Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Özbekistan Coğrafyası ile Bağlantıları Yeniden Kurmak: Fergana ve Taşkent Bölgesi İzlenimleri

Güray ALPAR
17 Temmuz 2023 10:16
A-
A+

09 Temmuz 2023 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde gözlemci olarak görev yapmak üzere, 08-12 Temmuz 2023 tarihleri arasında Özbekistan’da bulunduk.

Türkçenin ilk sözlüklerinden, Divan-ı Lugatı’t-Türk’de Kaşkarlı Mahmut, Türkistan sınırlarının; Rum diyarından Fergana’ya ve oradan Çin’e kadar uzandığından bahseder (Atalay, 2006: 150). Bu açıdan düşünce kuruluşunda çalışmalarını sürdüren birisi olarak, Türkistan coğrafyasında; daha önce ziyaret ettiğimiz, Batı ve Doğu bölgelerinden sonra, merkezi Fergana bölgesini de görme fırsatı, bizim için çok heyecan vericiydi.

“Türklerin yaşadığı yurt” anlamındaki (Türkçe, Arapça ve Farsça’da), “Türkistan” coğrafyası anlaşılmadan, Avrasya Jeopolitiği de tam olarak anlamlandırılamaz. Bu kapsamda, günümüzün uydurulmuş “Orta Asya” kavramının, Rusların maddi desteği ile araştırmalar yapan, Prusyalı coğrafyacı Alexander von Humboldt tarafından, 1843 yılında maksatlı olarak ortaya atıldığının da bilinmesinde fayda vardır.

Diğer taraftan Türkistan Coğrafyasının en kritik noktası, Özbekistan’dır. Özbekistan, Türkistan bölgesinin merkezini; coğrafi, ekonomik ve kültürel olarak kontrol eden ülkelerden birisidir. Özbekistan sınırları içerisinde yer alan, “Fergana Bölgesi” ise tarih boyunca stratejik bir bölge olarak, küresel güç merkezlerinin kontrol etmek istediği alanlardan birisi olmuştur. Bugüne kadar kanıtlanan tarihi belgeleriyle, 3000 yıldan daha uzun bir süre, Türklerin yoğun olarak ikamet ettiği bu coğrafyayı; MÖ 7-6’ncı yüzyıllarda Persler (Ahamenish), MÖ 329’da Makedon Kralı İskender, daha sonrasında ise Çinliler, Ruslar, İngilizler ve Amerikalılar ele geçirmeye ya da en azından kontrol etmeye çalışsalar da hiçbiri uzun süre başarılı olamamıştır (Ruslar Fergana bölgesini ele geçirdiğinde, Çinliler’de Uygur bölgesini işgal ettiler. Bu tarihlerde, İngilizler de büyük oyun gereği bu bölgeye ulaşmayı denediler. 2001 yılından sonra ABD, Afganistan sonrası aldığı üslerle buraları kontrol etmek istedi. Rusların buna cevabı 2004 yılında Tacikistan’da ülke dışındaki en büyük askeri üssünü kurmaları oldu. Ardından, Özbekistan’daki ABD üssünün 2006, Kırgızistan’dakinin ise 2012 yılında kaldırılması da Rusların baskısı ile gerçekleşti).

Şüphesiz bu bölgenin hala bağımsız kalmasını, bölgedeki incelemelerimizde tespit ettiğimiz şekilde, bölge halkının geleneklerine ve inançlarına sağlam bir şekilde bağlılığında da aramak gerekir.

Fergana vadisi şeklinde anılan ve Tanrı dağları ile Altay dağları arasında yer alan bölgenin toprakları; Özbekistan, Tacikistan ve Kırgızistan arasında maksatlı olarak bölünmüştür; bunlardan Özbekistan Cumhuriyeti’nde kalan kısım idarî bir birimi teşkil eder ve buranın merkezi olan şehrin adı da Fergana’dır.

