Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

İİT-Arap Ligi Ortak Bildirgesi Niçin Çok Önemli?

Bu yazı 15/11/2023 tarihinde yayınlanmıştır.

*Sinan TAVUKCU/SDAV Başkanı

 

11 Kasım 2023 günü Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Üyesi Devletlerin Devlet ve Hükûmet Başkanları Liderler Zirvesi toplantısı gerçekleştirildi. Toplantıya 57+5 ülke katıldı[i].

Ne yazık ki, Türk medyası pek çok kez yaptığı gibi bu defa da 31 maddelik Zirve Bildirisi’ni okumadan Zirve’nin boş olduğu, dağın fare doğurduğu ifadeleriyle Zirve hakkında ahkam kesmeye başladı.

Zirve öncesinde 10 Kasım günü, Dubai merkezli yayın yapan Al Arabiya Gazetesi’nde yayınlanan ancak daha sonra gerçeği yansıtmadığı için yayından kaldırılan fabrikasyon bir haberle negatif bir yargı oluşturularak zihinler önceden teslim alınmıştı. Haberde; “İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi’nde petrol kullanımı, İsrail uçaklarının Arap hava sahasına girmemesi, ilişkilerin dondurulması gibi maddelerin yer aldığı önerinin Suudi Arabistan, BAE, Fas ve Bahreyn tarafından reddedildiği” işleniyordu. Yayından kaldırılmasına rağmen söz konusu haber, Türk medyasında yaygınlaştırıldı, bu manipülatif haber gölgesinde zirve ve zirve bildirisi basmakalıp ifadelerle değersizleştirilmeye çalışıldı.

Bu gerekli girişten sonra, son derece önemli olan Arap-İslam Ortak Olağanüstü Zirvesi sonuç bildirgesi[ii] üzerinde konuşabiliriz.

Bildiride hakim olan ortak irade

İsrail'in, Gazze Şeridi'nde ve Kudüs-ü Şerif de dâhil olmak üzere Filistin topraklarının tamamında Filistin halkına yönelik olarak gerçekleştirdiği saldırıları görüşmek üzere düzenlenen Arap-İslam Ortak Olağanüstü Zirvesi Sonuç Bildirgesi’nde dikkat çeken husus bildirinin  “BİZ” diye başlamasıydı.

“Biz, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Üyesi Devletlerin Devlet ve Hükûmet Başkanları olarak” ifadesiyle kendilerini tanımlayan katılımcı devletler, İsrail İşgali konusunda alınan karar ve tutumlar hakkında aralarında irade birliği, mutabakat ve kararlılığın bulunduğunu bildirinin başlangıcında ve en güçlü bir biçimde vurguluyorlardı.

En az bunun kadar önemlisi, Asya, Afrika ve Avrupa kıtalarında yer alan bütün bu devletlerin Filistin Davası’nı kendileri için “merkezi” konumda ilan etmeleri ve bu dava için “tüm enerjimiz ve kapasitemizle” mücadele vereceğiz teyidi idi.

Filistin için teyid edilen hususlar

Bildiride yer alan 31 maddeden önce, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Üyesi Devletlerin, genel hatları ile, Filistin davası için teyid ettikleri hususlar şunlardı:

-İsrail’in saldırganlığına ve saldırganlığın yarattığı insani faciaya karşı durulduğu,

-Filistin halkını başta özgürlük ve kendi ulusal topraklarının tamamı üzerinde bağımsız ve egemen bir devlet kurma hakkı olmak üzere tüm haklarından mahrum bırakmaya yönelik bütün diğer yasadışı faaliyetleri durdurmak için çalışılacağı,

-Filistin davasının merkeziliği bütün devletler tarafından teyit edilerek, tüm enerji ve kapasiteleriyle işgal altındaki tüm toprakları kurtarma ve,

