Hatice ÇELİK
Tüm YazılarıÇin Halk Cumhuriyeti’nden Barış ve Silahsızlanma Enstitüsü (Chinese People’s Association for Peace and Disarmament, CPAPD) 25 Ekim 2019 tarihinde ensititümüzü ziyaret ettiler. Genel Sekreter An YueJun, Araştırmacı Shen Fang beyefendilere enstitünün diğer uzmanları da eşlik ettiler. Gerek bölgesel gerek uluslararası gündeme dair önemli konular üzerinde görüş alışverişinde bulunulmuş ve iki enstitü bu konularda kendi düşüncelerini ve beklentilerini ortaya koymuşlardır. Toplantıdaki konu başlıklarına geçmeden önce misafir enstitü hakkında bazı bilgileri paylaşmak isterim. Enstitü 1985 yılının Haziran ayında Pekin’de kurulmuş olup 1000’in üzerinde siyasetçi, akademisyen ve uzmanlardan oluşan üyeye sahiptir. Dünya çapında ise 90 ülkede yaklaşık 300 sivil toplum kuruluşu ve düşünce merkezleri ile iletişim ve işbirliği halinde olup Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyine de danışmanlık yapmaktadırlar. Çalışma alanları iki başlık altında inceleyebiliriz. Birinci başlıkta daha çok iç gündeme ve meselelere yönelik çalışmalar yapılmakta eğitim, barış çalışmaları, bilim ve teknoloji konularına yoğunlaşılmaktadır. İkinci başlıkta ise uluslararası güvenlik, terörle mücadele, iklim değişikliği, silahsızlanma gibi konular ele alınmakta ve bu alanlardaki çalışmalara sponsorluk sağlanmaktadır. İlki 2018 yılında gerçekleştirilen Wanshou Küresel Güvenlik Diyalog Forumu’nun ikincisi de 2019 yılında gerçekleştirilmiş ve ilkinde Asya-Pasifik bölgesindeki sorunlar ele alınmış ikincisinde ise artan ABD-Çin rekabeti üzerinde durulmuştur. Bu forumun amacı dünyanın pek çok ülkesinden alanında uzmanları bir araya getirerek küresel güvenlik, barış, sürdürülebilir kalkınma, istikrarsızlık vb. konularda fikri işbirliği ortaya çıkarmaktır. 2020 yılının Haziran ayında düzenlenecek olan 3. Foruma 20 ülkeden katılımcının gelmesi ve kapalı toplantıların düzenlenmesi planlanmaktadır.
Genel Sekreter An Yuejun Bey şu an dünyada temel sorunların olduğunu ve bunları; büyük güçler arasında artan rekabet, bölgesel çatışma, teknolojinin bilinmeyen sonuçları, farklı güvenlik konseptlerinin oluşması, geleneksel ve yeni güvenlik sorunlarının çatışması olarak sınıflandırılabileceğini söylemiştir. Bu bağlamda Çin’in İkinci Dünya Savaşı sonrası kurulan ABD hegemonyasındaki dünya düzeninin bir parçası olarak bu düzene ayak uydurup devam mı edeceği yoksa yeni bir dünya düzeninin kurulmasında rol mu oynamalı, düzenin değişmesi mi gerekiyor sorularına cevap aradığını vurgulamıştır.
Uluslararası güvenlik sistemlerinde 2 başlığın karşımıza çıktığını belirten YueJun, birinci faktörün başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerin güçlerinin azalması, ABD Başkanı Trump’ın Make America Great Again (Amerikya’yı Tekrar Büyük Yap) sloganıyla sistemi belirsizliğe sürüklemesi olduğu belirtmiştir. İkinci olarak ise yükselen ekonomilerin gücünün arttığını ve bu ülkelerin (Çin, Hindistan, Türkiye, Brezilya gibi) bir grup olarak dünya düzenini daha adil ve sürdürülebilir bir hale getirebileceğini söylemiştir.
SDE ile CPAPD arasında çalışma konuları ve stratejik iş yapmaları noktalarında pek çok ortak noktanın olduğunu belirten YueJun bizlerle hemfikir olduğunu ve sistemde ciddi reformlara ihtiyaç duyulduğunu söylemiştir. Lakin Çin’in halen uluslararası düzenin temel sağlayıcısı olan BM Yasası’na uyduğunu da sözlerine eklemiştir. Tek taraflılığa karşı çıkılmasının önemli olduğunu, ABD’nin birçok anlaşma ve platformdan çekilerek çok taraflılığa zarar verdiğini ifade eden YueJun başta BM olmak üzere Dünya Ticaret Örgütü gibi kurumların da reforma ihtiyaç duyduğunu düşündüğünü söylemiştir. Yeni sistemin / düzenin yükselen ekonomilerin ihtiyaçlarını, görüşlerini ve ilham noktalarını da yansıtmasını gerektiğini belirtmiştir. Yeni sistemin bu bağlamda daha adil, kabul edilebilir ve sürdürülebilir olması gerektiğine dikkat çekmiştir. Zira mevcut sistemin adil olmadığını da vurgulamıştır.
