Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Güney Afrika-Rusya ve Çin Ortak Tatbikatlarının Anlamı

  Bu yazı 26/01/2023 tarihinde yayınlanmıştır.

*Doç.Dr. Güray ALPAR / SDE Başkanı

 

Afrika kıtasının birçok bakımdan önemini giderek artırdığı görülüyor. Afrika’nın bu jeostratejik öneminin Çin ve Rusya’da farkında. Bu bölgelerde faaliyette bulunan Batılı ülkeler, sömürgeci geçmişleri ve bu dönemdeki uygulamaları nedeniyle bariz bir dezavantaja sahip ve giderek belirgin hale gelen bir zemin kaybı yaşarken, Çin ve Rusya belirgin bir sömürgeci geçmişlerinin olmaması ve bu bölgelere olumlu yaklaşımları nedeniyle daha kolay iş birlikleri gerçekleştiriyor. Üstelik geçmişte ideolojik farklılıkları nedeniyle rekabet halinde olan Çin ve Rusya, içinde bulunduğumuz dönemde birçok alanda birlikte hareket edebiliyor. Rusya’nın Soğuk Savaş Dönemi ertesinde ideolojik yaklaşımı terk etmesi, Çin’in ise bölgeye “barış içinde birlikte var olma” ve “yanımda dur kazan” prensipleriyle yaklaşımı olumlu sonuçlar veriyor. Çin Afrika çapında en geniş dış temsilciliği bulunan ülkelerden birisi ve imzaladığı geniş kapsamlı ekonomik anlaşmalarla öne çıkıyor. Diğer taraftan oluşturduğu sivil toplum kuruluşları ve araştırma merkezleriyle de iş birliğini kültürel boyuta taşımayı başarıyor.

Afrika kıtasının güney uç bölgesinde yer alan ve Hint Okyanusu ile Atlas Okyanusuna kıyısı bulunan Güney Afrika Cumhuriyeti 60 milyonu aşan nüfusu, 1.219.912 km2 yüzölçümü ve sahip olduğu kaynaklarıyla Afrika’da dikkat çeken bir ülke. Ülkenin jeopolitik konumunun önemi tartışılmaz.  Askerî açıdan yapılabilecek bir değerlendirmede ise Mısır, Cezayir, Nijerya ile birlikte kıtanın askerî açıdan en güçlü ilk 4 ülkesi arasında yer alıyor.

Serbest piyasa ekonomisi uygulayan Güney Afrika, gelişmekte olan bir Pazar olarak da özellikle Sahra-altı Afrika ülkeleri için bir örnek ülke konumunda olup, ekonomisi mevcut durumu ile gelişmiş ülkelerden büyük ilgi görmektedir. Bunun bir sonucu olarak Güney Afrika 2011 yılından bu yana BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti ekonomilerini kastetmek için kullanılmaktadır) üyesidir. Bilindiği gibi bu ülkeler 3.5 milyara yakın nüfusu (Dünya nüfusunun %40’dan fazlası) ve dünya üzerinde üretilen tüm mal ve hizmetlerin değerinin neredeyse %25’e yakın bölümünün üretimini oluşturması nedeniyle, bulundukları alanlarda bölgesel ilişkiler üzerinde önemli nüfuz potansiyeline sahip ülkeler olarak bilinmektedir. 2013 yılında bu ülkelerin, Güney Afrika’nın Durban şehrinde düzenlediği zirvede, Batılı ülkelerin egemenliğindeki uluslararası finans kuruluşlarına rakip olabilecek bir finans kuruluşu oluşturmaya karar vermeleri sürpriz bir etki yaratmıştı ve yine bu ülkelerin 2050’lere doğru bu konumlarını daha da ileriye taşıyacağı değerlendirmeleri yapılmaktadır (Geçtiğimiz günlerde BRICS ülkeleri arasında yer alan Latin Amerika ülkesi Brezilya’nın komşusu Arjantin ile ortak para birimine geçmek için hazırlık yapmaya başlaması da bu girişime paralel bir çalışma olarak değerlendirilebilir. Girişimin daha sonra diğer Latin Amerika ülkelerine de yayılması hedefleniyor).

