Dünyanın en büyük 5’inci ekonomik gücü olan İngiltere AB’den ayrılıyor. IMF tarafından, AB içinde “kuvvetli ve ikna edici bir ülke” olarak nitelendirilen İngilizlerin AB’den ayrılmasına (Brexit) ilişkin anlaşma, AB liderlerinin Brüksel’de gerçekleştirdiği, tarihinin en kısa süreli oturumunda, onaylandı. Her ne kadar Almanya Başbakanı Merkel bu anlaşmayı “Diplomatik Sanat Eseri” diyerek başarı olarak nitelendirse de Fransa Cumhurbaşkanı Macron “Ne kutlamamız ne de yas tutmamız gereken bir gün” diyerek durumu yumuşatmış, en gerçekçi açıklama ise Hollanda Başbakanı Mark Rutte’den gelmiştir. “Bugün galip yok, kimse kazanmıyor, hepimiz kaybediyoruz.” Bundan sonra 11 Aralık 2018 tarihinde anlaşmanın İngiltere Parlamentosunun onayına sunulması, 11 Ocak 2019 tarihinde Avrupa Parlamentosunca oylama yapılması ve 29 Mart 2019’da İngilizlerin AB’den ayrılması bekleniyor.
“Brexit” terimi daha önce Yunanistan için kullanılan “Grexit” (Greece-exit) yani “Yunanistan’ın Avro bölgesinden çıkma” isteğini tanımlayan kelimeden esinlenerek 2012 yılında ortaya atıldı ve Britanya (Britain) ve “exit” (çıkış) kelimelerinin birleşmesinden meydana geliyor. Ayrılık karşısında olanlar ise kendilerini Britanya ve “remain” (kalma) kelimelerinden esinlenerek oluşturdukları “Bremain” olarak tanımlıyorlardı. İngilizlerin AB’ne girişleri konusunda ilk referandum 1975 yılında yapılmış ve %67 ile kabul edilmişti. İngilizler kendilerine ayak bağı olduğu için AB’den ayrılmak istiyorlardı. İngilizlerin AB’den ayrılmasını isteyenler 1980’li yıllardan beri görüşlerini dile getiriyorlardı. Yine bazı şüpheci İngilizler AB’nin kendilerini bölmeye çalıştığını düşünüyorlardı. 2016 yılında yapılan referandumda %52 oranı ile AB’den çıkılması kararı verildi. Bu karar AB için derin bir yaraydı ve bundan sonra AB’nin geleceği sorgulanmaya başladı.
Her ne kadar ayrılmaya karşı olanlar; İngiltere’nin birlikten ayrılmasının ekonomik belirsizlik yaratacağı, milyonlarca insanın işini kaybedeceği, gelecek 15 yıl boyunca her yıl 200 milyar sterlin daha az ticaret yapılacağı ve gayri safi milli hasılanın yüzde 2.5 civarında düşeceği gibi gerekçeleri öne sürmüşlerse de, Brexit kararı alınmasında göçmen sorunu ve AB nedeniyle mükelleflerdeki ekonomik yük etkili oldu. Ayrılma fikrini savunanlar AB ülkesi olmayan Norveç ve İsviçre modellerini örnek veriyorlardı.
Referandumun ayrılık yönünde olmasından sonra İngiltere’de, “AB’den Çıkış Departmanı” adında bir birim oluşturuldu. İngiltere Başbakanı Theresa May, AB’den ayrıldıktan sonra Avrupa Tek Pazarı ve Avrupa Birliği Gümrük Antlaşması gibi kalıcı anlaşmalar imzalanmayacağını, 1972 Avrupa Toplulukları Kanunu’nun fes edileceğini ve halen mevcut olan Avrupa Birliği Hukuku’nun Birleşik Krallık Hukuku ile birleştirileceğini açıkladı.
İngiltere’nin AB’den ayrılmasının ardından AB’nin dağılabileceği ve İngiltere’nin ise bölünebileceği öngörüsü yapılmıştı. Ancak bütün bunlara rağmen İngilizler isteklerinden vazgeçmediler. Brexit kararı sonrasında İngiliz sterlini beklenildiği gibi değer kaybetti. Kişi başına düşen milli gelir orta ve uzun vadede azalma eğiliminde. Referandumdan beri İngiliz hane halkının geliri ortalama 400 sterlinden daha fazla azaldı. Gayri safi milli hasıla ise %2’den fazla değer kaybetti. Diğer kayıpların neler olacağını ise alınacak kararlara göre şekillenecek.
Ayrılık kararı öncesinde de İngilizlerin gerek iç gerekse dış ticareti zaten düşmeye başlamıştı. İngilizler AB’ye yıllık 18 milyar sterlinlik bir katkı yapıyorlardı. Brexit kararı alınmasının nedenlerinden birisi de buydu. Evet ayrılık sonrası sterlinin değeri düşecekti ama İngilizler ekonomilerine güveniyorlardı ve bunun için ekonomistlerin görüşü de alınmıştı.
İngiltere’nin ayrılmasıyla AB içerisinde Almanya ve Fransa’nın etkinliği artacak görünüyor. Ancak uzun vadede İngiltere’nin olmadığı ve Türkiye’nin zaten uzun süredir bekletildiği bir AB’nin giderek güç kaybedeceği ve etkinliğinin düşeceği de muhakkak görünüyor. Ayrıca açıkça görülüyor ki, Brexit sonrası kayıplar sadece İngiliz ekonomisinde olmayacak ve büyük ihtimalle AB ülkeleri de bu karardan fazlasıyla etkilenecek. Ne söylenirse söylensin AB bu karardan pek memnun görülmüyor ve anlaşmaya varılsa dahi, İngilizlerin AB karşısında önlem alması gerekecek. Bu en azından diğer ülkelerin ayrılmamasına yönelik tehditkâr bazı tedbirleri içerecek.
İngilizlerin AB’den ayrılmasını sadece ekonomik anlamda değil, uzun vadede siyasi ve kültürel anlamda da bir ayrılık olarak değerlendirmek ve dünyada değişen dengelerin bir işareti olarak algılamak gerekir.
AB’den ayrılsa bile İngilizler’in küresel bir güç olma durumları devam ediyor. Güçlü ve savaş tecrübesi olan bir orduya sahip. AB içerisinde şüphesiz en güçlü ordu. NATO üyeliği devam ediyor. Dünya’da ve Avrupa içindeki pek çok kuruluşun da etkin üyesi. Bu nedenle İngiliz diplomasisinin dünyadaki etkinliğinde bir azalma olmayacak, AB’ne ödediği yıllık 18 milyar sterlini bundan sonra ödemeyeceğinden bunu ekonomik alana aktarabilecek, sınırlarının güvenliğini daha iyi sağlayacak, AB’den bağımsız ticaret antlaşmaları yapabilecek ve daha da önemlisi 52 ülkeden oluşacak İngiliz Uluslar Topluluğuna (Commonwealth) daha fazla yönelerek bu topluluğun etkinliğini artıracaktır. İngilizler AB içerisinde birçok konuda Fransız-Almanlar karşısında bir denge unsuru olarak Türkiye’yi desteklemişlerdi. Bu açıdan ayrılık sonrası İngilizlerin ABD ve Türkiye ile ilişkilerini daha da geliştirme eğiliminde olacağı da beklenmelidir.
27.11.2018