Böyle bir süreçte izlenebilecek adımlar olarak ise sırayla şunlara dikkat çekmiştir: yeni büyük güçlerin olması gerektiği ve bu güçler arasındaki ilişkinin kazan-kazan prensibine dayanması; ortak toplum, ortak gelecek için çok taraflılığın vurgulanması ve sorunların diplomasi ve müzakere yoluyla çözüme kavuşması, savaştan kaçınılması; yeni ve kapsamlı güvenlik sistemlerinin ve konseptlerinin pratiğe dönüştürülmesi.
Güncel sorunlar üzerinde de fikir alışverişi yaptığımız toplantıda Keşmir hakkında da görüşlerini paylaşan YueJun, bu meselenin de tıpkı Filistin-İsrail konusunda olduğu gibi sömürgecilerden kalma onların yarattığı bir sorun olduğunu düşündüğünü belirtmiştir. Hindistan ve Pakistan arasındaki bölünmenin ve o dönem çizilen sınırların böyle bir soruna neden olduğunu ve Çin’in iki ülkeye karşı da eşit ve önyargısız yaklaştığını ifade etmiştir. Ancak son yıllarda artan gerilimde endişe ettiklerini ve bölgede sıcak bir çatışmadan yana değil müzakereden yana olduklarını söyleyen YueJun ayrıca dış politika konularına bakarken iç politikayı da unutmamak gerektiğini vurguladı. Modi’nin son yıllarda Hindistan’da ekonomik olarak iyi işler yaptığını fakat artan milliyetçilik yaklaşımına da dikkat edilmesi gerektiğini söyledi.
Çin’in Kuşak ve Yol Projesi kapsamında özellikle Pakistan’a önemli yatırımlar yapıldığını lakin Pakistan’daki yeni hükümetin bilhassa borç kriziyle birlikte bu yatırımları sindirmeye ve zamana ihtiyaç duyduğunun farkında olduklarını söyleyen YueJun karşılıklı işbirliği, ortak inşa etme ve paylaşma temelinde Çin’in bu projeyi sürdüreceğini ifade etmiştir.
Son dönemdeki ABD-Çin rekabeti üzerine de değinilmiş ve ABD’nin yakın dönemde birçok bölgeden çekilme eğilimi içine girdiği ve gücünün azaldığı vurgulanmıştır. Lakin Çin hükümeti önümüzdeki yıllarda ekonomik açıdan dünyanın 1 numarası olsa bile büyük abi rolünün hala ABD tarafından devam ettirileceğini söyleyen YueJun Çin’in hegemon olmak gibi amacının olmadığını vurgulamıştır. Çin’in çatışma istemediğini kazan-kazan prensibinden yana olduğunu ama ABD’nin böyle bir yaklaşımı benimsemediğini düşündüklerini söylemiştir.
ABD-Çin arasındaki ticaret savaşına da değinen YueJun Çin’in savaşmaktan korkmadığını ve uzun vadede bu meselesinin ABD’ye ciddi zarar vereceğini ifade etmiştir. Bu konuda emin oldukları da eklemiştir. ABD’nin en büyük güç olmak için elinden geleni yapacağını düşündüklerini ama her ülkenin kendi hayalleri olduğunu ve bunun en temelinde de vatandaşlarının refahını artırmak olduğunu söyleyen YueJun Çin’in Hong Kong, Tayvan, Tibet, Uygur konuları üzerinden Çin’in yükselişini durdurmaya ve yavaşlatmaya çalıştığını da belirtmiştir. Fakat Çin’in yükselişinin durdurulamayacağını da güçlü şekilde vurgulamıştır.
Çin’in Müslüman ülkelerle olan ilişkisini daha da artırması gerektiğini ve bu noktada Kuşak ve Yol Projesi ile Ortadoğu’da, Arap Birliği’nde ve Türkiye ile daha yoğun ilişkiler arzu ettiklerini paylaşmıştır.
Güncel Yazıları
Japonya Başbakanı’nın İstifası ve Sonrası
04 Eylül 2020
Çin-Hindistan Sınırında Gerilim
22 Haziran 2020
Asya’da Güncel Gelişmeler: Pekin’de “İki Toplantı”
26 Mayıs 2020
Düzen mi Adalet mi?
26 Mayıs 2020
Hangi Son?
31 Mart 2020
Hindistan'da Neler Oluyor?
29 Şubat 2020
Korona Virüsünden Çin Dış Politikasına
31 Ocak 2020
2019'a Genel Bakış
01 Ocak 2020
Hindistan’da Vatandaşlık Yasası’nda Değişiklik
16 Aralık 2019
ASEAN 35. Zirvesi: Güneydoğu Asya’nın Potansiyeli, Sorunları ve Dünyaya Bakışı ..
09 Kasım 2019
Çin Halk Cumhuriyeti’nden Barış ve Silahsızlanma Enstitüsü’nün (Chinese People’s Asso..
26 Ekim 2019
The Visit of Chinese People’s Association for Peace and Disarmament, CPAPD to Institu..
26 Ekim 2019
Birleşmiş Milletler’in 74. Genel Kurulu: Gündem, Tartışmalar, İtirazlar
09 Ekim 2019
Kuzey Asya’dan Güney Asya’ya Açılım: Güney Kore Cumhurbaşkanı'nın Güneydoğu Asya Ziya..
07 Eylül 2019
Asya’nın Yeni Ticaret Savaşı: Güney Kore – Japonya
20 Ağustos 2019