Fergana şehrine, İstanbul’dan direkt uçuş imkânı vardır. Bu seferlerin sayısının giderek artmasının stratejik bir anlam ifade ettiği söylenebilir. Bu noktada, Özbekistan Havayollarından da özellikle bahsetmek gerekir. Son derece modern bir filoyla ve kaliteli servisi ile bu havayolunun ulaştığı seviyeyi gidiş ve dönüşümüz esnasında görmek, bizleri oldukça mutlu etmiştir. Yönetimi ve çalışanlarını kutluyoruz.

Fergana’da bizi havaalanında karşılayan, Sayın Yuldashev AzimJon Komilovih, Fergana bölgesinin yatırım ve dış ticaret biriminden sorumlu. Yatırım açısından Fergana bölgesinin, başkent Taşkent’in ardından ikinci sıraya yükseldiğini ifade ederken, zor bir görevi başarı ile yerine getirmenin kıvancı gözlerine yansıyor. Sürekli olarak yatırımcıların karşılaştığı sorunları çözmek için çalışıyorlar. Gerçekten de Özbekistan’ın neresine gidersek gidelim, bu gelişme ve buna bağlı duyulan heyecan göze çarpıyor. Bu stratejik seviyede Özbekistan yönetiminin, halkın ekonomik durumunu geliştirmeye yönelik aldığı bir kararın sonucu ve alt seviyelerde özveri ile uygulamaya geçirilmiş. Konuşma fırsatı bulduğumuz herkes, bundan fazlasıyla memnun. Bölgede meyve ve hayvan yetiştiriciliği oldukça yaygın. Fiyatlar halk için oldukça makul. İpekçilik, çinicilik gibi alanlarda da son dönemde büyük ilerlemeler kaydedilmiş. Şehir merkezinde eko kentler yükseliyor, yönetim halka uygun koşullarda kredi veriyor ve hatta maliyetin bir kısmını üsleniyor. Fergana bölgesinin; uygun hammadde kaynakları, makul işgücü maliyeti ve konumunun getirdiği pazar imkanları ile cazip olduğu görülüyor. Türkiye’den de bu bölgeye yatırımlar ve ticaretin başladığını yerinde tespit ettik. Türkiye’den diğer yatırımcılar için de ulaşım başta olmak üzere birçok alanda sağlanan kolaylıklarla, bu bölgeye farklı alanlarda yatırım yapabilecekleri bir ortamın oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu vesile ile Türk iş adamlarına bu bölgeye yatırım yapmalarını tavsiye ediyoruz.

Ticaret ve yatırım için dil kesinlikle engel değil. Bugüne kadar bulunduğum ülkeler arasında, Türkçe’ye en yakın, dillerden birisi Özbekçe. Cümle kurgusu aynı, rakamlar aynı, meyvelerin isimleri binlerce yıl kullandığımız adlarla aynı, biraz dikkat edince birçok kelime özünde aynı. Zaten dünya görüşü ve inançlardan gelen kelimeler tamamen aynı. Belli bir süre sonra tercümana bile ihtiyaç duyulmuyor ki biz de zaten çoğu yerde tercüme istemedik. Zaten gidişte, uçaktaki “Uzbekistan Airways, İnflight Magazine” dergisindeki yazılara göz atarken bile onlarca kelimeyi öğrenme fırsatı bulmuştuk. Uçaktaki “Oturduğunuzda kemerinizi takınız” cümlesinin Özbekçe yazısının, “O’tirganda kamarni taqıp oling” cümlesi bile bu yakınlığı ifade ediyor ve dil konusuna uzak bir Türk vatandaşını bile, birkaç haftada Özbekçeyi konuşabilir hale getiriyor. Zaten gezimiz esnasında, Türk dizileri nedeniyle, Türkiye’de hiç bulunmamış Özbeklerin bile, son derece akıcı Türkçe konuştuklarına şahit olduk. Fergana’daki tercümanımız da dizilerden çok akıcı bir şekilde Türkçe öğrenmişti. Diziler yanında, özellikle Özbekistan Kültür Bakanlığının vizyoner çalışmaları ile oluşturulan, “Celalettin Harzemşah” dizisi benzeri, film projelerinin, iki ülkeyi ve benzerlikleri ortaya koyması açısından oldukça önemli olduğu da açıkça gözüküyor.

