Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde “Ukrayna'nın NATO Üyeliği ve Türkiye” başlıklı panel gerçekleştirildi. Panelin konuşmacıları arasında Ukrayna Türkiye Büyükelçisi Vasyl BODNAR ve SDAV Başkanı Sinan TAVUKCU bulunurken panelin moderatörlüğünü ise SDE Uluslararası ilişkiler ve Dış Politika Uzmanı Dr. Gökberk Durmaz gerçekleştirdi.
SDAV Başkanı Sinan Tavukcu, konuşması arasında NATO’nun tarihine, kuruluş amacına ve üye ülkelere değinerek Soğuk Savaş Dönemi’nde NATO’nun genişlemesi ve buna karşın 1955 yılında Varşova Paktı’nın kuruluşu hakkında dinleyicilere bilgiler verdi.
NATO’nun 50’nci kuruluş yıl dönümünde düzenlenen 1999 Washington Zirvesi’nde NATO için Yeni Stratejik Konsept’in belirlendiğini söyleyen Tavukcu, bu vesile ile NATO’nun hem ittifak toprakları dışında hem de 5. madde dışı operasyonlarda bulunabileceğinin kabul edildiğini, böylece, 1990’ların sonlarına kadar NATO içinde tartışma konusu olan “alan dışılık” tartışmaları sona erdirildiğini ve NATO’nun, Avrupa merkezli bir savunma ittifakından küresel bir güvenlik sağlayıcısına dönüştüğünü ifade etti.
2-4 Nisan 2008 Bükreş Zirve Bildirisi’nde tüm müttefiklerin NATO'nun açık kapı politikasını desteklediklerini açıklayıp 21. yüzyılda uluslararası güvenliğe temel katkıyı sürdürmenin öneminin vurguladığını hatırlatan Tavukcu, Zirve bildirisinin 23’üncü paragrafının Ukrayna ve Gürcistan’a ayrıldığını ve bu bölümde “NATO, Ukrayna ve Gürcistan’ın ittifaka üye olma yolundaki arzularını memnuniyetle karşılamaktadır. Bugün bu ülkelerin NATO üyesi olacakları hususunda görüş birliğine vardık... Üyelik Eylem Planı, üyelikleri yolunda bir sonraki adımdır.” denildiğini dinleyicilerle paylaştı.
Tavukcu, NATO 2010 Stratejik Konsept Belgesi'nde; NATO’nun Rusya’ya tehdit olmadığı vurgulanarak iki taraf arasında gerçek bir stratejik ortaklık hedefi teyit edildiğini söyleyerek NATO-Rusya iş birliğinin barış, istikrar ve güvenlik alanı yaratması nedeniyle stratejik öneminin vurgulandığının altını çizdi.
4-5 Eylül 2014 Galler Zirvesi’nde, Rusya’nın 2014'te Kırım'ı ele geçirmesi ve Rusya’ya bağlandığının ilan edilmesi ile ortaya çıkan Rusya-Ukrayna krizinin gündemi teşkil ettiğini belirten Tavukcu, bu durumun NATO'nun Doğu'ya genişlemesini etkili bir şekilde durdurduğunu aktardı.
“3-4 Aralık 2019 Londra Zirvesi Bildirisi’nde, “NATO’nun hiçbir ülkeye tehdit oluşturmayan bir savunma ittifakı olduğu belirtilip Rusya isim verilmeden “ortak düşman”, Çin “yeni rakip” olarak isimlendirildi.” diyen Tavukcu, 14-15 Temmuz 2021 Brüksel Zirvesi sonrası yayınlanan bildiride Ukrayna ve Gürcistan güvenlik güçlerine eğitimler verilmesi ve kapasite artırımının sağlanması kararlaştırıldığını söyleyip Rusya’nın, 24 Şubat 2022’de Ukrayna'nın doğusundaki Donbas'a özel askeri operasyon başlatmasıyla NATO Genel Sekreteri’nin, "NATO, savunma amaçlı bir ittifaktır. Rusya ile çatışma arayışında değiliz." diyerek Rusya-Ukrayna Savaşı'na dahil olmayacaklarını ancak Rusya'ya karşı Ukrayna'ya askeri, mali, insani her türlü desteğin verileceğini açıkladığını dinleyicilere hatırlattı.
