Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Hint-Pasifik Bölgesi ve ABD’nin Hint-Pasifik Strateji Belgesinin Şifreleri

 Bu yazı 17/04/2022 tarihinde yayınlanmıştır.

 *Doç. Dr. Güray ALPAR-SDE Başkanı


Hint Okyanusunu, Pasifik Okyanusuna bağlayan oldukça geniş bir coğrafyanın tek bir jeopolitik bölge olarak tanımlanması, ilk olarak 1924 yılında Alman jeopolitikçi General Karl Haushofer tarafından yapılmıştı (Haushofer, 1924: 551-553).

Günümüzde ise “Hint-Pasifik” terimi, daha çok Hindistan’a vurgu yapılarak, Çin’in artan siyasi ve ekonomik etkisini önleme maksatlı kullanılmakta ve “Hint-Pasifik” kavramı, “Asya-Pasifik” kavramının yerini almaktadır (Heiduk, Wacker, 2020). 

ABD’nin Hint-Pasifik Strateji Belgesi 2019 yılında ortaya çıkmıştı

ABD tarafından ilk “Hint-Pasifik Strateji Belgesi”, 2019 yılında görevde olmayan Savunma Bakan Vekili Patrick Shanahan imzasıyla yayınlanmıştı. Bu belgede Çin, en büyük düşman olarak tanımlanırken, Çin’i dengelemek için Hindistan müttefik olarak belirlenmişti (Indo-Pasific- Strategy-Report-June-2019).

ABD 2016 yılında Obama döneminde Hindistan’a “Büyük Savunma Ortağı” statüsü vermişti ve Hindistan, QUAD ülkeleri (ABD, Avustralya, Japonya ve Hindistan) içinde Çin ile kara sınırı bulunan tek ülke konumundaydı.


ABD’nin ilk Hint-Pasifik Strateji raporunda, 89 kez Çin adı geçerken, Rusya, Çin’den sonra en fazla adı geçen ülkedir.

Yine ABD tarafından 2022 yılı şubat ayında yeniden yayınlanan, “Hint-Pasifik Strateji Belgesi” de aslında daha önceki gelişmelerin beklenen bir sonucuydu (Indo-Pacific Strategy of the United States (Washington, DC: The White House, 11 February 2022).

Bölge dünya nüfusunun yarısından fazlasına, dünya ekonomisinin 2/3’sine ve en büyük yedi ordusuna ev sahipliği yapıyor.


Bu noktada olayları anlamlandırmada, “Strateji Belgeleri” ile gerçekleşen “Zirve Sonuç Bildirileri”nin derinliğine incelenmesinin faydalı olacağı değerlendirilmektedir.

 Son dönemde sarsılan liberal düzenin dağılan parçalarını kimin toplayacağı merak ediliyordu

2019 yılında gerçekleştirilen 55. Münih Güvenlik Konferansında “Liberal Düzen Dağılıyor!” söylemi vurgulanırken, ana tema “Parçaları Kim Toplayacak?” olmuştu. 2020 yılındaki konferansta ise ABD, Çin, Rusya’nın güvenlik pozisyonları değerlendirilirken, gelişen tehditler karşısında kararsızlık ve çaresizlik vurgulanmıştı.

Güvenlik strateji belgeleri tehditleri ve alınacak tedbirleri genel olarak ortaya koyması açısından rehber niteliğindedir

Güvenlik strateji belgelerinin hazırlanmasında en önemli unsur, tehditlerin belirlenmesi ve buna göre alınacak tedbirlerin ortaya konulmasıdır.

Uluslararası sistemde bir devletin güvenlik stratejisi oluşturmasının anlamı, o devletin gücüyle orantılı olarak hedefleri ve bu hedeflere ulaşma kararlılığının güçlü bir şekilde ortaya konulmasıdır. Dünya üzerinde söz sahibi devletler strateji belgelerini hazırlar ve zaman zaman gelişen durumlara göre gözden geçirir.

Trump Döneminin ardından görevi devralan ABD Başkanı Biden, göreve gelmesinden 45 gün sonra yayınladığı “ABD Geçici Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi”nde, dünyada gelişen durumlara karşı stratejilerini genel olarak ortaya koymuştu.