Fergana bölgesinin tarihini ve önemini anlamak gerekiyor. Özbekistan’ın tamamında olduğu gibi bu bölge de içinde yaşadığımız coğrafya’nın barış ve güvenliği için hep önemli olmuştur. Yeryüzündeki kıtaların en büyüğü olan (Tenney, 1904:1-2) ve Batı ile aralarında rekabet yaratılan Asya’nın (Cramer, 1961:1 ve Grenard, 1992:13), kültürel ve anlayış yönünden birbiriyle tam bir uyum gösteren Türkistan bölgesi (Liğeti, 1886: 13), Fergana ile birlikte Türklerin ana yurdudur (Develioğlu, 2003: 1342-1344) ve Avrasya bölgesinin kalpgahıdır (Skrine ve Denison, 1899:3). Türkler bu bölgeden batıya doğru göç etmelerine rağmen, Türk varlığı Türkistan coğrafyasında güçlü bir şekilde yaşamaya devam etmiştir.

Eski Türkçe yazılı eserlerin bulunduğu bölgeler arasında, Fergana Bölgesi’nin ayrı bir yeri vardır. 2021 yılının Nisan ayındaki kazılarda, Özbekistan’ın Fergana Bölgesi’ndeki Namengan vilayeti, Çartak ilçesine bağlı Karabağ köyünde seramik kaplar bulunmuştur. Bunun üstündeki yazılar eski Türk yazıtlarında kullanılanları andırmaktadır. Bu yazıları okuyan eski Türk yazıtı uzmanı Doç. Dr. Gaybullah Babayar, (a)ŋ(a)r aş “Onda (kapta) aş”, yani “Bu kapta rızk (bereket var)” anlamında olan bir dilek manasına gelen sözün yer aldığını söylemiştir (Babayar ve Tombuloğlu, 2022: 399). Araştırmalar derinleştikçe, bölgesel Türk tarihi varlığı da daha belirginleşmektedir. Bölgenin, daha sonraları etkileri tüm dünyaya yayılan bir bilim dünyasını da oluşturduğu ve birçok bilim insanını yetiştirdiği de zaten biliniyor. Son dönemde Özbekistan üst yönetiminin bu bilim merkezlerini tekrar oluşturma yönündeki gayretli çalışmaları da takdire değer. Diğer taraftan yine yönetimin ülkedeki tüm tarihi yapıları aslına uygun olarak mükemmele yakın derecede restore ettirdiği de dikkat çekiyor.

Hunlar, Göktürkler, Karahanlılar, Gazneliler hep bu bölgenin sağlam yapısı sayesinde güvenliklerini sağlamışlardır. Selçuklular için de bu bölge önemliydi ve ellerinde bulundurdukları bu bölge, Asya kıtasının batısına doğru harekât alanında serbestçe seferlerini sürdürürken, geri emniyetlerini sağlıyordu. Ondan sonraki süreçte de hep öyle oldu. Bu bölge hem Anadolu hem de tüm İslam coğrafyasının güvenliği için önemliydi Bkz. Alpar:2021).

