Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr
Taliban Döneminde Afganistan’da Birlik Arayışları
Stratejik Düşünce Enstitüsü 6 Ocak 2024’de Taliban döneminde Afganistan’da Birlik Arayışları konulu bir panel düzenledi.
11 Ocak 2024 12:08

Yayına Hazırlayanlar: Zeynep Defne Yavuz, Burak Sırakaya

 

Stratejik Düşünce Enstitüsü 6 Ocak 2024’de Taliban döneminde Afganistan’da Birlik Arayışları konulu bir panel düzenledi.

Oturum Başkanlığını SDE Başkan Yardımcısı Alper Tan’ın yaptığı panelde konuşmacılar, Akademisyen ve Siyasetçi Prof. Dr. Fazıl Hadi Wazin, Araştırmacı -Yazar Mehmet Öztürk, Tarihçi-Yazar Dr. Bekir Tank, Gazi Üniv. Öğretim Üyesi Dr. Manizha Ramizy ve Araştırmacı Sayed Sulaiman Nabil idi. Paneldeki konuşmaların özeti aşağıda sunulmuştur.

Alper Tan (Moderatör): Bugün, SDE olarak “Taliban Döneminde Afganistan’da Birlik Arayışları” konulu bir panel düzenledik.

Afganistan bizim kardeş coğrafyamız kardeş halkımız. Azerbaycanla İki devlet bir millet sloganı var ama Afganistan Azerbaycandan daha uzak değil. Pakistan’dan daha uzak değil. Dolayısıyla Afganistan’ın derdi Afganistan’ın mutluluğu bizim derdimiz bizim de mutluluğumuz. Dolayısıyla biz oradaki bir sıkıntı olduğunda kalbimizde hissediyoruz. Onlar da aynı şekilde Türkiye’de bir şey olduğunda aynı sıkıntıyı kalplerinde hissediyorlar. Kalplerimiz bir duygularımız bir düşüncelerimiz bir inancımız kıblemiz kültürümüz bir. Dolayısıyla iki halk arasında iki devlet arasında bir fark yok.

Ancak özellikle 1979’dan bu yana çok acılar çok sıkıntılar yaşadı kardeş ülke Afganistan. İşte 2001 Ikiz Kule Saldırılarından sonra Amerika ve koalisyon işgaline maruz kaldı. Çok sayıda kardeşimiz hayatını kaybetti. Sakatlananlar ve sıkıntıya düşmüş insanlar var. Nitekim 2021’de işgalciler kovuldular. Sovyet işgalinden sonra Amerikan işgalinide sonlandıran. Dünyanın iki süper devletini dize getiren Afganistanlı kardeşlerimizi tebrik ederek konuşmama başlamak istiyorum. Gerçekten büyük bir kahramanlık büyük bir zafer. Bu zaferiniz kutlu olsun diyerek başlayalım.

2021’den bu yana Taliban iktidarı geldi. Ama Taliban döneminde de bazı yakınmalar şikayetler var. Umuyoruz ki bu şikayetler bu yakınmalar bir an önce normale kavuşsun. Ve sıkıntılar ortadan kalksın. Bunun ne olduğunu bugün burada anlamaya çalışacağız. Nasıl çözülebileceği konusunda fikirleri varsa burada hocalarımızdan dinleyeceğiz. Müsaadenizle ben burada bulunan konuşmacı hocalarımızı sahneye davet etmek istiyorum. İki hocamız Zoom üzerinden toplantıya katılacaklar.

Birisi Prof. Dr. Fazıl Hadi Wazin. Akademisyen ve siyasetçidir. ”Afganistan 2-2.5 Yıllık Taliban Döneminin Ardından Başarılar Başarısızlıklar ve Beklentiler” başlıklı bir konuşma yapacak.

“Afganistan’da Artık Daha Kapsayıcı Olma Zamanı” başlığıyla bir konuşma yapmak üzere aramızda Anadolu ajansı genel yayın yönetmenliği yapmış bölgeyi çok iyi bilen bir meslektaşımız Mehmet Öztürk aramızdalar. “Günümüz Müslümanları olarak sorunumuz: İttihadı konuşmak, ama müttehid olamamak” konusuyla tarihçi yazar Dr. Bekir Tank Zoom üzerinden katılacaktır. Aramızda bulunan Dr. Manizha Ramizy hocamız da Gazi Üniversitesi öğretim üyesi.

