Ibrahim Nabil BA MATRAF
Tüm YazılarıArap ülkelerinin dışişleri bakanları, 6 Mayıs Cumartesi günü kapalı bir toplantıda Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşü konusunda anlaştıklarını duyurdular. Bu adımın, geçen Mart ayında imzalanan Suudi-İran anlaşmasından kısa bir süre sonra gelmiş olması dikkat çekmektedir.
Aynı zamanda Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönmesi, 2011'den bu yana Ortadoğu'nun en uzun süren ve derin çatlakları beraberinde getiren Suriye iç savaşının sonlanacağı anlamına da gelebilir.
Hatta Suriye'nin Arap Birliği'ne dönmesi kararını Amerika'dan ve Batı'dan uzaklaşan yeni bir Arap adımı olarak değerlendirebiliriz. Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşü konusunda hala Amerikan-Batı dünyasının çekinceleri var.
Suriye'nin Arap Birliği’ne dönüşü konusunda çekinceleri bulunan ABD ve Batılı devletlerin durumunu göz önünde bulundurduğumuzda, Suriye’nin yeniden Birliğe dahil edilmesiyle Arap ülkelerinin anti-Batılılaşma politikalarına yeni bir adımın daha eklenmiş olduğunu söyleyebiliriz.
Bu yazıda öncelikle, Suriye'nin Arap Birliği'ne geri kabulü için alınan kararın detaylarını değerlendireceğiz. Ardından Arap Birliği'ne geri dönme gerekçeleri ve Suriye'nin Arap ülkeleriyle normalleşmesindeki karşılaşabileceği olası engeller üzerinde duracağız.
1- Suriye'nin Arap Birliği'ne İade Edilmesi Kararının Detayları
Arap dışişleri bakanları Cumartesi günü Arap Birliği merkezinde yaptıkları kapalı toplantıda, oybirliğiyle Suriye'nin Arap Birliği'ne döndürülmesi kararını aldılar ve Şam'ı Riyad'da yapılacak bir sonraki Arap zirvesine katılmaya davet ettiler. Ürdün, Suudi Arabistan, Irak, Lübnan, Mısır ve Arap Birliği Genel Sekreteri'nin de aralarında bulunduğu, Amman Anlaşması'nın uygulanmasını takip etmek ve Şam ile doğrudan diyaloğu sürdürmek için bir bakanlar irtibat komitesi kuruldu. Komite oluşumunda asıl amaç Suriye'deki siyasi krizi çözmek. Kararda, Suriye'nin Arap Devletleri Ligi Konseyi ile ona bağlı tüm kurum ve kuruluşların toplantılarına yeniden katılımının derhal yürürlüğe gireceği belirtildi.
Arap Birliği toplantısına Beşar Esad’ın konuşmasında ağırlıklı olarak Türkiye'ye ve Müslüman Kardeşler'e yönelik saldırısını görüyoruz. Böylece Başkan Beşar'ın konuşması, her zaman Amerika'ya boyun eğmekle suçladığı Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerine saldırmaktan, Türkiye'ye veya Osmanlı'nın genişleme arzusu dediği şeye doğru kaydı.
Ürdün, Suriye’deki çatışmaları sona erdirmek üzere mülteci meselesinin beraberinde bölgede bulunan silahlı İran milisleri, kayıp tutukluları ve uyuşturucu kaçakçılığını da içeren birtakım konular için yol haritası niteliğinde bir girişim başlatmıştı.
Arap Birliği’nin yapmış olduğu açıklamada; sığınmacı, terör ve uyuşturucu meselelerinin de kapsayan Suriye krizine, Arap toplumlarının öncülüğünde bir çözümün sunuluyor olması farklı bir perspektifi önümüze getirmektedir. Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Shoukry de çözümün siyasi oluşundan bahsederek, barışın Türk ve Batı’nın haricinde Arap çatısı altında gerçekleştiriliyor oluşuna değinmişti.
Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt, Pazar günü yapılan duyurunun ardından düzenlediği basın toplantısında, kararın Suriye ile tüm Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin yeniden başlaması anlamına gelmediğini söyledi. Ebu Gayt, "Bu, her ülkenin kendi politikaları çerçevesinde verecekleri karardır… Suriye'nin Birliğe dönüşü, bir hareketin başlangıcıdır, sonu değil." dedi.
Suriye'nin Arap Birliği'ne geri kabul kararı uzlaşmayla alınmış olsa da, Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşü konusunda Arap ülkeleri arasında görüş farklılıkları bulunuyor. Suudi Arabistan ve BAE’nin de aralarında bulunduğu Arap ülkeleri, Suriye ve Esad ile ilişkilerin yeniden normalleştirilmesi yönünde baskı yaparken; Katar, Fas ve Kuveyt’in de arasında bulunduğu ülkeler, Esad'ın yaklaşımının değişmediği gerekçesiyle Suriye ile geniş kapsamda ilişkilerin kurulmasına karşı çıktılar. Siyasi meseleler ve tutuklularla ilgili olarak ise bir herhangi bir ilerleme kaydedilmedi. Cezayir ve Fas bu toplantıya katılmadı.
Doha, Şam'la herhangi bir ikili yakınlaşmayı reddetmiş olasa da Katar Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Majid bin Muhammed el-Ansari, ülkesinin Arap Birliğinin kararı karşısında engel teşkil etmeyeceğini açıkladı.
Katar Dışişleri Bakanlığı sözcüsü yaptığı açıklamada, Doha'nın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad hükümeti ile ilişkileri normalleştirme konusundaki tutumunun değişmediğini ve halen "Normalleşme, Suriye krizindeki siyasi çözümün ilerlemesiyle bağlantılı" olduğunu söyledi. Bununla birlikte, Beşar Esad'ın da hazır bulunduğu Arap Birliği toplantısına Katar Devleti Emiri'nin katıldı.