Bunun en yakın örneğini, bölgeye yaptığımız gezi esnasında da Fergana bölgesinde, yakından gördüğümüz ve bugünkü Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan ve Doğu Türkistan sınırlarını içine alan alanda, 1700’lü yılların başından 1876 yılına, Buhara Hanlığı ve Hive Hanlıkları ile birlikte hüküm süren Hokand Hanlığı (Özbekçe Kokan Hanlığı) teşkil eder. Bu Hanlığın yapısını ve Türk-İslam dünyasındaki konumunu derinliğine incelemek gerekir. Bu Hanlık içerisinde Özbeklerle birlikte; Tacikler, Kırgızlar, Kazaklar, Farslar, Kıpçaklar, Soğdlar (Divan-ı Lugati’t-Türk’te Balasagun, Buhara ve Semerkant bölgelerinde yaşayan Türkleşmiş halk olarak geçer. Atalay, 2006: 30, 471) ve Uygurlar bulunmaktaydı. Zaten o dönemde, araya yaratılan suni ayrılıklar girmediğinden, bu insanlar bir arada, ayırım olmadan aynı amaçlar doğrultusunda barış içinde yaşayabiliyordu. Tarihteki bu durumun bölgenin işgal edildiği dönemler haricinde devam ettiği görüldü. Fergana bölgesini ele geçiremeden geri dönmek zorunda kalan İskender’in hocası Aristo, halkları yönetmek için ona şu formülü önermişti: Nifak tohumları ek, böl, ayır, ayrılığı körükleyip çatışmalarını sağla, barışa giden yolları tıka ve en sonunda da hakem olarak kendini kabul ettir. Bu durumun günümüzde dahi Taciklerle, Kırgızlar arasında uygulandığına şahit olduk. Dil farklılıkları yaratarak, birbirinden ayrılan insanların, suni gerginliklerle birbirine düşürülmeye çalışıldığı da görüldü (Çengel, SDE Konferans, 4 Aralık 2020).  Ancak bölge insanı tarihin derinliklerinden gelen engin sağduyusu ile bu düşünceleri hep boşa çıkarmayı biliyordu.

Özbekistan yönetiminin son dönemde gerçekleştirdiği reformlar sonucu, tarihi birlikteliğin tekrar sağlandığı ve hangi etnik gruba ait olursa olsun, Özbekistan sınırları içerisindeki insanların birbiri ile hoşgörü ve karşılıklı saygı çerçevesinde yaşamını sürdürdüğü bu gezi esnasında açıkça görülmüştür. Gerçekten de gittiğimiz her yerde bu durumun ifade edilmesi bizleri çok mutlu etmiştir.

Yönetim merkezi Fergana bölgesinde bulunan, Hokand (Kokan) Hanlığı (1709-1876) tam olarak bir Türk devletiydi. Tarihi boyunca nerede bir ihtiyaç olsa, gönüllü olarak diğer Türklerin yardımına koşmuşlar, Uygurlara ve Osmanlı Devleti’ne de zor zamanlarında yardımlar göndermişlerdir. Ne zaman ki bu devlet yıkılmış, işte o andan sonra, diğer Türk toplulukları da zorluklar yaşamaya başlamıştır. Rus ordusu, bu devletin 1876 yılında yıkılmasından bir yıl sonra, geri bölgesini emniyete aldığı için, 93 harbi olarak bilinen 1877-1878 savaşında, doğuda Erzurum’a, batıda ise İstanbul-Yeşilköy önlerine kadar kolayca gelmişlerdir.

Fergana bölgesindeki yabancı güçlere karşı mücadele hiç bitmemiştir. Özellikle I. Dünya Savaşı sonrasında Rus Çarlığının dağılmasıyla, Rus Çarlığına karşı mücadelesini sürdüren ve yaptıkları başarılı baskınlar nedeniyle, “Basmacı Hareketi” olarak bilinen, harekete bölge halkı ile birlikte Enver Paşa’nın katılması önemliydi. Enver Paşa başlangıçta başarılı olmasına rağmen, 1922 yılında Fergana bölgesinin güneyindeki, bugünkü Tacikistan’da şehit düştü (Çokayoğlu, 1932: 4-34). Zamanın Sovyet yöneticileri, kendilerini çok uğraştıran ve korkutan bu hareketi küçük düşürmek için filmler çekip yıllarca gösterdiler, “Basmacılar” ismini verdiler, ancak başarılı olamadılar.  Bu hareketin bölgede 1934 yılına kadar devam ettiği biliniyor.

