Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Hangi Para Nereye Akar?

Bu yazı 12/12/2022 tarihinde yayınlanmıştır. 

* Prof.Dr.Abuzer PINAR/ SDE Ekonomi ve Finans Koordinatörü

 

Siyaset ortamı ısınırken sıkça duyduğumuz bir cümle vardır: Para akıtacağız. Peki bu ne parasıdır ve nasıl akacak?

Mesele mevcut üretimin sürdürülmesi için gerekli ithal ara malı ve yatırım malının finanse edilmesidir. Bu sadece ülkemiz için değil, bütün ekonomiler için geçerlidir. Daha yüksek refah düzeyinin sağlanması ve sürdürülebilmesi için ülkeler kendilerinde olmayan malları satın alırlar. Bu malların bir kısmı nihai maldır. Ülke vatandaşı alır ve tüketir. Diğer bir kısmı ise üretimde kullanılır. Ya makine-teçhizat ya da hammadde. Bu mallar üretimde kullanılır ve bir kısmı ülke vatandaşına satılırken diğer kısmı ise ihraç edilir. Bu döngünün işlemesi için ithalat ve ihracatı mümkün kılacak rezerve ihtiyaç vardır. Bu da şu an ya dolardır ya da dolara kolayca çevrilebilir diğer ülke paraları veya altındır.

Rezerv para dediğimiz bu varlığa sahip olmanın yolu mal ve hizmet ihracatıdır. Daha somut olarak büyük ölçüde ihracat ve turizmdir. Bir üçüncü yol borçlanmadır. İşte para akıtacağız diyenler esasen bunu kasteder: Borçlanacağız ya da borçlanabileceğiz (!).

Daha da somut olarak şu an kimse bize güvenmediğinden borç vermiyor. Ama bu güveni sağladığımızda bize borç verecekler. Söylenmek istenen bu.

Borç bile olsa ülkeye para girdiği zaman rahatlama olur mu? Evet olur. Yabancı para miktarı artınca döviz kuru düşer, ithal mallar ucuzlar, maliyet enflasyonu bir miktar düşer ve ekonomide bir rahatlama olur. Bu doğru.

Ama bu para geri ödenecektir. Geri ödendiği zaman eğer verimli kullanıldıysa ekonomiye katkısı olmuştur ve fazla sorun yaratmaz. Ama eğer verimsiz kullanıldıysa top çevirme gibi elden ele dolaşmışsa, çıktığı zaman ekonomiyi daraltır. Hatta bazen götürdüğü getirdiğinden fazladır ve çıkışı krize yol açar. 1990’larda olduğu gibi.

Yüksek faiz-düşük kur döngüsü denilen bu stratejide merkez bankası faizleri yükseltir. Paradan para kazanma ülkede cazip hale gelir. Yabancı fonlar ülkeye gelir. Kendi ülkelerine göre daha yüksek kazanç elde eden bu fonlar ülke içerisinde döviz kurunu düşürür. Ülke ekonomisi de bir ölçüde rahatlar.

Sıcak para denilen bu fonlar akışkandır. Her an girip çıkar. En ufak bir tehlike sezdiklerinde çıkmaya başlar ve ekonomiye ciddi ölçüde zarar verir. Ekonomi bir anda daralır, hatta çıkış miktarı ve hızına göre şirket iflasları, yüksek düzeyde işsizliğe neden olur. Ülkemizde 1990’larda yaşadığımız bu döngünün sonucu tarihteki belki de en derin kriz olan 2001 krizidir.

Bütün bunlar “yabancı para gelmesin” anlamına mı gelir? Kesinlikle hayır. Her ülkenin sermayesi başka ülkelerde yatırım yapar. Bizim sermayedarımız Afrika’dan Ortadoğu ve Asya’ya kadar değişik ülkelerde yatırım yapmaktadırlar. Avrupa’dan Asya’ya ve Ortadoğu’ya kadar değişik ülkelerin sermayedarı da ülkemizde yatırım yapmaktadır. Bu yatırımlar finans sektöründen değişik üretim alanlarına kadar birçok sektöre dağılmaktadır. Özü itibariyle burada bir sakınca olmadığı gibi ekonomilere çok da katkısı olur.