“Afganistan’da Artık Daha Kapsayıcı Olma Zamanı”

Mehmet Öztürk: Öncelikle teşekkür ediyorum SDE’ye. Başkanımıza, buraya dinlemek üzere gelen kardeşlerimize. kendimi kısaca tanıtmak isterim. Pakistan İslam Üniversitesi’nde 1985-1989 yılları arasında bulundum. Daha sonra Türkiye’de gazetecilikle uğraştım. Çeşitli dergilerde ve gazetelerde İslam Dünyası bağlantılı olarak yazılar yazdım. En sonunda Anadolu Ajansı’nda önce TRT Arapça genel yayın yönetmeniydim. Daha sonra Anadolu Ajansı’nda dünya dilleri olarak nitelendirdiğimiz dilleri kurumsallaştırdım. Geçtiğimiz yıl 2023’ün başında emekli oldum. Şu anda halen Yeni Şafak Gazetesini haftalık analiz yazıları yazıyorum. Ayrıca TRT Türk’e Haftada iki kere Avrupa gündemi sunuyorum.

Konumuza gelecek olursak bizim Afganistan’la bağlantımızı söyleyeyim isterseniz. 1979 yılında ben Erzurum’da öğrenciyken o arada Afganistan’da komünist darbe oldu. Daha doğrusu Sovyetlerin işgali gerçekleşti. Önceden bir darbe vardı. O darbe Afganistan’ı yatıştırma da başarılı olamayınca Sovyetler Birliği müdahale etmek durumunda kaldı. Biz de orada üniversitedeydik. Bir gösteri düzenledik. Yani 1500-2000 üniversite öğrencisi yaklaşık valinin önüne gittik. Bizi Afganistan’a gönderin diye. Öyle başladı, daha sonra kader yolumuzu bu coğrafyalarla kesiştirdi.

Afganistan bir beden içerisinde ki kalp gibidir. Eğer o kalp iyi çalışırsa açılırsa, iyi nefes alırsa Asya nefes alır. Eğer o kalp daralırsa Asya daralır. Geçtiğimiz yüzyıl bir süper güç Afganistan’da dersini aldı. Bu yüzyılda da başka bir süper güç Afganistan’dan dersini aldı. Hatta önceki yüzyılda iki tane süpergüç dersini aldı. Birisi Birleşik Krallık diğeri Sovyetlerdir.

Ama özet olarak şunu söylemek lazım Afganistan’ın bu yaşadığı 50 yıllık süreç aslında temelleri 1953-1963 arasında Serdar Muhammed Davut yönetimi zamanındadır. Çünkü onun döneminde Sovyetler ve Afganistan iyi ilişkilere girmiş. Sovyetler Birliği Afganistan’da çok büyük altyapılar yapmıştır. Mesela bunlardan simge olanı söyleyeyim. Salank tüneli var. Kuzeyi güneye bağlamaktadır. Bayındırlık işleri yapmışlar. Ama işte bunun amacı ileriye doğru Afganistan’ı kendi bünyesine katabilmek. Ve bunun temelleri de Serdar Davut zamanında atılır.

Daha sonra 1973 yılında darbe yapan bir krallık var. Bu krallık 1973’de devrilir. Bir cumhuriyet ilan edilir. Tabi Sovyetlere’e yakın bir yönetim. Daha sonra Serdar Davut fikrini değiştirmeye çalıştığında daha önceki askeri işbirliklerinden dolayı özellikle hava kuvvetlerince bir darbe Serdar Davut’a karşı yapılır. Yapılan bu darbe Afganistan’ı Sovyetler’e katma amacıyla yapıldı. Ama Afganistan halkı mücadele etti. Yani 27 Aralık 1979’da Sovyetler bizzat müdahele etti. Çünkü müdahele sebebi gelen yönetim başarısız olmuştu. Afganistan halkı dindar bir halktı ve buna karşı çıktı ve ayaklanma büyüdü. Neticede bu yönetimin gideceği anlaşılınca Sovyetler Birliği bizzat müdahele etti ama müdahele başarısız oldu. 10 yıllık bir süreç var. 10 yıllık dönemde Soğuk Savaş var. İki tane büyük devlet var, iki tane büyük süpergüç var. Ama Sovyetler Birliği askeri noktada dünyanın en büyük ateş gücü. Gerek nükleer silahları gerek diğer geleneksel veya konvansiyonel silahlar bakımından dünyanın en büyük gücü. Afganistan’da yenildi ve Afganistan böylece kavramsallaştı bu arada “süpergüçlerin mezarlığı” haline geldi. Son mezarda ABD’ye ait.