Güney Afrika’nın bölgesel ağırlığının bir gereği olarak, birçok alanda giderek daha bağımsız bir dış politika izlediği göze çarpıyor. Bu ise bölgede geçmişten beri etkili olan ve bu etkisini ülkenin bağımsızlığını kazanmasından sonra da devam ettirmek isteyen güçlerin tepkisine neden oluyor. Bu ülkeler zaman zaman ellerindeki argümanları tehdit amaçlı kullanmaktan da çekinmiyor. Bunun en görünür örneği, geçtiğimiz yıl, ülke yararına farklı seçenekleri değerlendirmek isteyen ülkenin Cape Town şehrindeki parlamentosunun tehdit amaçlı ardı ardına iki kez yangına maruz kalması. Ancak bütün bu baskı ve tehditlere rağmen Güney Afrika Cumhuriyeti yöneticilerinin, birçok konuda kendi belirledikleri şekilde hareket etmekte ısrarcı oldukları da görülüyor. Bu konu özellikle Rusya’ya karşı uygulanan yaptırımlarda kendisini gösteriyor. Geçtiğimiz yıl ekim ayında, Rus oligark Alexei Mordashov’a ait lüks bir yatın Cape Town’a yanaşmasına izin verilmesi buna bir örnek olarak gösterilebilir. Konuyla ilgili olarak Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa’nın sözcüsü Vincent Magwenya, “Güney Afrika’nın ABD ve AB tarafından uygulanan yaptırımlara uyma konusunda yasal bir yükümlülüğü yok ve Batının yatırımlarına uymak için herhangi bir neden görmüyoruz” açıklaması yapıldı. Diğer yandan hükümet şimdiye kadar doğrudan Rusya’yı eleştirmekten kaçındı ve BM’de işgali kınayan oylamalarda çekimser kaldı.

Doğal olarak Güney Afrika, bu kararlarının bedelini de ödüyor ancak bu olaylar hükümetin kararlılığını etkilemiyor.  Bunlardan en önemlisi ülkede yaşanan elektrik kesintileri. Geçtiğimiz yıl elektrik hatlarına yapılan sabotajlar nedeniyle, dağıtım noktalarının korunması için askerlerin görevlendirilmesi kararı alınmıştı. Durum öylesine sıkıntılı bir safhaya erişti ki, sırf bu yüzden Afrika Ulusal Kongresi (ANC) Başkanı Cyril Ramaphosa, Dünya Ekonomik Forumu'nun (EEF) Davos'taki yıllık toplantısına yapmayı planladığı ziyareti iptal etmek zorunda kaldı. Ülkedeki elektriğin %90’ını üreten devlete ait elektrik şirketi de giderek artan elektrik kesintilerinden dolayı halkın öfkesine neden oluyor. Sokaklar aydınlanmıyor, trafik ışıkları çalışmıyor, demiryolu ulaşımı etkileniyor, kesinti nedeniyle gıdalar çürüyor ve gıda fiyatları artıyor. Bazı yerlerde halk protesto için gösteriler düzenliyor. Tabi yüzyıllar süren sömürgeciliğin ertesinde, kendi imkanlarıyla ayakta kalmaya ve ülkeyi kalkındırmaya çalışanlara karşı sömürgeci söylemleriyle hareket edenler her türlü gelişme çabasını engellemeye devam ediyor.