Biden yeni meydan okumaları, ittifaklar oluşturarak bertaraf edeceklerini söylüyordu

Biden, “Geçici Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi”ne yazdığı önsözde, dinamiklerin değiştiği uluslararası ortamda yeni meydan okumalarla karşı karşıya olduklarını, bu tehditleri kendilerini yenileyerek ve ittifaklar oluşturarak bertaraf edeceklerini beyan etmişti. Belgenin giriş bölümünde, Çin ve Rusya gibi otoriter devletlerle artan rekabet ortamından bahsedilmekte ve bunların yaratıcı yaklaşımlar ile çözülebileceği ifade edilmekteydi. Belgede müttefiklik ve işbirliği anlamında vurgulanan devletler ise Avrupa’daki NATO müttefikleri ile Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Tayvan olarak gösteriliyordu. Hindistan ile ortaklığın derinleştirilmesi ve Yeni Zelanda yanında; Singapur, Vietnam ve bazı ASEAN ülkeleri ile ortak hedefler için birlikte çalışmak da belirlenen hedefler arasındaydı.

Biden, 2021 yılındaki Berlin Güvenlik Konferansında, Rusya ve Çin’i açıkça tehdit olarak belirlemişti

Bu belgenin yayınlanmasının ardından 2021 yılında gerçekleşen Münih Güvenlik Konferansında Biden’ın konuşması merak ediliyordu.


Biden, “ABD, NATO ittifakına bağlı kalacaktır” ifadeleri ile Avrupa ülkelerinin ve NATO ittifakının gönlünü almaya ve güven vermeye çalışmıştı (Deutsche Welle Türkçe, 20 Şubat 2021). Konuşmasında, “ABD geri göndü!” derken, bir anlamda ABD’nin o ana kadar gittiğini de kabul ediyordu. Biden’e göre Rusya ve Çin, demokrasiler için bir tehditti. Tehdit sıralamasında ise Moskova, Çin’in önünde yer alıyordu. O halde önce Rusya’ya yönelecekti. Zaten öyle de oldu.

Aynı yıl 14 Haziran 2021 tarihinde gerçekleşen NATO Zirvesinde de, Çin ve Rusya’nın konumu tekrarlanırken, Asya Pasifik bölgesindeki ülkelerle daha yakın işbirliğine gidilmesi vurgulanmıştı.

Bu safhada ABD’nin NATO’yu kullanarak, Çin ve Rusya’ya karşı, Baltık’tan başlayarak Doğu Avrupa ve Karadeniz üzerinden Orta Asya’ya, oradan da Hint Okyanusu üzerinden Çin’in güneyine ve Güney Kore ve Japonya’ya uzanan ülkeleri kapsayacak şekilde yeni bir cephe inşa etme isteği de açıkça görülüyordu.

Asya NATO’su da denilen QUAD’ın da konu kapsamında değerlendirilmesi gerekir

Konu Çin olunca “Asya’nın NATO’su” olarak nitelendirilen QUAD (ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan) zirvelerinden de bahsetmek gerekir. QUAD Zirveleri gerçekten bölgedeki jeopolitik gündemi hareketlendirmektedir.


Bölgedeki jeopolitik hareketlilik daha 2020 yılında başlamıştı. Üst düzey Amerikalı yetkililerin Hindistan’ı ziyareti ertesinde, 2020 yılı Haziran ve Eylül aylarında; Hindistan, Avustralya ve Japonya ile lojistik anlaşmalar imzalanmış ve savunma işbirliği, bir sonraki safhaya taşınmıştı. Hindistan ayrıca, Batı Hint Okyanusunda; Japonya, ABD ve Avustralya ile geniş çaplı tatbikatlar yapmıştı. Bu tarihlerde Avustralya 13 yıl aradan sonra Malabar deniz tatbikatına geri dönmüş; Almanya, Hollanda, Fransa ve İngiltere gibi ülkeler ise bölge ile bağlarını genişletme çabası içine girmişlerdi.

Biden ise ABD’nin Çin ile “aşırı bir rekabet”e girişeceğini ifade etmişti. Biden döneminde Çin’e karşı yeni bir cephe inşa etme düşüncesinden hareketle, ortak bildirilerde “QUAD” ruhundan bahsedilmeye çalışılması ve “özgür ve açık Hint-Pasifik” sloganının ortaya konulması bu organizasyona verilen öneme işaret ediyordu.

