Arjantin, Brezilya ve Şili’yi kapsamıştır.

Yakın tarihimize geldiğimizde, 2018 yılında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Latin Amerika’ya cumhurbaşkanı düzeyinde bir ziyaret gerçekleştirerek; Latin Amerika ile ikili ve çok taraflı ilişkilerimizi geliştirmeye devam edeceğimizi ve Türkiye’nin bu konuda açık bir politika izlediğini vurgulamıştır.

İNCELEME

Yukarıdaki bilgiler ışığında Latin Amerika–Türkiye ilişkilerinin gelişme sürecinde olduğunu söyleyebiliriz. Ancak daha somut ve kesin bilgileri yetkili bir ağızdan dinlemek için, Türkiye Cumhuriyeti La Paz (Bolivya) Büyükelçisi Serap Özcoşkun ile iletişime geçtik. Yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, Türkiye ve Bolivya arasındaki diplomatik ilişkiler Mart 2018’de Türkiye’nin, La Paz Büyükelçiliği’ni açması ile başlamıştır. 

Latin Amerika’daki üç yılının ardından, Büyükelçi Özcoşkun; Boliyva makamları ile diplomatik ilişkilerin çok olumlu ve verimli olduğunu belirterek Bolivya ile ikili ticaretimizin artan hacmine vurgu yapmıştır.

Öte yandan Büyükelçi Özcoşkun; Türkiye ile Latin Amerika ilişkilerinin coğrafi mesafeler nedeniyle uzun yıllar sınırlı bir çerçevede kaldığını ifade etmiş, ancak son on yılda Türkiye’nin bölgedeki diplomatik temsilcilik sayısını 17’ye çıkardığının altını çizmiştir. Türkiye, Latin Amerika’daki en son diplomatik temsilciliğini Uruguay’ın başkenti Montevideo’da açmıştır.

Latin Amerika’daki Türk Algısı:

1990’ların sonunda Türk şarkıcı Tarkan’ın “Şımarık” isimli şarkısı, tüm Güney Amerika’da Türkiye’nin tanınırlığı konusunda çok etkili olmuş ve listelerin üst sıralarında yer almıştır.  Uzun süren bir sessizliğin ardından, “Binbir Gece” isimli Türk TV dizisi 2014 yılında Şili’ye ulaşmış ve Latin Amerika’da büyük bir beğeni ile karşılanmıştır. 90’lı yıllarda Latin Amerika (Brezilya) “pembe dizilerinin” önemli bir izleyici kitlesi olan Türkiye’nin, böyle bir kültürel diplomasi faaliyeti ile kendini göstermesi dünya kamuoyunun da ilgisini çekmiştir. Bu başarıyı “Fatmagül” ve “Ezel” gibi Türk TV dizileri takip etmiştir.

Latin Amerika’daki Türkiye’nin kültür endüstrisine ait başarılarının yanı sıra, ekonomik ve sosyal ilişkilerdeki yükselişi de dile getirmemiz gerekir.  Bu konuda, Büyükelçi Özcoşkun Türkiye’nin kültürel tanınırlığı ile birlikte ticari ve sosyal ilişkilerinin de arttığını ve bu durumun kültürel değişim ve turizm gibi yeni pek çok potansiyeli de barındırdığını ifade etmiştir.

Latin Amerika- Türkiye Ekonomik İlişkileri:

2000 yılında 1 milyar dolar civarında seyreden Türkiye-Latin Amerika ticari ilişkileri, 2016 yılına geldiğimizde 8 milyar doları buldu. 15 yıl içerisinde katlanarak artan bu rakamlar sadece mevcut durumu göstermekle kalmıyor, ikili ticari ilişkilerin potansiyeli hakkında da fikir sahibi olmamıza olanak sağlıyor.

Bu katlanarak artan ticari potansiyelde, Latin Amerika ülkeleri ve Türkiye arasında son yıllarda art arda imzalanan serbest ticaret anlaşmalarının önemi yadsınamaz bir gerçektir. Buna ek olarak, TİKA’nın Meksika ve Kolombiya ofislerini açarak ilişkilerin gelişmesine sunduğu katkıları da gözden kaçırmamak gerekir.

İlaveten, Latin Amerika ülkeleri ve Türkiye arasında vize muafiyetleri, kapıda vize, elektronik vize gibi turistik ya da iş amacıyla yapılacak seyahatleri kolaylaştıran adımlar da sürece etkin bir şekilde katkıda bulunmaktadır.

