Kore, Türk Devletleri ve Teşkilat
Bu yazı 03/01/2022 tarihinde yayınlanmıştır.
*Dr. Gökberk DURMAZ/ Uluslararası İlişkiler ve Dış Politika Uzmanı
Türk Devletleri Teşkilatı bağımsız Türk devletlerini bir araya getirmenin ötesinde, (evvelce yazılarımda bahsettiğim üzere) “Soğuk Savaş Sonrası” (Post-Cold War) halinde sıkışmış dünya düzeni için de yeni bir nefes, yeni bir umut olma hüviyeti taşımaktadır. Bu süreçte Ural-Altay dil ailesinin; ülkeleri siyaseten de bir arada tutacak kuvvetli bir “tutkal” olduğundan bahsetmiştik. Bu ailenin 20. yy’ın ikinci yarısından itibaren parlayan en önemli ülkelerinden birisi de Türkistan’ın Doğu Asya’ya açılan kapısı niteliğine sahip Kore Yarımadasıdır.
Soğuk Savaş yıllarında sayılı “sıcak temas” yaşanan bölgelerinin başında olan Kore Yarımadası 20.yy’ın başlarından itibaren büyük trajedilere maruz bırakılmıştır. Soğuk Savaş yıllarında bir tarafta Sovyetlerin “demir perdesi” altında kalan Doğu Bloğu; diğer tarafta da ABD’nin ve Avrupa’nın yer aldığı Batı Bloğunun Dünya’nın muhtelif bölgelerinde vahşice kapışması Kore yarımadası eşi benzeri görülmemiş sertlikte ve trajedide olmuştur. Dini, dili, kültürü, hayata bakışları aynı olan bir memleketi keskin bir çizgi ile birbirinden ayırmak; o millete yapılabilecek en büyük kötülüklerden birisidir.
1910-1945 yılları arasında Japonya’nın işgali altında kalan Kore, II. Dünya Savaşı’nın sonlarına yaklaşılırken diğer dünya devletlerinin de ilgi alanına girmiştir. Batı bloğundan Roosevelt, Churchill ve Çin Cumhuriyeti’ni (Tayvan) temsilen Çan Kay Şek arasında 1943 yılında yapılan I. Kahire Deklarasyonu’nda Kore’nin bir bütün olarak kalması kararlaştırıldıysa da, ilerleyen süreçte biri Doğu bloğuna yakın, diğeri de Batı bloğuna yakın olmak üzere iki ayrı hükümet kurulmuştur.
Neticesinde ise, geride kalan milyonlarca gözü yaşlı aileye rağmen, dış müdahalelerin etkin tesiri ile Kore Yarımadası iki parçaya bölünmüş; kuzeyi “Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti” resmi adını alırken, güneyi de “Kore Cumhuriyeti” resmi adını almıştır.
Harita 1: Kore Yarımadası[1] (DMZ: Askerden Arındırılmış Bölge)
Yarımada da günümüze kadar olan süreçte bir yandan hala Kim ailesinin iktidarı altında Çin ve Rusya’ya yakın olarak bilinen Kuzey Kore varken, öte yandan kapitalist ekonominin tesiri ile “büyüyen” ve askeri ve siyasi konularda ABD ile birlikte olan bir Güney Kore’den vardır.
Her ne kadar anlık fotoğraf bir üst paragrafta belirttiğim şekilde ise de, resmin bütününe ve detaylarına baktığımızda her iki tarafında bu bölünmeden kaynaklı dahili ve harici pek çok sorunu vardır. Dahili sorunlar içerisinde ailelerin birbirinden uzak kalması ile başlayan sosyolojik sorunlara, özellikle de Güney Kore için söz konusu olan siyasi kutuplaşmaları ve istikrarsızlıklar sayılabilir. Tek millet iki ülkenin harici sorunlarına baktığımızda ise en net olarak karşımıza çıkan içinde bulundukları siyasal angajmanlar sayılabilir.
Örneğin, mevcut durumda Kuzey Kore Çin’den bağımsız bir dış politika üretemezken, Güney Kore için de ABD’den bağımsız bir dış politika yapmak çok güçtür. Millet ise bundan rahatsızdır. Kalplerini, ruhlarını ve akıllarını bir harici unsura angaje edenlerin dışında, her onurlu millet gibi Kore milleti de gerçek anlamda “tam bağımsızlığı” hak etmektedir.
Bizim Türkistan olarak adlandırdığımız, ecnebilerin “Central Asia” (Orta Asya) şeklinde kasıtlı olarak nitelendirdikleri coğrafyada; Kore Savaşı sırasında ve öncesine göç eden pek çok Koreli bugün hala etkin rollerini sürdürmektedirler.
Tablo 1: Türkistan Devletlerinde Yaşayan Koreli Nüfusu[2]
Tablo 2: Güney Kore’nin Türkistan’da Yer Alan Devletler ile Karşılıklı Ticareti[3]
Yukarıdaki tablolar incelendiğinde, Güney Kore (ROK) Özbekistan ile olan 2.36 milyar dolarlık (USD) ikili ticaretinin tamamı neredeyse kendi lehinedir. Bu dengesiz ikili ticaretin hem hacmini hem de mevcut dengesizliği Özbekistan lehine düzeltme konularının da masada olduğu görüşme 2021 Aralık ayı içerisinde Seul’de gerçekleşti ve G. Kore Cumhurbaşkanı Moon Jae-in, Özbekistan Cumhurbaşkanı Shavkat Mirziyoyev’in “kardeşim”(brother) diye hitap ederek karşıladı. Ayrıca, Özbekistan’da yaşayan ve nüfusun yüzde yarımına denk gelen 176.900 Korelinin varlığı iki ülke ilişkilerinin potansiyelinin daha da yüksek olduğunu göstermektedir.
G.Kore’nin Kazakistan ile olan ikili ticaretine gelindiğinde ise görece daha fazla dengenin olduğundan bahsedilebilir. 4.22 milyar dolarlık ikili ticaretin 2.66 milyar dolarlık kısmı G. Kore lehine ihracat iken, 1.56 milyar dolarlık kısmı da Kazakistan lehine ihracattan oluşmaktadır (enerji ihracatı). Ayrıca, Kazakistan’da yaşayan ve nüfusun yüzde yarımından fazlasına denk gelen 100.385 Korelinin varlığı da Kazakistan-Kore ilişkilerinin potansiyeli için önem arz etmektedir.
Türkmenistan ile olan 13.2 milyon dolarlık ikili ticaretin neredeyse tamamı G. Kore lehine ihracattır. Ve yine benzer şekilde Kırgızistan ile olan 106 milyon dolarlık ve Tacikistan ile olan 29 milyon dolarlık ikili ticaretler de G. Kore lehine ihracat kalemleridir. Kırgızistan’da da 17 binden fazla Koreli yaşamaktadır.
G. Kore’nin, Türkiye ile olan ikili ilişkilerini bakıldığında ise; Kore Savaşı ile başlayan dostluk, bugüne değin muhtelif vakalarda iki ülke milletlerinin karşılıklı samimiyeti ve iyi niyeti ile perçinlenmiştir. Bugün, 2012 yılında imzalanan stratejik ortaklığın[4], 2013 yılında imzalanan Serbest Ticaret Anlaşmasının ve ilaveten, 2021 yılında iki ülke Merkez Bankaları karşılıklı SWAP anlaşmaları imzalamalarının da katkısı ile[5]; 7 milyar dolara ulaşan ve kısa-orta vadede 10 milyar dolar olarak hedeflenen karşılıklı ticarettin gücü de etkindir. [6] Ancak, tarihsel “sorunsuzluk” ve yakınlık ile çok kutuplu dünyada benzer şekilde cereyan eden pozisyon alma ihtiyaçları; iki ülke için de siyasal anlamda önemli bir avantaj niteliği taşımaktadır.
Hülasa, yukarıda belirttiğim ayrıntılı verilerin anlamı kanaatimce şu şekildedir:
1. Kuzey ve Güney olarak dış müdahalelerle ikiye bölünen bir milletin başına gelenler tüm dünya ülkeleri için ders olmalıdır.
2. Mevcut haritası ile iki kutuplu dünyanın bir tezahürünü resmeden Kore yarımadası, her iki taraf için de siyasal anlamda bir sıkışmışlığı da resmeder.
3. Türkistan ile ikili ekonomik ilişkileri göz önüne alındığında, ihracat ağırlığının G. Kore lehine olmasının manası: G. Kore’nin katma değeri yüksek, endüstriyel ürünler üretmesi ve ihraç etmesidir. Türk Devletleri ise hammadde, stratejik konum, coğrafya, nitelikli iş gücü ve siyasi bağlamlarda bu ekonomik ilişkilerin bir tamamlayıcısı ve eşsiz bir yatırım bölgesidir.
4. Bu münasebetle, Türk Devletler Teşkilatı, Kore için yeni bir yol, yeni bir nefes ve kalıcı bir ittifak kaynağıdır.
5. Ural-Altay dil ailesi, ve yukarıda saydığım Türkistan ile olan beynelmilel münasebetleriyle Kore; tarihi, kültürel ve siyasal olarak geçmişte hiçbir sorun yaşamadığı Türk Devletleri ile artacak ilişkilerinin yeni bir ittifak düzleminde olması “hayal” değil “doğal” olandır.
[1] https://www.dsjournal.org/kore-yarimadasi-cografya/
[2] https://daviscenter.fas.harvard.edu/insights/korea-and-japan-central-asia#footnote1_7gi19le
[3] https://daviscenter.fas.harvard.edu/insights/korea-and-japan-central-asia#footnote1_7gi19le
[4] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/kore-savasinin-70inci-yilinda-guney-kore-turkiye-iliskileri-guclenmeye-devam-ediyor/1889338
[5] https://www.aa.com.tr/en/economy/turkey-south-korean-central-banks-sign-swap-agreement/2332040
[6] https://oec.world/en/profile/bilateral-country/kor/partner/tur
Kelime Ara
Konular
- Uluslararası İlişkiler
- Savunma-Güvenlik
- Teknoloji-Siber Güvenlik
- Enerji
- Ekonomi
- İklim-Çevre
- Sağlık
- Toplum
- İnsan Hakları
- Çatışma
Bölgeler
- Asya
- Afrika
- Avrupa
- Amerika
- Okyanusya
- Orta Doğu ve Mağrib
- Türkiye
- Rusya
- Körfez Ülkeleri
- Avustralya
- Kuzey Amerika
- Batı Afrika
- Batı Avrupa
- Kafkasya
- Merkez Asya
- Doğu Avrupa
- Doğu Afrika
- Latin Amerika ve Karayipler
- Yeni Zelanda
- Levant Bölgesi
- Kuzey Afrika (Mağrib)
- Diğer Okyanusya Ülkeleri
- Orta Afrika
- Balkanlar
- Doğu Asya
- Güney Afrika
- Çin
- Güney Asya
- İskandinav-Baltık Ülkeleri
- Güney Doğu Asya