11-12 Temmuz 2023 tarihlerinde Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta NATO Liderler Zirvesi’nde Zirve öncesi Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky’nin İstanbul ziyaretinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Şüphesiz Ukrayna NATO'ya üyeliği hak ediyor’ sözleriyle Ukrayna’nın NATO üyeliğine destek verdiğini, ABD başkanı Biden’ın ise ‘Ukrayna'nın NATO üyeliğine hazır olduğunu düşünmüyorum’ açıklaması yaparak olumsuz tepki verdiğini dile getirerek ‘NATO İttifakının geleceğini tehdit eden sorunlar’ konusunda da değerlendirmelerde bulundu.
Tavukcu, bunlara örnek olarak ise, NATO’da istişare ve müşterek karar alma mekanizmasının zayıflığı, ABD’nin kendi ulusal önceliklerini NATO’ya dayatması ve NATO’nun buna direnememesi, NATO’nun ABD’nin küresel politikalarının aracısı ve meşrulaştırıcısı pozisyonuna düşmesi sebebiyle üyelerin İttifaka olan güveninin azalması, 11 Eylül saldırılarından sonra Afganistan ve Ortadoğu’yu işgal eden ABD’nin askeri başarısızlıkları sebebiyle NATO’nun en güçlü ordusunun askeri kapasitesine olan güvenin sarsılması, NATO’nun üye ülkelerde oluşturduğu gizli yapılar eliyle sivil siyaseti kontrol etmek istemesi, lüzum gördüğünde askeri darbeler yaptırması, cinayetler işletmesi (1976’da İtalya’da başbakan Aldo Moro cinayeti, Türkiye’de 15 Temmuz darbesi, Ocak 2023’te Macaristan'da NATO yanlısı olduğu iddia edilen bir darbe teşebbüsünün ortaya çıkarılması ve Başbakan Viktor Orban hükümetinin 170 general ve subayı tasfiye etmesi gibi) hususları ele aldı.
Panelin diğer konuşmacısı Ukrayna Türkiye Büyükelçisi Vasyl Bodnar da konu hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Ukrayna'nın NATO'ya üye olma arzusunun arkasındaki nedenin herhangi birilerini provoke etmek değil, şehitler ve Calibur füzelerinden kendi halkını korumak olduğunu söyleyen Bodnar, “Son 20 yılda NATO'ya üye olan yeni devletler Rus işgalinin ne demek olduğunu çok iyi biliyorlardı ve NATO'ya girmek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Çünkü bunun tekrarlanma riskini çok iyi anlıyorlar. Maalesef 2008 yılında NATO, Ukrayna ve Gürcistan'ın üyeliğini reddederek çok büyük bir hata yaptı. Çünkü günümüzde bu iki ülke Rus askeri saldırganlığının en büyük mağduru. Şimdi bu günlerde Ukrayna askerleri arasında bir şaka dolaşıyor. 'Korkmayın, NATO korkma, biz seni koruruz' diye. Çünkü Ukrayna pratik olarak sahada savaş gösteriyor. Oysa NATO 'ya baktığımız zaman askeri sahada başarılı olduğu ve kendini kanıtladığını söyleyemeyiz. 2012-2013 yıllarında Türkiye'ye gerçekleştirilen saldırılar da bunun kanıtıdır.”dedi.
Ülke olarak taleplerinin sıcak savaş devam ederken NATO üyesi olmak ve NATO 'yu savaşa sokmak olmadığını, savaş bittiğinde veya devam ederken üye olacaklarına dair belirli garantiler istediklerini söyleyen Bodnar, “Elbette bu savaşta kendimizi sadece kendimizin koruyabileceğin farkındayız. Ancak bunu yaparken partnerlerimizin farklı boyutlarda ve birimlerde desteklerine ihtiyacımız var. NATO 'nun kendisi için Ukrayna özellikle doğu kanadında güvenliğin ve barışın tesisi için çok önemli bir güç ve aslında bu konuda Ukrayna savaşı kendi topraklarıyla sınırlandırarak ve Rusya'yı büyük ölçüde durdurarak bu misyonunu NATO 'ya karşı başarılı bir şekilde yerine getirdi.” dedi.