-Başta kendi kaderini tayin etme ve 4 Haziran 1967 sınırlarında kurulmuş bağımsız, egemen ve başkenti Kudüs-ü Şerif olan devletlerinde yaşama hakkı olmak üzere, tüm devredilemez haklarını yerine getirmek için verdikleri meşru mücadelede, KARDEŞ FİLİSTİN HALKININ yanında yer alındığı,

-Stratejik bir seçeneği içeren, adil, kalıcı ve kapsamlı bir barışın tesis edilmesinin, bölge halklarının güvenliğini ve istikrarını garanti altına alan ve halkları şiddet ve savaş döngüsünden koruyan tek yöntem olduğu,

-İsrail işgalini sona erdirmeden ve Filistin davasını iki devletli çözüm temelinde çözmeden böyle bir barışı gerçekleştirmenin imkansız olduğu.

-Filistin davasını es geçerek veya Filistin halkının haklarını görmezden gelerek, İİT tarafından desteklenen Arap Barış Girişimi’ni ana kaynak olarak almadan bölgesel barışa ulaşmanın imkânsız olduğu,

-İsrail’in adil ve kapsamlı bir barışın sağlanabilmesini engellemekten sorumlu olduğu,

-Filistin halkı güvenlik ve barışa kavuşmadan ve gasp edilen tüm haklarını geri almadan, İsrail’in ve diğer hiçbir bölge ülkesinin güvenlik ve barışa kavuşamayacağı,

-İsrail işgalinin devam etmesinin bölgesel güvenlik ve istikrara ve küresel güvenlik ve barışa tehdit oluşturduğu,

-Nefret ve ayrımcılığın her türlüsü ile nefret ve aşırıcılık kültürünü sürdüren tüm tekliflerin kınandığı.

Bildiride sayılan taraflar

İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Üyesi Devletler, bu yapının içinde olmakla birlikte Filistin halkı, İsrail devleti ve yerleşimciler, İsrail’in destekçisi devletler, Birleşmiş Milletler ve dünya devletleri/uluslararası toplum bildiride yer alan taraflar olarak göze çarpmaktadır.

31 Maddede Yer Alan Hususlar

Zirvede liderler; İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik olarak başlattığı kitlesel savaş suçu ve Batı Şeria ile Kudüs-ü Şerif’te işlediği barbarca suçların feci yansımalarına dikkat çekerek İsrail’in saldırganlığını durdurmayı reddetmesi durumunda SAVAŞIN GENİŞLEMESİNE yönelik olarak ortaya çıkan gerçek tehlikeye ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin uluslararası hukuku devreye sokarak İsrail’in saldırganlığına son verememesi acziyetine karşı uluslararası toplumu uyararak, 31 madde halinde talep, teyid ve taahhütlerini içeren kararı imzalamışlardır.  

Metnin yoğunluğundan arındırılabildiği ölçüde alınan kararlar aşağıdaki gibi tasnif edilebilir.

Kendi topraklarında egemen, bağımsız bir Filistin devleti kurulması taahhüdü

Bildiride, Filistin halkının 4 Haziran 1967 sınırlarında kurulmuş, tek bir coğrafi birim teşkil eden topraklarının tümünde bağımsız, egemen ve başkenti Kudüs-ü Şerif olan devlete sahip olmalarının şart olduğu, bu meşru mücadelede kardeş Filistin halkının yanında yer alındığı teyid edilmiş, Gazze’nin Doğu Kudüs dahil olmak üzere Batı Şeria’dan ayrılmasını içeren tüm öneriler reddedilmiş, Gazze’nin geleceğine yönelik tüm yaklaşımların, Gazze ve Batı Şeria’nın  4 Haziran 1967 sınırları çerçevesinde kurulmuş Filistin Devleti içindeki birliğini garanti altına alacak kapsayıcı bir çözüm içinde yer alması konusunda ısrarcı olunduğuna vurgu yapılmıştır (24, 25, 28’inci maddeler).