Kesintiler nedeniyle tepkilerin zirveye ulaşmasının bir diğer nedeni de daha öncesinde çok sayıda ikili anlaşma ile protokolün yapıldığı Rusya’nın Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’un, 23 Ocak 2023 tarihinde Güney Afrika Cumhuriyeti’ne yapmış olduğu resmi ziyaret ve bunun ertesinde, Güney Afrika, Çin ve Rusya’nın 17-27 Şubat 2023 tarihleri arasında ortak bir deniz tatbikatı yapacaklarının ilan edilmiş olması. Doğal olarak, böylesi kritik bir dönemde böylesi bir açıklamanın yapılmış olması ülkede bazı odakların harekete geçmesine yetiyor. Güney Afrika'yı 1948-1994 yılları arasında yöneten beyaz ırkçı apartheid rejimine karşı mücadeleye önemli katkılara sağlayan Rusların, Güney Afrikalı liderlerle geçmişe dayalı derin ilişkileri mevcut.

Lavrov, ABD Hazine Bakanı Janet Yellen'ın ABD ile bağları güçlendirmek için kıtaya yaptığı uzun bir gezinin parçası olan Güney Afrika'ya gelişinden bir gün önce ülkeyi ziyaret etti. Lavrov’un ziyareti ABD tarafından da eleştirildi. Beyaz Saray Basın Sekreteri Karine Jean-Pierre, "Rusya Ukrayna'ya karşı acımasız bir savaş yürütürken ABD'nin Rusya ile birlikte hareket edilmesi konusunda endişeleri var" dedi.

İktidardaki Afrika Ulusal Kongresinin Moskova ile yakın bağları var ve Güney Afrika Uluslararası ilişkiler ve İş birliği Bakanı Naledi Pandor, yapılan eleştirilere karşı “Bütün ülkeler dünya çapında dostlarıyla askeri tatbikatlar yapıyor, bu ilişkilerin doğal seyridir.” diyerek kararlılığı vurguluyor ve eleştirileri çifte standartlık olarak nitelendiriyor. Ona göre diğer tüm ülkeler gibi Güney Afrika da bağımsız bir devlet olarak müttefikleriyle askeri tatbikatlar yapmakta özgür ve Afrikalılar olarak, direnilmesi gereken en önemli hususlardan birisi çifte standardın bu kıtaya yöneltilmesi. Çünkü bu durum uluslararası uygulamaların kötüye kullanılması ve hiçbir ülkeye uluslararası ilişkilerin doğal seyri dışında bir zorlama olmamalı. Bu konuda BRICS ülkeleri küresel meselelerle ilgili proaktif bir rol oynamalı ve yeniden tasarlanmış bir küresel çerçevenin parçası olmalı.

Pandor ile düzenledikleri basın toplantısında gazetecilere açıklamalarda bulunan Lavrov’un “Ukrayna ile krizin Batı’nın doğrudan müsamaha göstermesi ile bir çıban gibi nasıl olgunlaştığını hiç kimse hatırlamıyor. ABD'nin Afrika ülkelerine ve sadece onlara değil, aynı zamanda Asya, Latin Amerika ülkelerine de uyguladığı baskı söz konusu. Onlar sürekli olarak Rusya ile iş birliği yapanların pişman olacağını açıkça belirtiyorlar ve bin yıllık yüce medeniyetler teşkil eden büyük devletleri tehdit ediyorlar. Tehdit eden ve baskı uygulayan ABD ve aynı zamanda İngilizler, tüm kırmızı çizgileri aşıyor” açıklaması ise baskılara karşı bir direnişi simgeler nitelikte.

BRICS ülkeleri grubunun 2023 dönem başkanlığı görevini üslenen Güney Afrika’nın bu açıdan da konumu önemli ve açıkça görüldüğü gibi üç ülke arasındaki bu tatbikat görüldüğünden daha büyük bir anlam ifade ediyor. Benzer bir tatbikat 2019 yılında, yine bu üç ülkenin Güney Afrika’nın güneyindeki Cape Town sahillerinin açıklarında (Ümit Burnu ile Cape Columbine arasındaki Güney Afrika karasularında) gerçekleştirilmişti. Şimdi ise 17-27 Şubat 2023 tarihlerinde yine bu üç ülke arasında, bu sefer ülkenin doğusunda Durban ve Richard Bay şehirleri arasındaki deniz alanında (KwaZulu-Natal bölgesi) gerçekleşecek. Güney Afrika Savunma Bakanlığı, ilk planlamalara göre tatbikata iki Rus, üç Çin ve bir Güney Afrika savaş gemisinin katılacağını duyurdu. Tatbikatta özellikle topçuluk, kuvvet koruma ve hava savunma tatbikatlarının gerçekleştirilmesi bekleniyor.

