Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Hala Dünya için Bir Umut Var

Bu yazı 20/02/2023 tarihinde yayınlanmıştır.

*Sayed Sulaiman NABİL/ Araştırmacı 

 

Türkiye 6 Şubat 2023’te on binlerce can kaybı ve yaralının olduğu, “asrın felaketi” olarak nitelendirilen ve onbir vilayeti ağır şekilde etkileyen Kahramanmaraş merkezli büyük deprem ile sarsıldı.

Ancak biz halk, millet, ümmet ve insanlık olarak bir yandan bu acıları yaşayıp onların doğurduğu yaraları sarmaya çalışırken diğer yandan bu felaket ve devamında gerçekleşen olaylardan dersler çıkarmayı, ibret almayı ve gelişmeler üzerine tefekkür etmeyi göz ardı etmememiz gerekmektedir.

Peki bu deprem ve devamındaki gelişmeler bizlere neleri gösterdi? Bu gösterdikleri arasında ümmet ve insanlık adına ümit verici hangi imkânların varlığını açığa çıkardı?

Maraş depremi Türkiye özelinde uluslara, İslam ümmetine ve insanlığa üç önemli gerçeği hatırlattı:

1.Türk toplumunda Çanakkale ruhu hala yaşamaktadır. İlk andan itibaren Anadolu halkı bu felakete karşı canı ve malıyla depremzedelerin yanında durarak millet olma bilincinin bu toplumda ne derece yüksek olduğunu göstermiştir. Türk toplumunun bu birlik ve beraberliği adeta İran şairi Sadi’nin bu şiirine hayat vermiştir;

بنی آدم اعضای یک پیکر اند--------- که در آفرینش ز یکدیگر اند

İnsanoğlu bir vücudun uzuvlarıdır

Ki yaratılış olarak birbirindendirler (ortaklar)

چو عضوی به درد آاورد روزگار----- دیگر عضو ها را نماند قرار.

Bir uzuv eğer hayatın acılarına maruz kalırsa

Diğer uzuvlar yerinde duramaz

Bu deprem Türkiye’nin geleceği için oldukça önemli olan başka bir gerçeği de gözler önüne sermiştir. O da Z kuşağı olarak tanımlanan Anadolu gençliğinin hiç de söylendiği gibi duyarsız, ben merkezci, dini ve milli değerlerden uzak olmadığıdır. Binlerce genç depremin ilk gününden itibaren hem sahada hem de diğer şehirlerde bireysel/kurumsal yardım organizasyonlarında canla başla çalışmıştır. Bunun yanı sıra Anadolu çocukları da kumbaralarını kırmak suretiyle cüzi de olsa gönderdikleri maddi ancak manevi anlamı yüksek destekleriyle Türk halkının geleceğe doğru umutla bakmasını sağlamışlardır. Bu durumu Sosyal bilimci Necdet Subaşı şu ifadelerle çok güzel bir biçimde açıklamıştır: Z kuşağı dedik tatlı bir tedirginlik yaşadık ama işte meğer “Hızır Kuşağı’ymış’’ bunlar. Şükür vesilesi.

2. Ümmet bilinci hala yok olmuş değil ve köklerimizde yaşamaya devam ediyor. Bu acı süreçte Pakistan, İran, Arabistan, Kuveyt, Katar, Balkan ve diğer Müslüman ülkeler ve Orta Asya devletleri gibi gelişmiş/gelişmekte olan ülkeler bir yandan arama kurtarma ekipleri göndererek diğer yandan ise ekonomik durumlarına bağlı olarak çeşitli destekler vermek suretiyle Anadolu toplumunun yanında yer almışlardır. Afganistan ve Afrika’nın çeşitli Müslüman ülkeleri gibi gelişmemiş/gelişmekte olan ülkeler ise, devlet olarak cüzi miktarlarla destek vermenin yanı sıra toplum olarak adeta Çanakkale ve Türkiye özgürlük savaşında var olan ruhu diriltircesine ülkelerinde bulunan Türk diplomatik temsilciliklerine giderek bilezikleri, kolyeleri, zor zamanlar için sakladıkları paralar ve şimdi pek değeri olmayan gümüş sikkeleri Türkiye’ye göndermek suretiyle Türkiyeli kardeşlerinin yanında yer almışlardır.

3. Egemen uluslararası ilişkiler teorilerinin iddia ettiği gibi devletler arası dayanışma sadece çıkarlar üzerinden değil, temel değerler üzerinden de gerçekleşebilmektedir. Bu deprem sürecinde ABD’den Çin’e, Rusya’dan İsrail’e, Avrupa’dan Afrika’ya kadar farklı ülkeler hem arama kurtarma ekipleri hem de maddi destekleriyle Anadolu halkının yanında yer almışlardır. Bu süreçte destek veren iki ülke ise dikkat çekicidir: Ermenistan ve Yunanistan.

Zira iki ülke arasındaki kara sınırı yıllardan beri kapanmış durumdadır. Geçtiğimiz senelerde ise Türkiye’nin Karabağ meselesinde Azerbaycan’dan yana tavır alması Ermenistan ile bir kez daha karşı karşıya gelmesiyle sonuçlanmıştır. Yunanistan ile ise geçtiğimiz aylarda bazı tarihten tevarüs eden çıkar çatışmaları ve atılan bazı adımlar nedeniyle neredeyse savaş eşiğine gelinmiştir. Ancak depremle beraber Ermenistan’ın insani yardımlar için sınırlarını açtığına, arama kurtarma ekibi gönderdiğine; Yunanistan’ın ise çeşitli maddi desteklerin ve arama kurtarma ekiplerini göndermenin yanı sıra dışişleri bakanlığı düzeyinde sahaya ziyarette bulunarak Anadolu halkının yanında yer aldığına şahit olduk. İşte bu gelişmeler “İnsan insanın kurdudur” teziyle açıklanamayan gelişmeler olup, devletlerin salt çıkar üzerine adımlar atmadığının göstergesidir. Bununla beraber dayanışmanın da salt çıkar üzerinden değil, değerler çerçevesinde olabileceğinin en somut örneğidir.

Tüm bu gelişmeler halk, Millet, Ümmet ve İnsanlık olarak hala belli ortak değerlerin bizi bir araya getirebileceğini göstermiştir. Bize düşen bu zor zamanlar dayanışma geleneğini, hem iyi hem kötü günde dayanışmaya taşımamızdır.

Tüm bunlardan yola çıkarak şunlar söylenebilir;

-Tüm çıkarlar, görüşler ayrılıkları ve ihtilafların ötesinde birlik ve beraberlik içinde yaşamak mümkündür.

-İslam ülkeleri arasında oluşan bu ruh ile İslam birliği; yani İslam ümmetinin birlik ve beraberliği mümkündür.

-Çıkarlar değil, değerler üzerine dayanan uluslararası bir dayanışma mümkündür.

Mutluluğun, acının, hüznün, ferahlığın dayanışma ile paylaşıldığı bir dünya umuduyla

نفسِ بادِ صبا مُشک فشان خواهد شد       عالَمِ پیر دگرباره جوان خواهد شد

Saba rüzgarının nefesi yeniden misk kokusunu yayacak

yaşlı dünya yeniden gençleşecek dirilecek