Libya’da uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümetinin (UMH) başında bulunan, Başbakan Fayez el-Serrac’ın istifa edeceğini açıklaması çeşitli spekülasyonlara neden oldu. UMH, 2011 yılında Muammer Kaddafi’nin devrilmesinden sonra ülkede istikrarı yeniden tesis etmek maksadıyla 2015 yılından BM’in girişimleriyle oluşturulmuştu.
Libya Türkleri’nden olan Serrac, Trablus’un önde gelen ailelerinden birine mensup olup babası Libya Krallığının kuruluşunda görev almış birisidir. 2014 yılında Ahmet Maitik başkanlığında oluşturulan Genel Ulusal Kongre Hükümetinde “Bakan Yardımcısı” olarak çalıştıktan sonra 2015 yılından imzalanan Libya Siyasi Uzlaşı Anlaşması sonucunda, BM tarafından tanınan Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanı olarak, 2016 yılında ise Libya Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanlığı’na seçildi. 5 Nisan 2016 tarihinden itibaren de Libya Başbakanı olarak görev yapıyor.
Türkiye ile yakın ilişkileri bulunan Serrac, Libya’yı sömürmek isteyen güçlerin kullandığı Hafter’e karşı Türkiye’nin teknik desteği ve yardımları ile kazanılan zafer sonrasında; Ülke topraklarını zorbalıkla ele geçirmeye çalışan düşmanı tamamen ortadan kaldırıncaya kadar mücadele edeceğiz. Ülkenin geleceğini ve olanaklarını sömürmelerine de müsaade etmeyeceğiz.” değerlendirmesinde bulunmuş ve arzulanan Libya Devleti için safları tek tutma ve beraber hareket etme zamanı olduğuna dikkat çekmişti.
Zor bir zamanda yönetime gelen Serrac’ın dönemi bugüne kadar zorluklarla doluydu. Libya’yı sömürgeleştirmek isteyen güçler tarafından desteklenen Hafter’in saldırıları, ateşkeslere rağmen devam etti. Hafter güçlerinin saldırıları sonucu 120 binden fazla insan yerlerinden oldu, altyapılar tahrip edildi, okullar yıkıldı, hastahaneler zarar gördü, ambulanslar havaya uçuruldu. Siviller, çocuklar öldürüldü. Buna rağmen yılmayan ve dirayetli bir şekilde Hafter güçlerini yenilgiye uğratan Serrac, oldukça dirayetli bir yapıya sahip ve bütün engellemelere rağmen ülkesinde sivil ve demokratik tek bir devletin kurulmasını için çalışıyor.
Libya’da BM tarafından tanınan UMH’den başka bir de, Tobruk Merkezli “Temsilciler Meclisi Hükümeti” bulunuyor. Bu ise ülkede çift başlı bir yapıya neden olarak birleşmenin ve istikrarın önündeki engeli oluşturuyor. Üstelik bu ikinci yapı dış güçler tarafından bölünme için destekleniyor. Türkiye’nin desteklediği Serrac Hükümeti, Trablus’a yönelik 14 ay devam eden saldırıyı durdurmuş ve arkasından Sirte ve Cufra’yı ele geçirmek için yöneldiği sırada, Topruk Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih 21 Ağustos tarihinde ateşkes kararı aldıklarını duyurmuştu. Daha doğrusu Tobruk Destekli Hafter güçleri aylarca Trablus’ta çocuk, kadın ve sivil demeden ağır silahlarla saldıran Hafter’e karşı kılını kıpırdatmazken, yenilgiye uğrayan Hafter’i korumak için ateşkes kararı almakta gecikmemişti.
Alınan ateşkes kararı ve BM öncülüğünde Fas’ta 6-11 Eylül tarihleri arasında düzenlenen ve tarafları bir araya getiren “Libya Diyaloğu” görüşmeleri sırasında; ülkede petrol üretimi ve ihracının yeniden başlatılması, Sirte ve Cufra’nın silahtan arındırılmış bölgeler olması, yabancı ve paralı askerlerin ülkeden çıkması ile Başkanlık konseyi ve genel seçimlerin 2021 yılında yapılması kararları bulunuyor. Bu toplantılar sırasında geniş bir uzlaşı alanının yaratılmasına yönelik yeni bir sürecin altyapılarının da hazırlandığı görülüyor. Daha sonraki görüşmelerde ise bölünmüş idari yapıların tekrar birleşmesi ile yeni başkanlık konseyi üzerinde uzlaşma aranacak. Bu görüşmeler esnasında, ülkedeki üst düzey kurumlara bir araya getirilecek isimlerin atanma kriterleri hakkında uzlaşıya varılmış ve bunları hayata geçirecek prosedürlerin tamamlanması için eylül ayının son haftasında tekrar toplanılması kararı da alınmıştır. Fas’ta 2015 yılında imzalanan Suheyrat Anlaşmasına göre üst düzey kurumlar “Merkez Bankası Başkanı, Sayıştay Başkanı, Yolsuzlukla Mücadele Heyeti Başkanı, İdari Kontrol Birim Başkanı, Yüksek Seçim Kurulu Başkan ve Üyeleri, Yüksek Mahkeme Başkanı ve Başsavcı’dan oluşmaktadır.
