Adres :
Aşağı Öveçler Çetin Emeç Bul. 1330. Cad. No:12, 06460 Çankaya - Ankara Telefon : +90 312 473 80 41 - +90 530 926 41 13 Faks : +90 312 473 80 46 E-Posta : sde@sde.org.tr

Kudüs ve Entelektüel Felaket (*)

*  Prof. Dr. Abdulfettah El-Üveysi

“Toprağın işgalinden daha önemli bir şey varsa o da zihinlerin işgalidir. Toprağınız işgal edilmişse ama zihniniz özgürse toprağınızı kurtarabilir, özgürleştirebilirsiniz. Fakat zihninizde işgal edilmişse, çok ümit var olmamak gerekir. Basitçe söylemek gerekirse zihinlerimiz işgal altındadır.”

“İlk entelektüel felaket, Filistinlilere Osmanlı’nın bir işgal kuvveti olduğunun söylenmesiydi. Onlara düşmanınız Osmanlı, dostunuz İngiltere denildi.”

“35 yıl İngiltere’de yaşadım ve İngilizlerin mantalitesine az çok hâkimim. İngilizler bu tür girişimleri yavaş yavaş, stratejik ve sonuç alana dek yürütüyorlar. Çünkü İngiltere İsrail Devleti’nin kurulmasının arkasındaki esas aktördü. Bu planın başlangıcı da 1800 yılıydı ve İsrail Devleti’nin kurulması tam tamına 148 yıl sürmüştür.”

“Kullandıkları söylem ise şuydu; ‘Sizi Osmanlı’dan kurtaracağız’. Bu konu hakkında ben Londra’da yer alan arşivlerde çok fazla çalıştım. İnanın o metinleri okuduğumda saçım olsaydı, saçlarımı yolardım.”

“Thedor Herzl, Osmanlı’nın Filistin topraklarında İsrail Devletinin kurulmasını reddetmesinden sonra, Sultan II. Abdülhamid’e bir mektup yazıp Hebrew Üniversitesini kurmak için izin istedi. Fakat sultan buna da izin vermedi. Sultan II. Abdülhamid’in oradaki temel kaygısı şuydu: ‘Yahudilerin burada bir üniversite kurmasına izin verirsek, buradan zihinsel bir kurgu geliştirip, bir ülke kurma yolunda adım atmalarına destek sağlamış oluruz.”

“Filistin’i işgal eden İngiliz Komutan General Edmund Allenby, Kudüs’e girdiği zaman oradaki insanlar tarafından sıcak bir şekilde karşılanmıştı. Generali karşılayanlar arasında Kudüs’ün müftüsü Kamil Hüseyin’de bulunuyordu. İngiliz arşivlerinde bununla ilgili fotoğraflar ve belgeler mevcut. Ayrıca bu olaya şahit olanların da yazdıkları hatıratlar var. Aynı Müftü Kamil Hüseyin Balfour’da da ve kendisi Hebrew Üniversitesi’nin kuruluşunda temel taşların atılmasında rol oynadı. Hebrew Üniversitesi bugün dünya çapında bir Yahudi Üniversitesi.”

“Kudüs ve Filistin Hakkında Yazdıklarımız Duygusallıktan Öteye Geçemiyor. Uluslararası Kamuoyunu Nasıl İkna Edeceğiz?”

“Türkiye’nin Kudüs konusundaki siyasi pozisyonu diğer İslam ülkeleri ile kıyaslandığında son derece yüksek. Ankara ve İstanbul dışı da dâhil neredeyse Türkiye’nin tüm şehirlerinde Kudüs ve Filistin ile ilgili alaka yüksek. Fakat akademik anlamda ciddi problem var.”

“Böyle bir siyasi pozisyonda olan Türkiye’nin bu siyasi pozisyonu pekiştirecek, bilgi ve ilim de üretmesi gerekir.”

Entelektüel Nekbe Nedir?

“Nekbe, arapça bir kavram. 1948 yılında Filistin’de yaşananlara verilen isimdir nekbe. Nekbe, Filistin’de gerçekleşen askeri ve siyasi felaketin adıdır. 1948 yılında Müslümanlar, İsrail’in kurulması sebebiyle Filistin’i kaybettiler. Osmanlı’nın çekilmesinden 30 yıl sonra 1948 yılında İsrail’in kurulmasının bir sonucu olarak, Filistin halkı göç etmek zorunda kaldı. Topraklarını ve egemenliğini kaybetti. Ben buna askeri ve siyasi bir felaket olarak bakıyorum.”

“Fakat esas olarak bu felaket 1948 yılında İsrail’in kurulması ile başlamadı. Daha geride 1917 yılında İngiltere’nin Filistin’i işgali ile başladı. 400 yıllık Osmanlı hâkimiyetini sona erdiren İngiliz işgali, siyasi ve askeri felaketin esas başlangıcıdır. 1948 yılında İsrail’in kuruluşu ikinci felaketi simgeler. İlk felaket değildir. Bu siyasi ve askeri felaket üzerine bir sürü konferans, yayınlar vs. bulunabilir.”