Filistin halkının, başta kendi kaderini tayin, Filistinli mültecilerin yurda geri dönüşü ve tazminat hakları olmak üzere devredilemez tüm haklarının tanınmasını esas alan 2002 Arap Barış Girişiminin tüm hükûmlerine ve önceliklerine zirvede bağlılık vurgulanmış ve bu çerçevede, Filistinli mülteciler için BM Genel Kurulu’nun 1948 yılında aldığı 194 sayılı karar çerçevesinde adil bir çözüme kavuşmasının destekleneceği taahhüd edilmiştir (24.madde).

Mescid-i Aksa’nın 144 bin metrekarelik toplam alanıyla Müslümanlara özel bir ibadethane olduğu, Kudüs’teki İslam ve Hristiyan kutsal mekanları üzerindeki tarihi yönetim ve muhafazasının Haşimilere ait bulunduğu, işgal altındaki Golan Tepeleri, Lübnan’a ait Şiba Çiftlikleri ve Kafr Shuba tepeleri ile dış mahalleleri işgal altındaki al-Mari kentinin Filistin’e ait olduğu ve bu bölgelerindeki işgalin sona erdirilmesi gerektiği vurgulanmıştır (21. madde),

Filistin halkının, başta insan hakları olmak üzere, korunma, kalkınma, güvenlik, kendi kaderini tayin hakkı ve kendi topraklarında kendi bağımsız devletlerini kurma hakkı olmak üzere tüm diğer dünya halklarının yararlandığı haklardan yararlanması gerekliliği (20. madde) teyit edilmiştir.

Tüm Filistinli grup ve güçlerin FKÖ çatısı altında toplanması gerekliliği

Filistin halkının siyasi dağınıklığını gidermek ve birliklerin sağlamak amacıyla, Filistin Kurtuluş Örgütünün (FKÖ), Filistin halkının tek meşru temsilcisi olduğuna vurgu yapılmış, tüm Filistinli grup ve güçlere FKÖ çatısı altında toplanma ve FKÖ’nün liderliğindeki ulusal ortaklık çerçevesinde sorumluluklarını yerine getirme çağrısı yapılmıştır (27.madde).

Bildiride İsrail ve yerleşimciler

Bildiride İsrail, sömürgeci, kolonici,  işgalci güç olarak tanımlanmıştır.

Zirveye iştirak eden liderler tarafından İsrail, Filistin’deki çatışmanın devamından, şiddetlenmesinden, şiddetin Filistin halkının haklarına ve İslam ile Hristiyan kutsallarına yönelmesinden, sistemli politika ve faaliyetleriyle tek taraflı, hukuk dışı adımları atmaktan, ilaveten adil ve kapsamlı bir barışın sağlanabilmesini engellemekten sorumlu tutulmuştur.

İşgalci güç İsrail’in sorumluluğunu yerine getirerek, yerleşimlerin inşası ve genişletilmesi, topraklara el konulması ve Filistinlilerin yerinden edilmesi başta olmak üzere, işgale sebebiyet veren tüm yasadışı eylemlerini sona erdirmesi gerekliliğine vurgu yapılmıştır (19. madde).

İşgal güçlerinin Filistin şehirleri ve kamplarına yönelik askeri operasyonları kınanırken yerleşimciler tarafından gerçekleştirilen işgaller terörizm olarak tanımlanmış, kınanmış ve uluslararası topluma, yerleşimci derneklerini ve örgütlerini, uluslararası terörizm listelerine dahil etmeleri çağrısı yapılmıştır (20. madde).

İsrail’in İşlediği savaş suçları

Bildiride, İsrail’in sömürgeci işgal hükûmetinin Filistin halkına karşı işlediği savaş suçları barbar, vahşi ve insanlık dışı katliamlar olarak tanımlanmış ve Müslümanların insani değerleri temelinde ve uluslararası hukuka, uluslararası insancıl hukuka uygun biçimde kınanmıştır (1 ve 16.maddeler).

