İlyas SÜPÜRGECİ
Tüm Yazıları“Trendlere ve verilere göre, Küresel Ekonomik Güç Dağılımı gelecekte nasıl şekillenecektir?” sorusunun cevabını bulmak için bugüne kadar özellikle Batı'da birçok araştırma yapılmış ve sonuç raporları yayınlanmıştır. Bu tür raporların sonucunda, zamanla Çin'in ekonomik büyüklük olarak dünyada birinci sıraya yerleşeceği, ikinci sırada Hindistan'ın olacağı, Afrika bölgesinin Avrupa'nın önüne geçebileceği gibi öngörülerde bulunanlar olmuştur. Bu gidişatı kendileri açısından tehlikeli gören ABD liderliğindeki güç odakları tarafından "Küresel Kontrollü Kaos Stratejisi’nin yürürlüğe konulduğuna dair birçok işaretler vardır. Bu doğrultuda kendi küresel güç üstünlüklerini sürdürmek ve çıkarlarını korumak için rakiplerini frenleyecek şekilde siyasi, ekonomik ve güvenlik alanında bir dizi gelişmenin düğmesine başkan OBAMA döneminden itibaren basılmıştır. Bu güçler söylemleriyle ve eylemleriyle dünya düzenini siyasi, ekonomi ve güvenlik alanlarında yeniden şekillendirme çabasındadırlar.
Dünyanın gidişatında etki bakımından belirleyici rol oynayan büyük güçler, ülke olarak uzun süreli büyük krizlere karşı kendi içindeki dayanıklılık bakımından mukayese edilmelidir. Bu mukayesenin sonucunda, eğer ABD daha dayanıklı çıkarsa bunun anlamı dünyanın geleceği açısından farklı olacaktır; eğer Çin ve/veya Rusya daha dayanıklı çıkarsa bunun anlamı dünyanın geleceği açısından bambaşka olacaktır. Bu bağlamda genel bir bakış açısıyla oluşan kanaatler aşağıda sunulmuştur.
Uzun süreli yıpratıcı bir kaotik ortamda, ülke olarak, rakibine nazaran daha uzun süre dayanıklı olacağını hesaplayan büyük bir güç hayati görmedikçe savaşı tercih etmeyecektir ve stratejik sabır gösterecektir. Çin, gıda ve enerji güvenliğinde ülke dışı kaynaklara bağımlı olması dışında, diğerlerine nazaran buna daha yatkın görünmektedir.
Rusya yıpratıcı bir savaşın içine kolaylıkla çekilen bir ülke olmuştur veya kendini buna mecbur hissetmiştir. Bunun birçok nedeni olduğu açıktır. Fakat bu nedenler arasında ülkenin kendi iç dayanıklılığının zayıf olduğu konusu ilk sıralarda değildir. Çünkü Rusya, rejimi hariç birçok bakımdan oldukça dayanıklı bir ülkedir.
ABD'nin muazzam gücünün kaynakları göz önüne alındığında; "bu kaynaklarından hangilerinden mahrum kaldığında, kendi iç dayanıklılığı sorgulanabilir hale gelecektir?" sorusunun cevabı kritik bir öneme sahiptir. Özellikle Sosyal Psikoloji ve Ekonomik Sosyal dengeler bakımından, büyük kitlelerin refah seviyesinde veya gelir durumunda ciddi bir düşüş, federal yapıyı ve/veya Eyaletler Birliğini ciddi biçimde sorgulatabilecektir. Refah seviyesi yüksek olan eyaletler yoksul kitlelere sahip diğer eyaletlerin yükünü paylaşmak istemeyecektir. Kısacası, Federal Sistem olarak dayanıklılık paraya ve refah seviyesine bağlıdır. Yani orada varlık seviştirir, fakat yokluk daha çok dövüştürür. Tarihsel derinlikte tek bir millet olma şuuru Çin ve Rusya ile mukayese edildiğinde daha zayıftır denilebilir.
