Hangi Bilgileri Çalındığı Belli Olmayan F-35 ve Anlamsız Yaptırımlar Uygulanan Türkiye
ABD tarihinin en pahalı silah programı olan F-35, radar ve entegre hava savunma sistemlerinden kaçabilen, beşinci nesil uçak olarak tanımlanıyor. ABD’de yıllardır devam ettiği bilinen, ancak 2020 yılında ortaya çıkarılan siber saldırılar sonrası, yeni Başkan Biden tarafından: “Bilmediğimiz çok fazla şey var. Kontrol altında olduğuna dair de bir delil yok. Hasarın boyutlarını bilmiyoruz.” açıklaması sonrası, 2002 yılından beri süren projede hangi bilgilerinden ne kadarının elde kalındığı artık bilinmiyor.
F-35 projesine ait bilgilerin yıllardır çalındığı iddia ediliyor.
CIA Eski Başkanı ve Savunma Bakanı Leon Panetta, 2012 yılında yetkilileri ve halkı “Siber Pearl Harbor” konusunda ikaz etmişti. Bu uyarıya rağmen 2013 yılında ABD Senatosunda yapılan bir duruşmaya çağrılan üst düzey bir Pentagon yetkilisi, F-35 programına ait bazı verilerin, ABD’nin büyük bir avantajını ortadan kaldırdığını itiraf etmişti. Devralma şefi Frank Kendal ise birçok sınıflandırılmamış detayın korunamadığını belirttikten sonra, bu durumun rakiplerine kendi gizli uçaklarını geliştirme fırsatı verdiğini ifade etti. Kendal’a göre birçok bilgi halen çalınmaya devam ediliyor. Çalan ülke adı verilmedi, ancak Çin ve Rusya’nın da aynı şekilde beşinci nesil uçaklarını hızlı bir şekilde geliştirdikleri biliniyor. 2011'de Çin, bir güç gösterisinde J-20 hayalet savaş uçağının test uçuşunu gerçekleştirdi. Bir yıl sonra, başka bir gizli avcı uçağı olan J-31'i test etti. Rusya ise aynı kategoride Su-57 uçaklarını geliştirmeye devam ediyor.
2020 yılı içerisinde ABD içerisinde yaşanan siber saldırılan göz önüne alındığında durum daha da vahim görünüyor.
2020 yılı mayıs ayı içerinde ABD istihbaratı Çin’den gelen siber saldırıları soruşturduğunu açıklamıştı. Yıl sonunda ise ABD sistemlerinin ulusal güvenliği tehdit eden ve nereden geldiği tespit edilemeyen büyük bir siber saldırıya uğradığı açıklaması geldi. Bir uyarı mesajı yayınlayan ABD Siber ve Altyapı Güvenliği Ajansı (CISA), yapılan saldırıları karmaşık ve “ciddi tehlike” olarak yorumladı. Öyle ki, ne zamanda beri saldırı altında olduğu, hangi bilgilere nüfuz edildiği ve bu bilgilerin nerelerde kullanıldığı veya kullanılacağının hasar tespiti dahi yapılamamıştır. Hasarın büyüklüğünü tahmin etmek zaman alacak. Biden’in yapılan saldırılar hakkında “Bilmediğimiz çok fazla şey var. Kontrol altında olduğuna dair de bir delil yok. Hasarın boyutlarını bilmiyoruz.” açıklaması da ilginçti.
F-35 Projesi sorunlu ilerliyor.
Kendisine büyük umutlar bağlanan bu proje, uzadıkça daha fazla sorun olmaya başladı (Bkz. SDE Analiz, Havadaki Rekabet, 20 Temmuz 2019). Bizzat ABD’li yetkililerin raporlarına göre, proje süresi arttıkça maliyetler artmış, yedek parça teslimatlarında gecikmeler olmuş, tüm görevleri yerine getirme yönünden uçak beklenen performansının çok gerisinde kalmıştır.
Bu proje hakkında ortaya atılan ve incelenmesi gereken başka iddialar da vardır. Parçaların farklı farklı ülkelerde üretilmesi sıkıntı yaratmaktadır. Bu nedenle hiçbir ülke tek başına uçağın bakımını yapamayacaktır. Farklı yerlerde üretim bakım masraflarını artırmaktadır. Diğer taraftan sürekli güncellemeler nedeniyle lojistik ağda sıkıntılar oluşuyor. F-35’lerin tek bir merkezden kontrol edilecek olması ise zaten başlı başına bir sorun oluşturuyor.
F-35’lerin “Hava-Hava” görevlerinde yetersiz kaldığı görülmektedir.
“Her görevi yapabilsin” diyerek, sürekli eklemeler yapılması nedeniyle F-35 uçakları hantallaşmış, tırmanma kabiliyeti ve sürati düşmüştür. Aslında F-35 bu anlamda, “Havadan Yere” icra edilen görevler için tasarlanmış görülmektedir. Bu nedenle de havadan havaya görevlerde, Rus Su-57 uçakları karşısında yetersiz kalacağı görüldüğünden, ABD Hava Kuvvetleri F-35’leri koruması için envanterlerindeki F-15 uçaklarını tahsis etmiştir.