İşgal güçleri tarafından gerçekleştirilen cinayet suçlarına, yerleşimcilerce gerçekleştirilen terör eylemlerine ve bu kişilerin işgal altındaki Batı Şeria’daki Filistin köylerinde, şehirlerinde ve kamplarında işledikleri suçlara ve El Aksa Camii ile tüm İslam ve Hristiyan kutsal yerlerine yönelik saldırılarına bir son verilmesi gerekliliği vurgulanmıştır (18. madde).

İsrail'in Kudüs'teki İslam ve Hıristiyan kutsal mekanlarına yönelik saldırıları ve İsrail'in ibadet özgürlüğünü ihlal eden yasa dışı uygulamaları da kınanmış ve İsrail’den kutsal mekanların mevcut hukuki ve tarihi statüsüne saygı göstermesi istenmiştir (21. madde)

Gazze Şeridi veya Kudüs dâhil Batı Şeria içinde, ister  topraklarının dışında olsun, bireysel veya toplu olarak zorla yer değiştirilmesi, zorla yerinden edilmesi, sürgün edilmesi veya başka bir yere sürülmesi yoluyla, Filistin halkının veya bölge ülkelerinin hilafına Filistin Davası’nın bertaraf edilmesine yönelik İsrail’in her türlü girişimi tamamen reddedilmiş ve bu bir kırmızı çizgi ve savaş suçu sayılmıştır (15. madde).

İsrail’in işlediği savaş suçlarından dolayı cezalandırılması talebi

Bildiride, tüm tutukluların, gözaltında tutulanların ve sivillerin derhal bırakılması gerekliliğine vurgu yapılarak, sömürgeci işgal yetkililerinin binlerce Filistinli tutukluya karşı işledikleri menfur suçları kınanmış ve uluslararası teşkilatlara bahse konu suçların derhal durdurulması ve faillerinin kovuşturulması için baskı yapması çağrısında bulunulmuştur (17. madde).

Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısından, İsrail'in Doğu Kudüs de dahil olmak üzere işgal altındaki tüm Filistin topraklarında Filistin halkına karşı işlediği savaş suçları ve insanlığa karşı suçlara ilişkin soruşturmayı tamamlaması talep edilmiştir (8. Madde).

Filistin Devleti'nin, Uluslararası Adalet Divanı'nın tavsiye niteliğindeki görüş süreci de dahil olmak üzere İsrail işgal yetkililerinin Filistin halkına karşı işledikleri suçlardan sorumlu tutulmasına yönelik hukuki ve siyasi girişimlerini ve BM İnsan Hakları Konseyi kararıyla kurulan İşgal Altındaki Filistin Toprakları Hakkında Bağımsız Uluslararası Araştırma Örgütü'nün bu suçları soruşturmasına ve misyonunu engellememesine izin verilmesi desteklenmiştir (9. madde).

Gazetecilerin, çocukların ve kadınların öldürülmesini, sağlık görevlilerinin hedef alınmasını ve İsrail’in Gazze Şeridi ve Lübnan’a yönelik saldırılarında tüm dünyada yasaklanmış beyaz fosforun kullanımı, İsrail’in Lübnan’ı “taş devrine” döndürme yönündeki söylemleri ve tehditlerini kınanmış, çatışmanın büyümesinin önlenmesi adına, Kimyasal Silahların Yasaklanması Teşkilatı’na İsrail’in kimyasal silah kullanımını araştırması yönünde çağrı yapılmıştır (23. madde).

Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterlikleri, İşgal makamlarının Filistin halkına karşı işlediği tüm suçları belgeleyen ve İsrail'in yasa dışı eylemlerini ve insanlık dışı uygulamalarını açığa çıkaracak dijital medya platformları kurması için yetkilendirilmiştir (10. madde). Bu savaşta dijital medya platformunun ne kadar önemli olduğu ortaya çıkmıştır.

İşbirlikçi devletlerin sorumluluğu

Zirvede, İsrail devletinin hukuk ve kural tanımaz azgınlığının müsebbibi, onu koruma altına alan devletler olarak görülmüştür. Bu devletler, ABD başta olmak üzere İngiltere, Almanya, Fransa ve destek açıklamasında bulunan diğer batı devletleridir.

