Soğuk Savaş Sonrası Rusya'nın Dış Politikası

  1. Anasayfa /
  2. Tüm Faaliyetler
  3. /
  4. Konferans & Panel
SDE Editör | 05 Şubat 2021
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Stratejik Düşünce Enstitüsü tarafından düzenlenen ve moderatörlüğünü SDE Başkanvekili Tümgeneral (E) Doç. Dr. Güray Alpar’ın yaptığı Soğuk Savaş Sonrası Rusya’nın Dış Politikası adlı programa Rusya Bilim ve Kültür Merkezi Başkanı Doç. Dr. Aleksandr Sotniçenko, SDE Savunma ve Güvenlik Kurulu Başkanı Tuğg.(E) İhsan Başbozkurt ve SDE Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Doç. Dr. Mehmet Güneş konuşmacı olarak katıldı.

Konuşmalarına ilk olarak başlayan Doç. Dr. Aleksandr SOTNİÇENKO, Batı sistemini doğru bulduklarını ve bu sistemi demokratik ve liberal Rusya’ya entegre ederek uluslararası organizasyonlarda yer alabileceklerini söyledi. Sotniçenko, soğuk savaş sonrası Rusya’nın dış politikasını 3 ayrı dönemde anlattı. 1994’te Rusya eski Başbakanı Yevgeny Primakov ile başlayan pragmatizm süreciyle birlikte savaşın olmadığı, batıyla iyi ilişkilerin yürütüldüğü ve Rusya’nın iç siyasetine yönelik bir politika izlenmeye başlandığını belirtti. Doç. Dr. Alexandr Sotniçenko, Avrupa’yla yapılmak istenen iş birliği girişimlerinin olumsuz sonuçlanmasının nedenini ise Batı’nın Rusya’yı tek ulus ve medeniyet olarak istemediklerinden kaynaklandığını söyledi. Pragmatizm sürecinin Rusya Devlet Başkanı Putin ile devam ettiğini ve 2000’li yılların sonunda Küba, Vietnam’dan Rus üstlerinin çekilmesini pragmatizm politikasına örnek olarak gösteren Sotniçenko, 2001’de Amerika Birleşik Devletleri’nde gerçekleşen 11 Eylül Saldırısı sonucunda terörle mücadele için Afganistan’da iş birliği yaptıklarını da belirtti. Sotniçenko, Afganistan’ın o dönemde eroin ticaretinde bir numaralı ülke olduğunu ve bütün belgeleri Birleşmiş Miletler ‘de mevcuttur. Rusya ve Çin’e yasadışı eroin ticareti yapmaları Rusya’nın Afganistan’da olmasının bir diğer nedeni olduğunu söyledi. 2006’da Putin’in Münih konuşmasının Rusya dış politikasında 3. dönemi başlattığını söyleyen Sotniçenko,  Rusya’nın dış politikada yaşadığı sorunlara 2008 Gürcistan krizi, 2014 Ukrayna sorunu, Suriye Meselesini örnek gösterdi. Sotniçenko, bu olaylara bakıldığında Rusya’nın bu bölgelerdeki amacının kendini korumak ve ülke istikrarını sağlamak olduğunu belirtti. 2014’teki Ukrayna sorununu değerlendirecek olursak Ukrayna’da yapılan darbe sonucunda Rusya’yla iyi ilişkiler yürüten legal bir Cumhurbaşkanı olan Yanukoviç hükümetten ayrıldıktan sonra yerine gelen yeni hükümetin Rusya karşıtı bir politikalar izleyerek iki ülke arasındaki diyalogu zedelediğini belirten Sotniçenko, halbuki 1989 ‘da Ukrayna’da halkın %80 ‘inin Rusça konuşması Ukrayna -Rusya ilişkilerinin kültürel ve halk olarak birbirine bağlı olduğunun bir göstergesi olduğunu belirtti.

Doç. Dr. Alexandr Sotniçenko, Rusya’nın neden Suriye’de olduğu sorusunu; “2013’te DAEŞ adlı terör örgütünün ortaya çıkmasıyla birlikte Rusya, Kafkasya, Eski Sovyet Cumhuriyetleri’nden DAEŞ’e katılanlar oldu ve amaçları Rusya’ya dönerek bir darbe planı yapmaktı, bu nedenle Rusya Suriye’de istikrar ve barış istemektedir.” diye cevapladı. YPG, PKK terörist gruplarını bir yönetim organizasyonu olarak kabul etmediklerini söyleyen Sotniçenko, tek Suriye ve tek devleti desteklediklerini, bölgede güçlü bir diyalog oluşturulması gerektiğini belirtti. Suriye’de demokratik bir oluşum için yapılan anayasayı desteklediklerini ve bu zor süreç için Astana’da başlayan çalışmalarla birlikte iş birliğinin devam edeceğini belirtti.