Bu arada iki tane Taliban dönemi var. Birincisi biraz farklı ve onunla ilgili de uzun birşey yazdım. Taliban ilk Afganistan’da iktidarı ele geçirdiğinde; geldi, yükseldi ve Kabil’I ele geçirdi. Tek ele geçiremediği nokta vardı. %15-20 ‘lik bir nokta. Burası Kuzey tarafı. Zaten o zaman da dünya genelinde resmiyet alamadı. 3 ülke resmen tanıdı. Bunlar Pakistan, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’dir. Çünkü onların parmakları vardı. Tabi Afganistan’daki cihat süreci daha değişik bir süreçtir. Afganistan halkının hakkını yememek gerekiyor. Çünkü tetiğin arkasındaki parmak Afganistan halkı. Ama çok büyükde bir savaşa dönüştürmek isteyen güçler de vardı. ABD vardı, Batı vardı, Türkiye vardı. Türkiye’nin gönderdiği silahlar vardı. Bu silahları gördüm. Oradan ABD rol çalmaya çalıştı.

Ben bir yazı yazmıştım. “Stinger Efsanesi” diye. Yani zaten o zamana kadar savaş bitmişti. ABD verdiği Stinger füzeleri ile zaferi kendileri kazandı gibi gösterdi. 2 tane büyük taraf var. 1 taraf diğer tarafı elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan hezimete uğratıyor ve neticede Sovyetler Birliği çöküyor. İşte bir sürü devlet bağımsızlığını kazanıyor ama maalesef bundan mücahidlerin elde ettiği zaferden en az istifade eden kesim bunlar. Belirli bir noktaya getirdiler daha sonra işte El Kaide çıktı, O ayrı bir fasıl. Gerçi 11 Eylül hadiselerinden önce bazı bombalamalar falan vardı. El Kaide’nin üstlendiği Yemen’de orada burada şurada. Onlar bahane edilerek de ABD Afganistan’a girdi. 1. Taliban dönemi böylelikle bitti.

Daha sonra ABD sahte bir demokrasi getirdi Afganistan’a. Yani aslında Taliban’ın ilk döneminde de olumlu bazı noktalar vardı. Çünkü Sovyetler çıktı rejim bir süre direndi. Daha sonra mücahidler Kabil’e girdiler. Kendi aralarında anlaşamadılar. Okyanusu geçtiler nehirde boğuldular. İç savaş çıktı. Afganistan halkı zarar görmeye başladı. Ben bir keresinde söyledim bu Kabil’in bombalanması nedir diye. Sovyetler Birliği 10 yıl kaldı, Kabil’e bir tane bile bomba atmadılar. Siz geldiniz Kabil’i harap ettiniz. İç savaş Afganistan’da büyük bir kaos oluşturdu. Derebeylikler oluştu. Yani bir şehirden bir şehire gidemez hala gelindi. O dönemde Taliban çıktı geldi. En önemli noktalardan birisi güvenlik sağladı, istikrar sağladı ve uyuşturucuyu sıfırladı. Avrupa devletleri Afganistan’dan uyuşturucu alamaz hale geldi. Büyük bir mücadele var uyuşturucu alanında, bu gözüküyor olumlu anlamda. Yani Afganistan tarihinde ilk defa bir Taliban döneminde birlik sağlandı. Daha doğrusu merkezi hükümetin kontrolü sağlandı. Bazen bazı kabileler hükümetin üzerine yürüyorladı. Taliban geldi bu merkezi otoriteyi sağladı. ABD’nin yaptığı kötülük budur. Ama zaten savaştan çıkmış 1973’den beri Serdar Davut dönemini darbesinden beri. Afganistan neredeyse Pakistan’ın 1/3’ünü talep ediyorlar. Bura bizimdi diyorlar. Gerçekten öyle, Pakistan suni bir devlettir. Yani sonradan kurulma bir devlettir. İngilizlerin bölgeyi terketmeleri esnasında 2 millet teorisi uygulanınca Müslümanların çoğunlukta olduğu yerler Pakistan’a verilmiştir. Ondan önceki dönemde Afganların bir imparatorluğu var. Gerek Keşmir’i hakimiyeti altına almış, Pakistan ve Hindistan’ın bazı bölgelerini hakimiyeti altına almıştır. Daha sonra zayıfladıktan sonra tabii ki İngilizler geliyorlar ve orayı bir sınır kabul ediyorlar. O sınır hattını belirliyorlar. Ama ABD müdahele ettikten sonra tekrar Afganistan bir kaosa evrildi.