Tatbikatın ismi 2019 yılında gerçekleştirilen tatbikat ile aynı: “Mosi”. Bu Güney Afrika yerel dillerinden Tsvana dilinde “Duman” anlamına geliyor. Tatbikata yeni nesil hipersonik seyir silahlarıyla donanmış bir Rus savaş gemisinin de katılacak olması dikkat çekiyor.

İran-Rusya ve Çin donanmaları Hint Okyanusunda ortak deniz tatbikatları yaparken (İran’ın geçtiğimiz yılın eylül ayında Şanghay İş birliği Örgütü’ne katılmasından sonra gerçekleştirilen bu tatbikat, İran-Çin ve Rusya arasında son üç yıl içerisindeki gerçekleştirilen üçüncü tatbikat), Rusya Savunma Bakanlığı güdümlü Zirkon füzeleriyle donatılan Amiral Gorshkov firkateyninin, Suriye’nin Tartus limanındaki lojistik destek noktasına uğradıktan sonra bu tatbikata katılacağını bildirdi. Zirkon füzeleri bin kilometreyi aşan bir menzile sahip ve ses hızından 9 kat daha fazla bir hızla kara ve deniz hedeflerini vurabiliyor. Füze denizaltılardan da fırlatılabiliyor.

Bu füzeler, 2019'da Rus envanterine giren hipersonik Avangard füzesiyle birlikte Rusya'nın hipersonik cephaneliğinin en önemli parçasını oluşturuyor. Daha önce geminin ve Zirkon füzelerinin "dünyada benzeri olmadığını" söyleyen Putin, bu silahları ABD'nin giderek daha çok yönlü hale gelen füze savunma sistemlerini delmenin bir yolu olarak görüyor. Tespit edilmelerini zorlaştıran hızları ve manevra kabiliyetleri sayesinde düşmanlarına karşı üstünlük sağlayabileceğini düşünen Rusya, ABD ve Çin, hipersonik silahlar geliştirme yarışı içinde. Rusya Devlet Başkanı Putin daha önce yapmış olduğu açıklamalarda, ülkesinin dünyada hipersonik silaha sahip tek ülke olduğunu söylemiş ve daha önce ABD’yi silah teknolojisinde yakalama girişimlerinin aksine bu kez yeni çeşit silah üretiminde birçok konuda daha ileri seviyeye ulaştıklarını savunmuş ve ABD ve diğer ülkelerin bu konuda kesin bir sonuç alamadıklarını iddia etmişti.

Tatbikatın her üç ülke arasındaki iş birliğini geliştirmeye yönelik olduğu açıklandı. Diğer taraftan bir Rus diplomatın “Güney Afrika Savunma Bakanı, savunma bakanlığımızın geçtiğimiz ağustos ayında Rusya'da düzenlediği Army 2022 askeri-teknik forumunun da yer aldığı bir etkinliğe katıldı. Üçlü tatbikatlar uygulaması da yeni bir şey değil. Çin ve Hindistan'ın da katılımıyla deniz tatbikatlarımız oldu” açıklaması bu tür tatbikatların bundan sonra da devam edeceğini gösteriyor.