Mesele yatırımın içeriği ve şartlarıdır. Sıcak para hiç gerekli değil denemez. Ancak doğrudan yatırım çok sınırlı olurken sadece fon giriş-çıkışı oluyorsa bu bir sorundur. Doğrudan yatırım dediğimiz yabancı sermayenin gelip şirket satın alması veya sıfırdan üretim tesisi kurmasıdır. Ülkede yatırımlar attıkça gençlerimiz iş bulur, yurtiçi üretim ve gelir artar. Ülke zenginleşir ve gelen yatırımlar ile aynı zamanda ülkeye yeni teknolojiler gelir.

Konuya ilişkin açıklığa kavuşturulması gereken mesele şu. Ülkemizde yabancı sermaye veya paranın akması demek ABD ve AB’den sermaye girişi olması demektir. Halbuki başta Suudi Arabistan olmak üzere petrol zengini ülkelerden ciddi miktarda bir sermaye (petro-dolar) ABD ve AB’ye akar. Hatta o kanaldan ülkemize gelir. Ama bu batı sermayesi olmuş olur. Belki de oradan icazet alarak ülkemize gelir.

Şu günlerde petrol zengini ülkeler ile ABD biraz gergin gibi. Zira enflasyon nedeniyle parada kısıtlama var ve resesyon beklentisi yüksek. Bir de petro-dolar kaynağı kesilirse ekonomisi zora düşebilir. 

Şimdi soru şu: Bu para nereden akacak? Afrika-Ortadoğu-Orta Asya’dan önce ABD’ye sonra da ülkemize mi gelecek? Yoksa bu kadar dolanmadan doğrudan mı gelecek?

ABD, bu para kendilerine doğrudan aktığında para kaynağı olan ülkelerin demokrasisini hiç sorgulamamıştı. Hele şu an hiç sorgulayacak lüksü yok. Mevcut çarkın dönmesi için bu paraya ihtiyaç var. Uluslararası para sistemi ciddi sıkıntıda. ABD faiz yükseltiyor, ekonomi daralıyor. Faizi düşürmeye kalksa enflasyon yükseliyor. Kafalar fena halde karışık.

Ülkemizde faizi yükseltseydik, şüphesiz şirket iflasları ve işsizlik fena halde artacaktı. Bunu yapmadık ve üretim-istihdam makul ölçülerde devam etti. Ancak para girişi azaldığı için döviz kuru yükseldi ve küresel düzeyde zaten yüksek olan maliyetlerimiz daha da arttı ve enflasyon azdı. Ülkeye yabancı para girişi olursa bir rahatlama olur. Ancak bu paranın ABD’den gelme ihtimali çok zayıf. Sadece bize değil, başka ülkelere de bir akış beklenmiyor. Tam tersine faiz artışlarından dolayı dolar ülkesine geri dönüyor. Üstüne üstlük Çin gibi ülkelerin bazı hamleleri doların tahtını da sallıyor. Altın ve milli paralar öne çıkıyor ve eğilim hızlanacak gibi görünüyor.

Böyle bir ortamda içerikli stratejilere ihtiyaç var. Basit manevralarla para bulunamaz. İkinci Dünya savaşı sonrasında kurulan Bretton Woods sistemi 1970’lerde ABD’nin ciddi boyutlarda dış açık vermesi ile çöktü. Sonrasındaki serbest kur sistemi de can çekişiyor. Tek para ile sistem yönetilemiyor.

Yeni kurulacak uluslararası ödeme sisteminde bizim pozisyonumuz ne olacak? Kiminle, nasıl ve nereye kadar beraber hareket edeceğiz? Soru bu.