Hedef alınan ülke Çin olarak gözükmektedir

Daha 2017 yılından itibaren itibaren QUAD üyesi ülkeler tarafından, Çin’e karşı ortak devriyeler ve tatbikatlar gerçekleştirilmesi de bazı değişimlere işaret ediyordu. İttifakın, bir güvenlik işbirliğine dönüşmesi yanında, ABD tarafından küresel tedarik zincirinde Çin’in yerine diğer Asya ülkelerinin kullanılması düşüncesi de vardı.

Aynı şekilde son zamanlarda sık sık kullanılan “Hint-Pasifik” söyleminin de üye ülkeler tarafından resmi olarak benimsendiği görülmektedir. Buna rağmen, QUAD ülkeleri arasında durumunu tam olarak açıklığa kavuşturmamış ülke Hindistan’dır ve Güney Kore ve Japonya yanında, Hindistan’ın alacağı konum bu bölgenin gelecekte şekillenmesini de belirleyecek gibi gözükmektedir.

Nihayet Biden’ın, 24 Eylül 2021 tarihinde QUAD Liderler Zirvesinde söylemiş olduğu “Hepimizin ve dünyanın geleceği Hint Pasifik bölgesinde şekillenmektedir” sözü, ABD Hint-Pasifik Strateji Belgesinin giriş sözü olarak belgede yerini almıştır.

  
ABD Hint-Pasifik Strateji Belgesinin Temel Mesajları

Belgenin ana bileşenleri ve ABD açısından vurguladığı hususlar özet olarak şu şekilde yorumlanabilir.