Diğer ülkeler Suriye'nin geri dönüşü için şartlar belirlemektedir. Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi, halen Batı yaptırımlarına tabi olan Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönmesinin, "çok uzun, zorlu ve meşakkatli olacak bir sürecin çok mütevazi bir başlangıcı" olduğunu söyledi.
Bazıları ise, Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşünün Suudi Arabistan'ın Arap arenasındaki liderlik rolünün bir teyidi, Suudi Arabistan için bir zafer olduğunu ve Suudi Arabistan'ın Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşünün "İran'la uzlaşma bağlamının bir parçası" olduğunu öne sürüyor.
Bununla birlikte, Suriye'nin Arap Birliği'ne kabulünden önce, Suriye ile diğer Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerde bir iyileşme olduğuna dair çeşitli göstergeler bulunuyordu. Şubat 2023'te Türkiye ve Suriye'de meydana gelen yıkıcı depremin akabinde, Esad ile Arap liderleri arasında gerçekleşen temaslar, Şam’ın bölgesel çevresiyle ilişkilerinde yeniden ısınma sürecini hızlandırma da önemli bir rol oynadı.
Geçen Mart ayında Riyad, konsolosluk hizmetlerinin yeniden başlatılması konusunda Şam ile görüşmelerde bulunduğunu duyurmuştu. Bu temaslar, Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan'ın 18 Nisan'da Şam'a ilk resmi Suudi ziyaretini gerçekleştirmesi ve Esad’la bir araya gelmesiyle zirveye ulaştı.
Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşüne olumlu yaklaşan Birleşik Arap Emirlikleri'ne baktığımızda, BAE’nin 2018'in sonundan Şam'daki büyükelçiliğini yeniden açtığını görebilmekteyiz. Esad’ın savaştan bu yana ilk Arap ülkesi ziyaretini de Mart 2022’de Birleşik Arap Emirlikleri’ne yapmıştı.
BAE Devlet Başkanı Şeyh Muhammed bin Zayed Al Nahyan, Mart 2023'te Esad ile yaptığı görüşmede Şam'ın Arap Birliği'ne dönme zamanının geldiğini ifade etmişti. Geçtiğimiz Nisan ayında da Tunus, Suriye ile diplomatik ilişkilerini yeniden başlatma niyetlerini açıkladı. Ki halihazırda Tunus, 2015’ten beri Şam'da bir konsolosluk temsilcisi bulunduruyordu.
Esad liderliğindeki Suriye ile ilişkilerin yeniden tesisi yönünde bazı Arap ülkelerinin atmış olduğu söz konusu adımlarla kurulan ilişkilerin akabinde Suriye, Arap Birliği’ne dahil edilmiş oldu.
Ancak, en tartışmalı noktalardan birisi Suriye'nin Arap ülkeleriyle ilişkilerinin normale dönmesi için ön koşulan şartlardır. Suriye Devlet Başkanı, 19/05'te Cidde'de düzenlenen Arap Birliği toplantısına katılmasına rağmen, Suriye'nin uyması gereken herhangi bir koşuldan söz edilmedi.
Daha önce Arap ülkeleri ve Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmet Ebu Gayt tarafından ileri sürülen “Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşü için şartların, rejim tarafından ne ölçüde uygulandığı konusunda muğlaklık bulunuyor. Başlıca şartlar ise, Suriye muhalefetiyle diyaloğun başlatılması ve ülkede kabul edilebilir bir siyasal katılımın sağlanması için Suriye anayasasının değiştirilmesi de dahil olmak üzere 2254 sayılı Uluslararası Kararın uygulanmasını oluşturuyor.
Arap Birliği Konseyi'nin mevcut oturumunun başkanlığını üstlenen Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Shoukry, Suriye'nin geri dönüşünün "adım adım" bir politika çerçevesinde olduğunu doğruladı. Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönmesini oluşturan koşulların, Suriye rejimi ile muhalefet arasında bir iç siyasi anlaşmayı içerdiğini ima etti.
Ebu Gayt'e, Esad rejiminin Suriye'nin Arap Ligi'ne dönüşü için gerekli koşulları yerine getirme taahhüdünün gözden geçirilip geçirilmeyeceği sorulduğunda (kararı geri alma olasılığı dahil); Ebul Gayt, Suriye'nin Arap Birliği'ne dönme koşullarını yerine getirmemesi halinde, rejimi Arap Birliği'ne kabul kararının geri alınabileceği ihtimaline değinmedi.
Ardından Lübnanlı bir gazeteci tarafından Lübnan'dan Suriyeli sığınmacıların dönüşü ve ger gönderilmelerinin Lübnan için mezhep dengelerinde hassas bir konu olarak kabul edilen konu Ebu Gayt'e sorulduğunda, rejimin herhangi bir sığınmacı dönüşü veya muhalefetle uzlaşma konusunda verdiği belirli vaatlerden bahsetmedi.
Arap Dışişleri Bakanları Konseyi'nin açıklamasının Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşünün koşullarına atıfta bulunmadığını, sadece Suriye'nin siyasi kriz, uyuşturucu, sığınmacı ve terör gibi bazı dosyalarda ilerleme sağlamak için Arap ülkeleriyle iş birliği yapma isteğini memnuniyetle karşıladığını da ayrıca belirtmek gerekir.