Bildiride, İsrail’in insanlık dışı katliamlarının, meşru müdafaa veya herhangi başka bir bahaneye sığınılarak tanımlanması reddedilmiş ve sahiplenmenin derhal durdurulması talep edilmiştir (2. madde).

Uluslararası hukukun uygulanmasında çifte standart reddedilerek, çifte standart uygulamasının İsrail’i uluslararası hukuktan koruyan ve İsrail’i uluslararası hukukun üstüne yükselten ülkelerin güvenilirliğini ciddi anlamda zedelediği ve insani değerler sisteminin seçerek uygulanmasının tehlikeli olduğu uyarısı yapılmıştır. Arap ve İslam ülkelerinin pozisyonlarının bahse konu çifte standartlardan etkileneceği ve bunun da kültürler ve medeniyetler arası uçurumu daha da açacağı teyit edilmiştir (13. madde).

Filistin Davasına 75 yılı aşkın süredir bir çözüm bulunamamasının ve İsrail’in sömürgeci işgalinin arkasında; bazı taraflarca İsrail işgaline gösterilen karşılıksız destek, (İsrail’in) sorumlu tutulmaktan korunması, İsrail tarafından işlenen ve küresel barış ve güvenliğin geleceği üzerinde ciddi sonuçları olabilecek suçları görmezden gelmeleri,  bu tehlikelere ilişkin yapılan uyarıların dikkate alınmamasının yatmakta olduğu belirtilmiş ve bunun mevcut durumun ciddi biçimde kötüleşmesine neden olduğu vurgulanmıştır (26. madde).

Birleşmiş Milletler’e çağrı

Bildiride, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin uluslararası hukuku devreye sokarak İsrail’in saldırganlığına son verememesi acziyetine karşı uluslararası toplum uyarılarak, İsrail’in saldırganlığını durdurmayı reddetmesinden dolayı SAVAŞIN GENİŞLEMESİNE SEBEBİYET VERECEK GERÇEK TEHLİKEYE dikkat çekilmiştir.

Tüm Birleşmiş Milletler kuruluşlarına, sömürge işgal yetkililerinin bir savaş suçu olan bir buçuk milyon Filistinlinin Gazze'nin kuzeyinden güneyine doğru yerinden etme girişimlerine karşı durmaları çağrısında bulunularak yerinden edilmiş bu insanların evlerine ve bölgelerine derhal geri dönmeleri gerektiğini vurgulanmıştır (14. madde).

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini derhal kesin ve bağlayıcı bir karar alarak, saldırganlığın sona erdirilmesini ve müstemlekeci işgal yetkililerinin tüm uluslararası hukuku, tüm uluslararası meşruiyet kararlarını ihlal eden faaliyetlerini sona erdirmesini talep ederek BMGK’nın bunu yapmakta başarısızlığa uğraması halinin İsrail’in masum sivilleri, çocukları, yaşlıları ve kadınları öldüren ve Gazze’yi yıkıma uğratan vahşi saldırganlığına devam etmesi manasına geleceği ifade edilmiştir (3. madde).

BMGK’yı derhal bir karar alarak, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki hastaneleri barbarca yok etmesini, bölgeye ilaç, gıda ve yakıt girişini engellemesini, elektriği, su arzını ve iletişim ile internet dahil olmak üzere tüm temel hizmetleri kesmesini kınaması ve bütün bunları uluslararası hukukça tanımlanmış savaş suçu olarak betimlemesi talep edilmiştir. Bahse konu kararın; işgalci güç İsrail’i, uluslararası hukuka riayet etmeye ve derhal söz konusu barbarca ve insanlığa sığmayan tedbirleri sona erdirmesini ve İsrail’in Gazze Şeridine yıllardır uygulamakta olduğu ablukayı kaldırması gerekliliğini de içermesi gerektiği belirtilmiştir (5. madde).

