Suriye'de Sivilleri Koruyan ve Göçü Önleyen Türk Konvoyuna Saldırı
Neredeyse 10 yılı bulan Suriye İç Savaşı esnasında çoğunluğu çocuk, kadın ve sivil olmak üzere yüzbinlerce kişi öldü, 4 milyonu Türkiye olmak üzere 6 milyon kişi evini, işini bırakarak göç etmek zorunda kaldı. Bu süre zarfında Esad rejimi sivil, asker ayırımı yapmadan kullanımı uluslararası anlaşmalara göre yasaklanmış olan kimyasal silahları kullandı, halkı açlığa sürükledi, ablukaya aldı, tehcir etti, akıl almaz işkenceler uyguladı. Bu suretle bölgenin nüfus yapısını da değiştirdi ve bütün medeni dünya buna seyirci kaldı. İdlib bölgesi ve civarında son üç ayda bine yakın sivil hayatını kaybetti, binlercesi sakat kaldı, 500 bin sivil ise bölgeyi terk etti. Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR) son üç ayda bu bölgede Suriye rejiminin 3172 varil bombası kullandığını açıkladı. Şüphesiz bu bombalar da doğrudan sivilleri hedef alıyor. Göç eden yüzbinler Türkiye sınırına geliyor, beş on göçmeni almamak için onların günlerce sefil perişan denizlerde dolaşmasını reva gören ülkeler Doğu Akdeniz enerji kaynaklarını paylaşmakla meşgul ve bu trajediyi sadece seyrediyor.
Suriye’de fırsattan istifade sosyal yapıyı değiştirme uyanıklığını gösteren sadece Esad rejimi değil. Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG terör işbirliğinin kontrolü altındaki bölgelerde de durum farklı değil. Örgüt bu bölgede kendilerini desteklemeyen Kürtler başta olmak üzere; Araplar ve diğer azınlıklar üzerinde silahlı baskı ve korkutma yöntemleri kullanarak, bölgede tamamen kendisine müzahir bir yapı oluşturmaya çalışıyor. Tehdit ediyor, öldürüyor, kaçırıyor, el koyuyor. Baskılar öyle arttı ki, İstanbul Süryani Kadim Vakfı bile yaptığı açıklama ile PYD/YPG’nin Suriye’de etkin olduğu bölgelerde Süryaniler üzerindeki sistematik baskılarını kınadı. Açıklamada bu terör örgütünün Süryani gençleri zorla kaçırdığı, okullarını kapattığı ve Süryanilerin çoğunu Suriye’yi terk etmek zorunda bıraktığı belirtiliyor.
Savaşı önleme bir yana, savaşlardan sivil halkın zarar görmemesi uluslarası toplumun ve kuruluşların en öncelikli insani görevidir. Hal böyleyken bölgede yaşanan insanlık dramına dünyanın sessiz kalmasının izah edilecek bir tarafı yok. Bölgede yıllardır dolanan ülkelerin, asıl sorunu görmezden gelip, çoğunlukla etkisiz hale getirildiğini bizzat kendilerinin beyan ettikleri birtakım terör örgütlerini bahane ederek; çocukların, kadınların ve sivillerin varil bombaları ile katledilmelerine ve yerlerinden edilmelerine göz yummaları onları sorumluluktan kurtarmıyor. Onlar da tarih önünde en az bu zulmü gerçekleştirenler kadar sorumlu.
Suriye’de asıl sorun sivil halkın katledilmesi ve göçe zorlanmasıdır. Bu insanlık dramını önlemeye çalışan ve göç edenler konusunda en fazla fedakârlıkta bulunan ülkenin de Türkiye olduğuna şüphe yoktur. Bu gerçeği bütün dünya biliyor ve ifade ediyor. Bu gerçek açıkça ortada iken İdlip bölgesinde sivilleri korumaya çalışan Türk askerlerine ve konvoyuna yapılan saldırı anlaşılır değil. Hiçbir şey insan hayatından daha değerli olamaz. Uluslararası kamuoyu bu insanları korumak veya en azından Türkiye’nin bu insanlık dramını önleme konusundaki çabalarını desteklemek zorundadır. Bizler de artık bölgede sorunun etrafında dolaşan ülkeleri sivillere yönelik baskı, saldırı ve katliamı önledikleri için insanlık adına takdir etmek istiyoruz.