Ürdün ise, yeniden yapılanma için gerekli finansmanı sağlamadan önce Batı yaptırımlarının kaldırılması için baskı yapmanın ön koşulu olacağından, Suriye'nin siyasi çözüme ulaşmada ciddiyetini göstermesi gerektiğini ifade etti.
2- Esad Rejiminin Arap Birliği'ne Dönüşü Konusunda Suriye Muhalefetinin Pozisyonu
Suriye krizi ve 2011’de Suriye'nin Arap Birliği üyeliğinin askıya alınmasından bu yana, muhalefet önemli bir rol oynadı ve başta Körfez ülkeleri olmak üzere birçok Arap ülkesi arasında geniş bir kabul gördü. 2013'te Suriye muhalefeti, Doha'da düzenlenen Arap Birliği zirvesinde Suriye'yi temsil etti.
Gelinen noktada, Beşar Esad rejiminin Arap Birliği'ne dönmesi muhalefet için diplomatik bir kayıptır. Suriye muhalefeti, Beşar Esad rejiminin Arap Birliği'ne geri dönmesinin, diğer diktatörlük rejimlerini katliamlar yapmaya teşvik eden bir ödül olduğuna inanıyor.
Muhalefet, 2011'de başlayan Suriye devriminin halen devam ettiğine ve Suriye halkının yaptığı onca fedakarlıktan sonra yeniden rejimin tahakkümü altına dönmeyi kabul etmeyeceğine inanıyor. Aslına bakıldığında Esad rejiminin Arap Birliği'ne dönüşü ahlaki bir çöküşten başka bir şey değildir.
Yine de Esad'ın Arap Birliği'ne dönüşü, müttefiklerinin gücünü bir kez daha kanıtlıyor. Rusya ve İran, yaşadıkları tüm krizlere rağmen Esad rejiminin Arap Birliği'ne dönüşünü ve Arap ülkeleriyle ilişkilerinin normalleşmesini dayatmayı başardı.
Suriye'nin üyeliğinin askıya alınma ihtmali halen bulunuyor. Ancak İran, kapsamlı bir Arap-İran anlaşmasının parçası olarak Esad'ın Birliğe geri dönmesini dayatmayı başardı. Esad'ın dönüşü, bölgede kapsamlı bir çözüme ulaşmanın İran'ın şartıydı.
Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu, Arap Birliği'nde düzeni yeniden tesis etme kararına da karşı çıktığını belirterek, "Bu adım, Suriye halkını ve haklı taleplerini terk etmek ve adaletsizliğe, teröre karşı 12 yıllık devrimin büyük fedakarlıklarını boşa çıkarmak anlamına gelir" açıklamasını yaptı.
Muhalif Koalisyon tarafından, Suriye rejiminin "Arapların cinayetleri, tutuklamaları ve uyuşturucu ihracatını durdurma taleplerini ciddiye almadıkları" hatırlatıldı. "Savaş suçlusu Beşar Esad'ın davranışını değiştireceğine dair bahse girmenin zaman kaybı olduğu ve Suriyelilere karşı işlediği savaş suçlarından dolayı cezadan kaçmasına izin vermenin kabul edilemez olduğu" belirtildi.
Yapılan açıklamada, "Suriye'de tam bir siyasi geçiş, 2254 sayılı Uluslararası Karara bağlılık ve Beşar Esad ile rejim suçlularının yargılanması gerektiği" vurgulandı. "Uluslararası çözüm çerçevesi dışındaki herhangi bir girişim, suçlu Esad rejiminin yanında yer alarak, ona ve müttefiklerine teslim olarak Suriyelilerin taleplerinin atlatılmasıdır" denildi.
Suriye muhalefeti, kararı onaylamamasına rağmen yeterli yaptırım gücüne sahip değil. Muhalifler, Rusya ve İran'ın Suriye rejimine verdiği güçlü destek nedeniyle, kontrol ettiği bölgelerin çoğunu kaybetti. Ayrıca, Esad rejiminin Arap Birliği'ne dönüşünü engellemeye yönelik siyasi seçenekleri de bulunmuyor.
Yani, muhaliflerin meşruiyetinde bir kayıpla karşı karşıyayız ve Arap Birliği muhalefete atıfta bulunmayıp yalnızca uyuşturucu ve mültecilere odaklandı. Böylece Esad rejimi, siyasi çözüme ilişkin herhangi bir bağlayıcı şart olmaksızın Arap Birliği'ne geri dönecek gibi görünüyor. Bu nedenle, Suriye muhalefetinin en büyük destekçisi olan Arap ülkelerinin Suriyeli muhalifleri tamamen göz ardı ettiğini söyleyebiliriz. Bu da Suriye muhalefetinin gelecekteki rolünün azaldığına işaret edebilir. Bu durum, muhaliflerin ilerleyen zamanlarda sahip olduğu rolü yitirebileceği anlamına gelebilir.
3-Suriye'nin Arap Birliği'ne Geri Dönüşünün Sebepleri
Suriye'nin Arap Birliği’ne geri dönmesinin nedenlerinin önemi ülkelere göre farklılık gösteriyor. Mülteci sorunu Ürdün ve Lübnan gibi Suriye'ye yakın ülkeler için büyük önem taşırken, Suudi Arabistan için en önemli sorun uyuşturucu ticaretidir.
Suudi Arabistan'ın geçen Mart ayında İran rejimiyle yaptığı anlaşma kapsamında Suriye dosyasını çözme isteğini ise unutmamak gerekir. Bu nedenlerin her birini ayrıntılı olarak değerlendireceğiz.
a) Uyuşturucuyla Mücadele
Suriye krizinin başlangıcından bu yana, uluslararası yaptırımlar ve Arap boykotunun gölgesindeki Suriye rejimi, iktidarını sürdürmesini sağlayacak bir gelir kaynağına ihtiyaç duyuyordu. Uyuşturucu endüstrisi, özellikle captagon üretimi ve ihracatı, Suriye rejimi için ana gelir kaynağını oluşturdu.
