Stratejik Düşünce Enstitüsü ve TİKA işbirliğinde gerçekleştirilen II. ULUSLARARASI KAFKASYA’NIN GELECEĞİ KONGRESİ’nin İkinci gününde “Yeni Uluslararası Sistem Arayışları ve Kafkasya” başlıklı oturum düzenlendi. Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fırat Purtaş’ın başkanlığını yaptığı oturumda yeni uluslararası sistemin düzenine ve bu sistemde Kafkasya’nın yerine değinildi.
Oturumda Anahtar Konuşmacı olarak yer alan İRAN Dışişleri Bakanlığından, Siyasi ve Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü’nden Dr. Mohammad Taghi Hosseini, “Küresel Değişimler ve Uluslararası Sistemi Yeniden Düşünmek” konusunda açıklamalarda bulundu. Hosseini, İran'ın dış politikasının, ülkeler arasındaki kültürel ve tarihi toplulukları dikkate alarak bölgeye yeni fırsatların tanıtılmasına dayandığını açıkladı. Uluslararası sisteme her zaman meydan okunduğunu ve aynı zamanda BM'nin planına rağmen, ülkelerin uluslararası işbirliği yerine ulusal hükümetlere güvenmeye karar verdiğini söyleyen Hosseini, bölgedeki jeopolitik çatışmaların Kafkasya’yı istikrarsızlaştırdığını barışçıl çözümünün artırılması gerektiğini vurguladı. Bununla birlikte Hosseini, 3+3 ülkelerin yani Türkiye, Rusya, İran, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan arasındaki üçlü ilişkiler platformunun buradaki barışın tesis edilebilmesi için çok iyi bir mekanizma olacağını ve gelecekte harika sonuçları olabileceğini de vurguladı.
Konuşmacılar arasında yer alan T.C. Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu Üyesi ve Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İsmail Safi, “Kafkasya Kördüğümü ve Karadeniz-Hazar İşbirliği Örgütü’nün Kurulması Önerisi” hususunda konuştu. Safi, Kafkasya’daki durumu “Kafkasya kör düğümü” olarak nitelendirip Gordion düğümündeki hikâyeye benzeterek açıkladı. Türkiye’nin de Türki cumhuriyetlerle işbirliği yapamaması sorununu Azerbaycan’ın ordusunu sahada meşru bir şekilde kullanarak Türkiye’nin bu düğümü çözdüğünü açıkladı. Ve sözlerine şu şekilde devam etti: “Çözülemeyen sıkıntılar bugün birilerin lehine gelse de, yarın daha zorlaşıp herkesin aleyhine gelir. 6’lı platformun güçlendirilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda Türk Devletler Teşkilatı’nın da bölgesel barış ve istikrar adına daha fazla güçlendirilmesi gerekiyor. Rusya’nın bölgede nasıl iş birlikleri varsa, Türkiye’nin da olması gerekiyor ki bunun Türkiye’ye büyük anlamda fayda sağlayacağına inanıyorum.” Son olarak bu bölge ve işbirliği havzasının aynı zamanda Bir Kuşak Bir Yol projesinden büyük destek aldığını ve belki de bunun küresel ekonomiyi ve dünyanın yapısını değiştirebilecek bir geleceği olabileceğini vurguladı.
Oturumun bir diğer konuşmacısı olan İstanbul Topkapı Üniversitesi’nden Prof. Dr. Celalettin Yavuz ise “Güney Kafkasya Sorunlarının Çözümünde Yeni Uluslararası Sistem Arayışları” konusunda açıklamalarda bulundu. ABD’nin Rusya’yı çevreleme ve Hazar havzası enerji kaynaklarını Rusya-İran etkisinden kurtarma politikası olduğunu söyleyen Yavuz, AB ülkelerinin de bölgede enerji ağırlıklı politikaları olduğunu belirtti. Bu kapsamda Güney Kafkasya jeopolitiği ile bunlara bakıldığında, sadece kendi bölgesinde değil aynı zamanda Orta Asya ve Karadeniz havzasıyla birlikte Balkanlar ile beraber değerlendirildiğini vurguladı. Yavuz, Güney Kafkasya’da ki önemli sorunların hala çözülemediğini, BM ve AGİT’in bu anlamda bölgede başarısız olduklarını söyledi. Uluslararası sistemin bölgesel sorunlarda başarısız kalmasının bölgesel çözüm yolları aramaya sevk ettiğini ve Türkiye’nin başlatmış olduğu Güney Kafkasya’daki 6’lı platformun önerildiğine değindi. Gürcistan’ın ise Rusya ile olan problemlerden dolayı bu platformlara katılmakta isteksiz olduğunu İran’ın da kendi gücü ve pozisyonu azalabileceğinden bu platformlara katılmakta kuşkulu olduğunu belirtti. Gürcistan’ın eğer bu platforma katılmazsa kaybedebileceğine dikkat çeken Yavuz, 3+3 platformunun büyük iktisadi kalkınma hamleleri gerçekleştirebileceğini de belirtti. Eğer İran da katılmazsa 2+2 platformunun alternatif olarak düşünülmesini söyledi.
