Stratejik düşünce Enstitüsü’nde (SDE) “Dil: Milletler Arasındaki Bağ” başlıklı panel düzenlendi. Konferansa Stratejik Düşünce Enstitüsü'nden uzmanlar, profesörler ve araştırmacıların yanı sıra Ankara, Hacettepe ve Hacı Bayram Veli üniversitelerinden öğrenciler katıldı. Panelin oturum başkanlığını SDE Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika Koordinatör Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Güneş yaptı.
Güneş, konuşmasında dilin önemini vurguladı ve devrim sonrası Rusya’nın Kafkaslar’daki işgal sırasında Ermenistan ve Gürcistan’ın dillerine dokunmadığına ancak diğer tüm Türk Dünyasının dillerinin değiştirilmesinde rol oynadığına dikkat çekti.
Panelde konuşan Tacikistan Ankara Büyükelçisi Ashrafjon Gulov, Tacik dilinin tarihi, önde gelen Tacik düşünürlerin dünyaca ünlü eserlerini, Tacik dilinin uluslararası arenadaki konumu ve Tacikistan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Emomali Rahmon’un Tacik dilinin resmî konumu ve gelişimine katkıları hakkında bilgi verdi. Konuşmasında başta Türkiye ve Tacikistan açısından çok önemli bir yere sahip olan Mevlana Celaleddin Rumi’nin eserlerinden bahsetti, sözlerinden örnekler verdi;
“Mevlâna, Tacik dilindeki eserlerinin yanı sıra Türk dilinde de pek çok nasihat ve hikmet eser bırakmıştır. Mevlana’nın Türk ve Tacik dostluğu hakkında söylediği gibi; ‘Türk veya Tacik varsa eğer bu köle ona yakındadır. Ruh beden ile beraberdir, ruh bedenden başka bir şey değildir.’”
Gulov, sözlerine dilin bir millet için ne kadar önemli olduğuna dikkat çekerek devam etti;
“Tarihimizin zor dönemlerinde ve atalarımızın yok olmanın eşiğine geldiği anlarda dil savaş alanında milletin kalkanı olarak gelmiş ve insanların birlik ve yasalarını korumaya çağırmıştır. Bizim için ulusal dile saygı ve bağımsızlık ve vatanseverlik tarafından bağlantılıdır. Bu anlamda dilin milletin özü ve milletin devlet olmasının sembolü olduğunu ve canlı bir varlık olarak kapasitesini arttırmak için devletin sürekli bakım ve desteğine ihtiyacı olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim. Bu bağlamda Tacik dili manevi değerlerin bir ifadesi ve Tacik yaşantısının önemli bir aynasıdır.”
Tacikistan Ankara Büyükelçisi Ashrafjon Gulov’un ardından söz alan Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nden Prof. Dr. Hülya Kasapoğlu Çengel ise konuşmasında dilin dünya üzerindeki bütün Türkleri birbirine bağladığını söyledi.
“ Dil millet olmanın temel kriteridir. Millet, milliyet tanımını yaparken milleti teşkil eden temel unsurların başında dilin geldiği ifade edilir. Milli dil egemen etnik grubun dilidir. Bu her zaman böyledir.”
Prof. Dr. Hülya Kasapoğlu Çengel, “Türk milletinin geçmişe ait bütün mirası dil sayesinde bugüne ulaşmıştır. Geçmişteki ve bugünkü kültür mirası, geleceğe bu dille aktarılacaktır. Türk dili yaşadıkça Türk milleti var olacaktır.” diye konuştu, Firdavsi, Rudaki, Mevlana ve Comi gibi önde gelen Fars ve Tacik düşünürlerin dünya toplumunun ahlak eğitimine katkılarından bahsetti ve Tacik dilinde şiirler okudu.
Tacikistan’ın oryantalistlerin masa başında kurguladıkları bir kimlik olmadığını vurgulayan Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Umut Başar konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
“Tacikistan bütün tarihi kroniklere bakınız Türk’le Tacik şeklinde birlikte zikredilmiştir. Dolayısıyla sabit bir kimliğin bağımsızlıktan sonra yeniden inşasının başarılı olmasındaki asıl sebep aslında Tacik kültürünün köklü temelidir. Türkiye ve Tacikistan arasında çok önemli ve manidar bağlar mevcuttur.
Panele "zoom" üzerinden çevrimiçi katılan Tacikistan Cumhuriyeti Milli İlimler Akademisi, Filoloji Uzmanları Saifiddin Nazarzoda ve Mirzo Hasan Sulton da programda değerlendirmelerde bulundu.