  • Amerika Birleşik Devletleri bir Hint-Pasifik gücüdür.
  • Bu bölge ABD için güvenlik ve refah bakımından hayati önemdedir. Hint-Pasifik'teki milyarlarca insan, gelecek on yılda küresel orta sınıfa katılacaktır. Sıradan Amerikalıların refahı Hint-Pasifik ile bağlantılıdır.
  • ABD, ancak Asya’nın da güvende olması durumunda güvenliğini sağlayabilir.
  • Avustralya, Japonya ve Güney Afrika Cumhuriyeti ile sağlam ittifak antlaşmaları yaparak bölge ile bağlarımızı kuvvetlendirdik.
  • Başkan Biden döneminde, Hint-Pasifik bölgesinde uzun vadeli konumumuzu ve bağlarımızı kuvvetlendirmeye kararlıyız.
  • Hedeflerimizi tek başımıza başaramayız. Çıkarlarımızı müttefiklerimiz ve ortaklarımızla birlikte savunacağız. Kendi gücümüzü; yatırımlar yaparak, yaklaşımlarımızı müttefiklerimizle uyumlu hale getirerek ve uluslararası sistemi güçlendirerek artıracağız.
  • Bölgede Çin Halk Cumhuriyeti (CHC) kaynaklı zorluklarla karşı karşıyayız. Önümüzdeki on yılı bu ülke belirleyecek. Çin askeri, ekonomik ve teknolojik olarak etkili bir güç. Amacımız Çin’i değiştirmek değil, stratejik ortamı şekillendirmektir.
  • Kuzeydoğu Asya ve Güneydoğu Asya’dan başlayarak, Pasifik dahil Güney Asya ve Okyanusya’ya kadar bölgenin her köşesine odaklanacağız.
  • Bölge vaat ve engelleri barındıran belirleyici bir on yıla girerken, Amerikan gücü her zamankinden daha etkili ve kalıcı olmalıdır.
  • Bölgesel vizyonda ortak olarak güçlü bir Hindistan’ı desteklemeliyiz.
  • Birleşik Devletler olarak bölgede, müttefiklerimizle birlikte beş hedefi gerçekleştirmeye çalışacağız. Bunlar; Açık bir Hint-Pasifik geliştirmek, Bölge içi ve dışı bağlantılar oluşturmak, Bölgesel refah cazibe merkezleri oluşturmak, bölgede güvenliği ve tehditlere karşı dayanıklılığı artırmaktır.
  • Açık toplumu destekleyeceğiz. Bölgede bilgi ve ifade özgürlüğüne önem verilecek, internet yaygınlaştırılacak, araştırmacı gazetecilik desteklenecek, medya okuryazarlığı geliştirilecektir.
  • Gençlik liderleri desteklenecek, eğitimsel ve profesyonel değişimler ve durağan hale gelen İngilizce eğitim programları canlandırılacaktır.
  • Avustralya, Japonya, Hindistan’daki lisansüstü çalışmalar ve “insandan insana bağlantılı nesil” desteklenecektir.
  • Yeni ticari yaklaşımlar geliştireceğiz. Sınır ötesi veri akışlarını artıracağız. Esnek ve güvenli tedarik zincirleri geliştirmek için ortaklarımızla birlikte çalışacağız.
  • Serbest ticareti teşvik edeceğiz. G7 ortaklarımızla gelişmekte olan ekonomileri donatacağız.
  • Müttefik ve ortaklarımızla saldırıları caydırmak için yeteneklerimizi geliştireceğiz. Sınırların zorla değiştirilmesine engel olacağız, denizlerde egemen güç oluşumuna izin vermeyeceğiz.
  • Ortak tatbikatları artıracağız. Esnek komuta kontrol sistemleri oluşturacağız. Siber, uzay ve asimetrik güce önem vereceğiz.
  • Avustralya, Japonya, Güney Kore, Filipinler ve Tayland ile ittifaklar kuracağız. Hindistan ile Savunma Ortaklığını geliştireceğiz. Güney ve Güneydoğu Asya ile Pasifik Adalarındaki ortaklarımızla birlikte çalışacağız. Tayvan Boğazındaki barış ve istikrarı korumak için tedbirler geliştireceğiz.
  • Hint-Pasifik bölgesi ve ötesindeki müttefiklerimiz ve ortaklarımız arasındaki güvenlik bağlarını güçlendireceğiz.
  • AUKUS ortaklığı da dahil olmak üzere Hint-Pasifik ve Avrupalı ortaklarımızı yeni yollarla bir araya getireceğiz.
  • Japonya’yı Kuzey Kore’yi caydıracak ve gerekirse yenilgiye uğratacak seviyeye getireceğiz. Güney Kore ile genişletilmiş caydırıcılık ve koordinasyonu güçlendireceğiz.
  • Teröre, biyolojik tehditlere, aşırı akımlara ve siber saldırılara karşı işbirliği yapacağız.
  • G7, G20, APEC ve Pasifik Adaları Forumu (PIF) ile koordinasyon içinde dayanıklılık çabalarımızı geliştireceğiz.
  • Önümüzdeki 12 ila 24 ay içinde; Ortak kapasite oluşturacak, yeni yatırımlar yapacak, Güneydoğu Asya ve Pasifik Adalarında büyükelçilikler ve konsolosluklar kuracak, bölgede danışmanlık, eğitim ve kapasiteyi geliştirecek, güvenliği artıracak, dijital bağlantı kuracak ve altyapıyı geliştireceğiz.
  • AUKUS ortaklığı aracılığıyla, nükleer enerjili denizaltılarını Avustralya Kraliyet Donanması'na mümkün olan en erken tarihte teslim etmek için en uygun yolu belirleyecek; ek olarak kapasiteleri derinleştireceğiz (siber, yapay zekâ, kuantum teknolojileri ve denizaltı yetenekleri dahil).
  • Diplomasi, güvenlik, ekonomi, iklim, pandemik müdahale ve teknoloji konularında liderlik görevi üsleneceğiz.
  • Eğer ortaklarımızla birlikte bölgeyi güçlendirebilirsek, Hint-Pasifik Bölgesi, Birleşik Devletleri güçlendirerek, geliştirecektir. Önemli stratejik hedeflerimiz, “hiçbir bölgenin bizim için bundan daha önemli olmayacağı” inancından kaynaklanmaktadır. Paylaşılan bu strateji ve bunları gerçekleştirme kapasitesini güçlendiren bir ABD, ortaklarıyla birlikte özgür ve açık, bağlantılı, müreffeh, güvenli ve gelecek nesiller için dirençli bir Hint-Pasifik’e doğru yol alabilir.