Captagon, on yıllık tecritte Suriye ekonomisi için bir cankurtaran halatı haline geldi ve CNN'e göre, bugün komşu ülkelerle ilişkilerini yeniden kurma girişimiyle bağlantılı olarak Suriye rejiminin elinde bir pazarlık kozuna dönüştü.
Uzmanlar daha önce Captagon’un ticaret hacminin 2021'de 5,7 milyar doları bulduğunu tahmin ederken, İngiliz Dışişleri Bakanlığı bu uyuşturucunun dünya arzının %80'inin Suriye'de üretildiğini açıklamıştı. Temmuz 2020'de İtalya'nın Salerno limanında değeri bir milyar doları aşan miktarda uyuşturucu ele geçirilmişti.
Bu nedenle Arap dışişleri bakanlarının yaptığı açıklamada uyuşturucu ticaretiyle mücadelenin önemini açıkça görüyoruz. Bu uyuşturucu başta Irak, Suudi Arabistan ve Ürdün olmak üzere Suriye'ye komşu birçok ülkeye sıçradı. Ürdün, uyuşturucunun Körfez ülkelerine geçiş noktası haline geldi. Uyuşturucuyla mücadele Suudi-Ürdün hamlesinin Suriye'yi Arap Birliği'ine geri kabul hamlesinin ilk nedeni olabilir.
Görünüşe göre Suudi Arabistan, İran'ın Suriye'deki etkisini sınırlama yönündeki eski taleplerinden vazgeçmiş ve özellikle Suudi gençliği için gerçek bir tehdit haline geldiğinden beri esas olarak uyuşturucuyla mücadeleye odaklanmış durumda.
Uyuşturucuyla mücadelede somut adımlar atan Ürdün, hava kuvvetlerine bağlı olduğu düşünülen uçaklarla bu ayın başlarında Suriye'de bazı noktaları bombaladı. Basına yansıdığı kadarıyla büyük bir uyuşturucu satıcısı kaçakçı hedef alınmıştı.
Ürdün Dışişleri Bakanı Ayman Safadi, "CNN" ekranlarında yayınlanan bir röportajında, sınır kaçakçılığı tehdidi önlenmezse Suriye toprakları içinde askeri bir operasyon başlatmakla tehdit etti.
Geçtiğimiz haftalarda yapılan röportajda Safadi, "Kaçakçılık tehdidini çok ciddiye alıyoruz ve bu tehdidi dizginlemek için etkili önlemler görmezsek, Suriye içerideki askerî harekât da dahil olmak üzere gereken her şeyi yapacağız" dedi.
Ürdün'ün bombardımanı ve Ürdün Dışişleri Bakanı'nın yaptığı tehditler, Ürdün'ün uyuşturucuyla mücadelede kararlı ve ısrarlı olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde doğrulamaktadır. Bu, Esad rejimine yönelik sert bir uyarıdır.
Arap dışişleri bakanları tarafından yapılan açıklamada, Suriye'nin Ürdün ve Irak ile bir ay içinde iki ayrı ortak siyasi/güvenlik çalışma grubu oluşturmak, Suriye'deki uyuşturucu üretimi ve kaçakçılığının kaynaklarını tespit ederek sonlandırmaya yönelik iş birliği yapacağı doğrulandı.
Ancak Esad rejiminin, özellikle kontrolü altındaki bölgelerde maruz kaldığı zorlu ekonomik koşullar ışığında, yüksek kâr marjı nedeniyle uyuşturucu endüstrisini ve ihracatını bırkmasını beklemek zor. Körfez ülkeleri başta olmak üzere Arap ülkeleri, rejimin kontrolündeki bölgelere yatırım yaparak bu gelir kayıplarını telafi etmeye hazır olmadığı sürece, ancak Beşar rejimine uygulanan uluslararası yaptırımlar nedeniyle Batılı ülkeler ve Amerika bu tür fikirlere karşı çıkabilir.
B) Mültecilerin Dönüşü
Mülteci meselesi, Suriye’nin sınır komşularının muzdarip olduğu konuların başında bulunuyor olmasının yanı sıra bu mesele Esad’la uzlaşma noktasında, Esad’ı mültecilerin geri dönüşünü kabul etmek zorunda bırakmak anlamına geleceği için önemini daha da arttırıyor. Bu da demek oluyor ki bu ülkeler, Suriye'deki krizin başlamasından bu yana on yılı aşkın bir süre sonra mülteci yükünden kurtulabilecekler.
Örneğin Ürdün, 1,3 milyondan fazla Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor ve Suriye'de siyasi bir çözüm beklentisi olmayan Ürdün, mülteci sorununa bir çözüm düşünmeye başladı. Ancak bu dosyadaki asıl sorun, pek çok Suriyelinin tutuklanma veya tasfiye açısından maruz kalabilecekleri şeyler nedeniyle tekrar Esad'ın tahakkümü altına dönmeyi kabul etmeyecek olmasıdır.
C) Bölgede İstikrarı Desteklemek
Suudi-İran anlaşmasından sonra, yeni bir istikrar ve kalkınma aşamasına başlamak için çatışmaları sona erdirme yönünde açık bir istek olduğu netleşti. Bu, Yemen'deki savaşın durdurulmasında ve Husiler ile Suudi Arabistan Krallığı arasında müzakere oturumlarının düzenlenmesinde de açıkça görülüyor.