Diğer taraftan F-35’in, hızlandırıcı kullanmadan süpersonik hıza ulaşması, elektronik harp kabiliyeti ve ikinci sanal pilotu bir üstünlük gibi gözüküyorsa da uzmanlar tarafından yapılan değerlendirmelerde, Su-57 uçağının hava muharebelerinde ABD’li rakibine göre üstün olduğu yorumları yapılıyor (ABD, Military Watch). Buna göre; Rus uçağı, hızı, uçuş yüksekliği, sensörleri, füzeleri, hedef vurma mesafesi, hayatta kalabilme ve manevra kabiliyeti, seri ve çevik olması yanında iki motorlu olması ile rakibine üstünlük sağlıyor. F-35’lerin tek motorlu olarak dizayn edilmesi ise stratejik bir hata olarak görülüyor.
Bu nedenle, Kanada Başbakanı parlamentoda bu uçakların bir işe yaramayacağını belirtmiş, Alman Hava Kuvvetleri Komutanı ise bu projeye katılmaya karşı çıktığı için görevden alınmıştır.
ABD Savunma Bakanlığının bazı sorunları çözdüğü ifade edildi.
Tespit edilen en ciddi 13 sorundan 5’ini çözüldüğü bildirildi (Defense News, Haziran 2019). F-35 program yürütme ofisine göre, olumsuz etkileri hafifletmeye yardımcı olmak için önlemler alındıktan sonra bunlardan beşi daha düşük bir eksiklik seviyesine indirildi (Çözüldü demiyor sadece sorun azaltıldı diyor) ve diğer konular açık ve çözülmeden kaldı. Program Ofisi tarafından ise “programdaki önemli eksikliklerin farkındayız ve çözüm geliştirmeye odaklandık” açıklamasını yapılmıştır. Yani sorunlar çözülmemiş ancak farkına varılmıştır!
F-35 üreticisi Lockheed Martin şirketi de, ayrıntılı bilge vermemekle birlikte bu önemli hataları doğruluyor. Bağımsız İzleme Grubu analistlerinden Dan Grazier tarafından ise “Operasyonel testler esnasında bu önemli eksiklikleri gördüğüne şaşırdığı” belirtilerek, “Bu programın karmaşık olmasına dayanıyor, bunca test ve masraftan sonra bu eksikliklerin olması, programın doğru yerde olmadığını gösteriyor. En başından beri çok hırslıydı.” açıklaması yapıldı.
Bunun dışında F-35’lerde iniş ve kalkışlar esnasında pilotlarda aşırı kulak ve sinir ağrısında yol açan durumsal farkındalık kaybı yaşanıyor ve etkisi aylarca sürüyor (Kıdemli Havacı Danielle Charmichael-ABD Hava Kuvvetleri). Program Ofisi her şey yolunda giderse, bu eksikliğin 2021 yılında giderilebileceğini planlıyor. Aynı şekilde gece görüş sistemindeki eksikliklerin 2021, deniz arama motoruyla ilgili yazılım güncellenmesinin 2024 yılında giderilebileceği ifade ediliyor.
Savunma Bakanlığı ve Askeri Yetkililerin programı eleştirmelerine karşılık, ABD Hava Kuvvetleri F-35 Entegrasyon Ofisini yöneten General David Abba, bu sorunların operasyonlar üzerindeki etkisini önemsemiyor. Ona göre: “Asla mükemmel bir silah sistemini kullanılamayacağı kabul edilmeli. Gezegenin her tarafındaki her silah sisteminin eksiklikleri var. Önemli olan bunları ciddi bir şekilde önceliklendirmek ve alıcı ile endüstri arasında sağlam bir süreci oluşturabilmek.”
Doğal olarak bu açıklama, silah sisteminin bilgilerinin karşı tarafa sızması ile etkisini tamamen kaybediyor. Yani Devralma şefi Frank Kendal’ın ifade ettiğini dışında, korunamayan bilgiler sadece rakiplere kendi uçaklarını geliştirme fırsatı vermiyor, aynı zamanda onlara F-35’lerin özelliklerini ve zaaflarını tespit ederek buna karşı tedbirler geliştirme fırsatı veriyor. Bu durumda ise uçak ve sistem, rakipleri karşısında tamamen etkisiz hale geliyor.
Sonuç olarak, “Yeni Amerikan Güvenlik Merkezi”nin 2019 yılında yayınladığı bir raporda “ABD, geleneksel teknoloji, üstünlüğünün yeni ve belki de emsalsiz zorluklarla karşı karşıya kalacağı zorlu bir geleceğe hazır olmalı” diyordu. Son saldırılarda, onca bilgi yanında F-35 Programına ait, bilinmeyen hangi bilgilerin daha karşı tarafın eline geçtiğini bilmiyoruz ama herhalde ABD’li yetkililer, gerçek tehdidi bırakıp, müttefikleri Türkiye’ye anlamsız CAATSA (ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) yasasını uygulamak için geçirecekleri zamanın küçük bir bölümünü, bu tür siber saldırıları önlemek için kullansa, çok daha başarılı olabilirlerdi. Hep iddia ettiğimiz gibi: “Birileri ABD’ni oyuna getirmeye devam ediyor!”