Bu belge ile ABD’nin bölgeyi şekillendirmeye çalışacağı anlaşılmaktadır. Belgenin tamamına yönelik ayrıntılı bir incelemede, oldukça kapsamlı ve kapsayıcı olarak hazırlanan hususların, fazlaca iyimser bir hava taşıdığı açıkça görülmektedir. Japonya ve Hindistan aynı zamanda AB'nin, Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi'ne (BRI) alternatifler sunmak için birlikte çalışacağı ilk iki "bağlantı ortağı" durumundadır. Hindistan’ın geçmişte yaşadığı sömürge tecrübesi bu ülkeyi Batılı ülkelere karşı dikkatli davranmaya itiyor. Diğer taraftan 2021 yılında oluşturulan AUKUS bile başlı başına bir kırılma ve çelişki yaratmaya yetiyor. Yine de Strateji Belgesinde belirtilen hususların uygulanmaya başlamasının bölgede bazı değişiklik, karışıklık ve kırılmalar yaratmaya başlayacağını da tahmin etmek zor değil.

AUKUS bağlantısı ve Kırılmalar

Bölgede o kadar çok uluslararası örgüt oluşturuluyor ki bu noktada 2021 yılında; ABD, İngiltere ve Avustralya arasında imzalanan ve ülkelerin baş harflerinden oluşturulan “AUKUS” ittifakı bile ayrılık yaratıyor. Avustralya, ABD ve İngiltere tarafından, 16 Eylül 2021 tarihinde imzalan AUKUS anlaşmasının ardından, Avustralya'nın Fransız Naval Group'la vardığı 12 geleneksel dizel elektrikli denizaltı inşasını öngören 66 milyar ABD doları tutarındaki sözleşmenin iptal edilmesini "ihanet" olarak değerlendiren Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian, oldukça ağır bir şekilde "sırtımızdan vurulduk" ifadelerini kullanmıştı.

Şunu da belirtmekte yarar var ki, Fransa yayınladığı Hint-Pasifik Strateji Belgesinde, QUAD’ın bölgede Çin’e karşı ortak eylem planları geliştirmesini önermişti. Fransa bu belgede artırmaya çalıştığı askeri varlığına zemin hazırlayacak şekilde; Bengal Körfezi, Hindistan ve Avustralya açıklarında yapılan/yapılacak askeri tatbikatlardan bahsetmiş ve metni hazırladığı dönemde müttefik olarak gördüğü ancak bugünlerde sorguladığı; ABD, Hindistan, Japonya ve Avustralya’nın yer aldığı QUAD ülkelerinin askeri unsurlarının müştereken faaliyet gösterebilmesi gibi bir hedef de belirlemişti.

Oysa ABD’nin Anglo-Sakson bir çizgi ile ittifak ilişkilerini sınırlandırması, bu doğrultuda da İngiltere’nin kontrol ettiği AUKUS ittifakına Avustralya ile birlikte müdahil olması, Fransa’yı bir anda bölgeden dışlamıştır.

Fransa’nın Hint-Pasifik Stratejisi

Fransa %93’ü Hint Pasifik bölgesinde olmak üzere denizaşırı toprakları sayesinde 11.7 milyon km2 münhasır ekonomik bölgeye sahiptir. Bu ülke daha 2019 yılı mayıs ayında Hint Pasifik bölgesine yönelik, “Fransa ve Hint Pasifik Güvenliği” isimli stratejisini yayınlamıştı. Fransa, söz konusu stratejide; başta ABD, Hindistan, Avustralya, Japonya, Malezya, Singapur, Yeni Zelanda, Endonezya ve Vietnam olmak üzere ortaklarıyla birlikte Hint-Pasifik’te çıkarlarını savunmak ve Hint Pasifik bölgesinin istikrarına katkıda bulunma isteğini ortaya koymuştu (Gouv.fr, 2019). 

Fransa’nın Asya-Pasifik Stratejisinin takdim metni, Cumhurbaşkanı Macron tarafından yazılmıştı. Takdim yazısında; 1.6 milyondan fazla Fransız vatandaşının ve 7.000 fazla Fransız askerinin anılan coğrafyada bulunduğundan bahsedilerek; bu noktada, Fransız ana karasından on binlerce km uzakta tesis edilen “sömürge” toprakları da “egemenlik” kavramı adı altında değerlendirilmiş ve sömürgeleştirdikleri ülke halklarının kendi kaderlerini tayin hakkı yok sayılmıştı.