2002 yılından 2022 yılına kadar 20 yıllık bir mücadele var. Hem Batılıların getirmiş olduğu hükümetle hem ABD’nin bizzat 42 NATO ülkesiyle beraber girmesi. İçlerinde Türkiye’de var. Yalnız Türkiye’yi ayırt etmek gerekiyor. Ben bizzat gittim gördüm. Türkler muharip asker göndermedi. Sadece orada yeniden yapılanma işleri yaptılar. Bizim zaten tarihi bağlarımız çok. Saygı duyarlardı. Hatta Kabil’de devriye gezen yabancı birlikler yanlarına hiç kimseyi yaklaştırmazlardı. Çünkü bombalı araç durumlarından dolayı. Ama Türk askerlerini Afganlar çok severlerdi. Yani bir endişeleri olmadan dolaşırlardı. Dediğim gibi 20 yıllık bir mücadele var. Onlar tartışılır tabi intihar saldıları var.

ABD yenildi. Bu Taliban’ın bir başarısıdır. Üstelikte NATO gibi askeri bir güce karşı. Afganistan artık yeter dedi. 50 yıllık bir süreç oldu. Bu savaşın en büyük mağduru Afganistan halkı. Çünkü Sovyet savaşı çok büyük bir dul ve yetim sayısı bıraktı. Hatta bir sürü sakat bıraktı. Taliban’ın ikinci gelişinde bu imkan oluştu aslında. Yalnız Eşref Gani’nin yani Taliban gelmeden önceki Afganistan Devlet Başkanı’nın son hareketi bu işi bozdu. Yani kaçıp gitmesi uygun olmadı çünkü müzakere süreci vardı zaten. Amerika ve Katar’ın arabulucuğunda birşeyler yapılıyordu. Belki bir uzlaşı hükümeti meydana gelebilirdi. Ama böyle bir aceleye getirildi. Eşref Gani’nin gitmesiyle Taliban Kabil’e girdi ve fırsat oluşturuldu. Afganistan için yeni bir ufuk oluşturulma imkanları vardı. Maalesef bunu teptiler. Ama halen bir ümit var. Ama hala kendi içerilerinde bile bir kapsayıcılık yapamadılar. İçlerindeki bazı çoğunluk kendilerini devletin sahibi olarak görüyorlar.

Etnik bazlı bir sayım yapılmamış. Dolayısıyla bunlar hep tahmini şeyler. Nüfuslar bile tahmini. Kim ne kadar belli değil. Afganistan nüfusu 35 milyon tahmini. Afganistan’ın aslında kimseye ihtiyacı yok. Şart istikrar olması lazım. Sosyal ve siyasi uzlaşı olması lazım. Taliban’ın bunu yapması lazım. Taliban mutlaka gelip masaya oturması lazım. Çünkü bu durum böyle devam etmez. Dediğim gibi Afganistan’ın tabi kaynakları çok fazlar. Gerek Sovyetler döneminde keşfedilen gerek ABD jeologlarının Afganistan’da yapmış oldukları araştırmalardan. Yani trilyon dolarlarla ifade edilen tabi kaynak deposu Afganistan. Tarım ülkesi, kendi kendine yetiyor. Bir de köprü olma vazifesi var. Biliyorsunuz bizim Orta Asya ülkeleri kara devletleri. Yani Afganistan üzerinden denizlere ulaşabilir. En kısa rota o çünkü. Afganistan’a gaz hattı, boru hattı, ticaret hattı kurulabilir. Dolayısıyla kimseye ihtiyacı yok istikrar olması şartıyla. Afganistan bir refah devleti olur aynı Körfezdeki ülkeler gibi. Teşekkür ediyorum.

