ABD’nin Huntington gibi maceracı sözde bilim adamlarının hayalci fikirlerinin peşinde onlarca yılını ve kaynaklarını tükettiği bir dönemde, Sovyet sonrası Rusya askeri bakımdan toparlanmış, Çin ise ekonomik olarak başını alıp gitmişti. Pandemi dönemini de iyi değerlendiren bu iki ülkenin hiç şüphesiz, 1990’ların tek gücü olarak kabul edilen, ABD’nin bıraktığı güç boşluğunu doldurmaya hazır olduğu gözüküyordu. Gücü ele geçirenin zalimleştiği dönemlerin ardından dünyanın beklentisi ise sadece daha adil bir dünyaydı.
Bu beklenti doğal olarak zengin kaynaklara sahip olan ve son derece stratejik bir bölgede yer alan Kazakistan için de geçerliydi ve Kazak halkı yaşadığı onca sıkıntının ardından daha huzurlu ve müreffeh bir yaşamı hak ediyordu. Özellikle de Türk Devletleri Teşkilatı’nın oluşmasında etkin bir rol oynayan Kazakistan için beklentiler daha da yüksekti.
Türk Devletleri Teşkilatı bu bölgedeki ülkeler için uzun süre içine düştükleri kuşatılmışlığı aşmak ve dünyaya açılmak için bir umuttu. Ancak 2022 yılının ilk krizlerinden birinin bu ülkede çıkması, Kazaklar kadar herkesi şaşırttı. Olaylarda ağır silahların kullanılması, devlet binalarının ve havaalanının işgal edilmesi saldırıların basit bir protesto eyleminden ziyade son derece hazırlıklı ve organize bir yapılanmanın var olduğunu gösteriyor. Kazakistan yönetimi ve Dışişleri Bakanlığı da yaptığı açıklamalarda yurtdışında eğitilmiş, silahlandırılmış koordineli terörist grupların saldırısından bahsediyor. Sözde masum isteklerin arkasına saklanan terörist yapı, bir anda bu ülkeyi karmaşa içinde bırakmaya çalışıyor. Bu yapının Kazakistan’ın refahını ve gelişmesini istemeyen güçlerce tezgahlandığı açık. Diğer taraftan olayların Türk Devletleri Teşkilatının kurulmasından hemen sonra meydana gelmesi de bundan rahatsızlık duyanların işin içinde olduğu izlenimi veriyor. Zaten böyle engellemelerin olabileceği de bekleniyordu. Bölge üzerinde çıkarı olanlar için kargaşa düzeninin devam etmesi bir yöntem gibi görünüyor.
Olayların tırmanması ile Kazakistan yönetimi gerekli tedbirleri aldı ve “biraz da zorunlu bir şekilde” Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ)’nü yardıma çağırdı. Rusya’nın buna süratle olumlu yönde cevap vermesinin ardından, örgütün diğer ülkeleri olan Ermenistan, Belarus, Kırgızistan ve Tacikistan da Rusya’yı takip edeceklerini açıkladılar. Her ne kadar Rusya tek başına müdahale etmiyor ve işin içine Kolektif Savunma Örgütü’nü kullanarak giriyorsa da Rusya’nın bu örgüt içerisinde en etkin ülke olduğu zaten biliniyor ve diğer devletlerin askeri güçleri çok zayıf. Yani bir anlamda Kazakistan’daki olaylar en çok da Rusya’nın bu bölgedeki konumunu güçlendirmiş izlenimi veriyor ve Batı Medyası başta olmak üzere bütün dünya da doğal olarak bunu bu şekilde yorumluyor. Bu bir anlamda Gürcistan, Kırım, Ukrayna, Ermenistan, Suriye müdahalelerinden ve genişleme girişimlerinden sonra Rusya’ya olan güvensizliği de ortaya koyuyor.
Kazakistan zengin kaynaklarının yanında, Asya coğrafyasının merkezinde son derece stratejik bir konumda bulunuyor. Bu nedenle Çin ve ABD gibi birçok ülkenin ilgi alanında yer alıyor. Bölgede büyük güçler arasındaki mücadeleler bundan sonra da devam edecektir. ABD’nin Afganistan’dan çekilmek zorunda kalması ve Rusya’nın Hindistan’a S-400 satışı sonrası işbirliği alanlarının genişlemesinden sonra, Kazakistan’daki olaylar nedeniyle bu ülkeye asker göndermesi askeri açıdan şüphesiz değerlendirilecektir. Rusya’nın, Doğu ve Batı Türkistan arasındaki Fergana Vadisini kontrol edecek şekilde Tacikistan’da büyük bir üssünün olduğu zaten biliyor. Şimdiki uzanımları ise insanlara tarihi ilerlemelerini hatırlatıyor. Bu durum ise sadece bu bölgedeki güvenlik ve ekonomik ortamın geleceğine değil İran ve Doğu Avrupa’ya uzanan hatta da bir güvensizlik ortamı yaratıyor.
Barış gücünün, Kazakistan'da istikrarın tesisi ve durumun normalleşmesi için "geçici bir süre" görev yapacağı açıklandı. Bu herkesin beklentisi. Ancak diğer taraftan Rusya’nın girdiği bir bölgeden çıkmayacağı beklentisi de gündeme getiriliyor. Böylesi stratejik bir bölgede bu şekilde bir olasılığın ortaya çıkmasının bile “her müdahalenin kolayca gerçekleşeceğini düşünen” Rusya’yı gelecekte sıkıntıya sokacağını da tahmin etmek zor değil.
Kazakistan’ın bir bütün olarak tüm bu zorlukları aşacağı ve ülkede istikrarı en kısa sürede tekrar sağlayacağı biliniyor. Bu nedenle Kazak Güvenlik Güçlerinin kontrolü sağlamasını müteakip dışarıdan gelen kuvvetler ülkeyi en kısa sürede terk etmelidir. Türk Devletleri Teşkilatının ise durumu Kazakistan yetkilileri ile birlikte yakından takip ettiği görülüyor. Bu anlamda görüşmelerin devam ettirilmesi ve Türk Devletleri Teşkilatının bir garantör olarak Kazakistan’a her türlü yardımı sağlaması gerekiyor. Kazakistan bu sayede eskisinden daha güçlü bir şekilde ayakta kalacak ve bölgede istikrarın simgesi olacaktır. Diğer taraftan meydana gelen bu olay, Türk Devletleri Teşkilatının geleceğe yönelik tedbir alınması açısından da bir örnek oluşturmalı ve önlemler ayrıntılı bir şekilde önceden planlanmalıdır.