Dolayısıyla, Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönüşü istikrarı artırma çabaları çerçevesindedir. Pek çok Arap ülkesi, Beşar'ın iktidarda kalmasını kabul etmenin, onu silah zoruyla devirmek için daha fazla zaman ve çaba harcamaktan daha kolay olduğunu fark etti.
Özellikle Rusya'nın 2015'teki çatışmaya müdahalesiyle. Suudi Arabistan dış krizlerle ilgilenmek yerine kendi iç kalkınma projelerine odaklanmak isterken, Ürdün sınırlarında istikrarı artırmak istiyor.
Yemen ve Suriye çatışmasının kapatılması, son on yıldaki en önemli iki Arap krizinin sona ermesi anlamına gelir. Yine de Suudi Arabistan'ın Beşar rejimine karşı açıklığının, İran'la imzaladığı ve Suudi Arabistan'ın Yemen savaşından çıkmasına izin veren anlaşmanın bir parçası olduğu ve bunun Suriye çatışması pahasına olduğu söylenebilir. Çünkü Beşar rejimi pozisyonlarında herhangi bir iyi niyet veya gerçek bir değişiklik göstermedi.
Öte yandan, Çin'in bölgedeki rolünün artması ve istikrarı sağlama çabası, Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüş şansını artırdı. Çin bir savaş durumunu değil, bir ekonomik gelişmeyi ve istikrarı istiyor çünkü çıkarlarını, özellikle de Kuşak ve Yol projesini ilerletmek istiyor, bu nedenle sükuneti tercih ediyor, bu da Suudi Arabistan ile İran arasındaki arabuluculuğuyla da doğrulandı.
D) Suriye Krizini Çözmek
2011'de başlayan ve ardından iç savaşa dönüşen Suriye krizi ve halk devrimi, tam ve adil bir çözüm bekleyen çetrefilli bir sorun olmaya devam ediyor. Esad rejimi kaybettiği toprakların büyük bir bölümünü geri alabilmiş olsa da siyasi diyalog olmaksızın askeri bir çözüm yeterli değil. Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Shoukry, Arap Birliği'nin Kahire'deki karargahında Arap dışişleri bakanlarının açılış oturumunda yaptığı konuşmada, Suriye krizine askeri bir çözüm olmadığını söyledi.
Dolayısıyla, Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönmesinin nedenlerinden biri, Suriye krizini sona erdirecek ve muhalefetin etkin bir şekilde katılacağı yeni bir aşama kuracak kapsamlı bir siyasi diyaloğa ulaşma girişimidir. Suriye meselesindeki bu çıkmazı ortadan kaldıran kapsamlı bir siyasi çözüm olmadan insani yardım ve güvenlik dosyalarının tamamı çözülemez.
Siyasi çözümü harekete geçirerek ve devletin çöken kurumlarını yeniden inşa ederek, devletin egemenliğini korumak ve Hizbullah liderliğindeki İran yanlısı milislere atıfta bulunarak tüm silahlı milislerin ve dış müdahalelerin varlığını sona erdirmek mümkündür.
Daha önceki dönemlerde muhalefetin en önde gelen destekçisi olan Suudi Arabistan da dahil olmak üzere Arap ülkelerinin Suriye'deki siyasi sorunu çözme arzusu, mevcut durumun devam etmenin güçlüğünden kaynaklanmaktadır. Özellikle Suriye rejiminin İran-Rus desteği sayesinde kaydettiği büyük ilerleme sonrasında.
Arap ülkeleri ile Suriye arasında 10 yılı aşkın bir süredir devam eden çatışmalardan sonra, bu ülkeler amaç ve hedeflerine ulaşma konusunda kendilerini umutsuz hissettiler ve önlerinde sadece iki seçenek kaldı. Birincisi, Suriye hükümetinin düşmanlığını sürdürmek, ikincisi ise Suriye krizini çözmek için Şam ile bir tür anlaşmaya varmak üzere diyalog kanalları açmaya çalışmak.
4-Suriye-Arap İlişkilerinin Geri Dönmesinin Önündeki Engeller:
Bazı Arap ülkelerinin Suriye ile ilişkileri yeniden kurma konusundaki heveslerine ve arzularına rağmen, bu ilişkilerin yeniden kurulamamasının birkaç nedeni olabilir. Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşü, Suriye rejimi olmak üzere birçok ciddi adımın atması gereken adımlardan sadece biri.
Suriye-Arap ilişkilerinin yeniden tesis edilememesine yol açabilecek bu sebeplerden en önemlileri şunlardır:
a) ABD-Batı'nın Suriye ile İlişkileri Düzeltmeyi Rddetmesi:
Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönüşü Suriye rejimi için önemli bir diplomatik zafer olarak görülse de, bunu Arap ülkelerinin geri kalanıyla eskisi gibi ilişkilerin tamamen yeniden kurulmasına yol açabilecek birkaç adım izleyebilir. Ancak Rusya, İran, Türkiye ve Amerika gibi Suriye'de güçlü etkiye sahip birçok başka ülke olduğu için Arap ülkeleriyle ilişkileri yeniden tesis etmek yeterli değil.
ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Ürdünlü mevkidaşı ile yaptığı bir telefon görüşmesinde ABD'nin Suriye'deki çatışmayı sona erdirmek için tek çözüm olarak BM'nin 2254 sayılı Kararının uygulanmasına verdiği desteği doğrultusunda, Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşü Amerika tarafından reddedilebilir.
ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, ABD'nin Birleşmiş Milletler rehberliğinde gerçek siyasi ilerleme sağlanana kadar Esad rejimi ile ilişkilerin normalleşmesini desteklemediğini açıkça belirtti. Suriye'nin insan haklarına saygıyı artıracak koşullar yaratması ve mültecilerin güvenli ve gönüllü bir şekilde geri dönüşünü desteklemesi gerektiğini vurguladı.
Suriye ile ilişkileri yeniden kurmak isteyen Arap ülkelerinin karşılaşabileceği asıl sınav, Batılı ülkeler ve Amerika tarafından Suriye'ye uygulanan uluslararası yaptırımlar olacaktır. Bu nedenle, kötü Suriye ekonomisini canlandırmak için yapılan herhangi bir Arap ekonomik yardımı, Amerika tarafından tamamen reddedilebilir. Bu nedenle Arap Birliği toplantısında Suriye'ye herhangi bir ekonomik destek veya yeniden yapılanma söz konusu olmadı.
b) Mülteciler Meselesi
Lübnan ve Ürdün, ülkelere yükledikleri ağır yük nedeniyle esas olarak mültecilerin dönüşüyle ilgilense de, mültecilerin Suriye'ye dönüşünü sahada gerçekleştirmek zordur.
Bunun iki nedeni var: Birincisi, Beşar Esad rejimi, özünde kendi rejimine muhalif olan mültecilerin varlığını kabul etmeyecek. Beşar Esad, yeniden yapılanma için fon sağlamak amacıyla mülteci sorununu baskı yapmak için kullanıyor. İkinci neden, birçok mültecinin tasfiye veya tutuklanma tehlikesi nedeniyle hayatlarından endişe duymalarıdır.
Arap ülkelerinin dışişleri bakanları, Suriyeli mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin bölgelerine dönüşü için gerekli koşulların yaratılmasının, mağduriyetlerinin sona erdirilmesinin ve güvenli bir şekilde anavatanlarına dönmelerinin sağlanmasının önemini vurgulasa da. Ancak Esad rejimi bu konuda hâlâ uzlaşmaz. Rejim, mültecilerin Suriye’ye geri dönmelerini engellemek, vatandaşlıklarını ellerinden almak ve mallarına el koymak için kararlar aldı.
Esad rejimi, esas olarak Alevi azınlığa dayanan mezhepçi bir rejimdir, bu nedenle yerinden etme süreci savaşın tesadüfi bir ürünü değil, daha çok büyük kazanımlar sağlayan kasıtlı ve organize bir eylemdir. Rejim, çoğunluğu Sünni Arap olan mültecileri ülke dışına veya kuzeydeki muhalif bölgelere sürerek, kontrolü altındaki bölgelerdeki Sünni Arapların sayısını yarıya indirmek gibi bir hedefe ulaştı. Böylece toplam azınlık sayısı çoğunluğa dönüştü. Yani Suriye rejimi kendi çıkarları için demografik bir değişim gerçekleştirdi.
Aleviler krizden önce nüfusun yalnızca %10 ila %12'sini temsil etse de, azınlıkların tarafsız olma, rejimle birlikte yaşama veya rejimi destekleme eğilimleri ışığında, tüm azınlıkların çoğunluğa dönüşmesi rejim bekası için faydalıydı. Başlangıçta azınlık aktivistlerinden bazıları Suriye devrimini destekledikleri, ne var ki başta IŞİD olmak üzere bazı aşırılık yanlısı grupların ortaya çıkmasından korktukları ve rejim, Sünni Arap hakimiyeti ve aşırıcılığına dair korkuları aşıladığı için pozisyonlarını terk ettiler.
c) Esad Rejiminin Siyasi Reformları Reddetmesi
Siyasi dosya ve siyasi reformlar Arap ülkeleri için çok önemli olmaya devam ediyor. Beşar rejimi krizin ilk günlerinde tavizler verip gerçek bir siyasi reform başlatsaydı, Suriye krizi bir iç savaşa dönüşmeden çözülebilirdi, ancak Esad'ın uzlaşmazlığı, halk devriminin Ortadoğu'daki en kötü silahlı çatışmaya dönüşmesine neden oldu.
Başta Katar olmak üzere bazı Arap ülkeleri, Katar ile Suriye arasındaki ilişkilerin geri dönüşünün, Suriye halkının özlemlerini gerçekleştiren siyasi bir çözümde ilerleme kaydedilmesiyle doğrudan bağlantılı olduğunu doğruladı. Devlet Başkanı Beşar Esad rejimi, boykota yol açan krizin köklerine eğilmeli ve Suriye halkının sorunlarına yönelik olumlu adımlar atmaya çalışmalıdır. Suriye muhalefeti ise Esad'ın çözümün değil, sorunun kaynağı olduğuna inanıyor.
Arap ülkeleri de Esad'ın rejimin kontrolündeki çeşitli bölgelerde oldukça aktif olan İran bağlantılı milisleri tasfiye etmesini istiyor. Bu da devletin tüm bölgeler üzerindeki egemenliğini artırır. Ancak bu pratik açıdan zor çünkü İran, Esad rejiminin düşmesini engellemek için çok şey yaptı ve feda etti. Rejim hiçbir koşulda bundan vazgeçemez. Özellikle Esad'ın ordusu bariz bir zayıflıktan mustarip olduğu için, son yıllarda çatışmalar daha sessiz bir hal alsa da rejim, dengesini sağlamak için büyük ölçüde bu milislere güveniyor. İran yanlısı milisler bir oldubitti haline geldi. Dolayısıyla Arap ülkelerinin Suriye'yi İran'dan izole etme iddiası, iki ülke arasındaki güçlü ilişkiler nedeniyle başarısız bir bahistir.