Endonezya eski milletvekili ve parlamento üyesi aynı zamanda Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi misafir öğretim üyesi olarak bulunan Doç. Dr. Nurhayati Ali Assegaf da “Uluslararası Sistemdeki değişiklikler ve Kafkasya” konusunda açıklamalarda bulundu. Kafkasya bölgesinin Jeopolitik olarak stratejik konuma sahip olmasının yanı sıra doğal kaynaklar açısından da zengin olmasına değinen Assegaf bölge ülkeler arasındaki sorunlara dair değerlendirmelerde bulundu. Kafkasya'nın sadece bölge ülkeleri için değil, tüm dünya için önemli olduğunu Haziran 2021'de Romanya, Macaristan ve Avusturya Dışişleri Bakanları işbirliğine hazır olduklarına dair Kafkasya'ya gitmelerinden anlaşıldığını belirtti. Gerek Karabağ savaşında Azerbaycan, Türkiye, Ermenistan ve Rusya’nın ilişkilerinin gerekse de Rusya-Ukrayna savaşıyla orada yaşanan çatışmalar ve ülkelerin yaklaşımlarıyla bölgenin önemine dair açıklamalarda bulundu. Assegaf AB’nin, Kafkasya'da aktif bir oyuncu olma taahhüdünü yerine getirmesini ve Türkiye’nin de bölgede istikrarın sağlanmasında çok önemli bir role sahip olduğunu vurguladı. 3+3 platformu güç kazanması gerektiğine dikkat çeken Assegaf, Gürcistan ve Ermenistan’ın da halkları için ulusal ve bölgesel politikalara karar vermesini belirtti. Son olarak farklı bir bakış açısına sahip olabilmek için kadınların katılımının daha yüksek olması gerektiğini vurguladı.
Stratejik Düşünce ve Araştırma Vakfı (SDAV) Başkanı Sinan Tavukcu ise “Yeni Uluslararası Sistemin Kilit Taşı Kafkasya” başlıklı konuşması ile önemli açıklamalarda bulundu. Köprünün bir tarafının Doğu diğer tarafının Batı olduğunu ve bunun birlşetiren noktanın Kafkasya olduğunu bu kapsamda bu köprünün kilit taşına benzediğini açıkladı. Hazar denizi ve Karadeniz bölgesine sıkışmış olan Kafkasya’nın çok milletli ve dilli, Ortodoks ve Müslüman halkların yaşadıkları tampon bölge olduğunu ve uzun yıllarca başka büyük ülkeler tarafından işgal edildiğini belirten Tavukcu, petrol bulunmasıyla buranın artık jeo-ekonomi*politik bir bölge haline geldiğini belirtti. Tavukcu, Azerbaycan ve Gürcistan’ın Rusya’ya bağımlılığını azaltmak için uluslararası arayışlara çıktığını fakat başarılı olamadığını söyledi. Rusya’nın asla Güney Kafkasya’dan vazgeçmediğini bu anlamda Rusya’nın Yakın Çevre projesine göre politikasını yürüttüğüne dikkat çekti. Bununla birlikte Tavukcu, Kafkasya’da bulunan devletlerin bir nevi konfederasyon kurmak istedilerini fakat 1922’de bu projenin başarılı olamadığına değindi. Şu an en gerçek olabilecek platform 3+3 olduğunu vurguladı ve sözlerine şöyle devam etti: “ Artık 5 ülkenin hegemonyası yıkıldı. Şimdi de bölgesel ittifaklara dayalı bir dünya düzeni oluşacağını düşünüyoruz. Gürcistan’ın Kafkasya’daki Karadeniz sebebiyle önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum.”
Oturumun son konuşmacısı Stratejik Düşünce Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Gökberk Durmaz da “Japonya’nın Kafkasya Politikaları” üzerine konuşmasını gerçekleştirdi. Japonya ve Kafkasya özelinde Asya’daki yeni sistem arayışları üzerinde önemli açıklamalarda bulunan Durmaz, Japonya ve Güney Kafkasya ülkelerinin ilişkilerinin son dönemde ciddi bir ivmede ilerlediğini belirtti. Bu hususta Japonya’nın Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan ile diplomatik, ticari ilişkileri üzerinden değerlendirmelerde bulundu. Durmaz, Japonya’nın Ermenistan üzerinden bölgedeki diğer alternatif halklara Asya’dan Avrupa’ya uzanan koridora geçiş yapmak istediğini vurguladı. Aslında Japonya’nın Güney Kafkasya ülkelerinin bağımsızlıklarını tanıyan ilk ülkelerden biri olmasına rağmen somut ilişki planlaması olmadığını belirten Durmaz, bunun Özerk Cumhuriyetler olsalar da ülkelerin Rus perdesi altında olmalarından dolayı Japonya’nın Güney Kafkasya ülkelerine politikalarını rahat bir şekilde sürdürememesinden kaynaklandığını bildirdi. Japonya’nın pandemi sonrası dış politikasında da Rusya-Ukrayna savaşı özelinde Rusya’yı Asya-Pasifik’te çevreleme politikası izlediğini söyledi. Durmaz, yeni sistem arasında çözüm önerisinin Japonya’nın üç taraflı ilişki kurması ve bu anlamda Türk Devletleri Teşkilatı’nın işbirliğine açık olduğunu belirtti.