Konferansın açış konuşmasını yapan SDE Başkanvekili Tümgeneral (E) Doç. Dr. Güray Alpar, alfabe-dil-kültür ilişkinin önemine yönelik bir değerlendirmede bulundu.
Konuşmasına Türklerin tarih boyunca sürekli olarak alfabe değiştirdiğini vurgulayarak başlayan Prof. Dr. Hülya Kasapoğlu Çengel, "Türk yazı dilleri kadar tarihi değişik değişik alfabelerle yazılmış bir milletin dil ailesinin olmadığını söyleyebiliriz" dedi. Türk dilinin, 1300 yıllık tarihi boyunca farklı dönem ve kültür çerçevelerinde Köktürk, Uygur, Mani, Brahmi, Tibet, Süryani, Arap, Grek, Ermeni, İbrani, Kiril ve Latin alfabeleriyle yazıldığını ifade etti.
Türklerin, Latin alfabesiyle olan mazisinin henüz çok yeni olduğu yönündeki genel kanının aksine Türkçenin, Latin alfabesi ile ilk kez 14. yy’ da buluştuğunu söyledi. Konuşmasının ilk etabında Türk dilinin serüveninden bahseden Çengel, programın ilerleyen kısmında ise Türklerin şuanda kullandıkları alfabelerin farklılığına değindi ve bu durumun, milletler arasındaki köprülere zarar verdiğini vurguladı. Özellikle Orta Asya’daki durumu değerlendiren Çengel, Rusya’nın baskısından ötürü Kafkaslardaki ve Orta Asya’daki Türklerin Latin alfabesini bırakıp Slav alfabesine geçmek zorunda kaldığını vurguladı. Bu durumdan ötürü Türk milletinin dil-kültür bağlantısının büyük ölçüde koptuğunu ifade etti.
Sovyetler Birliği’nin çözülmesinden sonra Orta Asya’daki Türklerin, ortak bir alfabe çabasına girdiğini belirten Çengel, bu dönemde Türkiye’de de bir takım çalışmaların yapıldığını vurguladı ve Sovyetler Birliği’nin çözüldüğü yıllarda, 18-20 kasım 1991 tarihlerinde Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen Milletlerarası Çağdaş Türk Alfabeleri Sempozyumunun otuz dört harfli ‘Türk Dünyası Ortak Türk Alfabesini’ benimsediğini dile getirdi. Günümüzde de ortak dil kapsamında çalışmalar yapıldığını söyleyen Çengel, ortak değerlerin muhafazası ve sürdürülebilirliği için ortak bir dil etrafında buluşulmasının önemini vurguladı.