Afganistan'da Taliban Döneminde Başarılar, Başarısızlıklar ve Beklentiler”        

Prof. Dr. Fazıl Hadi Wazin: Herkesi selamlayarak konuşmama başlıyor, barış, huzur, sevgi ve samimiyetle selamlıyorum.

Uluslararası medya Afganistan’ı biraz siyah-beyaz olarak gösteriyor. Uluslararası medyanında ne olduğu belli. Tabi bunda adil olmamız lazım Afganistan’ı anlatırken. Siyahları siyah, beyazları beyaz olarak anlatmamız lazım. Tabi diğer renkler de var. Tablo sadece siyah-beyaz değil.

İlk önce Taliban Hükümeti neler elde etti neler başardı onları anlatarak başlayacağım. Bu panelin aslında konusu başarılar ve elde edilen gerçekleştirilenlerle yani ulusal birlik ne durumda onu daha iyi görmüş oluruz.

Taliban yönetiminin başarıları:

Taliban ikinci kere işbaşına geldiğinde burada göze çarpan en önemli nokta Taliban’ın güvenliği sağlamış olması. Birinci başarısı güvenliği sağladı. Gece-gündüz güvenlik diye bir sıkıntı yok, seyahat güvenliği var. Bu aslında Taliban’ın tarihi bir başarısıdır. Güvenlik olmadan hiçbirşey olmaz. Ne ekonomik güvenlik olur ne sosyal güvenlik olur. Dolayısıyla bu önemlidir. Beni şaşırtan şeyde dünyanın dört bir tarafından insanların Afganistan’a gelip Afganistan’ın dört bir tarafında dolaşıyor olmaları. Bende yakından bildiğim için derebeylikler ve eşkiyalar var. Dolayısıyla beni çok şaşırtıyor. Birçok insan gelip ziyaret ediyor. Yabancı güçlerin artık Afganistan’da yoklar. İlk defa Afganlar yabancı işgalden kurtulmuş olarak hissediyorlar.

Önemli olan başka bir gelişme de Afganistan’da bir iç savaş söz konusu değil. Önceden birçok etnik savaşlar ve iç savaşlar vardı. Ama şu an savaş söz konusu değil. Taliban gelmeden önce çatışmalarda iki taraftan günlük 300-500 aralığında insan öldürülüyordu. Şimdi böyle birşey yok. Önceki dönemde savaş ağaları vardı. Devletle çalışan birçok savaş ağası vardı. Artık şimdi yok. Merkezi hükümetin bir otoritesi var. 45 yıl sonra ilk defa Kabil’den, Merkezi Hükümet tarafından yönetilen bir Afganistan gözlemliyoruz.

Taliban Hükümetinin başka bir başarısı da güvenlik sağladığından dolayı istikrar oluşması. İstikrar oluştuğundan dolayı da ekonomide de bir istikrar oluştu. Bir enflasyon listesi vardı. Afganistan’ın enflasyonu dünyada en düşük gözüküyor. Ayrıca Afganistan’ın parası değer kazanmaya başladı. Diğer taraftan yollar açık. Her taraftan emtia girişi var Afganistan’a. Ayrıca, şimdi bir yol yapılıyor. Ticarette yollar açık. Afganistan ekonomisiyle ilgili iyileştiği, düzeldiğine dair araştırmalar var. Bu defakto hükümet yani geçici hükümet kalkınma projeleri de yapıyor. Tarım amaçlı kanal açtılar.

Bütçede de bir denge söz konusu ilk defa. Yani Afganistan bütçesi de dışarıya bağlı değil. Diğer birşey de yolsuzluk ve rüşvetin azalmış olması. Önceki dönemde neredeyse kurumsal hale gelmişti. Şimdi yolsuzluklar oldukça azaldı.

Diğer bir nokta da uyuşturucudaki azalma. Taliban ona karşı bir mücadele yürütüyor. Bağımlılara karşı da bir mücadele yürütüyor. %100 diyemeyiz ama Afganistan neredeyse uyuşturucudan özgür bir ülke haline geldi. Bunlar, Afganistan Taliban yönetiminin lehine yazılabilecek başarılardır.

