Önce Moskova’da, ardından Berlin’de yapılan görüşmelere rağmen Hafter güçleri, Trablus’ta sivillerin kullandığı Mitiga Havaalanına grad füzelerini de kullanarak saldırılarını sürdürdü.
Grad füzeleri sıradan bir füze topu değil. Sovyet yapımı olan füze 1963 yılından beri kullanıyor. “Grad” kelimesi Slav dillerinde “eski köy” anlamına geliyor. Füze 240 cm uzunluğundaki bir namlu üzerine yerleştirilen 30 kg ağırlığındaki bir başlıktan oluşuyor. Menzilini artırmak için buna bazen itici bir motor da yerleştirilebiliyor.
Grad füzeleri tekli ya da araçlara sabitlenerek kullanılabiliyor ve çarptığı zaman patlayan füze düştüğü iki kilometrekarelik bir alanda ot bile bırakmıyor. Füze 50 km gibi uzun bir mesafeye ulaşabiliyor. Birkaç saniyede 40 adet tahrip gücü yüksek füze fırlatmak mümkün. Böylesi ağır bir silahın kontrolsüz Hafter güçlerinin eline nasıl geçtiği veya kimlerin özellikle verdiği önemli. Geçmişte Ermenilerin Karabağ’da bu füzeyi Azeri sivillere karşı kullandığı ve yine Rusya’nın bu füze ile Ukrayna uçaklarını düşürdüğü göz önüne alındığında durum daha vahim bir hal alıyor.
Birleşmiş Milletler (BM) Mülteciler Yüksek Komiserliğinin bu ay paylaştığı rakamlara göre Libya’daki saldırılar nedeniyle 343 bin Libyalı evlerini terk etmek zorunda kaldı. Hafter güçlerinin yaptığı saldırılar nedeniyle de Remle, Selahaddin ve Ayn Zara bölgeleri hayalet kentlere dönmüş durumda. Saldırıların biteceği yok.
Daha önce de defalarca saldırılara hedef olan Mitiga Havaalanı Trablus’a sadece 8 km uzaklıkta. Hafter güçleri Trablus ve çevresini uçuşa yasak bölge ilan etti ve bölgeye yaklaşan tüm askeri ve sivil uçakların meşru hedef sayılacaklarını açıkladı. Bütün bu olayların Berlin’de yapılan konferans sonrası gerçekleşmesi ise konferansın bir işe yaramaktan ziyade Hafter’i cesaretlendirdiğini gösteriyor.
Geçen yılın eylül ayında, Libya’da BM tarafından tanınan meşru Ulusal Mutabakat Hükümeti, “sivil kurumların vurulmasını önleyici nitelikte kararlar alması için” BM’e çağrıda bulunduğu halde, her nedense BM durumu sadece izlemekle yetiniyor.
Uluslararası kamuoyu Libya’yı karıştırmak için yetiştirilmiş ve ülkeye özellikle gönderilmiş birine güvenmenin ne kadar yanlış bir şey olduğunu görüyor. Aslında Hafter güçlerinin saldırıları, kendi kararından çok kendisini yöneten güçlerin isteklerini yansıtıyor ve Libya halkının huzur ve refahından ziyade Libya’nın kaynaklarının birileri tarafından sömürülmesine hizmet ediyor. Buna dair emareleri kısaca değerlendirirsek;
- Hafter Libya adına Çad’da girdiği savaşta başarılı olamayarak savaşı kaybetmiş ve esir düşmüş eski bir subaydır.
- Ülkesine ihanet edebileceği düşünülerek, hapiste bulunduğu esnada Fransız istihbaratı tarafından ABD istihbaratına teslim edilmiş ve ABD’de özel olarak yetiştirilmiştir. Böyle kişilikte birisinin Libyalılardan ziyade kendisini yetiştirip bölgeye gönderenlere hizmet edeceği kesindir.
- Libya’da BM tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümetinin Başbakanı Fayiz es-Serrac, Rusya’nın başkenti Moskova’da yapılan görüşmelerde ateşkes metnini imzalarken, Hafter bunu imzalamamış ve Moskova’dan kaçmıştır.
- Moskova’dan kaçan Hafter 18 Ocak 2019 tarihinde Berlin’de de metin imzalamaktan kaçınmıştır. Hafter’in görüşme öncesi Berlin’e davet edilmeyen Yunanistan’a gidişi ve icazet alması ise başka bir muammadır.
- Hafter ve ona bağlı güçlerin Libya’da sivil halka yönelik uluslararası hukuka aykırı eylemlerinin savaş suçu olduğu ve bunlardan dolayı yargılanması gerektiği açıktır.
- Libya’da BM tarafından tanınan meşru Ulusal Mutabakat Hükümetine yönelik silah ambargosu uygulanırken, tamamen gayrı meşru bir oluşumun ağır silahlar başta olmak üzere bunca silahı nereden temin ettiği, bunları kimin ya da kimlerin sağladığı ise ayrı bir suç ve araştırma konusudur.
- Meşru yönetimi ambargo ve kısıtlamalarla bağlayan ve meşru olmayan tarafa birçok kanaldan silah temin etmenin önünü açan kararların sonucu, kadın ve çocuklar başta olmak üzere sivillerin katledilmesi olmuştur. Böylesi bir adaletsiz sistemin sadece Libya’da değil hiçbir yerde düzeni sağlaması mümkün değildir. Doğru karar; Meşru Ulusal Mutabakat Hükümetine kendisini savunması için silah temin edilirken, saldırgan Hafter güçlerinin silahtan arındırılması olmalıydı.