Bu harekette başarıları nedeniyle Korbaşı unvanı verilen ve çocukları halen Adana’da yaşayan Şir Muhammed Bek’in diğer aile üyeleri de Fergana da yaşamaktadır (Yarımoğlu, 2019). Şir Muhammed Bek, imkansızlıklar içinde olmasına rağmen yılmamış, bölge insanı ile Sovyet kuvvetlerine yönelik başarılı baskın hareketlerinde bulunmuştur. Karşı taraftan birçok ağır silah ele geçirmeyi başarmışlar, ancak cephanesi olmadığından kullanamamışlardır. Diğer yandan mücadelelerini sürdürdükleri dönemde yaşanan kıtlık, onları ve özellikle de onlar için çok önemli olan atları da etkilemiştir. Bölge halkının daha fazla zarar görmemesi için önce Afganistan, sonrasında ise Türkiye’nin Adana iline yerleşen Şir Muhammed Bek’in, vatan hasreti yaşamaya başladığı 1922 yılından, Adana’da küçük ve mütevazi bir yapı içerinde hayatını kaybettiği 1970 yılına kadar (Yarımoğlu, 2019: 163), bir gün bağımsız olacak Türkistan gerçeği ile yaşamaya devam ettiği, “biz ata topraklarına dönersek bu eşyalar ne olacak” diyerek evine eşya bile almayı reddettiği, bizimle birlikte bu faaliyete katılan ve bölgedeki akrabalarıyla gözyaşları içinde bir buluşma gerçekleştiren, torunu Türkistanlılar Kültür ve Yardımlaşma Derneği Başkanı, Muhammed Osman Beg tarafından bizlere duygusal bir şekilde ifade edilmiştir. Bu ülke ve Türkistan coğrafyasını için canlarını ve yaşamlarını ortaya koyan, bütün kahramanları rahmetle ve saygıyla anıyoruz.

Özbekistan Cumhurbaşkanlığı seçiminde, Fergana bölgesi halkının demokratik tercihlerini herhangi bir olay olmadan kadim kültürel birikimleriyle, sakin bir şekilde kullanmalarına şahit olmak gerçekten güzeldi. Gittiğimiz her seçim sandığı bölgesi, seçimlere katılan tüm parti gözlemcilerinin gözetiminde, oyların kullanılmasını sağlıyordu. Fergana bölgesinde ve civarında bize mihmandarlık eden kişiler yanında, konuşma fırsatı bulduğumuz halkın yakın ilgisi de bizleri çok mutlu etti. Gönlü bol, yüreği sağlam, tarihi ortak geçmişimizin bulunduğu bu insanlar, bizlere her daim evimizde ve onlardan birisi olduğumuzu hissettiriyordu. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyoruz. Özellikle bölgedeki yaşlıların bizlere yaklaşımı inanılmazdı. Cümle kuruluşu, rakamlar, vücut azalarının ve birçok hayvan isimleri, yani bizlerin bin yıl kadar önce buralardayken kullandığımız her şeyin ismi ortak. Bölgede anlatılan hikayeler büyüklerimizin bizlere anlattığı hikayelerle benzer. Nasrettin hocaya ise burada Nasrettin Efendi diyorlar. Doğumlarda, ölümlerde, acılarda ve mutluluklarda kullanılan söylemler ortak. Bu bölge ile Türkiye’den Anadolu’daki bazı belediyelerin gerçekleştirecekleri ortak projelerle, gençlerle birlikte bu yaşı ilerlemiş tecrübeli insanların, zaman zaman bir iki hafta süre ile karşılıklı değişimle bir araya getirmelerinin, geleceğe yönelik ortak anlayışın geliştirilmesinde muazzam faydalar sağlayacağa inanıyoruz.

