AK Parti 26. Dönem Milletvekili Mehmet Metiner, Edirne Cezaevi'nde tutuklu olan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ı ziyaret etti.
Metiner, Habertürk TV'de görüşmeyle ilgili izlenimleri aktardı ve Demirtaş'ın mesajlarını paylaştı.
Mehmet Metiner, "Çok verimli ve yararlı bir görüşme gerçekleştirdik" diyerek şu ifadeleri kullandı:
Selahattin Bey bana şunları aktardı; “Devlet bizim, ülke bizim. Biz devletimizden talepte bulunmuyoruz. Bizim bir talep siyasetimiz yok. Hani 'Kürtler ne istiyor?' diye sorarlar ya. Ana dil, vatan vs. Hayır, biz Kürtlerin böyle bir talep siyaseti yok. Biz vaadediyoruz, biz Türkiye'yi büyütmeyi vaadediyoruz. Devlet bizim devletimiz, kimden ne talepte bulunacağız? Türkiye için, hepimiz için gerekliyse silahların tamamen bırakıldığı süreçte oturur konuşuruz. Ülke, devlet, sosyal barış için ne lazımsa oturup, konuşuruz. Çözemeyeceğimiz mesele yok. Demokratikleşmeyi, silah bırakmanın ne şartı ne gerekliliği olarak görmüyoruz. Silah koşulsuz bir biçimde hiçbir 'ama'nın arkasına sığınmadan terk edilmelidir. Artık bu topraklar kana doydu."
Şunu söyledi Demirtaş; “Yenmek, yenilmek denklemi içinde değerlendiremeyiz. Kucaklaşacağız, birbirimizle büyüyeceğiz, birbirimize büyüteceğiz, ülkemizi büyüteceğiz. Sayın Bahçeli'nin dediği gibi demokrasi için ne elzemse oturur konuşuruz. Halledemesek bile hadi tekrar silaha, asla!
Ben burada ölmeye razıyım, yeter ki silahların konuşmadığı, barışın gerçekleştiği bir Türkiye gerçekleşsin. Benim üzerimden yapılacak tartışmaları sürece zarar verici buluyorum. Türkiye için gerekli olan demokrasiyi bile silahın bırakılmasına bağlayan anlayış sürece zarar verir. Silahlar çekilsin, biz oturacağız, her konuda anlaşmayı biliriz. Ülkemiz, demokrasi için konuşacağız.
Demokratikleşmeyi bile eğer sürece zarar veriyorsa ertelemeyiz, ötelemeyiz, önceliğimiz sadece silahların bırakılmasıdır diyen bir zihin Türkiye'de barış sürecine katkı sürecek bir zihindir. Birbirimizi destekleyerek silahsız sorununu çözmek lazım, kimse birbirinden bir şey talep etmemeli. Hele hele benim üzerimden kişisel şeyleri dillendirmek bile son derece zararlıdır. Yeter ki barış olsun, barış herşeyin üstündedir, barış olacaksa ben burada ölmeye razıyım. Yeter ki benden sonra evlatlarımız, başkalarının çocukları ne dağda ölsünler, ne başka yerde. Ne birbirlerini öldürsünler ne de cezaevinde ölsünler"