Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde "Almanya'da Yaşayan Türklerin Anadilinin Geleceği ve Çift Dillilik" başlıklı konferans düzenlendi. Konferansın konuşmacısı Doç. Dr. Meryem Nakiboğlu 62 yıl önce Almanya‘ya geçici işçi olarak göç eden ve bugün dördüncü nesil olarak Almanya‘da yaşayan Türklerin anadilinin geleceği, çift dillilik ve çok dillilik konuları hakkında değerlendirmelerde bulundu.
62 yıl sonra dördüncü neslin dünyaya geldiği Almanya'da “Misafir İşçi” durumundan kalıcı yaşama geçen Türkler’in 21. Yüzyılda “Avrupalı Türkler” olarak yeni bir kimlik kazanma yolunda hızla ilerlediğini ifade eden Nakinoğlu, anadili eğitiminin, bireyin kimlik gelişimi, bilişsel yeteneklerin gelişimi, iletişim becerileri ve akademik başarı üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğunu, anadilini etkili bir şekilde öğrenmenin, bireyin düşüncelerini ifade etmesine, bilgiyi anlamasına, diğer insanlarla etkileşime girmesine ve başarılı bir şekilde eğitim almasına yardımcı olacağını belirtti.
“Anadilini kaybeden birey sahip olduğu hakim dilin etkisi altına girer ve zamanla asimile olmaya başlar. Zira her dil kendi içinde mensubu olduğu toplumun iletişim aracı olmasının yanında din, milliyet, kültür, tarih, sanat, eğitim gibi toplumun temel yapısını oluşturan değerleri barındırır. Azınlık grubuna mensup birey hangi dile sahip ise o dilin barındırdığı değerler yönünde şekillenmesi kaçınılmaz olur.“ diyen Nakiboğlu, yeni nesil Türkler’in işte, okulda, sokakta sadece Almanca, aile içi iletişimde ise yarı Almanca, yarı Türkçe konuştuğunu, yeterli derecede Almanca bilmeyen birinci kuşak ebeveynlerin ise çocukları ve torunları ile ev ortamında Almanca konuşmak zorunda kaldığını dile getirdi.
Son yıllarda Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Asya’da yaşanan iç savaş ve terör olaylarının yol açtığı uluslararası göçmen sorununun, Türkiye ve Avrupa ülkelerinin önceliği haline geldiğini söyleyen Nakiboğlu, günümüzde Avrupa ülkeleri vatandaşlarının güvenlik korkularına odaklanmış olduğunu ve “endişeli” bir perspektif ortaya koymaya çalışırken, Göçün 62. yılında Türklerin gelecek nesillerini güvencede tutacak kalıcı bir altyapının halâ mevcut olmadığını aktardı.
“Alıcı verici bir sistem gibi çalışan dil bir iletişim aracıdır. Alıcı ve verici tarafların birbirini hangi ölçüde anladığı ve algıladığına bağlı olarak iletişim etkisini gösterir. İletişim dili olarak hangi dil ağırlıkta ise kurulan iletişim kişiyi ona göre şekillendirecektir.“ diyen Nakiboğlu, göçmen Türk işçilerinin herhangi bir uyum programına tabi tutulmadan 62 yıl önce Almanya’ya gittiklerinde hemen işe başlatıldığını, birinci nesil Türkler’in Avrupa‘da dil, din, kültür ve iklim farklılığı nedeniyle ilk zamanlarda çok zorluklarla karşılaştıklarını, 2 yıllık göç sürecinde bugün Avrupa‘da 4. Nesil olan bir Türk varlığının ortaya çıktığını söyleyerek “Gelecek kuşakların Avrupa’da yeni bir kimlikle anılacağı kesindir. 62 yıllık göç süreci göstermiştir ki Avrupa’da yaşayan Türkler gelecekte köklü bir değişime uğrayacaklar. Bu olgunun sosyal, kültürel ve dil bağlamında asimilasyona yol açacağı kesindir. Birinci göçmen kuşak ile dördüncü nesil arasındaki kültür aktarımında sona gelinmiştir. Avrupa’daki gelecek nesillerin hâkim kültürden daha fazla pay almasına ve bu değişim giderek azınlıkların hâkim kültür içinde erimesine yol açacaktır. Bu konuda önerimiz, Avrupalı Türkler üzerine farklı disiplinlerdeki bilimsel çalışmaların daha etkin hale getirilmesidir.“ dedi.