CIA ajanının başlangıçta söylediği şu sözler dikkat çekici: “CIA'in gizli servisinde geçirdiğim 34 yılı aşkın sürenin çoğunu bu bölgede yaşayarak, İranlı, Hizbullah ve Filistinli ajanlarımızla görüşerek ve İsrailli ve Arap meslektaşlarımla çalışarak geçirdim. Öğrendiğim en kalıcı derslerden biri de Orta Doğu'da kazanmayı ve kaybetmeyi ölçmenin genellikle o anda kolayca belli olmamasıdır. Tek bir olayın sonucu bazen nesiller boyunca ortaya çıkar.”
Dougals London, ABD’nin desteklediği İsrail’in Filistin ve Lübnan’a saldırılarının Hamas, Hizbullah ve İran’ı asimetrik bir savaşa zorlayacağını düşünüyor. Bu güçler, yeteneklerinin yetersiz kaldığını gördüklerinde, gerilla taktiklerine dönerek, intihar bombacıları kullanmaya ve yumuşak, korumasız, sivil hedeflere yönelik karmaşık saldırılara yönelebilirler. Son Jaffa saldırıları bunu göstermektedir. Bundan, birçok açıdan İsrail'den çok ABD'nin zarar göreceğine dikkat çekerek ABD yönetimini ikaz ediyor.
ABD’nin, Lübnan, Irak, Suriye ve Orta Doğu'nun diğer yerlerinde İsrail'in sahip olmadığı tesisleri, insanları ve mülkleri, büyükelçilikleri, askeri üsleri ve önemli sayıda Amerikan işletmesi, kuruluşu ve vatandaşı bulunuyor. ABD'nin sınırlı savunmasının olduğu yerlerde, İsrail'den çok daha fazla Amerikalılar hedefte.
Netanyahu’nun diplomatik seçeneklerin sürdürülmesine gerek olmadığına karar verdiğini, İran'la çatışmayı genişletmenin ona uygun geldiğini ve ABD'yi katılmaya zorladığını düşünen London, “Washington'un tek taraflı olarak veya İsrail ile işbirliği yaparak İran'a karşı büyük bir saldırı düzenlemesini isteyenler geçmişten alınan dersleri göz ardı ediyor olabilir” diyerek ABD hedeflerine saldırıları geçmişten örneklendiriyor: “1980'lerde Hizbullah, Lübnan'daki büyükelçiliğimizi havaya uçurdu, Deniz Piyadelerimizi katletti, Batılıları kaçırdı, CIA istasyon şefimizi işkenceyle öldürdü ve ticari uçakları kaçırdı. Hizbullah'ın 1994'te Arjantin Yahudi Toplum Merkezi'ne düzenlediği saldırıda 85 kişi öldü ve İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah eğitmenleri ve patlayıcıları tarafından desteklenen 1996'da Suudi Arabistan'daki Khobar Kuleleri bombalaması sonucunda 19 ABD askeri öldü. Bu saldırılar sayesinde Hizbullah ve İran, füzelere, insansız hava araçlarına veya daimi ordulara ihtiyaç duymadan Amerika'nın askeri varlığını Lübnan'dan kovmayı başardı.”
İran ve ABD'yi de içine çeken bir bölgesel savaşın ABD için küresel stratejik rekabet açısından da önemine dikkat çeken London, Rusya ve Çin'in doğrudan veya gizli müdahalesiyle vekalet yoluyla büyük bir güç çatışmasının sahnesini hazırlayabileceğini, dahası, ABD'nin İsrail'i etkileyememesi sebebiyle çatışmanın çok ötesine ve stratejik rekabet, enerji, ekonomi ve iklim gibi bir dizi konuya uzanan diğer Arap devletleri nezdindeki Amerikan güvenilirliğini ve faydasını şimdiden baltaladığını ifade ediyor.
Bazen bir ülkeyi dış tehditlerden korumak için gerekli bir araç olsa da, kan dökmenin her zaman talihsiz bir sonuç olduğunu ve beraberinde içgüdüsel, nesiller boyu süren kinleri getireceğini ve aşırıya kaçıldığında, böyle bir katliamın getirisinin azalacağını söyleyen Douglas London, “Uzun CIA hizmetim sırasında, Afganistan, Irak, Suriye, Somali, Libya ve Balkanlar'daki ABD savaşlarına tanık oldum, destekledim ve katıldım, ayrıca 1980'lerin sonlarında İran'a karşı yapılan ara sıra Amerikan saldırılarından bahsetmiyorum bile. ABD savaşların çoğunu kazandı, ancak tartışmasız bir şekilde, Kuveyt'i kurtaran ilk Körfez Savaşı ve Bosnalı Sırplara yönelik saldırıyı sona erdiren Amerikan liderliği hariç, savaşların çoğunu kaybettik - üstün askeri yeteneklere sahip olmamıza rağmen.”
Eski CIA şefi, Netanyahu taktiklerini değiştirmezse ve Washington kendini onlardan ayıramazsa, maliyetlerin yalnızca İsrailliler tarafından değil Amerikalılar tarafından da karşılanacağına dikkat çekiyor.
Diğer İçerikler