Gazze’ye yönelik ablukanın kırılarak, Arap, Müslüman ve uluslararası insani yardım konvoylarının (gıda, ilaç ve yakıt dahil) Gazze Şeridi’ne derhal girmesinin mecbur kılınması talep edilmiş ve Uluslararası teşkilatlara bu sürece katılmaları çağrısı yapılmıştır. Bahse konu teşkilatların Gazze Şeridi’ne girmesi zorunluluğuna vurgu yapılarak üyelerinin korunması ve görevlerini tam olarak yerine getirmelerinin sağlanması ve BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı’nın (UNRWA) desteklenmesi gerektiği ifade edilmiştir (6. madde).

İsrail'in Gazze'ye yönelik acımasız saldırısının sonuçlarıyla yüzleşmek için BMGK’nın Mısır Arap Cumhuriyeti'nin attığı tüm adımları ve Gazze Şeridi'ne acil, sürdürülebilir ve yeterli bir şekilde yardım ulaştırma çabalarını desteklemesi istenmiştir (7. madde).

İsrail’li bir bakanın Gazze Şeridi’ndeki Filistin halkı üzerine nükleer silahların kullanılmasına yönelik tehdidi vesilesiyle, bu tür nefret eylem ve söylemlerinin küresel barış ve güvenliğe ciddi bir tehdit teşkil ettiği, Ortadoğu’nun nükleer silahlardan ve tüm diğer kitle imha silahlarından arındırılmış bir bölgeye dönüşmesi için, Birleşmiş Milletler çerçevesinde bir konferansın toplanması ve bahse konu tehditle mücadeleyi gündeme alması teklif edilmiştir (22. madde).

Uluslararası topluma yapılan çağrı

Bildiride barışa bağlılığın; İsrail işgalini sona erdirmek, Arap-İsrail çatışmasını uluslararası hukuka uygun biçimde ve 242 (1967), 338 (1973), 497 (1981), 1515 (2003) ve 2334 (2016) sayılı Güvenlik Konseyi Kararları dahil olmak üzere ilgili uluslararası meşruiyet kararlarına uygun olarak çözmek için stratejik bir çözüm olduğu yeniden teyit edilmiş ve İsrail’le barışmanın ve İsrail’le normal ilişkiler kurmanın ön koşulunun, İsrail’in tüm Filistin ve Arap toprakları üzerindeki işgalini sona erdirmesi, bağımsız ve egemen Filistin Devletinin kurulması olduğu vurgulanmıştır (16. madde).

Tüm Devletler, işgal yetkililerine, ordusuna ve terörist yerleşimcilere silah ve mühimmat ihracatını derhal durdurmaya çağrılmıştır (4. madde).

Uluslararası teşkilatlara, sömürgeci işgal yetkililerinin binlerce Filistinli tutukluya karşı işledikleri menfur suçların derhal durdurulması ve faillerinin kovuşturulması için baskı yapması çağrısında bulunulmuştur (17. madde).

Uluslararası toplumun Filistinli sivillerin öldürülmesine ve hedef alınmasına karşı, tüm insanların eşit yaşama hakkı olduğunu ve bu hususta milliyet, ırk veya din temelinde ayrımcılık yapılamayacağını teyit edecek biçimde, acil ve hızlı adımlar atması gerektiği vurgulamıştır (16. madde).

Uluslararası toplumun derhal, iki devletli çözüm temelli, Filistin halkının tüm meşru haklarını, başta bağımsız, egemen devletlerini 4 Haziran 1967 sınırları çerçevesinde, Doğu Kudüs başkentli olarak kurma hakları olmak üzere tüm haklarını karşılayan ve İsrail’le güvenlik ve barış içinde yan yana yaşamasını, tüm uluslararası meşruiyet kararları ve Arap Barış Girişimi’nin tüm unsurları çerçevesinde ciddi ve hakiki bir barış süreci başlatması ihtiyacı vurgulanmıştır (25. madde).