NATO üyeliğinin Türkiye için de çok önemli olduğunu düşündüğünü ifade eden Bodnar, “NATO 'nun diğer üyelerine baktığımızda aralarında Rusya'ya karşı mücadelede en deneyimli olan Türkiye ve NATO 'nun en doğusunda yer alan ülke olarak da Rusya'dan gelen tehditleri en çok hisseden ülke. Bunun yanında gelecekteki Ukrayna'nın NATO 'ya üyeliği, Türkiye'nin özellikle kuzey kanadında güvenlik açısından büyük katkı sağlayacak, aynı zamanda Karadeniz'de istikrarı ve beraberlik açısından da çok önemli olacak. Halihazırda yürüttüğümüz faaliyetler de var.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Ukrayna'nın NATO üyeliğini hak ettiğiyle alakalı sözüne de çok minnettar olduklarını söyleyen Bodnar, “Umuyorum ki diğer NATO liderleri de Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi Ukrayna'ya yönelik sorumluluğu üstlenir.” dedi.
Bodnar, Avrupa Birliğiyle kıyaslandığında NATO’nun korkaklık ve muhafazakârlık gösterdiğini söylerken, Zirve öncesinde Ukrayna’nın beklentisinin Ukrayna’nın NATO yolunda net bir çizgi çizilmesi olduğunu, bunun dışında Ukrayna’nın NATO üyesi olana kadar NATO tarafından belli garantiler sağlanmasını umduğunu, Ukrayna savunmasının devamı için NATO’dan gelen askeri yardımın artacağının umulduğunu ifade etti.
“NATO yayınladığı belgede Ukrayna hakkında çok şey söyledi bu bizim için pozitif bir sinyaldi. Ancak Bükreş Referandumuna ek olarak bir şey söylenmedi ve Ukrayna’da bu durum kötü algılandı. Diğer taraftan bu bana biraz AB’nin Türkiye için öne sürdüğü şartları hatırlattı. Bu şartlar aslında net ancak karşılanabilir değil.” dedi.
NATO’nun Rusya’dan korkmaya devam ettiği sonucuna vardığını dile getiren Bodnar, “Çünkü özellikle örgütün organizasyon konularında değişen hiçbir şeyin olmadığını duyuyoruz. Önümüzdeki sene düzenlenecek Washington Zirvesi için gerekli kararlara hazırlık yapıldığını umuyoruz.” dedi.
Stratejik açıdan NATO ve diğer partnerlerin Ukrayna’ya yönelik askeri, maddi ve manevi desteklerinin devamının Ukrayna için hayati önem taşıdığını ifade eden Bodnar, Ukrayna’nın zirvede kazanan taraf olduğunu söyledi ve “Bu noktada sunu gözlemledik. NATO bir bütün olarak karar alma açısında sınıfta kaldı ama bunun yanında özellikle G7 ülkelerinin çok verimli ve net sonuca odaklı olduğunu gördük.” dedi.
G7’ nin güvencelerinin ve desteklerinin NATO’dan beklenen desteğin büyük ölçüde yerini doldurduğunu söyleyen Bodnar, birçok ittifak üyesinin kamuoyuna açık veya ikili görüşmelerde askeri ve maddi desteklerini arttıracaklarını dile getirdiklerini, savaşın başında çok zor ve imkânsız olarak gözüken silah desteklerinin şuan Ukrayna’ya sağlandığını, Ukrayna’ya sağlanmaz denilen şeylerin teslimat tarihlerinin görüşüldüğünü belirtti.
Aynı zamanda NATO’nun Türkiye’nin ulusal çıkarlarını savunma stratejisini de örnek alabileceklerini sözlerine ekleyen Bodnar, “Türkiye bizim için de örnek bir ülke.” dedi.