Bölge yapısında aile büyüklerinin rolü çok önemli ve Özbekistan’da bu durum daha da belirgin. Öncelikle terbiye ve eğitim konusunda mükemmel bir yapı söz konusu. Her nereye giderseniz gidin, en küçüğünden en büyüğüne sağ ellerini kalplerine üzerine koyuyor ve sizi hürmetle samimi bir şekilde selamlıyorlar. Herkes birbirine karşı saygılı, hürmetkar ve misafirperver. Bunu nasıl başardıklarını sorduğumuzda, eğitimin ailede başladığı ifade edildi. Büyükler, bir model olarak, bu eğitime öncülük ediyorlar ve eğitim her düzeyde okullarda öğretmenler tarafından destekleniyor. Hayatın her alanına yansıyan, büyüklere kesin bir saygı, küçüklere ise sevgi söz konusu. Fergana Üniversitesinden bir akademisyen hoca ile bu durumu konuşurken, kendilerinin de üniversitede bizzat bu konular üzerinde sürekli durduğundan bahsetti. Sağlıklı bir toplum düzeni oluşturma açısından bu çok önemli. Yemeklere dua ile başlıyor ve hep birlikte birisinin yaptığı dua ile tamamlıyorlar. Şükretmek de hayatın her yanına yansıyan bir gelenek haline getirilmiş. Bazı yemeklerİ hep beraber kaşıkla tek tabaktan yemek ise birlik beraberliğin bir ifadesi olarak kabul ediliyor. Bu arada belirtmek gerekir ki, Özbekistan mutfağı çok lezzetli ve Türkiye’den gelenlerin damak tadına uygun. Meyveleri ve kuruyemişleri de olağanüstü lezzetli. Sorduğumuzda, bu durumun bölgedeki gece ve gündüz arasındaki ısı farkından kaynaklandığını beyan ettiler.

Fergana’dan sonra bulunduğumuz Taşkent bölgesi ise belirtmek gerekir ki, bir başkent olarak, parkları, müzeleri, caddelerinin görünümü ile oldukça düzenli ve temiz bir şehir. Bunda, halkta derin bir şehir kültürünün bulunmasının da önemi büyük. Burada genel olarak, Özbekistan’ın önde gelen düşünce kuruluşlarındaki yöneticilerle görüşmeler yapmak ve faaliyetleri hakkında bilgi almak imkânı bulduk. Diğer taraftan Özbekistan üst yönetimi, düşünce kuruluşlarına ve onların çalışmalarına büyük önem veriyor ve gerçek anlamda destekliyor. Fikir ve projeleri ise kurumlar yanında, dışişleri bakanlığı başta olmak üzere bakanlıklarda ve cumhurbaşkanlığı seviyesinde kabul görüyor. Bu anlamda, Özbekistan yönetiminin aldığı kararlar çerçevesinde; vatandaşlarını insan hakları ve özgürlüklerin geliştirilmesi, ekonomik seviyelerinin yükseltilmesi, sorunlu alanlarda etnik barışın sağlanmasına yönelik çalışmalar ile komşularla sorunların azaltılması ve Türk Devletleri Topluluğu başta olmak üzere uluslararası ilişkilerin geliştirilmesi konusunda yapılan çalışmaların ve alınan sonuçların oldukça başarılı olduğu gözlemlenmiştir.

Bu anlamda görüşlerini paylaştığımız, ülkenin en önemli düşünce kuruluşlarından “Development Strategy Center”, merkezi Asya ülkelerine yönelik yoğun araştırmaları ve projeleri bulunan “International Institute for Central Asia (Markazıy Osiyo Xalqaro Instituti)” ve Özbekistan Cumhurbaşkanına doğrudan bağlı olarak, bölgesel ve küresel anlamda stratejik araştırmalar yapan ve düşünce üreten, “Institute for Strategic and Regional Studies Under the President of the Repuplic of Uzbekistan” isimli kuruluşlarla ve onların yöneticileri ile yaptığımız bölgesel ve küresel meselelere bakış açılarını ortaya koyan  görüşmelerin, farklı çözüm tarzlarının ve karşılıklı fikir alışverişlerinin, ve geleceğe yönelik birlikte çalışmaların, karar alıcılara doğru ve sorunları aşıcı sağlam alternatifler sunma açısından oldukça faydalı olacağını değerlendiriyoruz.

