Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr
"Rusya-Ukrayna Savaşının İç ve Dış Etkileri"
Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde "Rusya-Ukrayna Savaşının İç ve Dış Etkileri" başlıklı panel düzenlendi.
02 Kasım 2022 15:34

SDE Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika Uzmanı Dr. Gökberk Durmaz’ın oturum başkanlığını yaptığı "Rusya-Ukrayna Savaşının İç ve Dış Etkileri"  başlıklı panelde Karabük Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Yuliya Biletska, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr.Filiz Tutku AYDIN BEZİKOĞLU ve Gazi Üniversitesi’nden Dr. Riana Teifukova konuşmacılar arasında yer aldı.

‘Savaş Sırasında Ukrayna’daki İç Dinamikler’ hakkında konuşan Dr. Yuliya Biletska, Ukrayna’nın hiçbir koşulda, savaş uzasa ve bağımsızlıkları tehdit edilse bile, topraklarından hiçbir şekilde vazgeçmeyeceklerini ve toplumun %82’sinin bu düşüncede olduğunu belirtti. Aynı şekilde topluma ‘Ateşkes mi Özgürlük mü?’ diye sorulduğunda;

-%61’nin, Kırım da dâhil olmak üzere Ukrayna’nın tamamı Kiev’in kontrolü altına girene kadar Rus saldırganlığına karşı çıkmaya devam etsin,  - %15’i şartlarla iki tarafın da derhal ateşkese varması ve yoğun müzakerelere başlaması,  - %12’si Kırım hariç tüm Ukrayna toprakları özgürleştirilene kadar Rus saldırganlığına karşı çıkmaya devam etsin, - %9’u 24 Şubat 2022’den beri Rusya’nın işgal ettiği topraklar kurtarılana kadar Rus saldırganlığına karşı çıkmaya devam etsin, - %3’nün ise karasız olduğunu bildirdi.

 

Biletska, yıllara göre Kırım ve Donbas’ın silahla geri alınması fikrini Ukrayna halkının, 2015’te %14,3’lük bir kısmı savunurken, bu oranın 2022’de %61 olduğunu söyledi. Yani Ukrayna halkının da Rusya’nın saldırganlığına karşı pes etmeyeceğini ve çoğunluğunun artık silahlı direnişi savunduğunu belirtti.

Sahada tıkanan ve başarı sağlayamayan Rusya’nın amacının sivil halkın iradesini almak, cepheye uzak olan şehirlere drone ve roket saldırılarıyla sivil halkı korkutmak ve yıldırmak, sivil altyapıya zarar vererek insanları soğukta enerjisiz bırakmak, bu şekilde cepheden uzak, sivillere ve sivil alanlara korkutma amaçlı yapılan saldırılarının terörist saldırısı olduğunu belirten Biletska: “Rusya terörist bir ülkedir!” dedi. Buna ilişkin Biletska, savaşı barışa götürecek çözümü, NATO’nun güvenlik garantileri kapsamında Yermak-Rasmussen Ukrayna'nın güvenlik garantilerine ilişkin tavsiyelerinde umduğunu belirtti.

Oturumun ikinci konuşmacısı Dr. Öğr. Üyesi Filiz Tutku AYDIN BEZİKOĞLU ise “Rusya'nın 2014 Kırım İşgalinden 2022 Ukrayna Saldırısına Kırım Tatarları” hakkında önemli açıklamalarda bulunarak, Kırım Tatarlarının ulusal varlığının Rusya'dan taraf büyük tehlike altında olduğunu ve Rusya'nın iki yüz yıllık Kırım'ın Tatarsızlaştırılması politikasını sürdürdüğünü vurguladı.