Uluslararası hukuk, uluslararası meşruiyet kararları ve “barış ülkesi” prensibi çerçevesinde, belirli bir zaman aralığında ve uluslararası garantilerle birlikte, İsrail’in 1967’den itibaren işgal ettiği Filistin topraklarındaki işgalin sona erdirilmesi ve iki devletli çözümün uygulanabilmesi amacıyla, uluslararası bir barış konferansının en kısa zamanda toplanması çağrısı yapılmıştır (29. madde).

İİT ve Arap Ligi üyesi devletlere ilişkin hususlar

Zirve kararlarında, İsrail işgal ve saldırısının derhal durdurulması, barışın ve normalleşmenin sağlanması öncelenmiş ve1967 sınırlarında bağımsız bir Filistin devletinin kurulması, işlenen suçların tespiti ve cezalandırılması için yeni mekanizmalar kurulması temel alınmıştır.

Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, Katar, Türkiye, Endonezya ve Nijerya Dışişleri Bakanları, İİT ve AL’nin tüm üye devletleri adına, Gazze’ye yönelik savaşın sona erdirilmesi ve kalıcı ve kapsamlı bir barışın sağlanması adına kabul edilen uluslararası şartnameler çerçevesinde ciddi ve gerçek bir siyasi sürecin başlatılması için uluslararası eylemde bulunmak için yetkilendirilmiştir (11. Madde).

İİT ile Arap Ligi Genel Sekreterliklerine; İsrail’in işlediği suçların takibi ve İsrail'in 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze Şeridi'nde işlediği suçları belgelemek için iki ortak uzmanlaşmış yasal izleme birimi kurması ve İsrail tarafından işlenen tüm uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuk ihlallerine ilişkin hukuki argümanlar hazırlaması ile İsrail’in Gazze Şeridi'ndeki ve Doğu Kudüs dahil işgal altındaki Filistin topraklarının geri kalanındaki Filistin halkına karşı uyguladığı ihlalleri izleyecek bir birim kurması için yetkilendirmiştir. Bahse konu Birim, kuruluşundan 15 gün sonra raporunu, Dışişleri Bakanları seviyesinde toplanacak Arap Ligi Konseyine ve İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları Konseyi'ne sunacaktır, bahse konu rapor devamında aylık olarak sunulmaya devam edilecektir (8. Madde)

Tüm İİT ve Arap Ligi Üye Ülkelerine, kolonici işgal yetkililerinin insanlığa karşı işledikleri suçları durdurmaları yönünde atılabilecek tüm diplomatik, siyasi ve hukuki önlemleri uygulama çağrısı yapılmıştır (12. Madde).

Kurulmasına 14. İslam Zirvesi’nde tarafından karar verilen İslami Mali Güvenlik Ağı’nın, Filistin Devleti Hükûmeti ve UNRWA'ya, maddi katkı ile mali, ekonomik ve insani destek sağlanması adına etkinleştirilmesi çağrısı yapılmış, böylece İsrail saldırganlığının yol açtığı büyük yıkımın hafifletilmesine yardımcı olmak üzere, ateşkes sağlandıktan sonra Gazze'nin yeniden inşası için uluslararası ortakların harekete geçirilmesinin gerekliliği teyit edilmiştir (30. Madde).

İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreteri ve Arap Ligi Genel Sekreteri, işbu Bildirgenin uygulanmasını takip etme ve müteakip İİT ve Arap Ligi oturumlarında teşkilatlarına rapor sunma konusunda yetkilendirilmiştir (31. Madde).

SONUÇ

Riyad’da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Üyesi Devletlerin Devlet ve Hükûmet Başkanları Liderler Zirvesi toplantısında 63 ülke liderinin müşterek iradeleri ile işgali sonlandırma ve bir barışı sağlama hedefine yönelik olarak son derece önemli kararlar almışlardır.