Fransız Cumhurbaşkanı takdim yazısını; “Hint-Pasifik, Avrupa ajandamızda bizim en önemli önceliklerimizden biri olmalıdır. Avrupa Birliğinin de Hint-Pasifik stratejisini dört gözle bekliyorum” şeklinde tamamlarken, Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ise aynı belgedeki takdiminde, Hint-Pasifiğin önemini “Yarının dünyasının dengelerinin önemli bir kısmı bugün Hint-Pasifik'te oynanıyor” şeklinde vurgulamaktaydı.

Fransız Hint-Pasifik Stratejisi; savunma, sivil nükleer enerji ve uzay gibi ikili işbirliği alanları başta olmak üzere Hindistan ile stratejik ortaklığı güçlendirmeyi hedefliyor ve son dönemde Fransa ve Hindistan; “deniz güvenliği”, “donanmalar arası işbirliği”, “ortak tatbikatlar”, “Okyanus yönetişimi” ve “Mavi Ekonomi” gibi alanlarda işbirliğini geliştiriyor. Fransa’nın da eski dönemlerinden kalma alışkanlıklarla, dünya gücü olma iddiasından vazgeçmek istemediği görülüyor.

Almanya’da Hindistan ile stratejik ortaklığı geliştirmeye önem veriyor

2018 yılında Alman Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Alman dış politikasının yeni vizyonunu açıklamış ve ülkesinin “çok taraflı dünya düzeninin” korunmasında önemli rol oynamayı hedeflediğini belirtmişti. Ardından Almanya 02 Eylül 2020 tarihinde, “Almanya-Avrupa-Asya: 21. Yüzyılı Birlikte Şekillendirmek” adıyla Hint-Pasifik bölgesiyle ilgili Alman dış politikasının, çıkarlarının, ilkelerinin ve hedeflerinin stratejik çerçevesini çizen doktrinleri kabul etti.

Böylece Almanya Hint-Pasifik bölgesine yönelik özel bir strateji belirlemiş oluyordu. Belgede ortaya konulan, “Hint-Pasifik bölgesinde güçlülerin kuralı değil, ancak kuralların gücünün belirleyici olması gerekir” ifadesi ise Almanya’nın kurallara dayalı bir dünya düzeni arzuladığına vurgu yapıyordu.

Burada Almanya’nın kurallara yönelik strateji esasına karşılık, Fransa’nın güvenlik ağırlıklı bir strateji belirlediği görülmektedir. Almanya ve Fransa’nın; ABD, Avustralya, Hindistan ve Japonya’yı müteakip, Asya-Pasifik yerine Hint-Pasifik stratejisini ortaya koyması, Çin’e karşı bir cevap olarak değerlendirilebileceği gibi bölgede kendi varlıklarını ortaya koyma düşüncesini de yansıtmaktadır.

AB’nin Hint Pasifik Bölgesine bakışı

AB tarafından kısa sürede Hint-Pasifik Bölgesine yönelik stratejilerinin benimsenmesi, birçok ülke tarafından şaşkınlıkla karşılanmıştır. Bunda Fransa’nın, bölgedeki hedeflerini gerçekleştirmede AB’ni bir araç olarak kullanma isteğindeki sabırsızlığın rol oynadığı söylenebilir. Diğer bir nedenin ise İngiliz-ABD işbirliğinin AUKUS benzeri bir dışlamasına tekrar maruz kalma endişesi olduğu değerlendirilebilir.