Elde edilen başarılardan birisi de komşularla iyi bir ilişkinin sağlanmış olması. İstisnalar var tabi. Pakistan, İran ve Orta Asya ülkeleri, Tacikistan bunlarla bir sıkıntımız yok. Bu da Taliban’ın başka bir başarısı.

Başka bir nokta da Afganistan’ın içindeki silahlı gruplardan dolayı başka ülkelere tehdit oluşturmaması. Şu an öyle bir tehdit olmadığını da söylüyor Taliban. Şimdi bunlar lehine söyleyebileceğimiz şeyler.

Taliban yönetiminin başarısızlıkları:

Nerede başarısız oldu onları konuşalım.

20 yıllık bir mücadele neticesinde Taliban hem siyasi iktidarı hem de askeri iktidarı eline geçirdi. Bunu meşru görmüyoruz ama anlıyoruz.

En büyük başarısızlığı benim nazarımda 2.5 yılda Afganistan’a siyasi bir yol haritası çizememiş olması. Afganlar siyasi gelecekleriyle ilgili bir öngörüde bulunamıyorlar. Yani geçici bir hükümet var. Geçici demek bünyesinde bir istikrarsızlık da barındırıyor. Bu da tabi Afganistan’ın geleceğiyle ilgili bir belirsizlik oluşturuyor. Gelecek birkaç yılda belirsizlikler olacak. Bununla ilgili bir öngörü var belirsizlik var. Bu tabi bir taraftan belirsizlik diğer taraftan da bir istikrarsızlık oluşturuyor. Yani bir siyasi haritanın şimdiye kadar belirlenememiş olması. Bir öngörü oluşturulamaması aynı zamanda bir istikrarsızlık algısı da kafalarda oluşturuyor.

Bunun sebeplerinden birisi de şu ana kadar Taliban’ın bir anayasa ortaya koyamamış olmasıdır. Onlar bir anayasadan bahsetmiyorlar. Çünkü bizim anayasamız Kuran ve sünnettir diyorlar. Ama bu doğru değildir. İşin içinden birisi olarak söylüyorum. Anayasa olmadan ülkedeki iktidarı sürdüremeyiz. Afganistan’da aslında kanunsuzluk durumu söz konusudur. Hanefi fıkhı bizim kanunumuz değildir. Kanun ve anayasanın olmaması problem olmaktan ziyade bir kriz olarak değerlendirilir. Afganistan kanunlarla yönetilmiyor kararnameler ile yönetiliyor. Eğer anayasanız yoksa farklı bölgelerdeki yöneticiler, kendi istekleri doğrultusunda kendilerine uygun bir anayasa oluştururlar.

Afganistan’da kız çocukları için 6. sınıftan itibaren eğitim yoktur ve bu durum dünyadaki tek örnektir.  Afganistan’ı olumsuz şekilde etkileyen önemli faktörlerden biridir.

Diğer taraftan siyasi katılımla ilgili de bir gelişme yok. En küçük memurdan tutun da kaymakam ve valiye kadar hepsi Taliban’ın tayin ettiği yetkililerdir. Bu durum birkaç yıl için kabul edilebilir ama uzun dönemde geçerli olabilecek bir sistem değildir.

Diğer bir önemli konu ise uluslararası ilişkilerdir. Şu ana kadar Afganistan’ı tanıyan hiçbir ülke yoktur. Biz bu hükümetin tanınması gerektiğini söylüyoruz. Afganistan hükümetinin tanınmaması Afgan halkını da olumsuz yönde etkileyecektir. Dünyadaki ülkelere baktığımız zaman askeri yönetimler bile tanınır haldedir fakat Taliban yönetimini tanımıyorlar.

Afganistan’ın hükümetten devlete dönüştürülmesi lazım ama bir devlet oluşturulamaz ise maalesef bu sistem yürümeyecektir. Taliban’ın bu sistemi yürütebilmesi için anayasalarını oluşturması ve bunlarda istikrarlı olması gerekiyor. Afganistan halkının talepleri doğrultusunda siyasi yol haritası çizilemezse ileriki dönemde büyük problemler meydana gelecektir. Eğer bu talep göz önünde bulundurulursa Afganistan’da var olan etnik mozaik anlayışı ile birlik meydana gelecektir.