Bölgede Libya’nın ve Suriye’nin bütünlüğünü savunduklarını ve Libya’daki güçlerle bir masaya oturmak istediklerini belirten Sotniçenko, bölgede taraftarları olan bu güçlerle desteklenmese bile diyalog oluşturması gerektiğini belirtti.

Amerika’nın iç politikasındaki sorunlar nedeniyle Trump Hükümeti döneminde başlayan Avrasya’dan çekilme politikasının bir güç vakumu oluşturduğunu söyleyen Sotniçenko bu durumla birlikte Rusya ve Türkiye için Avrasya’da iş birliği yapma şansı olabileceğini belirtti. Sotniçenko, Amerika Birleşik Devletleri’nin demokrasi getirme vaadiyle Avrasya’da bulunduğunu fakat aynı politikayı Irak ve Afganistan’da yapmalarına rağmen görünen durumda bölgedeki istikrar hala sağlanamadı diye belirtti.

Doç. Dr. Aleksandr Sotniçenko YPG ve PKK terör örgütlerinin Moskova’da şubeleri iddiaları üzerine şöyle cevap verdi; İddiaların ardından akademik bir kimliğimle YPG ve PKK terör temsilcileriyle görüşmek istedim ve devlette çalışan arkadaşlarıma da sordum ama kimse böyle bir temsilciliğin olmadığını ifade etti. Sonuç olarak bu haberin asılsız ve Türkiye Rusya ilişkilerini bozmaya yönelik olduğunu belirtti.

Son olarak, Kırım Tatar halkı hakkında konuşan Sotniçenko, Kırım’da %12 Tatar ve %75 Rus halkının olduğunu belirti. Kırım Tatarca dilinin bütün okullarda öğretildiğini ve devlete bağlı olarak Kırım tatar okulları, dernek, tiyatro, kütüphane, televizyon kanalı, camilerin bulunduğunu belirtti.

Doç. Dr. Alexandr Sotniçenko konuşmasının sonunda; “ Hem Rusya hem de Türkiye’nin hedefi beraber terörizme karşı barış ve istikrar için iş birliği yapmak olmalıdır. Ülke sınırlarımızdan dolayı bir yerde terörizm alanı oluştuğunda bu bizim ülkemizi de etkileyecektir, bölgedeki bu problemi beraber çözmeliyiz. Suriye meselesinde Astana Grubu oluşturduk, buradaki iş birliği tecrübemizi başka alanlarda da kullanmalıyız.” diye belirtti.

Konuşmasında Soğuk Savaş sonrası Rusya ekonomisini 4 dönemde (1991-1998 / 1999-2008/ 2008-2014 / 2014-2020)   inceleyen SDE Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Doç. Dr. Mehmet Güneş, Soğuk Savaş modeli planlı ekonomi modelinin 1970’ten sonra sürdürülememesinin sebebinin SSCB ekonomisinin savaş ekonomisi üzerine kurulması olduğunu ifade etti. Rusya’nın kendi ekonomik sisteminin yıkıldığını görünce Batılı kapitalist serbest ekonomi modelini uygulamaya hızlı geçişte Rusya tarihinin en büyük çöküşünü yaşadığını belirten Güneş, Rusya’nın IMF, Dünya Bankası üyesi olmasının sebebinin uluslararası finansal alanda kendini kabullendirmeye çalışması olduğunu vurguladı. Bu adımlarla birlikte başlayan özelleştirme sürecinin Rusya’yı olumsuz etkilediği ve bu sebeple Rusya’nın tarihinde ilk defa Moratoryum (iflas) ilan ettiğini belirtti. Günümüzdeki Rusya dış politikasının perde arkasında bu olayların olduğunu söyleyen Güneş, Rusya ekonomisini anlayabilmek için ülkenin %72 ekonomik faaliyetini oluşturan gaz ve petrol ihracatını incelenmesi gerektiğini vurguladı. Rusya’nın Libya ve Suriye’de faal olmasının bir diğer sebebinin ise petrol kaynakları olduğunu belirtti.