Hindistan Başbakanı Modi’nin, Mayıs 2021 tarihinde AB Devlet Başkanlarıyla bir araya geldiği zirvede, her iki tarafın da bölgeye ilişkin işbirliğini geliştirme isteği gündeme gelmişti. Fransa’nın AB dönem başkanlığı sürecinde, 22 Şubat 2022 tarihinde “Hint-Pasifik Bakanlar Forumu” düzenlendi ve Hindistan başta olmak üzere ana bölgesel ortaklar Paris’e davet edildi. Hindistan Dışişleri Bakanı bu toplantıda, Avrupa’nın Hint-Pasifik bölgesinde etkin rol oynaması gerektiğine dair güçlü söylemlerde bulundu ve AB-Hindistan ortaklığının büyük ölçüde güçlendiğine vurgu yaptı. Buna rağmen, 1947 yılında bağımsızlığını kazanan Hindistan’ın, bağlantısızlık Politikası ve Batılı emperyalist ülkelere karşı mesafeli duruşunun ne ölçüde değişeceğini zaman gösterecektir. Kaldı ki, Hindistan 1971 yılındaki olaylarda ABD’nin, Hint Okyanusu’na 7. Filosunu göndererek Hindistan’a karşı aldığı tavrı da unutmuş görülmemektedir. Neticede Hindistan’ın bölgedeki dengelerde taraf olmasının da bölge güvenliği açısından mutlaka sonuçları olacaktır.

Sonuç olarak; Brzezinkski, birçok konuda olduğu gibi Çin konusunda da yanlış bir değerlendirme ile “en az on yıl ve uzun vadede uluslararası sisteme ciddi bir siyasi tehdit haline gelemez” demişti (Brezeniski, 2005: 153). Şimdi ise başka şeyler konuşuluyor. Bu noktada da sadece yazmak yetmiyor, yanlış hesap, Bağdat’tan dönüyor.

ABD hazırlamış olduğu strateji belgeleri ile tıpkı Rusya-Ukrayna Krizinde, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere, ülkeleri yanına aldığı gibi benzer bir şekilde Hint-Pasifik bölgesinde de ittifaklar oluşturarak, çok daha az bir gayretle Çin üzerinde de baskı oluşturmak istiyor gibi görünüyor. Ancak hiçbir şey düşünüldüğü şekilde gerçekleşmiyor, gerçek hayatta planlar nadiren beklendiği şekilde uygulanabiliyor.

Ekonomik, askeri ve siyasi olarak her geçen gün önem kazanan Hint-Pasifik bölgesinin, giderek daha fazla ilgi çektiği ve önemli bir rekabet alanı haline geldiği görülüyor. Halen bölgede gerçekleşen birçok karışıklığın, sorunun ya da müttefiklik oluşumlarının temelinde de bu rekabet ilişkileri ve kurgular rol oynuyor.

Bu değişimin şimdiki ve gelecekteki durumunun anlaşılması ise ancak bölgeyle ilgilenen ülkelerin strateji belgelerinin gerçekçi bir şekilde değerlendirilmesi ile mümkün olabilecektir. Diğer taraftan hazırlanan belgelerin ne kadar gerçekçi olduğu ile faraziyelerin ne derece doğru olarak tespit edildiğini de zaman gösterecektir.

Bölge dışı müdahalelerin her zaman huzur getirmediği görülmüştür. Üstelik her dış müdahalenin; karışıklığı, etnik çatışmaları ve sorunları yarattığı da ortadadır. Ne şekilde olursa olsun, aşırı hırsların ve rekabetçi çatışmaların bölgedeki barış ve güvenlik ortamını bozması durumunda, bundan da en fazla bölgedeki ülkeler ve bu ülkelerin halklarının zarar göreceği kesin.

 

Kaynakça:

Brzezinski, Zbigniew. (2005). Tercih, Küresel Hakimiyet mi? Küresel Liderlik mi? İnkılap Kitabevi: İstanbul.

Deutsche Welle Türkçe, 20 Şubat 2021.

Gouv.fr (2019). France and Security in the Indo-Pacific. Alıntı Tarihi: 15.04.2022.

Haushofer, Karl. (1924). Pasifik Okyanusu Jeopolitiği – Coğrafya ve Tarih Arasındaki İlişkilere Yönelik Çalışmalar, Kurt Vowinckel Basımevi: Berlin, Almanya.

Heiduk Felix, Wacker Gudrun. (2020). From Asia-Pacific to Indo-Pacific: significance, implementation and challenges. Research Report. From Asia-Pacific to Indo-Pacific: significance, implementation and challenges (ssoar.info).

https://assets.documentcloud.org/documents/6111634/DOD-INDO-PACIFIC-STRATEGY-REPORT-JUNE-2019.pdf.

Indo-Pacific Strategy of the United States (Washington, DC: The White House, 11 February 2022.