Afganistan’daki kadınların ve kız çocuklarının eğitim durumu:

Dr. Manizha Ramizy: Bu konu hakkında konuşmak benim için çok zor, çünkü onların olduğu durumu kalpten hissediyorum. 1996 yılında ilk defa Taliban Afganistan’a geldi ve o dönemde ben 1.sınıfta öğrenciydim. Okula gidemediğim için 5 yıl boyunca evden özel öğretmenle birlikte eğitimime devam ettim.  Bir kadın olarak Afganistan’da yaşamak gerçekten çok zordur. Afganistan’daki siyasi, sosyal ve eğitim durumları ne yazık ki herkes tarafından görülmektedir.  2 yıldan fazla süredir kadınlar için okullar ve özellikle de üniversiteler kapandı. Müfredatta var olan modern dersler yerini dini derslere bıraktı. Matematik, fizik ve kimya gibi önemli olan derslerin saati azaltıldı. Bunun sebebi Taliban’ın ve bazı bölgelerdeki Afgan halkının sadece dini dersleri istemesinden kaynaklanıyor. Afganistan geleceği için karanlık bir durumdur.  Bir ailede erkek çocuk medreseye gidip okuduktan sonra kendi kız kardeşinin medreseye gidip okumasına izin vermez.

Tarih boyunca Afganistan’da hep böyle dönemler yaşadık ama resmi olarak eğitim 1903 yılında gelmiştir. Bu dönemde hanedan çocukları için dini, askeri, siyası ve monarşi dersleri veriliyordu. 1919 yılında Emanullah Han iktidara gelerek Afganistan’a modernleşme getirmiştir. Kadınları ve kız çocuklarını Türkiye’ye göndererek onların eğitim görmelerine yardımcı oldu. Diğer ülkelerin müdahaleleri sonucunda bu durum yavaş yavaş bozulmaya başlamıştır. Eğitimsiz insanların iktidarın başına gelmesiyle olumsuzluklar başladı. Okullar kapandı, eğitimler durduruldu.  1979 yılından itibaren ideolojik kriz meydana geldi. Rusya’nın Afganistan üzerine hazırlamış olduğu yeni ideolojisini bizlere verdi. Müfredata komünizm ideolojisi eklenerek tüm kitaplara yayıldı.  Müfredata eklenen konular toplumun psikolojisini bozmaya yönelikti.

2001 yılından itibaren Afganistan’a yeni bir “demokrasi” getirildi. Yurtdışında yaşayan Afganlar buraya gelerek sahip oldukları ideolojileri bizlere gösterdi ama o zamanki Afgan halkı maalesef buna hazır değildi. Önümüze gelen bu fırsatı iyi bir şekilde kullanamadık. Ama yine bu dönemde eski dönemlere nazaran daha fazla okul açıldı ve eğitim alanında daha fazla ilerleme kaydettik. Benim şu anda burada olmamın sebebi ise 2001 yılında öğrenci olmamdı.

15 Ağustos 2021 yılında Taliban tekrardan geldi.  Şu anda 6 milyon çocuk eğitimden men edilmiştir ve bu felaket bir durumdur.  Bu sistemin değişmesi için Türk halkının desteklerine ihtiyacımız var. Türkiye her yıl Afganistan’a eğitim alanında burs veriyor ve bu burslar kız çocuklarımız için çok daha iyi oluyor. Çünkü erkekler kendi ülkelerinde ders görüyor hatta başka ülkelere gidip çalışabilme imkanlarına sahipler ama kız çocukları için maalesef ki böyle imkanlar yoktur. Dini medreselerden ziyade daha çok modern medreselere ihtiyacımız var.

“Günümüz Müslümanları olarak sorunumuz: İttihadı konuşmak, ama müttehid olamamak”

Dr. Bekir Tank: Bu toplantıyı düzenleyen Stratejik Düşünce Enstitüsü’ne Afganistan’a olan destekleri ve gösterdikleri hassasiyet için teşekkür ederim. Dünyanın son 200 yılındaki olayları gözlemlersek en fazla zülum gören inanç grubunun Müslümanlar olduğunu görmekteyiz. Osmanlı Devleti yıkıldıktan sonra İslam Dünyası, İslam Düşmanlarının zulmüne uğramıştır. Müslümanlar işgalcileri ülkelerinden defettiler ama işgalcileri aratmayan kişilerle baş edemediler. Afganistan’a gelecek olursak dünyanın en büyük iki süpergücünü yenmeyi başardı. Afganlar tarihe adını altın harflerle yazmayı başardı. Afganistan’da birlik olamama sorunu vardır. Taliban yönetime gelir gelmez Afganistan’ın yönetimini eline aldı. Bir taraftan dış güçlerin Afganistan’a uygulamış olduğu baskı varken, diğer taraftan hem iç hem dış çatışmaların meydana getirdiği problemler var. Şu anda bizim yapmamız gereken eski sorunları bir kenara bırakıp, kendi halkımızdan bize ihanet etmemiş kişilerle birlik ve beraberlik içerisinde ortak bir paydada buluşulabilir.