İlgili Konuşmanın Kaydına Aşağıdaki Linkten Erişebilirsiniz.

http://www.sde.org.tr/videolar/beytulmakdis-konusunda-entelektuel-nekbe-bilgi-krizi-konferansi-sd-tv-8028

“Toprağın işgalinden daha önemli bir şey varsa o da zihinsel işgaldir”

“Ben burada zihinsel ve entelektüel bir felaketten bahsetmek istiyorum. Bu noktada bir hipotezle başlamak istiyorum. Hipotezim şu şekilde: Toprağın işgalinden daha önemli bir şey varsa o da zihinlerin işgalidir. Toprağınız işgal edilmişse ama zihniniz özgürse toprağınızı kurtarabilir, özgürleştirebilirsiniz. Fakat zihninizde işgal edilmişse, çok ümit var olmamak gerekir. Basitçe söylemek gerekirse zihinlerimiz işgal altındadır.”

“Bahsedilen entelektüel işgal, siyasi ve askeri işgalden önce nasıl planlanır? Şimdi bunu anlatmak istiyorum. Filistinliler, Sultan II. Selim’in bölgeye gerçekleştirdiği seferden itibaren Mısırlılarla birlikte Osmanlı hâkimiyeti altında yaşıyorlardı. Osmanlı döneminde Filistin bağımsız bir bölge değildi. Filistin bir il yani vilayetti. Bu vilayetlerden birisi de Kudüs Vilayeti idi. Sultan II. Abdülhamid Yahudilerin buraya yerleşme amacını öğrendiği zaman, Kudüs-ü Şerif Mutasarrıflığını bizzat doğrudan İstanbul’a bağlamıştı ve Kudüs doğrudan İstanbul’dan yönetiliyordu. Sultan Abdülhamid döneminde Kudüs’ten bahsettiğimiz zaman bugün ki gibi daraltılmış bir bölgeden bahsetmiyoruz. O zaman Kudüs, Gazze, Hayfa ve Yafa’yı da içerisine alan geniş bir bölgeyi ifade ediyordu. O dönemde gerçekleşen ilk entelektüel felaket, Filistinlilere Osmanlı’nın bir işgal kuvveti olduğunun söylenmesiydi. Onlara düşmanınız Osmanlı, dostunuz İngiltere denildi. İnsanların aslında beyinlerini yıkadılar. Tam olarak entelektüel felaketten bahsederken aslında bunu kastediyorum. 35 yıl İngiltere’de yaşadım ve İngilizlerin mantalitesine az çok hâkimim. İngilizler bu tür girişimleri yavaş yavaş, stratejik ve sonuç alana dek yürütüyorlar. Çünkü İngiltere İsrail Devleti’nin kurulmasının arkasındaki esas aktördü. Bu planın başlangıcı da 1800 yılıydı ve İsrail Devleti’nin kurulması tam tamına 148 yıl sürmüştür.”

“ İngiltere o yıllarda yavaş yavaş bu zihinsel işgale başlamıştı. Kullandıkları söylem ise şuydu; ‘Sizi Osmanlı’dan kurtaracağız’. Bu konu hakkında ben Londra’da yer alan arşivlerde çok fazla çalıştım. İnanın o metinleri okuduğumda saçım olsaydı, saçlarımı yolardım.”

Abdülhamid’in Öngörüsü: Yahudi Üniversitesinin Kurulmasına İzin Vermedi

“Bu hususta bazı örnekler vermek istiyorum. Mesela Filistin’i işgal eden İngiliz Komutan General Edmund Allenby, Kudüs’e girdiği zaman oradaki insanlar tarafından sıcak bir şekilde karşılanmıştı. Generali karşılayanlar arasında Kudüs’ün müftüsü Kamil Hüseyin’de bulunuyordu. İngiliz arşivlerinde bununla ilgili fotoğraflar ve belgeler mevcut. Ayrıca bu olaya şahit olanların da yazdıkları hatıratlar var. Aynı Müftü Kamil Hüseyin Balfour’da da ve kendisi Hebrew Üniversitesi’nin kuruluşunda temel taşların atılmasında rol oynadı. Hebrew Üniversitesi bugün dünya çapında bir Yahudi Üniversitesi.”

“Thedor Herzl, Osmanlı’nın Filistin topraklarında İsrail Devletinin kurulmasını reddetmesinden sonra, Sultan II. Abdülhamid’e bir mektup yazıp Hebrew Üniversitesini kurmak için izin istedi. Fakat sultan buna da izin vermedi. Sultan II. Abdülhamid’in oradaki temel kaygısı şuydu: ‘Yahudilerin burada bir üniversite kurmasına izin verirsek, buradan zihinsel bir kurgu geliştirip, bir ülke kurma yolunda adım atmalarına destek sağlamış oluruz.”

“Siyonistlerin İddiası: Araplar Amr ve Ömer arasındaki ayrımı yapamayacak durumdalar...”

“Beş yıl boyunca özellikle Arapça, İngilizce ve İbranice dillerinde Kudüs üzerine yayımlanan yayınları inceledim. Araştırmanın sonuçlarını iki grup altında sınıflandırdık. Birinci grup İsrailliler ve oryantalistler tarafından yapılan araştırmayı kapsıyor. Bu grubun araştırmalarında, Kudüs ile ilgili hiçbir detayı gözden kaçırmadıklarını fark ettik. Çok derinlemesine araştırmalar yaptıklarını ve bunları en üst düzey dergilerde yayınladıklarını gördük. Tabi ki bu batı mantalitesine ciddi şekilde etki etti. Buna ilişkin bir örnek vereceğim. Mesela bu çalışmalardan bir tanesi erken İslam döneminde Kudüs’ü feth eden komutan ile alakalıydı. Makalenin argümanı şuydu;  Kudüs’ü feth eden II. İslam Halifesi Ömer Bin el-Hattab değil, Amr İbn’ul As’dır. Bu bile ne kadar detaylı bir çalışma yaptıklarını bize gösteriyor. Bu Arapça harflerle alakalı, ayn, mim, ra diğerinde vav harfi de var. Dolayısıyla bütün tartışma aslında buradan çıkıyor. Sonuç olarak yazar şunu iddia ediyordu. Araplar Amr ve Ömer arasındaki ayrımı yapamayacak durumdalar... Bu örnek sadece isim üzerine bu kadar detaylı bir araştırma yaptıklarını gösterme açısından önemli. Söylemek istediğim şey Siyonistler ve oryantalistlerin bütüncül bir anlatı ortaya koyduğu. Bunu yapmalarının sebebi ise uluslararası kamuoyuna Kudüs’ün bir Hristiyan ya da Müslüman şehrinden ziyade Yahudi şehri olduğunu benimsetmek istiyorlar. Bizim birincil kaynak olarak gördüğümüz İslami kaynakları da göz ardı ederek öteliyorlar. Bunu yapma amaçları başta dini ve tarihi olmak üzere İsrail’in kuruluşuna birçok noktada meşruiyet kazandırmak.”

“Kudüs ve Filistin Hakkında Yazdıklarımız Duygusallıktan Öteye Geçemiyor. Uluslararası Kamuoyunu Nasıl İkna Edeceğiz?”

“Bu bahsettiklerimiz Yahudi ve oryantalistlerin tarafından sürecin ele alınma ve anlatılma biçimiydi. Müslümanların neler yaptığına bakarsak maalesef son yüzyıllık zaman diliminde Müslümanların Filistin ve Kudüs üzerine ürettikleri hiçbir şey yok. Yazılanlar aslında duygusallıktan öteye geçemiyor. Bu durumdayken uluslararası kamuoyunu nasıl ikna edeceğimiz ciddi bir problem…”

“Yahudiler ve Oryantalistler Kadar Üretmiyoruz, Zihin Dünyamızı Onların Kabulleri İle Şekillendiriyoruz”

“ Sonuç olarak dengesiz bir akademik üretim var. Biz Yahudiler ve oryantalistler kadar üretmiyoruz. Eğer üretmezseniz dışarıdan üretilenleri satın almak zorunda kalırsınız. Bu bilgileri üretenler Yahudiler ve oryantalistler olduğu için onlar ürettiklerini satın aldığınızda zaten zihin dünyanızı onların kabulleri ile şekillendirmiş oluyorsunuz.”

“ Akademik bağlamda da özellikle gençlerin hangi akademik kaynaklardan beslendiklerini bilmemiz gerekiyor.”

“Maalesef Batı’dan Gelen Her Şeyi Çok Seviyoruz”

“Maalesef Batı’dan gelen her şeyi biz çok seviyoruz. Ceket batıdan, kıyafet batıdan, tişört batıdan… Maalesef zihinlerimizde batıdan…”

“İslam Ülkelerinin Esas Problemi Zihinlerin İşgal Altında Olması”

“Zihinlerimiz bize bahşedilen en büyük hediye fakat onu kullanmıyoruz ve bu entelektüel bilgi krizinin sebebi de bu. Kudüs’te Filistin’de ya da herhangi bir İslam ülkesinde esas problem zihinlerimizin yüzyıldır işgal altında olmasıdır. Bugün kesinlikle iddia edebilirim ki Müslümanların aklı işgal altında oldukça Kudüs özgür olamaz. Kudüs’ü kurtarıp tekrar İslam dünyasına dâhil edeceksek, bu zihinsel işgalden kurtulmamız gerekir.”

“Türkiye’nin Kudüs konusundaki siyasi pozisyonu diğer İslam ülkeleri ile kıyaslandığında son derece yüksek. Ankara ve İstanbul dışı da dâhil neredeyse Türkiye’nin tüm şehirlerinde Kudüs ve Filistin ile ilgili alaka yüksek. Fakat akademik anlamda ciddi problem var.”

“ Böyle bir siyasi pozisyonda olan Türkiye’nin bu siyasi pozisyonu pekiştirecek, bilgi ve ilim de üretmesi gerekir.”

 

(*) Bu değerlendirme yazısı Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Abdulfettah El-Üveysi’nin “Beytülmakdis Konusunda Entelektüel Nekbe (bilgi krizi)” adlı konferansta gerçekleştirdiği konuşmanın özet halidir.