Bir defa 63 devlet, Filistin halkını bütün enerji ve kapasiteleri ile destekleyecekleri “kardeş” olarak ilan etmişler ve verdikleri meşru mücadelede Filistin halkının yanında yer aldıklarını, işgal altındaki tüm topraklarını kurtarmayı taahhüd etmişlerdir. Filistin meselesinin kendileri için “merkezi” bir konumda olduğunu ifade etmeleri de son derece anlamlıdır. İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi Üyesi Devletler son derece net bir duruş sergilemiş ve yerlerini işaretlemişlerdir.

Buna mukabil İsrail hep birlikte sömürgeci, kolonici,  işgalci güç olarak tanımlanmış, Filistin halkına yönelik saldırılar barbar, vahşi ve insanlık dışı katliamlar ve savaş suçu olarak kabul edilmiş, Filistinlilerin topraklarını gasp eden yerleşimciler terörist olarak ilan edilmiştir. İşgalci İsrail’e kayıtsız şartsız destek veren ülkeler bu zulmün müsebbibi ve sorumlusu tutulmuştur.

İsrail’in yasadışı faaliyetlerini durdurmak, İşgal altındaki tüm toprakları kurtarmak ve 4 Haziran 1967 sınırlarında kurulmuş bağımsız, egemen ve başkenti Kudüs-ü Şerif olan bir Filistin devletinin kurulması ortak hedefleri olarak ortaya konulmuştur.

Bildiride önce barış hedeflenmiş, bunu gerçekleştirmek üzere İsrail’e, destekçisi devletlere, BM’ye, uluslararası topluma çağrı yapılarak sorumluluklarını üstlenmeleri istenmiş, İsrail’in saldırganlığını durdurmayı reddetmesi durumunda SAVAŞIN GENİŞLEMESİNE YÖNELİK OLARAK GERÇEK BİR TEHLİKENİN ORTAYA ÇIKACAĞI ihtar edilmiştir.

Uluslararası toplum, İsrail işgal ve vahşetini kavramış, bütün bir dünyada toplu ve bireysel tepkiler verilerek küresel intifada başlamıştır. İsrail’e destek veren yönetimler zulüm karşısında ayağa kalkan halklarıyla çatışma noktasına gelmiştir. Dünya, mazlumlar ve zalimler arasında iki kutba ayrılmak üzeredir.

Ve netice olarak bölgemiz ve dünya iki seçenekle karşı karşıyadır.

“YA BÜYÜK BİR BARIŞ YA BÜYÜK BİR SAVAŞ”

 

Dipnotlar

[i] İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 57 üyesi: Afganistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Bahreyn, Bangladeş, Benin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Brunei Darüsselam, BurkinaFaso, Cezayir, Cibuti, Çad, Endonezya, Fas, Fildişi Sahili, Filistin, Gabon, Gambiya, Gine, Gine Bissau, Guyana, Irak, İran, Kamerun, Katar, Kazakistan, Kırgızistan, Komorlar, Kuveyt, Libya, Lübnan, Maldivler, Malezya, Mali, Mısır, Moritanya, Mozambik, Nijer, Nijerya, Özbekistan, Pakistan, Senegal, Sierra Leone, Somali, Sudan, Surinam, Suriye, Suudi Arabistan, Tacikistan, Togo, Tunus, Türkiye, Türkmenistan, Uganda, Umman, Ürdün, Yemen.

Ayrıca, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (Kıbrıs Türk Devleti adıyla), Bosna-Hersek, Orta Afrika Cumhuriyeti, Rusya, Tayland gözlemci üyedir.

Arap Birliği (Arap Ligi)’nin 22 üyesi: Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Cezayir, Cibuti, Fas, Filistin, Irak, Katar, Komorlar, Kuveyt, Libya, Lübnan, Mısır, Moritanya, Oman, Somali, Sudan, Suriye, Suudi Arabistan, Tunus, Ürdün ve Yemen.

[ii] Arap İslam Ortak Olağanüstü Zirvesi sonuç bildirgesi

https://www.iletisim.gov.tr/turkce/haberler/detay/arap-islam-ortak-olaganustu-zirvesi-sonuc-bildirgesi