Uluslararası "Yeni Dönem ve Afrika’nın Yükselişi" Kongresi 1. Gün 2. Oturum

Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde düzenlenen Uluslararası “Yeni Dönem ve Afrika’nın Yükselişi” başlıklı kongrenin ilk gününde 2.oturumun başkanlığını Prof. Dr. Recep Kaymakcan gerçekleştirdi.

  1. Anasayfa /
  2. Tüm Faaliyetler
  3. /
  4. Kongre
SDE Editör | 06 Temmuz 2023
h4 { font-size: 24px !important; } Print Friendly and PDF

Stratejik Düşünce Enstitüsü’nde düzenlenen Uluslararası “Yeni Dönem ve Afrika’nın Yükselişi” başlıklı kongrenin ilk gününde 2.oturumun başkanlığını Prof. Dr. Recep Kaymakcan gerçekleştirdi.

Oturumun ilk konuşmacısı Doç. Dr. Emine Kılıçarslan, "Endüstri 4.0 Sürecinde Afrika Kıtası ve Gündem 2063’ü Siyasal İletişim Bağlamında Anlamak (Chatgpt Analiz Yöntemi)” başlıklı sunumu online olarak gerçekleştirdi. Afrika kıtasının yaşadığı ağır sömürge döneminin, gelişmesinin önünde büyük bir engel olduğunu, bu nedenle Birinci Sanayi Devrimi’nin getirdiği modern devlet sisteminin oluşumunun ve toplumsal gelişimin kıtada gerçekleşemediğini bunun nedeninin de kapitalist ekonomi sisteminin hammadde ve pazar ihtiyacı sürekli arttığı için Afrika kıtasının hem hammadde hem de pazar olarak Batılı devletler için önemini koruduğunu ifade eden Kılıçarslan, çalışmasında Afrika Birliği’nin Gündem 2063 hedeflerinin gerçekleşmesinde kolonizasyon süreci de göz önüne alınarak siyasal iletişim bağlamında değerlendirme yaptığını Gündem 2063 vizyonunun hedeflerini, Endüstri 4.0’ın günümüzdeki en önemli teknolojik alandaki temsilcisi olan ChatGPT üzerinden alınan cevaplar ile yeni döneme ayna tutmaya çalıştığını ifade etti.

Oturumun ikinci konuşmacısı ise “Konstrüktivist Bakış Açısıyla Ruanda Soykırımı ve Feminist Bakış Açısıyla Ruanda’nın Yeniden Kalkınması Süreci” başlıklı bildirisiyle Ömer Cihan Şan’dı.  Afrika'da yaşanan olayların karmaşık özellikler gösterdiğinin söylenebileceğini çünkü Afrika'nın kimlik yapısının, mevcut dünya ve kültür anlayışına göre çok daha bölünmüş durumda olduğunu ve ortak payda açısından pek çok unsuru bünyesinde barındırmadığını ifade eden Şan, çalışmasında bir kimlik olarak Ruanda Soykırımı'nın dinamiklerini yapılandırmacı bir yaklaşımla ve kadınların soykırım sonrası toparlanma sürecinde nasıl etkili olduğunu feminist bir bakış açısıyla anlatarak Ruanda Soykırımı vaka çalışması üzerinden yapılandırmacı bir perspektiften kimlik kavramını, Ruanda'nın yeniden yapılanma sürecinde kadının rolünü kullanarak feminist bir perspektiften toplumsal cinsiyet olgusunu inceledi.

Oturumun bir diğer konuşmacısı ise “Doğu Afrika’nın Savaş Mağduru Ülkesi: Federal Somali Cumhuriyeti” adlı sunumuyla İsa Kasum’du. Kasum, Federal Somali Cumhuriyeti’nin önemli jeopolitik ve jeostratejik konumuna dikkat çekti. Bölgedeki aktörler ve Türkiye-Somali ilişkileri konusunda değerlendirmelerde bulunan Kasum, Türkiye-Somali ilişkilerinin Osmanlı dönemine kadar uzandığını dile getirip Türkiye Cumhuriyeti’nin, Doğu Afrika bölgesinde diğer ülkelere de güvenilir bir imaj sergilediğini ve prestijini artırdığını dile getirdi.  İnsani yardım, güvenlik iş birliği, diplomatik girişimler gibi somut faaliyetlerin, Türkiye'nin Federal Somali Cumhuriyeti'nde yapıcı bir rol oynamasının örneklerinden sadece birkaçı olduğunu ifade eden Kasum, Türkiye'nin uzun vadeli taahhüdünün ise, Somali'nin kalkınmasına ve istikrarına katkıda bulunmak olduğunu sözlerine ekledi.

Oturumun dördüncü konuşmacısı ise “SADC ve Yenilenebilir Enerjinin Kullanımı” sunumuyla Camila Matas’dı. Matas, Afrika Kıtası’nın fosil ve yenilenebilir enerji kaynakları açısından zengin olduğunu, günümüz dünyasında yenilenebilir kaynakların çevre dostu, esnek ve kıta boyunca iyi dağılmış olmaları nedeniyle daha fazla avantaj sunduğunu, yenilenebilir enerjinin halihazırda enerji piyasasında önemli bir rol oynadığını dile getirdi. Matas, SADC üyesi devletlerin çoğunun yenilenebilir enerjilere yatırım yaptıklarını, ancak tüm devletlerin hidroelektrik, güneş, rüzgar ve biyokütle enerjisine erişimini sağlamak için daha büyük bir çaba gösterilmesi gerektiğini söyleyerek SADC üye ülkelerinin istikrarlı bir ekonomik büyümeye sahip olmalarını sağlayacağını da sözlerine ekledi.

Oktay Kimya ise “Geçmişten Geleceğe Suyun Suya Benzemesinden Daha Çok Benzerler: Afrika Örneği” başlıklı bildirisiyle oturumun son konuşmacısıydı. Afrika Kıtası’nın hem yeraltı hem de yer üstü kaynakları bakımından zengin olduğunu, bunların yanı sıra gerek sahip olduğu kültürel çeşitlilik ve gerekse de insanlık tarihi için sahip olduğu derin tarihsel arka plan ile tarih boyunca insanlık gündeminde hep önemli bir yer tuttuğunu söyleyen Kimya, kıtanın azgelişmişliğinin bazılarının düşündüğü gibi hemen hemen ezeli bir durum değil az çok yeni bir olgu olduğunu ifade etti. Bugün azgelişmiş durumda bulunan ülkelerin, tarihsel olarak kapitalizmin ve buna bağlı olarak da burjuva sınıfının gelişemediği bölgeler olduğunu söyleyen Kimya, İbn Haldun’un Kuzey Afrika tarihini yüzyıllar boyunca kesintiye uğratan siyasal daha sonra iktisadi ve toplumsal başarısızlıklar dizgisini açıklığa kavuşturduğunu, bu başarısızlıkların devleti oluşturduktan sonra kaçınılmaz bir biçimde dağılan güçleri bir araya getirebilecek toplumsal bir grubun olmayışından kaynaklandığını dile getirdi.

Tüm hakları SDE'ye aittir.
Yazılım & Tasarım OMEDYA