Bezikoğlu, Kırım Tatarlarının hibrit sürgün, yani 2014 ve 2022'den sonra yerinden edilme nedeniyle başka bir kültürel imha ve yıkım tehlikesiyle karşı karşıya kaldıklarını şu şekilde ifade etti: “Rusya’nın Kırım'da Baskı ve Kültürel Soykırım ile Kırım'ın 2014 yılında işgal edilmesinden sonra Kırım Tatar dili, eğitimi, medyası ve tüm kültürel ifadeleri bastırıldı. Öğrenciler ve veliler, çocuklarını Kırım Tatarca kurslarına veya okullarına göndermemeleri konusunda uyarıldı. İnsanlar sokakta Kırım Tatarcası veya Ukraynaca konuştukları için taciz ediliyor. Çok az Kırım Tatar medyası kaldı ve kalanlar için ifade özgürlüğü sadece folklorik ve politik olmayan konularla ciddi şekilde sınırlı. Rusya, Müslümanları bölmek ve yönetmek için Kırım Tatarlarının özerk dini örgütüne bile müdahale etti. Kırım Tatar temsilci organı Qurultay ve Meclis yasadışı ilan edildi, kalan birkaç Meclis üyesi hapse atıldı ve Kırım Tatarları talep ve şikayetlerini hükümete iletebilecekleri gerçek temsilcilerden mahrum bırakıldı.”

Kırım'ın yeniden yerleşimi ve yeniden sömürgeleştirilmesi hakkında da değerlendirmelerde bulunan Bezikoğlu, demografik mühendislik ve Kırım nüfusunu daha da Ruslaştırma girişimi olarak Rusya'nın içinden yaklaşık bir milyon Rus’u Kırım'a yerleştirdiğini söyledi. Bezikoğlu sözlerine şu şekilde devam etti: “Rusya ayrıca Kırım'ı Moskova'nın çıkarları için sömürdü ve çevresine, kültürel veya turistik kimliğine veya ekonomisine dikkat etmeden onu ağır silahlı bir askeri bölgeye dönüştürdü. Moskova'nın başkenti, paralarını aklayarak ve yozlaşmış reklam suç ağlarını Kırım'a yayarak en iyi arazileri ve tatil köylerini satın aldı, 2014'ten önce olduğundan daha fazla.”

Rusya’nın bir kez daha Kırım Tatarlarını yarımadadan yok etmek için savaş bahanesini kullandığını ve son Rus politikalarının yeni sömürgeciliğin başka bir bölümünü oluşturduğunu belirten Bezikoğlu, Kırım Tatarlarının bu sefer hayatta kalıp kalamayacaklarının belli olmadığını söyledi. Bu hususta Ukrayna’nın, Kırım ve Kırım Tatarlarına karşı yasal yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmesini ve uluslararası toplumun, yerli haklarını, eski ve şimdiki soykırımı tam olarak tanıyarak Kırım'ın yerli halkının durumuna tam olarak dikkat etmesini ve bu konuda Rusya'ya baskı uygulaması gerektiğini söyledi.

Oturumun son konuşmacısı Dr. Riana Teifukova ise “Rusya-Ukrayna Savaşının Bölgesel Tehdit Dengesine Etkisi” hakkında değerlendirmelerde bulundu. Teifukova, Karadeniz bölgesinin jeopolitik rolü üzerine; Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaşın sadece Karadeniz bölgesindeki güvenlik durumunu değiştirmekle kalmadığından bahsederek bu durumun aynı zamanda dünya güçlerinin Karadeniz bölgesinin algısını, küresel güvenlik için önemini ve kilit bölgesel oyuncuların rolünü de önemli ölçüde değiştirdiğini bildirdi.

Karadeniz bölgesinin Rusya ile Batı arasındaki jeopolitik rekabetin yeni cephesi haline geldiğinden tehdit algısının değiştiğini söyleyen Teifukova, bunların –Göç dalgası ve mülteci krizi,- Enerji ve gıda sektörlerinde yapay olarak yaratılan krizler, -Rus işgali altındaki toprakların askerileştirilmesi ve nükleer şantaj olduğunu vurguladı.

Teifukova, Gürcistan ve Ukrayna gibi ülkelerin Batı ile bütünleşmeye, ABD ve diğer müttefiklerle savunma işbirliğini derinleştirmeye kararlı olduğunu ancak aktif silahlı çatışmalar nedeniyle geride kaldığını bildirdi. Bu hususta gerçekleşen olası riskler adına çözümün “Kolektif Güvenlik Stratejisi olduğunu vurguladı.