“Gençlerin gözünden yeni Afganistan”

Sayed Sulaiman Nabil: Japon bir çocuk, kendi ülkesine baktığı zaman birçok anlamda gurur duyabileceği çok fazla şey olabilir. Ancak Afganistan’a baktığımız zaman biz 50 yıldır savaş halindeyiz ve gururlanacak söyleyebileceğimiz çok fazla şey yoktur.  Afganistan’da 50 yıldır sadece cihat yoktur, iç savaş da vardır. Bana göre 3 tane temel sorun vardır. Bu sorunların ortaya çıkmasını sağlayan da 3 tane temel sebep vardır.

Birisi, Irkçılık derecesine kadar varan etnik milliyetçiliktir ve bu durum savaşlarda çok önemli bir rol oynuyor.

Diğeri, dini bir bütün olarak anlayamamaktır, eksik ve yanlış tefsir etmektir. Dinin bir ahlaki boyutu vardır bir de kanuni boyutu vardır. Bunların arasındaki dengeyi sağlayamadığımız zaman dini bir bütün olarak anlayamayız. Bu problem Afganistan’da halk arasında 3 kesimi doğurmuştur.

1- Dini sadece camide kılınan namaz ve ramazanda tutulan oruçtan ibaret sananlar.

2-Özü itibariyle dine bağlı olup da eksik eğitimden kaynaklı olarak dinin bazı yönlerine takılı kalarak ilim ve irfan boyutundan uzakta olanlar. Bana göre Afganistan’ın en mazlum kesimi bunlardır.

3-Ülkenin 50 yıllık savaş geçmişine bakarak tüm bunları dine bağlayanlar ve dinden soğuyan kesim.

Son 2 yıldır ülkede gerçekleşen siyasi değişim sonrasında toplumun durumunu değerlendirecek olursak halk yine 3 kesime bölündü. 

1-Buna tamamen karşı çıkarak savaşmayı seçenler

2-Ekonomik ve güvenlik kaygılarından dolayı ülkeyi terk edenler

3-Afganistan’da kalanlar

Asıl soru şudur; biz Afganistan gençliği olarak nerede yer alıyoruz? Her şeyden önce yeniden cihat etmemiz gerekiyor ama bu cihat silahlarla değil kalemle gerçekleştirilmelidir. Öldürmek için değil yaşatmak için cihat etmeliyiz, yıkmak için değil kalkındırmak için cihat etmeliyiz ve nefret için değil barış için cihat etmeliyiz.

Kendi yaptığım bir çalışmadan bahsetmek istiyorum. Yakın bir tarihte Mehmet Görmez hocamızın “İnsanın Anlam Arayışı ve İslam” kitabını Afganistan’da yayınladık ve bunu Taliban yetkilileri ile paylaştık. Çok güzel sonuçlar elde ettik. Bu küçük çalışmada bile olumlu sonuçlar elde ettiysek sizlerin de yardımlarıyla çok daha büyük gelişmeler elde edebiliriz. Nasıl ki babalarımız, dedelerimiz Afganistan’daki cihat dönemlerinde canlarıyla bizim yanımızda yer almışsa bu sefer siz de kalemlerinizle bizim yanımızda yer alın.

 

Oturum Başkanı

Alper Tan: Gazeteci

Konuşmacılar

Prof. Dr. Fazıl Hadi Wazin - Akademisyen ve Siyasetçi

Mehmet Öztürk – Araştırmacı -Yazar

Dr. Bekir Tank – Tarihçi-Yazar

Dr. Manizha Ramizy – Gazi Üniv. Öğretim Üyesi

Sayed Sulaiman Nabil – Araştırmacı