Sonuç olarak, görme fırsatı bulduğumuz bu coğrafyaların bir millet olarak kenetlenmiş bir şekilde, geçmişlerinden aldıkları ilhamla geleceklerini hep birlikte oluşturma gayreti içinde olduklarına şahit olmak bizleri mutlu etmiştir. Şunu ifade edebiliriz ki strateji bir anlamda olaylar arasındaki bağlantıları kurabilmek ve bundan geleceğe ilişkin sonuçlar çıkarabilmektir. Bu bağlantıyı oluşturamayanlar, binlerce yıllık tarih içinde yok olup giderler. Bu anlamda, binlerce yıllık geçmişiminiz yer aldığı Özbekistan ve Fergana coğrafyasına yeniden bağlanmak, ekonomik ve kültürel bağları karşılıklı saygı ve eşitlik anlayışı içinde yeniden oluşturmak da bizlere, geleceğimizi daha sağlam bir şekilde oluşturmakta katkıda bulunacaktır.

Kaynakça:

Ağayev, Elnur. (2016). Sovyet Tarih Yazımı ve Kazakistan Tarihinin Meseleleri, “Sovyet Tarihçisinin Mutfağına bir Nazar”, Ed. Zeynep Yaman, Abdulvahap Kara, İstanbul.

Arif, Mehmed. (2006). 93 Osmanlı-Rus Harbi ve Başımıza Gelenler, Akçağ Yayınları: Ankara.

Alpar, Güray. (06 Eylül 2021). Erzurum’un Güvenliği Fergana’dan Başlar, SDE: Ankara.

Atalay, Besim. (2006). Divanü Lügati't - Türk. Türk Tarih Kurumu Basımevi: Ankara.

Babayar Gaybullah&Tombuloğlu Tuba. (2022). “Fergana Bölgesi’nde Yeni Bulunan Köktürk Yazıtı Üzerine”, International Journal of New Approaches in Social Studies, 2022, 6(2), 395-417.

Becker, Seymour. (1968). Russian’s Protectorates in Central Asia: Bukhara and Khiva, 1864-1924, London 1968.

Çengel, Kasapoğlu Hülya. (2020). Alfabeyle Milletler Nasıl Parçalandı, SDE Konferans: Ankara.

Çokayoğlu, Mustafa. (1933). Merhum Enver Paşa Hakkında Hatıra Parçaları: Türkistan.

Cramer, John Antony. (1961). A Geographical and Historical Description of Asia Minor: Oxford.

Devellioğlu, Ferit. (2003). Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, Ankara.

Grenard, Fernand. (1992).  Asya’nın Yükselişi ve Düşüşü, Çev. Han Yüksel, MEB Yayınları: İstanbul.

Kamalova, Husayn Zabiniso. (2020), Hokand Hanlığı’nın Son Hükümdarı Hüdayar Han ve Dönemi Fergana Vadisinde Rus İşgali, Cağaloğlu Yayınevi: İstanbul.

Karmalova, Zabiniso. (9 Mayıs 2021). Tacikistan-Kırgızistan Gerilimi: Fergana Vadisinde Neler Oluyor? https://m5dergi.com/one-cikan/tacikistan-kirgizistan-gerilimi-fergana-vadisinde-neler-oluyor/Alıntı Tarihi: 28 Ağustos 2021.

Ligeti, Louis. (1986). Bilinmeyen İç Asya, Çev. Sadrettin Karatay, Türk Tarih Kurumu Basımevi: Ankara.

Skrine Henry Francis & Ross, E. Denison. (1899). The Heart of Asia (A History of Russian Turkestan and the Central Asian Khanates from the Earliest Times), London.

Tenney, Charles Daniel. (1904).  Geography of Asia, London.

Toğan, A. Zeki Velidi. (1981). Bugünkü Türkili Türkistan ve Yakın Tarihi, Enderun Kitapevi: İstanbul.

Yarımoğlu, Emin. (2019). Türkistan Milli İstiklal Hareketi Liderlerinden Şir Muhammed Bek, Bozkurt Yayınları: İstanbul.