Esad rejimi, krizin başlangıcından bu yana, siyasi bir çözüme ulaşmak ve anayasayı değiştirmek için muhalefetle ciddi bir diyaloğa girmeyi de kasıtlı olarak erteledi. Rejimle diyaloğa girebilecek tek taraf Suriye Koordinasyon Komitesi çünkü Rusya'nın kabul ettiği taraf o. Bu, Esad rejiminin kendi yarattığı bir muhalefetle yapmacık bir diyalog içerisine girebileceği anlamına geliyor.
d) Uyuşturucu
10 yılı aşkın süredir devam eden savaş ülkenin çok büyük bir bölümünü yok ettiği için, Beşar rejimi için ekonomik boyut çok büyük önem taşıyor. Suriye ekonomisi de birbirini izleyen, neredeyse sonu gelmeyen krizlerden mustarip.
Rejimin milyarlarca doları bulduğu tahmin edilen uyuşturucu ticaret gelirlerine olan ihtiyacına rağmen Esad'ın diğer dosyalara göre kısmi tavizler verebileceği dosya olarak değerlendiriliyor. Özellikle Suudi Arabistan ve Ürdün uyuşturucu dosyasına en yüksek önceliği verdiği için.
Esad rejimi, Suriye'den Ürdün'e ve oradan da Suudi Arabistan'a uyuşturucu akışını azaltabilir, ancak bu bir yasak değil, bir azalma olacaktır çünkü rejim, Suriye'nin izolasyonunun ışığında, devasa uyuşturucu gelirlerinden vazgeçemez.
Uyuşturucu yollarının büyük bir bölümünü Avrupa'ya çevirebilir ve Arap ülkelerinde başarılı olduğu gibi Avrupa Birliği'nde de bir şantaj aracı olarak çalışabilir. Esad rejiminin Suriye bütçesinin üç katını aşan büyük kâr elde ettiği Captagon ticaretinin tamamen durdurulması zor görünüyor.
5- Suriye'nin Arap Birliği'ne Dönüşünün Sonucu
Suriye'yi Arap Birliği'ne iade etme kararı, yalnızca Suriye ile diğer Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerde çok şey değiştiren bir olay olabilir, aynı zamanda Esad tarafından kontrol edilen Suriye'nin iç kesimleri için de büyük bir sıçrama oluşturabilir.
Esad ile Arap normalleşmesi, bir miktar Arap yardımının akışına izin verebilir, ancak bu yardımlar çok büyük olmayacaktır. Suudiler muhtemelen İran'ın müttefikini büyük ölçüde desteklemeyecek, ancak BAE Suriye'ye yardım sağlama konusunda daha cömert olabilir.
Ürdün ve Körfez ülkelerinin uyuşturucuyla mücadele konusundaki ısrarlarına rağmen, özellikle uyuşturucu ticareti Lübnan'dakiler de dahil olmak üzere birçok taraf için kazançlı bir iş olduğundan, Beşar rejiminin vaatlerden cayması muhtemeldir.
Yeniden yapılanma, Suriye için önemli bir dönüm noktası olmaya devam ediyor. Uluslararası toplum siyasi bir çözüme varmadan herhangi bir destek vermeyecek olsa da, Suudi Arabistan yeniden yapılanma bayrağı altında Suriye'ye mali destek sağlamak için uluslararası toplumdan izole bir şekilde hareket edebilir. Yine de rejim, yeniden yapılanma fonlarını yetkililerini cebe indirmek için kullanabilir. Ancak ikilem şu ki, Arap ülkelerinin Suriye rejimi ve herhangi bir Arap şirketiyle herhangi bir etkileşimi, onları ABD ve Avrupa yaptırımlarıyla doğrudan çatışmaya sokabilir.
İran'ın, Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönmesini kendisine uygulanan yaptırımları delmek için bir kılıf olarak kullanması muhtemeldir. Bu İsrail için kötü bir haber olur, çünkü daha geçen ay İran'ın Suriye'nin depremzede bölgelerine insani yardım ulaştırmak amacıyla uçuşları, vekil milislerine silah sevkiyatını örtmek için kullandığı ortaya çıktı. Lübnan Hizbullahı gibi bazıları, İsrail'e karşı kullanmak üzere daha fazla roket ve füze elde etmek için bu tür önlemlere güveniyor.
Sonuç Mahiyetinde
Suudi Arabistan ile İran, Suriye'de bir vekalet savaşı yürüttüler. Daha fazla özgürlük ve sivil haklar elde etmek için başlatılan halk devrimi, son yıllarda bölgede en maliyetli iç savaşa dönüştü.
Savaşın başında Esad rejimi düşmek üzereyken Rusya’nın askeri müdahalesi ve çok sayıda İranlı milis desteği, rejimin ülkenin büyük bir bölümünü geri almasını sağladı.
Böylece başlangıçta Suriye devrimini destekleyen Arap ülkeleri, Beşar'ın askeri seçenekle devrilmesi olasılığının düşük olduğunu anladılar. Son yıllarda Suriye ihtilafının soğumasıyla Yemen'deki çatışma Suudi Arabistan için sürekli bir baş ağrısı haline geldi ve iç kalkınma projelerine daha fazla odaklanmasını engelledi. Bu nedenle Suudi Arabistan İran'la uzlaşma kararı aldı.
Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönüşü ve Esad rejimi ile ilişkilerin kurulması, bölgedeki istikrar ve kalkınma arayışındaki çoğu ülkenin Arap politikasının bir parçası haline geldi. Esad'ın Arap saflarına geri dönmesinin sadece Esad için değil, İran ve Rusya için de önemli bir diplomatik zafer olduğu kanaati yaygın. Suudi Arabistan ve BAE gibi Arap ülkeleri Suriye'nin yeniden inşasının bir parçası olabilir.
Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkelerinin Esad rejimiyle yakınlaşmadan elde edecekleri fayda ne olursa olsun, kayıplarının faydalarından daha fazla olduğu kesin. Suudi Arabistan ve diğer Körfez ülkeleri, özellikle 2015'te Suudi Arabistan'ın Esad'ı devirmek için askeri bir çözümle tehdit etmesinden sonra, uzun süredir silahlandırdığı muhalefeti terk etti, ancak şimdi Esad'la ilişkiler kurmaya geri döndü.
Tüm bunlar Suudi Arabistan'ın gelecekteki ittifaklarını etkileyebilir. Çünkü müttefiklerini sonuna kadar savunan İran ile Suriye muhalefetinde olduğu gibi müttefiklerine sırtını dönen değişken Suudi Arabistan arasındaki fark çok net olarak önümüzde durmaktadır.
Esad'ın Arap Birliği toplantısına katılmasının siyasi ve diplomatik açıdan önemine rağmen toplantıda çok önemli şeyler görmedik. Görüşmede Suriye siyasi diyaloğunun geleceği, krize yönelik herhangi bir çözüm ve hatta Suriye'nin uyacağı en önemli koşullar ele alınmadı.
Ama şurası kesin ki Suriye başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkeleriyle sorunlarını çözdükten sonra Türkiye ile de sorunlarını çözmeye çalışacak. Bu oldukça zor bir süreç olacak. Çünkü hem Türkiye hem de Suriye hala tamamen kendi görüşlerine bağlı.
Esad'ın Arap ülkelerine verdiği tavizleri öğrenmek için henüz çok erken olsa da Esad'ın İran'ı terk etmesi pek olası değil. Esad, İran'ın Suriye'nin terk etmeyi düşünmediği stratejik bir müttefiki olduğunu defalarca ifade etti. Bu nedenle Beşar'ın verebileceği en belirgin taviz uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili olacaktır. Ve bu tek taviz olsaydı, Suudi Arabistan'ın Esad rejimiyle ilişkilerini düzeltmesi için yeterli olur muydu? Elbette ki hayır.
Kaynaklar
-BBC Arapça (09.05.2023), Şam'ın Arap Birliği'ne dönmesiyle Suriye'deki savaş biter mi?
-France24 (07.05.2023), Suriye, üyeliğini askıya almasının ardından 11 yılı aşkın bir süre sonra Arap Birliği'ne geri döndü ve Katar, Şam ile ilişkilerini normalleştirmeyecek.
-Sky News Arabia (07.05.2023), Suriye'nin Arap Birliği'ne iade edilmesine yönelik resmi kararın ayrıntıları.
-Al-Hurra (07.05.2023), Suriye, Arap Birliği'ne geri döndü... ve muhalifler: Dışlanmasının nedenleri hâlâ var.
-Anadolu Ajansı (07.05.2023), Suriye'nin Arap Birliği'ne şartlı dönüşü konusunda anlaşmaya varıldığı haberi.
-Arabic Post (08.05.2023), Esad, Arap Birliği'ne dönmek için ne bedeli ödeyecek?
-Al Jazeera (07.05.2023)Arap Birliği, 11 yıl aradan sonra Suriye heyetlerinin Arap Birliği toplantılarına katılımını yeniden başlatma kararı aldı.
-BBC Arapça (07.05.2023), Suriye ve Arap Birliği: Ahmed Ebu Gayt, Başkan Esad'ın "dilerse" bir sonraki Arap zirvesine katılabileceğini söyledi.
-BBC Arapça (07.05.2023), Suriye: Arap Birliği'ne dönüş, Ürdün sınırındaki uyuşturucu tacirlerini hedef alan baskınlarla aynı zamana denk geliyor.
-Arabi21 (10.05.2023), ABD'li yazar: Suriye'nin Arap Birliği'ne dönüşü bölgedeki krizleri şiddetlendirecek.
-Mukarbat (09.05.2023), Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönmesinin sebepleri, belirtileri ve sonuçları nelerdir?
-Omran Dirasat (11.05.2023), Rejimle Normalleşme Yolu: Hareket, Sebepler ve Beklenen Yönler.
-Arabi21 (07.05.2023), Esad'ın Arap Birliği'ne dönmesiyle Suriye muhalefeti daha mı yalnızlaştı?
-Arabi21 (20.09.2022)Ürdün girişiminin Suriye'deki krizi çözme şansı nedir?
-Sputnik Arapça (06.05.2023), Ürdün, Suriye'yi Arap Birliği'ne geri döndürme çabalarını neden yoğunlaştırıyor?
Güncel Yazıları
Durra Krizi, Ortadoğu’daki Sükûneti Tehdit Ediyor
16 Ağustos 2023
Türkiye-Mısır İlişkileri, Doğu Akdeniz Anlaşmazlığını Çözebilir mi?
22 Temmuz 2023
Arap Medyası Türkiye Seçimlerinin Sonuçlarını Nasıl Tartıştı?
12 Haziran 2023
Suriye'nin Arap Birliği'ne Dönüşünün Nedenleri ve Sonuçları
25 Mayıs 2023
Sudan'daki Çatışmalar Ortadoğu'yu Nasıl Etkiler?
08 Mayıs 2023
Suud-İran Anlaşması Ortadoğu'yu Değiştirir mi?
28 Mart 2023