Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde, Doç. Dr. Meryem Nakiboğlu, Türklerin Almanya’ya göçüyle başlayan dönemle birlikte Almanya’daki Türklerin dil gelişimi konusunda değerlendirmelerde bulundu.
60 yıl önce 2500 Türk’ün göç ettiği Almanya’da bugün 1.6 milyon Alman, 1.4 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak üzere 3 milyon Türk’ün yaşadığını söyleyen Nakiboğlu , 60 yıl sonra 4. neslin dünyaya geldiği Almanya’da misafir işçi durumundan kalıcı yaşama geçen Türklerin, 21. yy’da Avrupalı Türkler olarak yeni bir kimlik kazanma yolunda hızlı ilerlediğini ve söz konusu yeni kimliğin gelecek nesillerin asimilasyonunu da ortaya çıkaracağını ifade etti ve şöyle söyledi: “Yeni nesiller, öncü nesillerle bağlarının kopması sonucu eğer üzerinde durulmazsa maalesef ana dilin temsil temsil ettiği tüm dini milli ve kültürel değerlerini kaybedeceklerdir.”
Nakiboğlu, “Kanakça” kelimesinin anlamı hakkında ise şöyle söyledi: “Tarihi kaynaklarda Kanak, Fransızların yeni Kaledonya halkına verdiği bir addır. Farklı milletler tarafından farklı anlamlarda kullanılan “Kanak” kelimesi Almanlar tarafından ise Türkleri aşağılamak amacı ile kullanılmaktadır.” dedi ve bu tür aşağılayıcı tanımlamalar sonrasında ortaya yeni bir dilin çıktığını Almanya’da yaşayan özelikle ikinci nesil gençlerin, Almanların onları dışlaması sonucunda kendi dünyalarında bir bariyer oluşturduğunu, kendi tarzları, kendi sınırları, kendi müzikleri olduğunu ve bunlara ek olarak da kendi dillerini eklediklerini aktardı.
Almanya’nın büyük şehirlerinde, gettolara sıkıştırılan birinci kuşak Türkler’in farklı dil, ırk ve sosyal kültüre sahip olmaları ve yetersiz Almanca bilgisi öne çıkarılarak “Kanake” gibi terimlerle tanımlandığını belirten Doç. Dr. Meryem Nakiboğlu, bunlara tepki olarak Almanya’nın başkenti Berlin’in Kreuzberg semtinde gettolaşmış Türklerin ikinci kuşak nesli tarafından babalarının Almanlar tarafından maruz bırakıldığı aşağılayıcı sıfata tepki olarak yine babalarının dil kuralları dışında konuştuğu bozuk Almanca ile ortaya çıkarttıkları yeni lehçe “Kanakça”nın günümüzde Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde dil bilimcilerin dikkatini çeken, önemsenen, araştırmalar yapılan bir konu olduğunu da sözlerine ekledi.