Hatice ÇELİK
Tüm YazılarıHindistan’da özellikle Delhi’de yoğunlaşan olaylar nedeniyle son bir haftada 35’ten fazla vatandaş hayatını kaybetti. Olayların ne olduğuna ve nasıl başladığına bakıp, eski benzer vakalarla da kıyaslayarak durumu inceleyelim istedim.
5 Ağustos’ta Hindistan parlamentosunun aldığı karar ile Keşmir’in Hindistan tarafından kontrol edilen kısmının özerklik statüsü kaldırılmıştı. Bunun yankıları hem Keşmir’de hem Hindistan’ın pek çok şehrinde henüz sönmemişken aylar sonra başka bir mesele daha gündeme geldi. Bu da Hindistan Vatandaşlık Yasası’nda değişiklik öngören ve sonunda kabul edilen yasa oldu. Bu konuya dair yazdığım yazıya https://www.sde.org.tr/hatice-celik/genel/hindistanda-vatandaslik-yasasinda-degisiklik-kose-yazisi-14370 linkinden ulaşabilirsiniz. Bu yasa ile ülkeye göç etmiş olan pek çok etnik ve dini kimliğe mensup sığınmacıya vatandaşlık yolu açılırken Müslümanlar kapsam dışında bırakılmıştı. Bu yasa değişikliğinin ardından Hindistan geniş çaplı eylemlere sahne olmaya başladı; hatta öyle ki ülkenin büyük pek çok üniversitesinde bile polisin öğrenci eylemlerine müdahale etmesiyle ortalık daha da yüksek bir gerilimin içine sürüklendi. Delhi’nin kuzeydoğu bölgesinde artan şiddet olayları neticesinde 35 kişi hayatını kaybetti. Medyadan edinebildiğimiz bilgiler doğrultusunda hayatını kaybedenlerin tamamının Müslüman olduğu söyleniyor. Bu çatışma Hindistan tarihinin ilk vakası değildir. Daha önce de benzer çatışmalar yaşanmış farklı yıllarda binlerce insan hayatını kaybetmiştir. Hindistan’ın 1947 yılında bağımsızlık sürecinde çok büyük çatışmalar çıkmış, milyonlarca insan hayatını kaybetmiştir. Lakin bu bir devletin içinden başka bir devletin ortaya çıktığı ve sıradışı bir olay olması itibariyle yaşanan olaylar da sıradışı ve olağanüstü çaptaydı. Bunu ilk vaka saymayı bu nedenle doğru bulmuyorum. Hindistan’ın 1947’den itibaren yaşadığı büyük çatışmaların ilki 1984 yılında gerçekleşmiştir.
1984 yılında Başbakan Indira Gandhi’nin Sikh korumaları tarafından öldürülmesinin ardından Sikhler ve özellikle Hindular arasında yaşanan çatışmalarda 3000 civarında insan hayatını kaybetmiştir. Ölen vatandaşların arasında pek çok müslüman da bulunmaktaydı.
1992 yılında Hindistan’daki Babri Camisi’nin (1528'de Babür Şah'ın komutanlarından Mir Baki tarafından inşa ettirilen cami) Hindu aşırıcılar tarafından yağmalanması üzerine başlayan olaylarda ise yine 1000’den fazla insan ölmüştü.
En yakın diğer çatışma ise Gujarat eyalatinde 2002 yılında oldu. O dönem Gujarat eyaletinin hükümet Başkanı bugünkü Hindistan Başbakanı Modi idi. Ayodhya’dan Gujarat’a dönen Hindu hacıları taşıyan trende çıkan yangın sonucu 60 Hindu vatandaş ölünce bölgede Hindular ve Müslümanlar arasında çatışma başladı. 60 kişinin naaşları trenin önünde toplu halde sergilendi. Dönemin eyalet başkanı Modi büyük bir eylemin düzenlenmesini teşvik etti ve halk sokaklara döküldü. İki ay kadar süren olaylarda resmi açıklamalara göre 1004 kişi hayatını kaybetti. Binlerce kişi yaralandı. 2005 yılında hükümet tarafından açıklanan soruşturma raporuna göre ise trendeki yangın bir kundaklama sonucu değil kazara ortaya çıkmıştı. O dönem iddia edildiği gibi tren müslümanlarca ateşe verilmemişti.
Gujarat olaylarında polisin yetersiz kaldığı hatta özellikle müdahale etmediği yönünde eleştiriler sıklıkla dile getirildi. Modi ise her fırsatta polisin olayları elinden geldiğince önlemeye çalıştığını vurguladı. Yine de Gujarat olaylarındaki belirsizlikler ve trajik sonucuna tepkiler geldi. Amerika Birleşik Devletleri Modi’ye vize yasağı getirdi ve bu 2014 Şubat ayına dek devam etti.
Hindistan toplumu hafızasında bu büyük çatışmalar henüz çok taze iken bugün yaşanan olaylar endile vericidir. Mevcut çatışmanın daha büyük kitlesel bir çatışmaya dönme riski maalesef açıkça görülmektedir. Bu hafta ABD Başkanı Trump’ın ziyaret ettiği Modi olayların başlamasından birkaç gün sonra Twitter hesabında yaptığı açıklamada halkını barış, demokrasi ve sükunete davet etmiş lakin hayatını kaybedenleri anmamıştır. Bu ise tepkileri daha da körüklemiştir.
1,2 milyardan fazla nüfusunun 200 milyonunu Müslümanların oluşturduğu Hindistan için böylesi gerilimler maalesef son derece tehlikeli ve tüm bölgeyi etkileyebilecek bir insani krize dönüşme riski barındırmaktadır. Dileriz ki siyasilerin sıklıkla uyguladığı kendinden olmayanı/kendinden görmediğini çemberin dışına itme tavırlarının yerine sağduyulu olma yanları galip gelir. Aksi takdirde böylesi toplumsal çatışmaların uzun vadede kazananı olmaz.
Güncel Yazıları
Japonya Başbakanı’nın İstifası ve Sonrası
04 Eylül 2020
Çin-Hindistan Sınırında Gerilim
22 Haziran 2020
Asya’da Güncel Gelişmeler: Pekin’de “İki Toplantı”
26 Mayıs 2020
Düzen mi Adalet mi?
26 Mayıs 2020
Hangi Son?
31 Mart 2020
Hindistan'da Neler Oluyor?
29 Şubat 2020
Korona Virüsünden Çin Dış Politikasına
31 Ocak 2020
2019'a Genel Bakış
01 Ocak 2020
Hindistan’da Vatandaşlık Yasası’nda Değişiklik
16 Aralık 2019
ASEAN 35. Zirvesi: Güneydoğu Asya’nın Potansiyeli, Sorunları ve Dünyaya Bakışı ..
09 Kasım 2019
Çin Halk Cumhuriyeti’nden Barış ve Silahsızlanma Enstitüsü’nün (Chinese People’s Asso..
26 Ekim 2019
Birleşmiş Milletler’in 74. Genel Kurulu: Gündem, Tartışmalar, İtirazlar
09 Ekim 2019
Kuzey Asya’dan Güney Asya’ya Açılım: Güney Kore Cumhurbaşkanı'nın Güneydoğu Asya Ziya..
07 Eylül 2019
Asya’nın Yeni Ticaret Savaşı: Güney Kore – Japonya
20 Ağustos 2019
Hindistan Seçim Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme
03 Haziran 2019