Berlin’deki toplantı sonucu alınan kararlar incelendiğinde;
Uluslararası kamuoyunun meşru olmayan ve çatışmaların asıl kaynağı olan Hafter güçlerini koruyucu bir karar aldıkları ve onu meşru bir taraf gibi göstermeye çalıştığı açıkça ortadadır. Uluslararası kamuoyu kendi menfaatleri doğrultusunda Libya’daki olaylara bugüne kadar ses çıkarmamış, meşru hükümet üzerinde kısıtlayıcı kararlar uygularken, Hafter’in uluslararası hukuka aykırı olarak aşırı desteklenmesine, Türkiye müdahale edene kadar müdahale etmemiş, sivillerin ölmesine seyirci kalmıştır. Bu durumun kabul edilmesi mümkün değildir.
Zaten 1995 yılında Bosna Hersek’te yüzbinlerce insanın yaşamını yitirdiği savaştan sonra imzalanan Dayton Barış Anlaşmasında olduğu gibi, bu tür uluslararası toplantıların, soruna çözüm bulmak için değil, bilakis sorunu daha da artırmak için düzenlendiği de gözden kaçmıyor. Bosna’da yüzbinlerce insan ölürken seyirci kalanlar, Boşnaklar ilerlemeye başlayınca barıştan söz etmeye başlamış, imzalanan anlaşma ile de öylesi bir entite, kanton ve devlet yapısı oluşturulmuştur ki, bugün işin içinden çıkılamamaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde; Berlin’de yapılan uluslararası toplantıda alınan kararların da sorunlara çare bulmaktan oldukça uzak olduğu görülmektedir.
Berlin de yapılan toplantı sonucu alınan kararlarda birçok konu belirsiz olduğu gibi, hukuka uymayan saldırgan tarafa yönelik herhangi bir zorlayıcı uygulama da bulunmamaktadır. Bu durum Hafter’i saldırılarında serbest bırakmakta, haksız eylemlerini görmezden gelmekte, korumakta, kabullenmekte, hoş görmekte ve hatta ödüllendirmektedir. Her ne kadar toplantıya ev sahipliği yapan Almanya Başbakanı Angela Merkel, kapsamlı bir plan üzerinde uzlaştık dese de, bildiride çözüm için hiçbir somut adım yer almamış, üstelik toplantının yapıldığı gün Hafter güçleri meydan okurcasına Libya’nın petrol ihracatının yapıldığı limanlar ve boru hatlarını kapatma cesaretini gösterebilmiştir. Birleşmiş Milletlerin (BM) meşru olarak tanıdığı bir hükümete karşı savaş açan bir güç muhatap alınmış, BM kararına rağmen bu yasadışı örgütlenmenin silah temin edilmesine ses çıkarılmamış, sivil halka karşı eylemleri görmezden gelinmiş, meydan okumasına bir şey denilmemiştir. Bu haliyle de BM ve uluslararası kuruluşlara olan güven ve adalet duygusuna büyük darbe vurduğu gibi bundan sonra başka bir bölge ve ülkede olabilecek olaylara da kötü bir emsal teşkil etmiştir.
Mevcut durumda saldırgan tarafa karşı tedbirler yetersizdir ve Libya’da barış, Hafter ve ona bağlı kontrolsüz güçlerin insafına bırakılmıştır. Böylece barışa ve savaşa karar veren ve BM tarafından uygulanması gereken kısıtlayıcı tedbirleri kendi başına uygulayan taraf Hafter haline getirilmiştir. Bu durum uluslararası kurum ve kuruluşların itibarını sarstığı kadar bölgeyi de istikrarsız bir alan haline getirmiştir. Bu istikrarsız alanın ise ileride yaratacağı tehdit ile sadece bu ülke ve civarını değil, Avrupa’yı da etkileyeceği kesindir. Bu durumu İtalyan yetkililer açıkça ifade etmiştir. Bundan sonrasında Avrupa’nın güvenli bir yer olduğu söylenemez.
Sonuç olarak Hafter’in saldırıları Türkiye’nin Libya halkını korumak maksadıyla yaptığı müdahalelerde ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. Libya’da yaratılan durumun Libya’yı daha da karıştıracağı açıktır. Berlin Kongresinde alınan kararlar Hafter’i ve onun ardındaki güçleri şımartmıştır. Bunun önlenmesi ve Libya’da istikrarın sağlanması maksadıyla;
- Hafter ve ona bağlı güçlerin elindeki silahların tamamı toplanmalıdır.
- Hafter’e silah veren ülkeler ile ilgili uluslararası bir araştırma yapılarak bu ülkelere terörü destekleyen ülkeler olarak BM tarafından yaptırımlar uygulanmalıdır.
- Hafter ve güçlerinin bu tür saldırıları tekrarlaması ve Libya’da ateşkesi ihlal etmesi durumunda en sert şekilde müdahale edilmelidir. Bugüne kadar yaptıkları zaten uluslararası hukuk kurallarına göre karşılığı hak etmiştir.
- Hafter’in varlığı Libya için bir tehdittir. Libya’daki meşru hükümete karşı hukuk dışı yapılanmanın ana unsuru Hafter’dir. Libyanın ve bölgenin istikrarı için Hafter saldırı yapamaz duruma getirilmelidir.
- Sivil halka karşı silah kullanan Hafter başta olmak üzere ona bağlı askerler savaş suçlarından dolayı uluslararası mahkeme önüne çıkarılarak yargılanmalıdır.