Aslında yapılan bütün bu müzakereler sadece siyasi konularla sınırlandırılmamış, mali konular başta olmak üzere; yargı, seçim kurulunda çalışanlar da dahil birçok üst düzey bürokratlar da bu görüşmelere dahil olmuşlardır. Görüşmelerde her ne kadar taraflar, kendilerini bağlayacak kararlara imza atmasalar da petrol sevkiyatının tekrar başlaması, gelirlerin hazineye aktarılması ve seçimlerin yapılması gibi çalışmalar gündeme getirilmiştir. Bu da eğer, “dış müdahale olmazsa” Libya’da hala siyasi sürecin işletilebileceği bir zeminin bulunduğunu göstermektedir.
Bu kararlara göre iç savaşta taraf olan Halife Hafter’i destekleyen hükümet, Tobruk’taki Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’e istifasını sundu. Bunun ardından da UHM lideri Başbakan Fayez el Serrac’da devlet televizyonundan canlı yayında istifa kararını halka duyurdu. Serrac, “Görevimi en geç ekim ayı sonunda yeni bir yürütme otoritesine devretmeyi samimiyetle istediğimi açıklıyorum.” dedi. Serrac’a göre bu sürede kurulan diyalog komitesi faaliyetlerini tamamlamış, yeni bir başkanlık konseyi seçmiş ve görevi devralacak yeni başbakanı görevlendirmiş olacak.” Doğrudan seçime gitmenin en iyi yol olduğunu söyleyen Serrac, “Ancak yine de bunun dışındaki herhangi bir uzlaşıyı da destekliyor olacağım.” açıklamasında bulundu.
Libya Başbakanı Serrac’ın daha önceki açıklamalarında da göstericilerin yaşam koşullarının kötüye gittiği gerekçesiyle provokasyonlara alet olmamalarını istemiş, Libya’nın karanlık bir tünele girmesine izin vermeyeceklerini ve vatanı kurtarmanın tek yolunun siyasi olarak yönetimleri seçim yoluyla yenilemek olduğunu vurgulayarak Libya’da bütün tarafların kabul edeceği bir anlaşmayı uygulamaya hazır olduğunu belirtmişti. Bu da onun ülkesinin geleceği için her türlü fedakarlığa hazır olduğunu göstermektedir.
Gerçekten de gösteriler sırasında itidalli davranan Serrac, sadece sabotajcılara müdahale edilmesini, barışçıl gösteri yapanların korunmasını istemiş, bu anlamda masumane istekleri olanlarla bunlar arasına sızan sabotaj yapanları ayırmıştı. Savaştan etkilenen bölgeler için tazminat fonu oluşturan Serrac, Hafter güçlerince Libya halkını aç bırakan politikaların bırakılması ve petrol ihracatının yeniden başlatılması çağrısında bulunmuş ve Libya Merkez Bankasından likidite sağlamasını, döviz kuruyla ilgilenmesinin ve paralel piyasa ile mücadele etmesini istemiştir. Libya’nın ve Libya halkının ihtiyacı olan da budur.
Sonuç olarak, Libya’da 21 Ağustos 2020 tarihinde ilan edilen ateşkesin ardından uluslararası ve yerel aktörler arasındaki müzakerelerin artarak devam ettiği görülüyor. Diğer taraftan Hafter’in Trablus’ta uğradığı yenilgi sonrası eskisi kadar ön planda olmadığı da açık. Buna rağmen ülkede yaşanan yerel yetki kargaşası, Sirte ve Cufra’nın silahsızlandırılarak yabancı askeri güçlerden arındırılması, petrol sevkiyatının güvenli bir şekilde yapılarak gelirinin hazineye aktarılması, seçimlerin yapılması ve devlet kurumlarının oluşturulması gibi konularda görüş ayrılığı devam etmektedir. Bu dönemde Serrac’ın istifa kararı Libya’da bazı tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Her ne kadar Serrac istifa kararının sebebini açıklamasa da bunun Libya’daki ekonomik zorluklar gerekçe gösterilerek yaratılmaya çalışılan ve kışkırtılan protestoları hafifletmeye dönük bir yaklaşım olabileceği kuvvetle ihtimal. Zaten 2015’te Fas’ta imzalanan Suheyrat Anlaşmasına göre oluşan UMH’nin görev süresi de Trablus’a yönelik saldırılardan dolayı altı aylık uzatmalarla devam etti ve Ekim ayı mevcut altı aylık dönemin sonuna denk geliyor.
Türkiye, Serrac’ın istifasından duyduğu üzüntüyü resmi ağızlardan dile getirdi. Şüphesiz Libya’daki bugün sağlanan kısmı başarıda ve Türk-Libya ilişkilerinin sağlam temellere ulaşmasında Serrac’ın rolü büyük. Serrac, seçimle değil tarafların bir araya gelmesi sonucu belirlenmiş bir isimdi. Ancak zor bir dönemde dirayetle bu görevini yerine getirdi ve Libya’ya yönelik oyunların bir kısmını bozmayı başardı. Hala güçlü ve tecrübeli bir Başbakan olarak Libya’nın geleceğinde rol oynayabilecek bir lider. Üzerinde Libya üzerinde emelleri olan ülkelerin baskısı yanında ülkesi içinden de bazı baskıların olduğu biliniyor. Ancak yapmış olduğu açıklama Serrac’ın tamamen siyasi alandan çekileceği anlamına gelmiyor. Serrac, başarılı ve sorumlu bir lider olarak ülkesinin geleceğini düşünüyor ve Libya’nın geleceği için “tarafların bir araya gelmesi ve uzlaşı sağlaması” durumunda gerekirse makamından feragat edeceğini beyan ediyor. Ancak Libya için aşılması gereken daha çok yol var ve Libya’nın kaynakları üzerinde gözü olanlar Libya’yı karıştırmaya devam edecek gibi görünüyor.