Daha önceki çalışmalarımızda, özellikle pandemi sırasında ve sonrasında dünyanın değişik yerlerinde gerçekleştirilen tatbikatları değerlendirmiş ve buradan hareketle geleceğe yönelik öngörülerde bulunmuştuk. Daha sonra ise Asya-Pasifik bölgesine yönelik olarak da ABD’nin geçtiğimiz yıl yenilediği Hint-Pasifik Strateji Belgesini de bu kapsamda değerlendirerek genel olarak, Asya-Pasifik bölgesinde ABD’nin müttefiklerini kullanarak oluşturduğu Çin’e yönelik bir çevreleme stratejisini ortaya koymaya çalışmıştık. Bu kapsamda ise özellikle Japonya’nın askeri kapasitesinin hızlı bir şekilde geliştirilmeye çalışılmasının sonuçları üzerinde durmuştuk. Buna paralel olarak, Rusya ve Çin öncülüğünde Asya-Pasifik bölgesindeki büyük çaplı askeri tatbikatların devam ettiği görülmektedir.

Çin ve Rus Donanmalarının 21-27 Aralık 2022 tarihinde gerçekleştirdikleri “Ortak Deniz-2022” tatbikatı bunlardan birisi. 2021 yılında yine iki ülkenin ortak icra ettiği tatbikat, bu sefer Çin kıyılarına taşınmıştı. İki ülke donanmaları daha önce Çin ile Kuzey ve Güney Kore'nin kıyıdaş olduğu Sarı Deniz'de de ortak tatbikat yapmıştı.

Bu tatbikatın amacı, “Çin ve Rusya arasındaki stratejik koordinasyon ortaklığını daha da derinleştirmek” olarak bildirilmişti. Daha da açacak olursak, iki ülkenin deniz güvenliğine yönelik tehditlere ortak cevap vermek, bölgesel ve uluslararası barış ve istikrarı korumak amacıyla düzenlenen bu tatbikatın aslında, ABD ve müttefiklerine karşı bir güç ve vazgeçirme gösterisi olduğu görülüyordu. Çin Ordusu son dönemlerde büyük gelişme göstermesine rağmen, 1979 yılında Vietnam ile yaşadığı sınırlı savaş deneyimi dışında, yeterince savaş tecrübesine sahip değil ve bu en büyük dezavantajı. Bu nedenle Rus Ordusu ve Donanması ile yaptığı her tatbikatı, onların modern savaş koşullarından elde ettiği deneyimlerden yararlanmak için bir fırsat olarak görüyor. Çin geçmişte yaşadığı deneyimleri dolayısıyla Batılı ülkelere, savunma açısından mesafeli duruyor.

Diğer taraftan Rus Ordusunun 4 yılda bir düzenlediği “Vostok” tatbikatlarına, Çin 2018 yılından beri katılıyor. 2022 yılında 50.000’den fazla askerin katılımı ile karada ve Japon Denizinde düzenlenen Vostok-2022 tatbikatına, Rusya ve Çin ile birlikte Hindistan’ın da katılması (Çin ile yaşadığı sorunlara rağmen) oldukça ilginç oldu. Bu noktada etkili faktör Rusya idi. Rusya ile Hindistan arasında geçmişe dayanan kuvvetli bağlar mevcut.

Hindistan, geçmişte yaşadığı acı sömürgecilik tecrübesini hala üzerinden atmış değil ve Batılı ülkelere savunma ve güvenlik konusunda mesafeli. Bu nedenle Çin ile yaşadığı sorunlara rağmen, BRICS ve Şanghay İş birliği Örgütü gibi oluşumlarda Çin ile yan yana durmaya gayret ediyor ve ABD’nin zorlamasına rağmen QUAD içinde aktif bir rol oynamaktan özellikle kaçınırken, Vostok-2022’ye katılması da dış politikasında stratejik özerklik arayışının bir sonucu olarak görülüyor.

Bütün bunların bir sonucu olarak; Rusya, Çin, Hindistan ve İran donanmalarının Japon Denizinden başlayarak, Pasifik ve Hint Okyanusu içine alan bölgelerden sonra, şimdi de Hint ve Atlantik Okyanusları kontrol eden stratejik önemdeki Ümit Burnu civarında Rus ve Çin donanmasına ait gemilerin, Güney Afrika Cumhuriyeti Donanmasını da içine alan bir alanda icra ettikleri/edecekleri tatbikatları geleceği etkileyecek sonuçları ile iyi değerlendirmek gerekiyor.