Dünyanın geri kalanına bakıldığında; kaos ortamı tırmandıkça bölgesel güçler ve/veya daha zayıf ülkeler bir taraftan ayakta kalmaya çalışırken, diğer taraftan yönünü ve konumunu daha belirgin bir hale getirme çabasını sürdürmektedir. Ekonomisi zayıf ve kendi kaynakları yetersiz olan ülkeler hızlı bir şekilde istikrarsızlığa sürüklenebilir ve başarısız devlet durumuna gelebilir. Böyle durumlarda ülke kaynaklarının çok dikkatli kullanılması ve her bakımdan kendi içinde dayanıklılığın arttırılmasına öncelik verilmesi hayati öneme sahiptir. Çünkü mevcut durum açısından görünen o ki; bir sonraki safha, bölgesel savaşlar ve dünya savaşı safhasıdır.
Sonuç olarak; dayanıklılık bakımından mevcut durumda rakibine isteklerini kabul ettirmekte acelesi olan güçler, aslında ABD ve onun çok yakın ortakları olan güç odaklarıdır denilebilir. Bu nedenle ABD ve Birleşik Krallık dünyayı iki kutuplu bir dünya düzenine zorlamaktadır. ABD bu mücadelede birçok ülkeyi kendi saflarına çekmeye çalışarak güç devşirmek isterken, Çin ve Rusya'yı Batı'dan izole etmeye ve bölgesel güçlerle savaşa sürükleyerek zayıflatmaya çalışmaktadır. Fakat, Küresel Kaos Ortamının ne kadar sürdürülebileceği, kontrolden çıkarak bir dünya savaşına yol açıp açmayacağı ve sonunda nasıl bir dünya düzeninin oluşacağı sadece ABD yönetimlerinin vereceği karara bağlı olmayacaktır. Çünkü ABD'nin yaklaşık 80 yıllık bagajı insanlık vicdanında derin yaralar açan büyük olaylarla doludur ve özellikle Büyük Ortadoğu Bölgesindeki günah yükü rakiplerine göre daha ağırdır. Büyük Ortadoğu bölgesindeki gelişmelerin seyri ise dünyanın geleceğinde çok önemli rol oynayacaktır.
Güncel Yazıları
NATO ve Türkiye, Cumhuriyet İdaresinde İktidarın ve Vatandaşların Sorumluluğu
01 Şubat 2024
Terör Küresel Hegemon Gücün Himayesinde ve Hizmetindedir
13 Ocak 2024
Türk Öğün, Çalış, Güven!
02 Ocak 2024
Muhalefet Sorununun Belirleyici Faktörleri
27 Aralık 2023
Siyonist İşgal ve Etnik Temizlik Yoluyla Filistin’i Yahudileştirmek ve Ötesi
19 Aralık 2023
Kirli Oyunlara Karşı Üstün Akıl Olmak
08 Aralık 2023
Hukuk Darbesi (Reformu) Meşruiyet Algısına ve Siyonizm’e Vurulan Bir Darbe midir?..
25 Temmuz 2023
Rusya-Ukrayna Mücadelesi Üzerinden Ağırlık Merkezi ve Dengenin Savaştaki Önemi
10 Mayıs 2023
Rusya'nın Ukrayna Topraklarında Sürdürdüğü Savaşta Yaşanmakta Olan Kritik Gelişmeler..
02 Mayıs 2023
“Küresel Kontrollü Kaos” Kontrolden Çıkıyor mu?
08 Mart 2023
İsrail’de Bir Devlet Krizi ve Bölünmüş Yahudi Toplumunun Çatışma Sürecine Girmesi..
03 Mart 2023
Küresel Kontrollü Kaos Ortamı ve Ülkelerin Dayanıklılığının Önemi
24 Şubat 2023
Milli Güvenlik İçin Farklı Bir Yaklaşımın Yol Haritası
22 Şubat 2023
Milli Güvenliğe Yönelik Tehditler, Tehditlere Karşı Koyma Süreçleri, Risk Yönetimi ve..
16 Şubat 2023
Büyük Bir Deprem Felaketi ve Türk Milletinin Zorlu Sınavı
15 Şubat 2023