Hatice ÇELİK
Tüm YazılarıAmerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump ve Kuzey Kore lideri Kim Jong-un 12 Haziran 2018 tarihinde Singapur’un Sentaso Adası’nda bir araya geldiler. Yaklaşık bir buçuk yıldır süren inişli çıkışlı süreç nihayet iki liderin buluşmasıyla uluslararası toplumun bir nebze de olsa rahatlamasına vesile oldu. Aynı zamanda ilk kez görevinin başındaki bir ABD Başkanı (Trump 20 Ocak 2017’de görevine başladı) ile Kuzey Kore lideri (Kim Jong-un 29 Aralık 2011’de göreve gelmiştir) görüşmüş oldu ki bu da tarihi bir adım olarak kayıtlara geçti. Daha seçim propagandası döneminde Kim Jong-un ile siyasi atışmaları başlayan Trump’ın göreve geldikten sonra da Kuzey Kore liderine karşı tavrı kimi zaman oldukça sert noktalara çıkmıştı. Hatta ilişkiler kimi zaman o denli gerildi ki, Tillerson’ın 30 Eylül 2017 tarihinde twitter üzerinden Kuzey Kore ile Amerika’nın diyalog kanallarının hala açık olduğunu belirtmesi üzerine Başkan Trump 1 Ekim 2017 tarihli twitter açıklamasında Kuzey Kore liderini “küçük füze adam” (little rocket man) olarak tanımlamış ve Tillerson’ın müzakere için vakit kaybettiğini ifade etmişti. Mayıs ayı içinde bile birkaç defa (Güney Kore ve ABD’nin düzenlediği ortak askeri tatbikatlar Kuzey Kore tarafından tehdit olarak görülmüş ve Kim görüşmeleri bu koşullar ortadan kaldırılana dek erteleyeceğini açıklamıştı) Singapur zirvesinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine dair gelgitler yaşanmış ancak nihayet taraflar görüşme konusunda olumlu adımı atmışlardı.
Özellikle 24 Nisan 2017 tarihinde Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile Güney Kore Cumhurbaşkanı Moon Jae-in arasında Panmunjom’da gerçekleşen görüşme ve sonrasında imzalanan anlaşma 12 Haziran görüşmesi için beklentileri yükseltmişti. Her ne kadar ilk görüşme ile ABD ve Kuzey Kore’nin bütün sorunlarını çözeceği ve hızlı bir normalleşme sürecinin başlayacağı umulmasa da bu tarihi zirve birçok beklentiyi beraberinde getirmişti. Bilhassa Panmunjom Deklarasyonu ile vaat edilen yarımadanın nükleer silahlardan arındırılması meselesi 12 Haziran görüşmesi üzerinde uzlaşılması beklenen gelişmelerden en önemlisiydi diyebiliriz.
Görüşmenin ardından yapılan ikili basın toplantısı ve imzalan anlaşmaya göre taraflar şu hususlarda ortak fikir beyan etmişlerdir:
Bunlara ek olarak, Trump, Kim Jong-un rejimine güvenlik garanti verileceğini ifade etmiştir ve bu da Kuzey Kore liderinin tarihi görüşmede elde ettiği en önemli kazanımlardan biri olarak görülebilir. Buna ek olarak, hatta daha da başlangıç kazanımı olarak belirtmek gerekir ki Kim Jong-un’un Kuzey Kore’yi ABD’nin muhatap aldığı eşit ve egemen bir devlet olarak masaya kendisiyle aynı masaya oturtmayı başarmış olması da Kuzey Kore rejimi açısından en prestijli kazanımdır.
Yukarıda da ifade edildiği üzere adanın nükleersizleşmesi ortak bildiride de vurgulanmıştır. Bu noktada beklentinin karşılandığını söylemek mümkün, ancak bu sürecin nasıl ve hangi zaman çizelgesinde yapılacağına dair somut ifadelerin yer almaması da hayal kırıklığı yaratmış ve var olan belirsizliği giderememiştir.
İlginç bir gelişme de Trump’ın bölgedeki askeri tatbikatlara yönelik açıklaması olmuştur. Trump bu tatbikatların oldukça pahalıya mal olduğunu ve provoke edici olduklarını belirtmiş ve bu “savaş oyunlarını” (war games) sonlandıracağını söylemiştir.
Trump-Kim görüşmesinin belki de en şaşırtıcı gelişmesi bu olmuştur. Bunun iki nedeni vardır. Birinci neden ABD’nin bölgedeki varlığını sürdürmesinde fevkalade önemli bir araç olarak kullandığı bu askeri tatbikatlar – eğer uzun vadede tamamen sonlandırılacaksa – Güney Kore ve Japonya açısından bir güvenlik boşluğu yaratma potansiyeline sahiptir. İkinci neden ise ABD’nin bölgedeki askeri varlığını azaltması veya kademeli olarak bitirmesi, Çin Halk Cumhuriyeti açısından büyük bir kazanım olacaktır. Zira Çin de ABD’nin bölgedeki yoğun askeri varlığından ve faaliyetlerinden son derece rahatsızdır. Eğer Trump yönetimi ABD’nin Uzakdoğu’daki mevcudiyetini ekonomik bir yük olarak görmeye devam eder ve bundan kademeli olarak vazgeçmeye karar verirse bu uluslararası politikada çok ciddi bir değişim olarak bölgenin dinamiklerini yeniden şekillendirecektir. Bu şekillenme de şüphesiz ki en büyük rolü Çin oynayacaktır. Bu bağlamda, Trump’ın bu açıklamasının da Çin tarafından memnuniyetle karşılandığını ve belki de Trump-Kim görüşmesinin kazananının Çin olduğunu düşünmek pek de yanlış olmayacaktır.
19.06.2018
Güncel Yazıları
Japonya Başbakanı’nın İstifası ve Sonrası
04 Eylül 2020
Çin-Hindistan Sınırında Gerilim
22 Haziran 2020
Asya’da Güncel Gelişmeler: Pekin’de “İki Toplantı”
26 Mayıs 2020
Düzen mi Adalet mi?
26 Mayıs 2020
Hangi Son?
31 Mart 2020
Korona Virüsünden Çin Dış Politikasına
31 Ocak 2020
2019'a Genel Bakış
01 Ocak 2020
Hindistan’da Vatandaşlık Yasası’nda Değişiklik
16 Aralık 2019
ASEAN 35. Zirvesi: Güneydoğu Asya’nın Potansiyeli, Sorunları ve Dünyaya Bakışı ..
09 Kasım 2019
Çin Halk Cumhuriyeti’nden Barış ve Silahsızlanma Enstitüsü’nün (Chinese People’s Asso..
26 Ekim 2019
The Visit of Chinese People’s Association for Peace and Disarmament, CPAPD to Institu..
26 Ekim 2019
Birleşmiş Milletler’in 74. Genel Kurulu: Gündem, Tartışmalar, İtirazlar
09 Ekim 2019
Kuzey Asya’dan Güney Asya’ya Açılım: Güney Kore Cumhurbaşkanı'nın Güneydoğu Asya Ziya..
07 Eylül 2019
Asya’nın Yeni Ticaret Savaşı: Güney Kore – Japonya
20 Ağustos 2019
Hindistan Seçim Sonuçları Üzerine Bir Değerlendirme
03 Haziran 2019