Önemle altını çizmemiz gereken bir diğer husus ise, Latin Amerika ülkeleri ve Türkiye’nin ekonomileri birbirlerini yalnızca yeni pazarlar olarak görmemekte, dahası bu ekonomiler birbirlerinin tamamlayıcısı kaynaklar ihtiva etmektedirler.

SONUÇ ve ÖNERİLER

Türkiye’nin, Latin Amerika ve Karayipler coğrafyası ile ilgilenmesinin ekonomik nedenlerinin yanı sıra pek çok stratejik nedeni vardır. Karşılıklı anlayış çerçevesinde kurulacak güçlü bağlar, iki coğrafyanın da üçüncü ülkelere bağımlılığını azaltacaktır. Ancak henüz bu konuda atılması gereken pek çok adım vardır, çünkü potansiyel çok büyüktür. Coğrafi uzaklıklara rağmen, ortak noktada buluşulacak pek çok fırsat vardır.

Arjantin Uluslararası Çalışmalar Merkezi (CAEI) uzmanı Ariel González Levaggi, Tükiye’nin Latin Amerika’dan ithal ettiği ürünlerin çoğunun ham madde olduğunun altını çizmiştir ki, bu da hızla sanayileşen Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu en önemli şeydir.

Öte yandan, Türkiye’nin bölgeye ihracatının çoğu ise, orta-alt teknoloji ürünleridir. Örneğin, otomobil parçaları, tekstil ürünleri sentetik fiber vs. Gonzales, Türkiye tarafından ihraç edilen ürünlerin yakinen izlenmeye devam edeceğini söylemiştir.

Ancak, son yıllarda yaşanan tüm bu artışlara rağmen, Latin Amerika hala Türkiye’nin toplam dış ticaretinin %1,8’ini oluşturmaktadır ve hiçbir Latin Amerika ülkesi, Türkiye’nin ana ticari ortaklarından birisi henüz olamamıştır.

Mustafa Kemal Atatürk, bütün insanlığı tek bir vücuda benzetmiş, farklı milletleri ise bu vücudun işleyen organlarına. Bu bağlamda coğrafi uzaklıklar karşılıklı ilişkilere olan ihtiyacın önüne geçmemektedir. Bilakis, henüz keşfedilmemiş ya da mevcut potansiyelinin çok altında seyreden ilişkilerin kapsamını geliştirmek gerekmektedir.

Büyükelçi Özcoşkun’un da altını çizdiği üzere, iki coğrafyayı birbirine bağlayan THY’nin faaliyetleri çok önemlidir ve uçuş noktalarını daha da arttırarak bu ilişkilere en etkili katkılardan birisini sunması beklenmektedir. Çünkü, özellikle pandemi sonrası dönemde ulaştırmanın önemi daha da artacaktır.

Diğer bir yandan, Türkiye’nin Latin Amerika’ya olan kültürel etkileşimini arttıracak projelerin desteklenmesi bu süreçte devamlılık gerektiren önemli husustur. Çünkü kültürlerarası etkileşim günümüzde görsel medya üzerinden insanlık tarihinde hiç olmadığı kadar hızlı bir gelişme kaydetmektedir. Bunun yanı sıra, kültürel etkileşimlerle Türkiye’yi tanımaya başlayan Latin Amerikalıların, artan THY seferleri ve uçuş noktaları ile ülkemize ulaşması gittikçe kolaylaşmaktadır. Vize kısıtlarının karşılıklı esnetilmesi bu konunun en önemli tamamlayıcısıdır.

Sonuç olarak, coğrafi uzaklıkların engel olamadığı artan Türkiye-Latin Amerika ilişkileri, soğuk savaş döneminde birtakım uluslararası güç odakları arasında sıkışmış iki bölge milletlerinin yararına olacaktır. Bu yüzden, Latin Amerika-Karayipler’in öncelik sırası yukarılardan hiç inmemelidir.

 

Bu site içeriğinin telif hakları Stratejik Düşünce Enstitüsü’ne ait olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca kaynak gösterilerek kısmen yapılacak alıntılar dışında önceden izin alınmaksızın hiçbir şekilde kullanılamaz ve yeniden yayımlanamaz. Bu sitede yer alan SDE'nin kurumsal bilgileri ile SDE Akademik Personeli'nin çalışmaları dışındaki diğer görüş ve değerlendirmeler, yalnızca yazarının düşüncelerini yansıtmaktadır; SDE'nin kurumsal görüşünü temsil etmemektedir.

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA