Nisan ayının sonuna doğru bütün dünyanın virüse karşı var gücü ile mücadele ettiği bir dönemde PKK/YPG terör örgütünün Suriye’de Afrin ilçe merkezinde bomba yüklü bir yakıt tankeri ile gerçekleştirdiği saldırıda 44 sivil hayatını kaybetti, en az bir o kadar kişi de yaralandı. Ölenler arasında 11 çocuk da vardı. Aslında bu PKK/YPG’li teröristlerin sivil ve çocuklara karşı ilk saldırıları da değildi.
Olayın ardından PKK/YPG’li terörist failler yakalandı. Suriye’de neredeyse 10 yıldır süren savaş esnasında ölen ve yaralananlarını kaydını tutmaktan başka bir işe yaramayan BM saldırının ardından terör eylemini (lütfen) kınadı.
Türkiye’nin gerçekleştirdiği harekatlardan sonra bölge huzur ve güven ortamına kavuşturulmuş ve yıllarca acı çeken bu insanlar artık biraz da olsa rahata ermişti. Okullar, ibadethaneler açılmış, ticaret canlanmış, insanların yüzleri gülmeye başlamıştı. Bu durum PKK/YPG terör örgütünü rahatsız ediyor. Çünkü herkes bilir ki, terör bütün insanlığın düşmanıdır ve huzurlu ve güvenli ortamı sevmez ve mutlu insanlara tahammül edemez. Barış ve huzur ortamını sevmeyen başkaları da var şüphesiz.
Avrupa Birliği’nden (AB) de sözlü bir kınama geldi. Bölgede huzur ve güvenliğin sağlanması için bugüne kadar hiçbir şey yapmayan, yapılanları da engelleyen AB’nin Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliği yaptığı yazılı açıklamada, saldırıyı yapan örgütün ismini vermeden saldırıya tepki gösterdi ve bu saldırının hiçbir gerekçesinin olmayacağı açıkladı. İfadede sanki AB bu konuda bir adım atacakmış gibi “saldırının sorumluları hesap vermelidir” deniliyordu.
İngiltere Ortadoğu Bakanı saldırı için “dehşet verici” ifadesini kullanırken, terör örgütünün isminden bahsetmedi. Bir kınama’da ABD’den geldi. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Böylesi şeytani bir eylem hiçbir taraf için kabul edilemez.” derken her nedense bu açıklamada da sivillere karşı bu acımasız eylemi yapan örgütün isminden bahsedilmiyordu.
ABD Dışişleri Bakanı’nın tespitlerine katılmamak mümkün değil. Şüphesiz ABD terör tehlikesini yaşamış bir ülke. Terörle mücadelesini de Türkiye başta olmak üzere birçok ülke saygı duyuyor ve destekliyor. Sivillere karşı gerçekleştirilen ve 11 masum çocuğun öldüğü bu saldırı, bütün terör saldırıları gibi gerçekten de bir terör örgütünden beklenecek şekilde şeytani. Bunu herkes biliyor. Ama her nedense akla garip garip sorular geliyor. Acaba diyor insan, bu terör örgütünü kimler destekliyor, ortadan kaldırılmasını ve bütün insanlık için bir tehlike olmasını kim engelliyor, kimler kendi ülkesinde insanlara bir maske bile veremezken ve dışarıdan yardım talep ederken bu terör örgütüne milyonlarca dolarlık sağlık malzemesi desteği sağlıyor. Diğer bir soru ise bu kadar yardımı alan PKK/YPG terör örgütü kimin komutasında bu eylemleri gerçekleştiriyor. Eğer kendisini destekleyenlerden aldığı talimatlarla bu şeytani saldırıyı gerçekleştirmişse, bu çok kötü. Çünkü bu ülkeler terörü kendisi yaratıyor demektir. Hayır eğer “bizim haberimiz olmadan gerçekleştirdi” deniyorsa o zaman daha da kötü, çünkü bütün dünya kontrolsüz bir terör örgütünün yaratacağı tehlikelerle karşı karşıya. Bu kadar silah ve malzeme desteği almış ve kontrolsüz kalmış bir terör örgütünün bundan sonra yaratacağı tehdit gerçekten çok daha şeytani olacaktır. Bu durumda gerçekleşen ve gerçekleşecek şeytani terör eylemlerinin sorumlusu olarak kimi görmek gerekecektir.
Bugüne kadar yapılan on binlerce tır silah ve malzeme yardımları ve nisan ayı başında 1 milyon 200 bin dolarlık yardımlara ilave olarak, Afrin’deki terör olayının hemen ertesinde ABD Ordusunun “Irak-Suriye Özel Ortak Görev Gücü resmi twitter hesabında” PKK/YPG terör örgütüne ABD ordusu tarafından sağlık malzemelerinin teslim edildiği duyuruldu. ABD koronavirüs’ten en fazla etkilenen ülkelerden birisi ve resmi verilere göre 1 milyondan fazla insan Covid-19 ile mücadele ediyor. ABD yönetiminin bu kriz esnasında bazı konularda yetersiz kaldığı da zaman zaman medyada geniş biçimde yer alıyor. Ama her nedense kendi halkına yardım götüremeyen ABD, sivilleri ve çocukları katleden bir örgüte karşı yardımlarını böylesi bir ortamda dahi aksatmadan yerine getiriyor. İnsanlığı şaşırtan böylesi ilginç bir durum, belki de koronavirüs sonrası bütün dünyada ve ABD kamuoyunda en çok tartışılacak konulardan birisi olacak görünüyor.
Soğuk Savaş Dönemi ertesindeki 30 yıla yakın bir süreyi yönlendirilmiş sahte hedeflerin peşinde harcayan ve kamuoylarını bu doğrultuda ikna eden büyük devletler asıl tehdidi göremediler ve beklenilmeyen bir virüs salgını karşısında darmadağın olarak büyük bedeller ödemek zorunda kaldılar. Bütün dünyanın koronavirüs (covid-19) salgını ile mücadele ettiği bir dönemden sonra yeni dönemde daha önce yapılan hataların tekrar etmemesi ve bütün ülkelerin gayretlerini insanlığın huzur ve refahına yönlendirmeleri beklenir. Ancak PKK/YPG terör örgütünün gerçekleştirdiği terör saldırısında görüldüğü üzere, değişimin farkına varmayan bazıları kaldığı yerden aynı hataları yapmaya devam etmek niyetindeler.
Terör örgütünün öldürdüğü çocukları kendi çocuklarımız gibi göremediğimiz ve onların ailelerinin acılarını yüreğimizin derinliklerinde hissetmediğimiz sürece, terör örgütleri de hallerinden memnun bir şekilde var olmaya devam edecektir. Sonuçta bu terör eylemine kınama dışında bir yaptırım uygulanmadı. İlkel ve bencil bir düşünce anlayışı içinde sadece Suriye’deki savunmasız, kimsesiz garip çocuklar ve siviller zarar gördüğü düşünüldüğü için de herhangi bir yaptırım uygulanmayacak gibi. Üstelik bu terör eyleminden sonra eylemi yapan terör örgütüne” sanki eylemin bir mükafatı” gibi yardım yapıldığı da ABD ordusu tarafından resmi olarak açıklanıyor. Dolayısıyla terör örgütü de kendisine sağlanan korumalı bir alanda eylemlerine rahatça devam ediyor. Ödül ve yardım devam ettiği sürece de önümüzdeki dönemde böylesi şeytani saldırıları muhtemelen göreceğiz. Bu durumu bombalı saldırıda ölen çocukların ve sivillerin ailelerine ve bütün dünyaya nasıl anlatacağız? Bu terör örgütlerinin hür ve demokratik dünyayı esir alması manasına mı geliyor? Peki bundan sonra dünyanın herhangi bir yerinde bir terör eylemi olduğunda insanlık olarak nasıl bir araya geleceğiz, hangi terörle ve nasıl mücadele edeceğiz? Yapılacak çağrıların samimiyetine insanları nasıl inandıracağız? İşte terör örgütlerinin tam olarak başarmak istedikleri de budur.
Yıkıcı silahlara ve büyük ordulara sahip olmak güçlü olmak demek değildir. Güçlü olmak; adaletsiz olmak ve her istediğini yapmak da değildir. Güçlü olmak ancak insanı esas alan değerleri geliştirmek ve onların gönüllerinde yer etmekle mümkündür. Şu iyi bilinmelidir ki, terörü ve terör örgütleri kullanılarak değer yaratılamaz. Çocukları ve sivilleri katlederek insanlara mesajlar verilemez, dahası büyük devlet olunamaz. Terörün ve terör örgütlerinin er geç kendini destekleyenleri vurduğu da bilinen bir gerçektir. Diğer taraftan elbette virüs salgını sonrası dönemde Batılı ülkelerin vatandaşları da kendi yönetimlerinden, neden sahte tehditlere milyarlarca doları harcarken kendilerini virüs tehdidine karşı korumasız bıraktıklarının hesabını soracaklardır. Değişim çoktan başlamıştır. Şüphesiz yeni dönem, insanları birbirine düşürenlerin değil, insanı merkeze alarak değer yaratanların ve onlara huzur ve refah sunanların dönemi olacaktır.