2000-2008 yıllar arası Putin’in ekonomik başarıları ve politikalarına dikkat çeken Güneş, 2008‘de dünyada Morgıç Krizi olarak adlandırılan ekonomik krizin Rusya’yı etkilediği fakat petrol fiyatları yükselmesi nedeniyle ve Rusya’nın bu krizden en az etkilenen ülkelerden biri olduğunu söyledi.

Doç. Dr. Mehmet Güneş, 2014 yılında Kırım sorunu ortaya çıkınca Batılı ülkelerin Rusya’ya karşı bir politika izlemesiyle değişen ekonomisinin olumsuz etkilendiğini belirtti.

Günümüzdeki Rusya ekonomisini değerlendiren Güneş, Rusya’nın bir varil petrolü 20 dolardan maliyet ederken kar kazanması için uzmanlara göre 100 dolardan ihraç etmesi durumda ülkenin büyük bir kazanç sağlayacağı yine de 57,5 dolardan ihraç ettiği petrolle ülkeyi stabil tuttuklarını belirtti.

23 Nisan 2020’ de Pandemi nedeniyle Rusya’nın tarihin en düşük petrol fiyatıyla karşılaştığını belirten Güneş, Rusya Federasyonu’nun silah ve teçhizat ihraç ederek de ekonomik olarak alternatif oluşturulduğunu belirtti. Rusya’nın 600 milyar dolar rezervine karşın 475 milyon dolar borcu olduğunu ve bu borcun oranı milli gelir oranının ise  %30 olduğunu belirten Güneş, Rusya ekonomisi için bu oranın stabilizasyonu sağladığını belirtti.

Konuşmasının sonunda Doç. Dr. Mehmet Güneş, Rusya’daki Türk inşaat sektörünün hacminin 1,5 milyar dolar olduğunu ve Türkiye ve Rusya ticari ilişkilerinde Türkiye’ye öncelik verildiği takdirde her iki tarafta kazanacağını belirtti. Akkuyu Nükleer Santrali 20 milyar dolarlık bir proje olması ve yapımının Rusya’ya verilmesinin iş birliğindeki önemli bir nokta olduğunu vurgulayan Güneş, projenin bitmesiyle birlikte Türkiye’nin enerjisinin %6’sının burada karşılanacağını belirtti. Suriye krizi devam etmesinin Türkiye’nin enerji güvenliği için tehdit oluşturacağının Rusya tarafından dikkate alınması gerektiğini söyleyen Güneş, Rusya ve Türkiye’nin ekonomik olarak birçok alanda iş birliği yaptığı belirtti.

Tuğg.(E) İhsan Başbozkurt konuşmasının büyük bir bölümünde Rusya’nın “yakın çevre” doktrini planı üzerinde durdu. Başbozkurt’a göre; Sovyetler Birliğinden ayrılan devletlerin kağıt üzerinde bağımsız ama gerçekte Rusya’nın etkisi ve kontrolü altında olduğunu ve sadece Sovyetler Birliği yerine isim değişikliği adı altında Rusya Federasyonu Devleti olarak eski politikalarından ve hedeflerinden vazgeçmediğini görmekteyiz. Ayrıca Sovyetler Birliği’nin çöküşü ile Rusya kasten bırakılan çatışma bölgeleri inşa etmiştir. Örnek verecek olursak; Kırım, Dağlık Karabağ, Abhazya, Çeçenya, ve Güney Osetya bölgeleridir. Öte yandan Başbozkurt Rusya’nın Suriye Politikası üzerine şöyle değerlendirmede bulunmuştur; “Rusya Suriye’ye müdahale sebeplerinden biri olarak DAEŞ ile mücadeleyi ifade ediyor, ama sahada ve somut söylemlerde bunun böyle olmadığını görmekteyiz ve kendilerinden daha samimi olmalarını beklemekteyiz.”

Konuşmasının sonunda Tuğg.(E) İhsan Başbozkurt Rusya eğer Türkiye ile ilişkilerini geliştirmek istiyorsa, sahada daha samimi adımlar atması gerekmektedir. Bölgede başka aktörler ve devletlerden ziyade Türkiye ile işbirliği yapıp masaya oturmaları gerekmektedir. Bu iki milletin tarihsel, kültürel, coğrafya açısından çok güçlü kuvvetleri bulunduğunu bundan dolayı birlikte politikalar üreterek bölgede ve çevrede birlikte hareket etmeleri gerektiğini eğer birlikte hareket etmezlerse emperyal güçlerin bölgede hakim olacağını ve bölgede huzurun hiçbir zaman sağlanmayacağını belirtti. 

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA